"Ergenlik bir metamorfozdur"

‘Ergenlik Dönemi Ve Ruhsal Sorunlarına Yaklaşım’ başlıklı söyleşide konuşan Prof. Dr. Burak Doğangün, çocukların ergenlik dönemine geçişlerini ve sonrasındaki duygu durum değişikliklerini Caddebostan Kültür Merkezi’nde anlattı ve katılımcılardan gelen soruları yanıtladı.

07 Kasım 2024 - 20:08

Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi ile Türkiye Psikiyatri Derneği İstanbul Şubesi, Halka Yönelik Ruh Sağlığı Toplantıları kapsamında Caddebostan Kültür Merkezi’nde ‘Ergenlik Dönemi ve Ruhsal Sorunlarına Yaklaşım’ başlıklı söyleşi düzenledi. Prof. Dr. Burak Doğangün ergenlik döneminde değişen duygu durumları ve bunun etkilerine dair bilgiler verdi.

Ergenliği kirpi metaforu ile tanımlayan Doğangün, “Ben ergenleri tarif etme adına kirpi metaforunu yıllardır kullanıyorum. Kendi terapilerimde gözlemlediğim, ergenlerin istediği şeyin kucaklaşmak olduğu. Kirpiler ergenleri tarif etmek için bence çok doğru bir örnek, toplu yaşamak isterler çünkü ayrı kaldıklarında vücut ısılarını ayarlayamazlar ve ölürler. Kirpiye çok yakın olunca da birbirlerine dikenlerini batırdıkları için ölürler aynı ergen gibi. Ergen bireyin özel alanına çok girerseniz bu ters teper ancak çok uzak kalırsanız yine ters teper bu nedenle kirpiler gibi mesafeyi doğru ayarlamak çok önemli.” şeklinde konuştu.

ERGENLERİN KİMLİK ARAYIŞI 

Ergenlik döneminin kimlik arayışı süreci olduğuna dikkat çeken Doğangün, bu süreci “Ergenlik bir metamorfozdur” ifadesiyle tanımladı. Ergenlerin kimlik arayışında muhalif bir duruş sergilediklerini belirten Doğangün, her gencin kendi varlığını sorguladığı bir döneme adım attığını ifade etti. Ergenliğin bir nevi delilik ve değişim hali olduğunu söyleyen Doğangün, “Ergenleri tanımlarken en çok delikanlı kelimesini kullanırız, hakikaten de öyledir. Ergenlik kavramı Ortaçağ’dan sonra tanımlamıştır. Daha önceki dönemlerde ergen bireyler ‘küçük erişkin’ şeklinde tanımlanmıştır. Daha eskilere gidildiğinde ise zaten insan ömrü oldukça kısa olduğu için bu dönem pek tanımlanmamıştır. Felsefenin temelini kuran Platon ve Aristo gibi filozofların eserlerinde ergenleri tanımlarken söz dinlemeyişleri ve asiliklerine vurgu yapışlarını görebilirsiniz. O nedenle ergenlik konusu bundan 3 bin  yıl önce de oldukça problemli bir konuydu. Günümüz serzenişlerine çok benzer serzenişler o dönemde de mevcuttur.” diyerek ergenliğin tarihinin ve problemlerinin yüzyıllar geçmesine rağmen hala çok benzer olduğuna dikkat çekti. Doğangün, “Ergenlik aslında bir ara geçiş dönemidir. Bu dönemde hem beni tut bana sarıl hem de beni çok sıkma diyorlar. Ergenlerin şikayetleri aslında tam bu davranışlarda ortaya çıkıyor, çok ilgilenip üstüne gittiğinizde ya da hiç ilgilenmediğinizde. Tam bu dönemde de o kirpi dikenlerini en çok hep en yakınındakileri yani ebeveynlerine batırıyorlar.” dedi.

“ RUHUN BEDENE UYUM ÇABASIDIR”

