Futbolun ‘Spartaküs'ü METİN KURT:

Futbolu emekçi kitlelerin ‘oyunu’ olarak niteleyen, günümüz endüstriyel futbolunun karşısında bir nevi Don Kişot’luk yapan Metin Kurt, çoğu zaman yalnız kaldığı mücadelesinden hiçbir zaman vazgeçmedi.

06 Eylül 2012 - 15:56
 
Semra ÇELEBİ
Atılan her gol emekçilerin kalesine girmesin diye yola çıkan Metin Kurt, mücadele dolu futbol yaşamının ardından 24 Ağustos sabahı yaşamını yitirdi. Gırtlak kanseriyle mücadelesinde de futboldaki kirlenmeyle kavgasında olduğu kadar inatçı olabilirdi ama kalbi buna izin vermedi. Erken veda edenlerden oldu… Oysa spor emekçileri için yapmayı düşündüğü daha çok şey vardı…
Cenazesi tahmin edildiği gibi oldukça kalabalıktı. Mücadelesinde omuzdaşı olanlar da, onu bu mücadelesinde yalnız bırakanlar da oradaydı. Yaşamının son yıllarında Kadıköy’ü mesken tutan‘Futbolun Spartaküsü’, Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde yapılan anmanın ardından Ataşehir Mimar Sinan Camii’nden sonsuzluğa uğurlandı. Arkasından günah çıkaranlar da oldu, kavgasını sürdürme sözü verenler de… Ama futbolu seven sevmeyen, sporla ilgilenen ilgilenmeyen herkesin saygıyla anacağı bir yaşam bıraktı ardında.


ENDÜSTRİYEL FUTBOLDA SENDİKAL MÜCADELENİN ADI
15 Mart 1948 yılında İstanbul’da doğdu Metin Kurt. Küçüklüğünden itibaren hep peşinde koştuğu meşin yuvarlak onu 1966 yılında ilk “profesyonel” transferi Altay’a taşıdı.
Kurt’un futbolun endüstriyel haline karşı ilk savaşımı daha bu zamanlar filizlenirken, Altay’ın ardından önce PTT’ye daha sonra ise yıldızlaşacağı Galatasaray’a geldi. İngiliz teknik direktör Brian Birch yönetiminde şampiyonluklar yaşayan ve takımın değişmez yıldızı olan Metin Kurt, buradaki performansının ardından Milli Takım’da da oynamaya başladı. Brian Birch yıllar sonra Türkiye’ye yaptığı bir seyahatte yanındakilere “O daha başbakan olmadı mı?” diye sormuştu.
Buraya kadar milli takım ve Galatasaray için her şey iyi giderken, emek sömürüsüne karşı “futbolcu sendikası” fikrini ortaya atan Kurt takımdan “aforoz” edildi. Spor emekçileri için sendikal mücadeleye başlayan Kurt, bu mücadelesinde önceleri birçok kesimden destek alsa da basın birden kulüp talimatıyla Kurt’a sırtını döndü ancak o her şeye rağmen mücadelesini sürdürdü. Bir milli maç öncesinde tüm takım arkadaşlarının imzaladığı bir bildiriyle basının tutumunu kınayan bir bildiri hazırlayan Kurt, daha sonra Galatasaray’dan uzaklaştırıldı.


İLK SPORCU GREVİNDE YİNE ONUN İMZASI VARDI
Türkiye futbol tarihinde ilk sporcu grevini yapan Kurt, 1976’da Galatasaray’dayken Türkiye kupası finalini oynamaya hak kazanınca vaat edilen 10 bin lira primin ödenmemesi üzerine greve gitmişti. “Antrenmana katılmama” biçiminde uygulanan greve, ünlü futbolcular Yasin, Gökmen, Büyük Mehmet de katılmıştı.
“Futbol oyun olarak güzel, borsada kirli ve çirkin” diyen Kurt, lakabı olan Çizgi Metin’i ise şöyle açıklıyor bir röportajda: “Halka en yakın yer neresi? Çizgi. Ben de çizgide beklerdim. Antrenör ve idarecilerin olduğu tarafta oynamayı sevmiyorum. Kapalının önünde oynamamak için bir devre sağ açık, bir devre de sol açık oynardım.”


“SİYASET SPORUN BABAEVİDİR”
Endüstriyel futbola karşı sporcu emeği ve hakkı için mücadelesini hiç pes etmeden sürdüren Kurt, bu kez 2010 yılında başkanı olduğu Spor Emek-Sen’in kuruluşunu Kadıköy’de ilan etmiş ve şu sözleri dile getirmişti:
“Türkiye’de spor denince akla futbol; futbol denince de akla parmakla sayılabilecek sayıda elit futbolcu gelmektedir. Sermayenin uydurduğu bu sahte ortamda sporcuların örgütlenmesi ise gereksiz görülmektedir. Oysa trilyonlar kazanan elit futbolcularla, spor emekçilerinin genelini özleştirmek, sermayenin sınıf çıkarları gereği ortaya koyduğu bilinçli bir propagandadır. Bu durum spor ve sporcu gerçeğini yansıtmamaktadır.
Sporcuların gerçek durumundan yola çıkan ve emeğin öncelikli değer anlayışını benimsemiş, şimdilik bir avuç spor emekçisi sistemden kaynaklanan ve yüz binlerce spor emekçisini içine alan spordaki sömürüye son vermek amacıyla Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası (Spor Emek-Sen)’ni kurmuşlardır.
Artık hiçbir şut emekçi kalesine girmeyecek, önce sporda ter dökenler kurtulacaktır.”
“Ne sağcıyız ne solcu, futbolcuyuz futbolcu” deyişinin, sağın spor siyasetini gizlemek için uydurduğu ve piyasaya sürdüğü bir yalan olduğunu söyleyen Kurt, “Gerçekte siyaset, sporun babaevidir” diyerek 12 Haziran seçimlerinde Türkiye Komünist Partisi’nden de milletvekili adayı olmuştu.

