En hızlısıydı hepimizin, EN ÖNCE GÖĞÜSLEDİ İPİ…

Bundan 41 yıl önce asılarak idam edilen devrimci önderler Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan unutulmadı. Kadıköy Belediyesi’nin büyük bir emekle hazırladığı “Bir Avuçtular Deniz Oldular” sergisi yüzlerce insanın katılımıyla açıldı. Düzenlenen belgesel gösteriminde Denizler’e hasret, gözyaşlarına dönüştü; panelde kardeşleri ve yoldaşları O’nları anlattı.

10 Mayıs 2013 - 09:28

Semra ÇELEBİ
 
En uzun koşuysa elbet Türkiye’de de devrim / O, onun en güzel yüz metresini koştu / En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak…/ En hızlısıydı hepimizin / En önce göğüsledi ipi…” diye yazmıştı Can Yücel, başta Deniz Gezmiş olmak üzere üç fidanın arkasından. Ve yüz binlerce insanın duygularının tercümanı oldu bu sözlerle. Aradan 41 yıl geçti ama bu gerçek değişmedi. Henüz 20’li yaşlarının başında, daha güzel bir dünya uğruna tereddütsüzce idam sehpasına giden genç yürekleri, bu halk hiçbir zaman unutmadı…
Kadıköy Belediyesi, 41 yıllık hasretin dışavurumunu büyük bir etkinlikle yaptı. 6 Mayıs 1972’de Ankara Merkez Cezaevi’nde idam edilen Deniz, Yusuf ve Hüseyin için, Caddebostan Kültür Merkezi’nde daha önce hiçbir yerde göremediğimiz fotoğraflardan ve eşyalardan oluşan bir sergi açıldı. “Bir Avuçtular Deniz Oldular” sergisinde sadece bu üç koca yüreğin tarihine değil ardından büyük bir devrimci gelenek bırakan Taylan’lara Sinan’lara, Kadir’lere, Ulaş’lara yani ‘68 kuşağına dair pek çok bilgi belge ve hatıraya tanıklık etmek mümkün.

FOTOĞRAF MAKİNESİ, KESİK KAZAK, POSTALLAR, KTİAPLAR…
Kadıköy Belediyesi CKM Sanat Galerisi Sorumlusu Sedef Narçın ile Eylem Ünal ve Ömür Bayramoğlu’nun aylarca süren itinalı çalışmaları sonucu ortaya çıkan sergi,4 Mayıs Cumartesi günüKadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Deniz Gezmiş’in ağabeyi Bora Gezmiş, Hüseyin İnan’ın kardeşleri Kamil ve İrfan İnan, Denizler’in yoldaşı Hacı Tonak, 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan, Ressam Bedri Baykam, gazeteci Can Dündar, dönemin İTÜ Öğrenci Birliği Başkanı ve Dev-Genç Yönetim Kurulu üyesi Gökalp Eren, CHP İstanbul Milletvekili Kadir Öğüt, oyuncu ve siyasetçi Berhan Şimşek, gazeteci Mustafa Mutlu ile Denizler’in mirasına sahip çıkan yüzlerce insanın katılımıyla açıldı.
Duygusal anların yaşandığı sergideGezmiş ailesinin özenle sakladığı ve ilk kez bu sergi için çıkardığı Deniz’in bazı eşyaları da yer alıyor. Deniz’in çok sayıda çocukluk fotoğraflarıyla onunla özdeşleşen yeşil parkası, idama giderken ayağında bulunan ve ipleri kesilerek çıkarılan postalı ise sergiyi gezenleri ağlattı. Hukuk Fakültesi öğrenciliği dönemindeki okul notları ve cezaevinde yanında bulunan kitaplar da ilk kez sergilendi.
23 yaşında idam edilen Gezmiş’in yol arkadaşı Hüseyin İnan’a ait eşyalar da ailesinin özel izniyle sergiye kondu. İnan’ın idamı sırasında üzerinde bulunan ve idamından sonra üzerinden kesilerek çıkartılan kazağı, “Babam beni lastik ayakkabıyla gördüğünde üzülmesin. Ayakkabılarım cezaevinde kaldı” diyerek babasına haber gönderdiği, idama giderken giydirilen lastik ayakkabıları, yakalandığında cebinden çıkan 19 lira 35 kuruş para ve Birinci Sigarası sergiyi gezenler tarafından ilgi ve hüzünle izlendi. İnan’ın darağacına gitmeden birkaç dakika önce ailesine yazdığı mektubun orijinali de ilk kez sergiye konulan eşyalar arasında yer aldı. Yusuf Aslan’ın ise ilk kez gün yüzüne çıkan fotoğrafları ve ailesine yazdığı son mektubu sergide yerini alıyor.
Üç fidanın idam edilmesinin 41.yıl dönümünde 68 kuşağının ve tüm devrim şehitlerinin anısına düzenlenen sergide, 68 kuşağının miting ve eylem fotoğrafları, Denizlerin yakalanma, mahkeme ve idam süreçlerini anlatan haberlerin yer aldığı dönemin gazeteleri ile afişler de dikkat çekiyor. Sanatçı Bedri Baykam’ın üç fidan ve 68’lilerin eylemlerini konu aldığı 13 tablosunun da yer aldığı sergi 10 Haziran tarihine kadar Caddebostan Kültür Merkezi’nde gezilebilecek.