Ergenliğin bedensel değişim süreciyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda ruhsal bir dönüşüm olduğunu belirten Doğangün, bu sürecin ergenlik sakarlığı gibi fiziksel belirtilerle de kendini gösterdiğini belirterek şöyle konuştu: “Ergenlik fiziksel bir büyümedir evet ama daha ötesi ergenlik bir metamorfozdur yani bir başkalaşımdır aslında. Bütün bu ‘benim çocuğuma ne oldu?’ sorularının temelinde bu sorun vardır. Bazı psikanalistler ergenliği ikinci doğum olarak nitelendirir. Aynı bu tanım gibi bir metamorfozla yeni bir birey doğuyor bu dönemde. Ergenliği tanımlarken kabuk değiştirme metaforu da sık sık kullanılır, bu da yerinde bir kullanımdır. Kabuk değiştirirken alınan yaralar çok önemlidir çünkü her zaman izi kalır, ergenlik de böyledir bu izler hayat boyu bireyde kalır o nedenle ergenlik çok önemli bir konudur.” şeklinde konuştu. Ergenlerin vücuttaki dönüşümünü algılamada yaşadıkları sorunlara da değinen Doğangün, “Ellerini, kollarını, yüzünde çıkan sivilceleri, boyunu sürekli sorgular ergen. Burada da ruhsal varlığın sorgulanmasının yanına bedensel kimlik sorgulaması da eklenir.” Ebeveynlerin ergenleri sürekli düşüncesiz ve umursamaz olmakla suçlamasının çok yanlış olduğunu söyleyen Doğangün, “Yapılan çalışmalarda birinci sırada meslekli kaygı var. Yani ergenler aslında en çok geleceğini düşünüyor. Bütün bunların yanında kendilerine aidiyet arıyor ve sorguluyorlar. Din, kültür, cinsel kimlik gibi arayışları da vardır. Yani ergenlik aslında kimlik arama süreçlerinin bütünüdür.” dedi.

 “ERGENLİK ÇOCUKLUĞA VEDANIN YASIDIR”

Ergenlikteki bu geçiş sürecinin bireyin gelecekteki hayatının temeli olduğuna değinen Doğangün, “Ergenlik aslında bir veda sürecidir, ergen çocukluğuna veda ederken birden kendini bazı sorumlulukların ortasında bularak bunlara adapte olmaya çalışır. Bu geçiş dönemi virajlı yola benzer bu virajı nasıl aldığınız tüm hayatınızı olumlu ya da olumsuz olarak etkileyebilir” şeklinde konuştu. Sanal dünyanın ergenler üzerindeki etkisine de değinen Doğangün, “Sanal dünya karşı koyamayız. Teknoloji büyük kolaylık ancak aynı zamanda pek çok sorunun da sebebi olabiliyor. Sanal dünyada oyun oynayan kişiler aslında oyuncu değil, oyunu yazan kişiler bu oyunların oyuncusu. Bizler çocukken herhangi bir nesneyi biz hayal dünyamızda var ederek oynardık bir tahta parçası kumanda da olabilirdi, mikrofon da çünkü o oyun bizim zihnimizden çıkıyordu bizim hayal ürünümüzdü ve oyuncu bizdik. Komplo teorisi gibi görünse de sanal dünya dikkat edilmesi gereken bir husus.” şeklinde konuya dikkat çekti. Ekran bağımlılığının önemine de değinen Doğangün, “Yapılan biyolojik çalışmalar ekran bağımlılığının beynin haz merkezini yoğun bir şekilde uyardığını gösteriyor. Buna bağlı olarak aşerme, haz gibi klasik madde bağımlılığına benzer şekilde beyinde belli yerler etkileniyor. Pandemi döneminde bu durum çok arttı. Ekranla geçirilen süre artarken sosyallik azaldı ve pandemi sonrasında biz ergenlerde ciddi patolojiler görmeye başladık. Bu patolojilerden en önemlisi sosyal medya kullanımının artmasıyla birlikte mükemmel sunulan hayatların ergende yetersizlik hissi yaratması ve sonrasında da umutsuzluğa kapılarak depresyona sürüklenmesi. Kendini sürekli iyi gösterme sonuçta beğeni alma sarmalına giren ergen hep daha fazlasını ister ve bu beğeniler ona bir süre sonra yetersiz gelerek depresyonu tetikler.” şeklinde konuştu.

“ERGEN UÇMAK İÇİN VAR”

Ergenlerin bir uçurtma gibi uçmak için var olduklarını söyleyen Doğangün, “Ergen uçmak, kendini bulmak ve keşfetmek için var. Bu dönemde uçurtmayı iki kişinin tutması çok önemli. Ancak uçurtmayı tutarken ne çok salıvermek gerek ne de kaskatı tutmak gerek, her iki durumda da uçurtma uçamaz. Aynı ergen gibi onların doğası kendilerini bulmak yani uçmak ister ebeveynlere düşense doğru dozda o ipin ucunu tutmak.”şeklinde konuştu. Söyleşinin sonunda katılımcılardan gelen soruları yanıtlayan Doğangün’e Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi tarafından katılımları için teşekkür edilerek çiçek takdim edildi.

 

ARŞİV