“MÜCADELE TOPLUMSAL FATURA TEK BAŞINA”
Metin Kurt, arkadaşımız Kadir İncesu’ya verdiği bir röportajında, neden “sol”dan yanı tavır aldığını şöyle anlatıyordu:
“Okuduğum kitaplar bana mücadele coşkusu veriyordu. Özellikle Nâzım Hikmet ile Ahmed Arif’in şiirleri beni adeta bir zafere çağırıyordu. Ne diyordu Nâzım:
“Akın var
güneşe akın
güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın”
Nasıl yaşayacaktık?
“Bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine”
Dünyayı değiştirmek için ne yapmalıydık?
“Ben yanmasam
Sen yanmasan
Biz yanmasak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa”
Okudukça mücadelemin toplumsal, faturanın tek başına olacağının bilincine vardım. Mutluluk mücadeledeydi…
Kaynak: Sol Haber Portalı, Birgün Gazetesi Kadir İncesu röportajı
 

‘Yalnız’ Kurt için bir FİLM bir KİTAP, bir ALBÜM
Metin Kurt, yaşarken adına şarkılar, kitaplar yazılan, filmler yapılan enden insanlardan biriydi. Hayatı boyunca hep mücadele eden ve hiçbir zaman vazgeçmeyen Kurt için Vecdi Çıracıoğlu, “Gladyatör: Futbol Arenalarında Bir İsyanın Hikâyesi, Metin Kurt” adlı bir kitaba imza atarken, Kadıköylü Kesmeşeker grubu ise son albümünün kapağına taşıdığı Metin Kurt için bir de şarkı hazırlamıştı. Nâzım Hikmet Kültür Merkezi ve Nâzım Hikmet Akademisi Sinema Bölümü öğrencileri ise Kurt’u anlatan bir belgesel film çalışması içindeydi. Nisan 2012’de çekimlerine başlanan belgesel film, Metin Kurt’un gözüyle Türkiye’nin son elli yılının spor ve sosyo-kültürel yaşamını değerlendirmeyi amaçlıyor. Film, ağırlıklı olarak Metin Kurt’un kendi anlatımları ve dostları, takım ve mücadele arkadaşlarının tanıklıklarına dayanıyor. Filmin Ocak 2013’te tamamlanması hedefleniyor.
Kesmeşeker Grubu’nun “Metin Kurt Yalnızlığı” adlı şarkısı ise, ölümünden sonra sosyal medyada en çok paylaşılan video oldu. Sözü ve müziği Cenk Taner’e ait olan şarkı tam bir saygı duruşu niteliğinde:
Sen mi güzeldin yoksa hayat mı güzel
Kula kulluk etmezdin çok yanlış biriydin
Sen mi güzeldin yoksa 
hayat mı güzel?
Yani iki şişe ucuz şarap bir tarih yazabilir
Verdiğim tüm sözler bir anda uçabilir
Sıcak bir bira 
aşk sendikasında
Metin Kurt gibi yalnızız ceza sahasında” 
 
“O BİZİM KAHRAMANIMIZDIR”
Tekyumruk Galatasaray Taraftar Grubu, Kurt’un ölümünün ardından şöyle yazdı:
“Bakmayın sessizce gidişine. Yaşamı boyunca hep gürledi, Metin Kurt. Futbol oynadığı zamanlarda saha içinde fırtına gibiydi. Çok sayıda gol attı. Çocuklar gibi sevinçliydi topu koştururken. Onun öncülüğünde Galatasaray üst üste üç şampiyonluk yaşadı. Metin Kurt, saha dışında da hiç durmadı. Futbolun “oyun” olmaktan çıktığını ve metalaştırıldığını gördü ve isyan etti. Bir devrimci olarak önce yanı başındaki sömürüye karşı ses çıkarmak istedi. Futbol emekçileri olarak örgütlenmenin, sendikalaşmanın gücüne inandı. Ve yaşamının her anında olduğu gibi inandığı şeylerin uğruna giderken gözünü kırpmadı. Asıl yaralayıcı olan o ki, tam da bu nedenle sahalarımızın Çizgi Metin’i oyun dışı bırakıldı.
Ama o hiç değişmedi. Ne kendisini futboldan uzaklaştıranlara küstü, ne de kendisini yarı yolda bırakanlara. Yılmadan yaşamının her anında, her devresinde devrimci mücadelenin içinde yer almak için savaştı. Durmadan futboldaki, spordaki sömürü ilişkilerini anlattı. ‘Atılan her gol emekçinin kalesine giriyor’ lafı da mücadelesinin şiarı oldu.
“Sporun rantlarını kontrol eden egemen güçlere karşı sporun içinden muhalif bir taraftar grubu olarak Metin Kurt ile tanışmamız ve daha da ötesinde bir araya gelmemiz de böylesine bir mücadele anı olarak tarihe geçmiştir. O, bizim için hem güzel futbolunu hayranlıkla dinlediğimiz, okuduğumuz Çizgi Metin’dir; hem saha içinde ve saha dışında insanlara, doğaya karşı sevecen, saygılı, adil ve emekten yana davranışlarıyla bize örnek Metin abimiz; hem de mücadelemizde omuz omuza verdiğimiz yoldaşımızdır.
O, bizim kahramanımızdır. Hem de hiçbir endüstrinin yaratamayacağı kadar gerçek bir kahraman. Ve böyle biriyle omuz omuza mücadele etmiş olmanın onuruyla veda ediyoruz O’na.”
Etiketler; metin kurt

ARŞİV