“İçeri girenler, ölenler, sağ kalanlar, sağ kaldığına üzülenler, gençliklerini faşizmin hapishanelerinde geçirenler, içeri girmeyenler, işkence görenler, işkencede konuşanlar, konuşmayanlar, mülteci olanlar... (…) Son yok. Son da Hayri gibi kayıp. Nasıl olsun ki? Hayri yok, devrim yok… Kayıpları aramaya devam ediyoruz. Geçmişe ağlamak fayda vermez. Biliyorum... Ama Hayri ve onun gibi devrimciler yaşasaydı burası başka bir ülke olurdu, bunu da biliyorum.”
Gazeteci Faruk Eren gözaltında “kaybedilen” abisi Hayrettin Eren’i ve 70’li yılların Hasköy’ünü anlattığı “Kayıp Bir Devrimin Hikâyesi” isimli kitabı bu sözlerle anlatıyordu. İletişim Yayınları’ndan çıkan kitap üçüncü baskısını yaptı. Eren, 5 Ekim Cumartesi günü Akademi Kitabevi’nde Kadıköylü okurlarla buluştu. Moderatörlüğünü Hilmi Hacaloğlu ve Hüseyin Tahmaz’ın yaptığı söyleşiye Hayrettin Eren’in arkadaşları da katıldı.
Hasköy’ün 1960’lı ve 70’li yıllarını anlatan Faruk Eren, abisi Hayrettin Eren’in arkadaşlıkları ve okul yıllarına dair örnekler vererek şöyle konuştu: “Bizim evin kapısı sürekli açıktı, abimin arkadaşları günün her saati eve gelebiliyorlardı. Müzik dinliyorlardı, abim gitar çalmaya başladı. Futbol hayatlarında önemliydi. Bir tane kulüp kurdular isim babası abimdi. Adı 50. Yıl. Renkli bir gençlik yaşanıyordu ama bu gençlerin hepsi sol kültürden etkilenmişlerdi.”
12 Mart darbesinin solu bastırmak için yapıldığını belirten Eren, “Fakat tam tersi oldu. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Hasköy’de de gençler politik olmaya başladı” dedi.
“ANNEMDEN FIRÇA YEDİM”
Kitabı yazmayı bir borç olarak gördüğünü ifade eden Eren, “Biz bir şey yaşadık ve bunun tarihe aktarılması gerekiyordu. Sübjektiflik var. İnsan kendi yaşadığı şeye objektif olamıyor. Ne yaşadıysam o ruh haliyle yazmaya çalıştım. Ama hatalar olabilir, yanlış hatırladıklarım olabilir diye yaklaşık 20 kişiyle konuştum. Kitap bittikten sonra onlara okuttum.” dedi.
İletişim Yayınları tarafından çıkan kitabın bir an önce çıkmasını annesinin görmesi için istediğini söyleyen Eren, Ağustos ayında hayata gözlerini yuman Cumartesi annelerinden Elmas Eren’in kitabı ilk gördüğünde tepkisini şöyle anlattı: “Kitabı bir an önce basalım annemin görmesini istiyorum çok yaşlı dedim. Kitap çıktığında anneme sürpriz yapacaktım ama abimin bir arkadaşı arayıp söylemiş. Eve gittiğimde önce fırça yedim. Sonra kitaba şöyle bir baktı. İkinci sayfa için burası yanlış dedi. Hatalar bulmaya başladı, ikinci baskıda düzelttik.”
Soru- cevap ve anlatı ile devam eden etkinlik, Faruk Eren’in kitabını imzalamasıyla sona erdi.