“DİLAN,  68’LERİN İZDÜŞÜMÜDÜR”
4 Mayıs Cumartesi günü gerçekleşen sergi açılışından önce CKM Büyük Salon’da gazeteci Can Dündar’ın “Delikanlım İyi Bak Yıldızlara” adlı belgeselinin gösterimi yapıldı. Salonun tamamen dolduğu, hatta izleyicilerin merdivenlere oturmak zorunda kaldığı belgeselin gösterimi sırasında da duygusal anlar yaşandı. Belgeselde Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i aileleri ve arkadaşları sadece devrimci yaşamlarıyla değil, mahalle ve okul yaşantılarıyla birlikte anlatıyor. Belgesel gösteriminin ardından bir de panel yapıldı. 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan’ın kolaylaştırıcılığını yaptığı panelde gazeteci Can Dündar, Deniz Gezmiş’in ağabeyi Bora Gezmiş, Deniz Gezmiş’in yoldaşı, dönemin Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu üyesi Hacı Tonak,  dönemin İTÜ Öğrenci Birliği Başkanı, DEV-GENÇ İstanbul Yöneticisi ve 68’liler Birliği Vakfı eski Başkanı Gökalp Eren birer konuşma yaptılar.
Paneli yöneten Sönmez Targan “İpe çıkan onlar değil Türkiye’nin geleceğiydi” sözleriyle başladığı konuşmasında 68 kuşağının sadece önderlerinin değil bütün kuşağın öldürüldüğünü belirterek bu nedenle etkinliğin çok önemli olduğuna dikkat çekti. Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idamından tam sekiz yıl sonra askeri darbenin olduğunu söyleyen Targan “12 Eylül’den sonra bütün sol biçilmiştir. Dağlara taşlara korku salınmıştır ama uzun yıllar alsa da sol yine ayakta, burada.” dedi. Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen emekçilere yönelik polis şiddetine de değinen Targan,  Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına idam cezası veren Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No’lu Mahkemesi Başkanı Ali Elverdi’nin idamlardan sonra “İçim rahat” dediğini anımsatarak şunları söyledi: “Şimdi aynı şeyi 1 Mayıs olayları sonrası İstanbul Valisi söylüyor. Kafasından vurulan Dilan kızımız 68’lerin izdüşümüdür. Anne ve babası da Türkiye’nin simgesidir. O yüzden 68’de olduğu gibi bugün de tüm gücümüzü birleştirmek zorundayız. Şilili şair Pablo Neruda’nın bir şiirinde söylediği gibi ‘Halkız biz, yeniden doğarız ölümlerde’”.

“YAS GÜNÜ DEĞİL, İNANCI DİRİ TUTMAK İÇİN BİR VESİLE”
Sönmez Targan daha sonra sözü Deniz Gezmiş’in ağabeyi Bora Gezmiş’e verdi. Bora Gezmiş de gençlerden umutlu olduğunu belirterek “Yetişen milyonlarca genç var. Onların her biri Deniz, Yusuf, Hüseyin. Can Dündar’ın bu belgeseli gelecek kuşaklara ışık tutsun diye yapıldı. Ben hiç umutsuz değilim. Çok iyi bir liseli, üniversiteli gençlik yetişiyor. Eminim o gençler ağabeylerinin ablalarının mücadelesini yürütecek ve sonuca ulaştıracaklar” şeklinde konuştu.
6 Mayıslar’ı bir yas günü olarak değil morali ve inancı diri tutmak için bir vesile olarak gördüklerini belirten Bora Gezmiş konuşmasının devamında şunları söyledi: “Üzülmüyorum dersem yalan olur, bu içimde bir yara. Ama biliyorum ki intikamımız alınacak. İntikamımızı tam bağımsız demokratik Türkiye’yi kurarak alacağız. Ben göremezsem de o günü, burada oğlum var, biliyorum o görecek!”

