“Fotoğraflar benim için bir hazine”

Uzun yıllardır Kadıköy’de yaşayan Mustafa Kaftan, 15 yıldır eski fotoğrafları topluyor. “Biz belleğin yok olmasını önlüyoruz. Hatta geçmişin şimdiyle bağını kuruyoruz” diyen Kaftan’dan fotoğrafların hikâyesini dinledik

23 Mart 2017 - 11:35

Kadıköy’de özellikle Caferağa Mahallesi’nde birçok antika ve eskici dükkânı var. Bu dükkânların önünden geçtiğinizde bir sepetin ya da bir kutunun içine yığılmış eski fotoğraflarla karşılaşırsınız. Çoğunluğu 1930’lu ve 1940’lı yıllara ait bu fotoğrafların albümlerden çıkıp bu dükkânlara nasıl geldiğini hiç merak ettiniz mi? Adını, sanını bilmediğimiz ama baktığımız zaman yakınlık kurduğumuz bu insanların fotoğraflarını kim, ne için alır, bu fotoğraflar neden satılır? Bu soruların cevabını 15 yıldır eski fotoğrafları toplayan Mustafa Kaftan’dan dinledik.

Asıl mesleği öğretmenlik olan Mustafa Kaftan, 10 yıl boyunca köylerde öğretmenlik yaptıktan sonra ticaret işi ile uğraşmış. Ticaretten kazandığı parayla da eskiye ait evrak, pul, halı ve fotoğraf toplamaya başlamış. Eski eşyalara olan tutkusunun çocukluk yıllarında başladığını söyleyen Kaftan, o yılları şöyle anlatıyor: “Çocukluk yıllarımdan itibaren eski eşyalara meraklıydım. Diyarbakır’daki evimiz geniş bahçeli bir evdi. Evin altında kiler vardı. Kilerde kullanılmayan eşyalar konulurdu. Kilere girerdim, sürekli eski eşyaları karıştırırdım. Annem bana kızardı ama ben o kilerde yüz yılı aşkın tarihi olan eşyaları buldum. Eski bir ceviz sandık bulmuştum mesela. Para ve yüzük bulmuştum. Bu da sürekli beni heyecanlandırıyordu.”

“ESKİCİLERE VERİYORLAR”

Birçok kişinin merak ettiği ‘Bir fotoğraf neden albümden çıkar’ sorusunu Mustafa Kaftan şöyle cevaplıyor: “ Bu fotoğrafların büyük bir çoğunluğu 70- 80 yıl öncesine ait. Yani fotoğraflarda gördüğümüz insanların çoğu bu dünyaya veda etti. 1930’lu ve 1940’lı yıllarda fotoğraf çektirmek ve aile albümü yapmak çok moda bir şeydi. Yani o yıllarda çok değerli ve anlamlıydı. Ama bu durum fotoğrafın sahibi kişiler için böyleydi. Çünkü gittikçe vefasız olduğumuzu düşünüyorum. Özellikle aile büyüklerine karşı. Mesela dedeleri, anneleri ve babaları vefat eden gençler, arda kalan eşyaları eskiciye veriyorlar. Hiçbiri merak etmiyor eşyaların içinde neler olduğunu. Albüme bakıp fotoğraflarla bir bağ kuramıyorlar. Eskicilere verdikleri eşyaların arasında onlarca, yüzlerce eski fotoğraf evin dışına çıkıyor. Fotoğrafları eskiciye verenler için bu fotoğrafların bir anlamı yok ama bizim gibiler için bunlar hazine.”

FOTOĞRAF MEZATI DÜZENLİYOR

Çocukluk tutkusunun peşinden giden Mustafa Kaftan, Kadıköy’deki küçük dükkânında eski fotoğraf mezadı düzenliyor. Haftada bir düzenlenen bu mezatta yeni fotoğrafları getirenler, dükkândaki fotoğrafları alıyor. Fotoğraflar ile beraber fotoğrafların hikâyesi de el değiştiriyor. Koleksiyonunda binlerce fotoğrafın olduğunu söyleyen Kaftan, değersiz şeyleri biriktirmenin bir hastalık olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Birçok kişi maddi ve manevi değeri olmayan şeyleri biriktiriyor. Aslında bu istiflemek demek. Bizim yaptığımız şey ise bundan tamamen farklı. Biz bu işi belirli bir disiplin çerçevesinde yapıyoruz.”

“Bu fotoğrafların bir ruhu var” diyen Kaftan’dan birçok kişi fotoğraf ediniyor. Çeşitli meslek gruplarına mensup kişilerin kendisinden fotoğraf aldığını söyleyen Kaftan, fotoğrafların sadece anı niteliğinde olmadığını;  dönemin sosyal ve ekonomik koşullarını da anlattığını söylüyor. Kaftan, “Bu fotoğraflara bakıp hem geçmişe bir yolculuğa çıkıyoruz, hem de o günün koşullarını değerlendirebiliyoruz. Fotoğraflardaki insanların giyiminden, saç şeklinden o günün sosyal, ekonomik durumunu yorumlayabiliyoruz. Fotoğraflara bu şekilde yaklaşan bir modacı özellikle kadınların olduğu fotoğrafları, bir mimar ise genelde şehir fotoğrafları ile ilgileniyor. Sadece bunlar değil tabi ki. Yazarlar da kitaplarında kullanmak üzere eski fotoğrafları topluyor” diyor.

“BELLEK TUTUYORUZ”

Mustafa Kaftan, tutkuyla yaptığı bu işin topluma hizmet ettiğini belirtiyor.  Yakın çevresindeki insanların da ‘Bu fotoğraflar biz de fazla sana verelim’ diyerek kendisine eski fotoğrafları verdiğini söyleyen Kaftan, “ Ben ve benim gibi bu işi yapan insanlar fotoğrafları toplamazsa tüm anılar yok olacak. Düşünsenize bu fotoğrafların çöpe atıldığını, ya da bir inşaat kalıntısının altına kaldığını. Bu çok acı bir şey. Biz belleğin yok olmasını önlüyoruz. Hatta geçmişin şimdiyle bağını kuruyoruz” diye ekliyor.

 Mustafa Kaftan’ın binlerce karelik arşivinde çeşitli konulara ait fotoğraflar var. Süleyman Demirel, Bülent Ulusoy ve Fahri Korutürk’ün de aralarında olduğu Türkiye siyasi tarihine ait orijinal fotoğraflar; Özdemir Asaf, Haldun Taner ve Necati Cumalı’nın yan yana poz verdiği Türkiye edebiyatının önemli yazarlarının olduğu fotoğraf da Mustafa Kaftan’ın arşivinde yer alıyor. 


ARŞİV