DÜNDAR’DAN EMNİYET’E TEŞEKKÜR
Gazeteci Can Dündar ise Denizler’i anlatan bir belgesel yapma fikrinin Bora Gezmiş’ten geldiğini belirterek salonda bulunan, belgeselin yönetmeni Yunus Nihat Özcan ile müziklerini yapan Emre Irmak’a ve etkinliği düzenleyen Kadıköy Belediyesi’ne teşekkür etti. Can Dündar konuşmasının devamında bir teşekkürü de Türk Emniyet Teşkilatı’na gönderdi. Dündar, “Bu belgeselin gerçekleşmesinde MİT ve polis teşkilatının rolü büyük. Onlara teşekkürü borç bilirim. Onlar Denizler’i bu kadar yakından izlemeselerdi bu görüntüler hiç olmayacaktı. Bu salonda da temsilcileri olduğuna eminim, onlar aracılığıyla bir teşekkür gönderiyorum.” dedi. Dündar’ın sözleri salondakileri gülümsetti. Gazeteci Dündar daha sonra şunları söyledi: “Kürecik’te hala füzeler var, hala 1 Mayıs’lar kanlı geçiyor, hala ABD bombaları başka ülkeleri bombalıyor. Demek ki, hala ve en çok da şimdi o mücadeleye ihtiyacımız var. Buradan bir yenilgi anlamı çıkmasın. O devrimci harekete sahip çıkan geniş bir kitle var. Ben pek görmedim o kalemi kıran hâkimlerin adlarının çocuklara verildiğini ama milyonlarca Deniz çocuklarımızda yaşıyor.”

“HIDRELLEZ GECESİ İDAM ETTİLER”
Deniz Gezmiş’in yoldaşı, dönemin Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu üyesi Hacı Tonak ise, kendisinin de idamla yargılandığı dava süreci hakkında bilgi verdi. 13 gün boyunca açlık grevi yapan Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in son günlerde su içmeyi de keserek oldukça kötü durumda olduklarını ancak idamlar kesinleşince idam sehpasına giderken dizleri titremesin diye açlık grevini bıraktıklarını belirten Tonak şunları söyledi: “Tüm halklar için Hıdrellez’in özel bir anlamı vardır. Ancak Denizler’i Hıdrellez gecesi idam ettiler. Bu bir devlet cinayetidir. Hepimiz tanık olduk. Türkiye gençliğinin devrimci yapısını yok etmek istediler ama başaramadılar. Bugün Denizleri 7’den 77’ye herkes biliyor.”

“BELLEKLERİ SONRAKİ KUŞAKLARA AKTARMALIYIZ”
Dönemin İTÜ Öğrenci Birliği Başkanı, Dev-Genç İstanbul Yöneticisi ve 68’liler Birliği Vakfı eski Başkanı Gökalp Eren de konuşmasında onların ardından birçok siyasi tartışma yapılsa da onların haklılığı ve kararlılığının tartışılamayacağını söyledi. Eren “Onların ruhu bugünkü mücadelede yaşıyor. Bu toplantılar sadece anma toplantıları değil, gelecek için bir araya gelme toplantıları. Geçmişi, tarihi tekrar tekrar anlatmamız lazım. Belleklerimizi bizden sonrakilere aktarma sorumluluğunu duymalıyız. O yüzden, bu belgesel de bu sergi de çok önemli.” Dedi.
 
DARAĞACINDA SON SÖZLER
Gezmiş, İnan ve Aslan’ın son istekleri birbirleriyle görüşmek oldu. Görüştürüldüler. 6 Mayıs 1972 günü sabaha karşı saat 01.25’te önce Gezmiş idam sehpasına çıkarıldı.
Son sözleri şöyleydi: “Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Yaşasın Marksizm - Leninizm’in yüce ideolojisi. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi. Kahrolsun emperyalizm. Yaşasın işçiler, köylüler.”
Saat 02.20’de, arkadaşının idamı izlettirilen Yusuf Aslan idam sehpasında son sözlerini söyledi: “Ben halkımın bağımsızlığı için bir defa ve şerefle ölüyorum. Fakat bizi asan sizler, şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz! Biz halkımızın hizmetindeyiz. Sizler Amerika’nın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler! Kahrolsun Faşizm!”
Hüseyin İnan Saat 03.00’da idama giderken son sözlerini söyledi: “Ben hiçbir şahsi çıkar gözetmeden, halkın mutluluğu için savaştım. Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım, bundan sonrada bu bayrağı Türkiye halkına emanet ediyorum. Yaşasın işçiler ve köylüler, Kahrolsun Faşizm!”
İnan, Gezmiş ve Aslan vasiyetlerine karşın Ankara Cebeci Mezarlığı’nda yatan arkadaşları Taylan Özgür’ün yanına defnedilemediler ve  Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildiler. Ancak, vasiyetlerine rağmen, üç genç yan yana bile gömülmedi, savcının talimatıyla mezarları arasında üçer mezar boşluk bırakıldı.
41 yıl boyunca Karşıyaka Mezarlığı’ndaki üç mezar pek çok kez tahrip edildi, onarıldı. Halen her 6 Mayıs’ta Gezmiş, İnan ve Aslan’ın mezarları başında anma törenleri düzenleniyor. Ülkenin çeşitli yerlerinde düzenlenen törenler zaman zaman dava konusu oluyor, insanlar tutuklanıyor, yargılanıyor.
 
Etiketler; deniz gezmiş

ARŞİV