Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 yılı verilerine göre tek kişilik hane halkı sayısı son 10 yılda yüzde 77,2 artarak 5 milyon 192 bin 825’e ulaştı. İstanbul’da ve Kadıköy'de ortalama hanehalkı büyüklüğü de düşmeye devam ediyor. İstanbul’un 2014 yılında 3,51 olan hanehalkı ortalaması, son 9 yılda düzenli bir şekilde düşerek 2023 yılı itibariyle 3,15 seviyesine kadar geriledi. Hanehalkı alt yapısındaki değişime bakıldığında 2014 yılından günümüze tek kişilik ve tek ebeveynli hanelerin oranı artarken, geniş aileler ve çekirdek ailelerin oranı ise azaldı. İstanbul’un 39 ilçesinin ortalama hanehalkı büyüklükleri sıralamasında içerisinde Kadıköy 2,31 ile en küçük hanehalkı ortalamasına sahip. Özellikle İstanbul’da tek yaşayanların sayısı artarken, özellikle kira enflasyonun yükselmesi bekar ebeveyn, genç profesyonel, öğrenci gibi grupların ev kiralamak ya da sahip olmak konusunda zorlanmasına sebep oluyor.
Dünyada 1960’larda ortaya çıkan paylaşımlı ev modeli de ekonomik sebepler nedeniyle yeniden gündemde. Özellikle Japonya’daki paylaşımlı ev örneklerini inceleyen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi doktora öğrencisi Burçin Fatma Tunç Ildır, “Türk modern mimari örneklerinden Koşuyolu Mahallesi işçi evleri, paylaşımlı ev modeline nasıl dönüştürülebilir?’’ sorusundan yola çıkarak, konut sorunun çözümüne katkı sağlayacağını düşündüğü bir araştırma yaptı. Tez çalışmasını Prof. Dr. Damla Altuncu’nun danışmanlığında yürüten ve Kadıköy Akademi’yle çeşitli konularda işbirliği yapan Ildır ile çalışmasının çıkış noktasını ve detaylarını konuştuk.
● Paylaşımlı ev nedir?
Ortak yaşam biçimi olan paylaşımlı ev; bireylerin kendi özel yaşam alanlarına sahip oldukları ancak bazı ortak alanları ve hizmetleri paylaştıkları bir konut düzenlemesi olarak tanımlanabilir.
● Paylaşımlı evin geçmişi nereye kadar uzanıyor?
Ortak yaşam fikri tarihsel olarak insanlığın her döneminde var olsa da “modern’’ anlamda bu fikrin, 1960’larda Danimarka’da ortaya çıktığını görüyoruz. Bu dönemde, modern yaşamın getirdiği bireyselliğe ve toplumda sosyal izolasyonu beslediğine dair endişeler artıyor. Bu endişelere yanıt olarak, topluluk odaklı bir yaşam tarzı arayışı başlıyor. Danimarka’da ilk ortak yaşam projelerinin, özellikle çocuklu ailelerin daha güçlü sosyal bağlar kurması ve çocukların güvenli bir ortamda büyümesi amacıyla tasarlandığını söyleyebiliriz. Danimarka’daki başarılı uygulamaların ardından, ortak yaşam konsepti hızla diğer Avrupa ülkelerine, Kuzey Amerika ve Asya’ya yayılıyor. 1990’larda modernleşme sürecinde olan ve beraberinde gelen sorunlarla başa çıkmaya çalışan Japon toplumu da çözüm yöntemi olarak paylaşımlı ev yaklaşımını sahipleniyor. Tez çalışmam kapsamında, Japonya’daki bu sahiplenme süreci sonunda ortaya çıkan paylaşımlı ev modellerini referans alarak Türkiye’de paylaşımlı ev konusuna projeksiyon tutuyoruz.
“JAPONYA İYİ BİR REFERANS”
● Japonya'daki paylaşımlı ev modellerini referans aldığınızı söylediniz. Japonya'daki bu modellerin özellikleri nelerdir ve neden bu örnekleri seçtiniz?
Japonya’daki ev modellerini incelemeden önce, paylaşımlı ev fikrinin dünya genelinde yeniden gündeme gelişine bakmak iyi olabilir. Aile demografisinde yıllar içinde yaşanan değişimin, şehirde yaşayan yalnız birey sayısını artırdığını söyleyebiliriz. Türkiye’de ve dünyada yaşanan ekonomik kriz nedeniyle; bekar ebeveyn, iş hayatına yeni atılmış genç profesyonel, öğrenci gibi kullanıcılardan oluşan bu bireylerin ev kiralamak ya da sahip olmak konusunda zorlandığını görüyoruz. Yalnız yaşayan bireylerin barınma ihtiyacının karşılanmasındaki zorluklar, metrekarelerin azaltılmasını gündeme getiriyor. Yalnız yaşam, toplumdaki bireyleri sosyal olarak izole ederken metrekarelerin azaltılması da barınma konusunda sürdürülebilir çözüm imkanına zarar veriyor. Bu koşullarda iyi bir alternatif olarak gündeme gelen paylaşımlı ev modelinin geleneklerdeki izine, Türkiye ve Japonya’da rastlıyoruz. Geleneksel Türk ve Japon evi, ortak-özel kullanım alanları ve mekânın çok amaçlı kullanım biçimleri ile ön plana çıkıyor.
1990’lar ve sonrasında alternatif paylaşımlı ev modellerinin denendiği Japonya’nın, sürdürülebilir ve sosyal iç mekâna sahip paylaşımlı ev uygulamaları yaptığını söyleyebiliriz. Geleneksel Japon evinden öğrenilen, optimum boyut ve işlevlerdeki mekân kullanma bilgisinin etkisini güncel örneklerde gözlemliyoruz. Dolayısıyla Japonya’nın, paylaşımlı ev modelleri için iyi bir referans olduğunu düşünüyoruz.
● Koşuyolu Mahallesi'ni çalışmanızda pilot bölge olarak seçmenizin özel bir nedeni var mı?
1950’lerde sosyal konutlar olarak inşa edilen Koşuyolu Mahallesi evleri; İstanbul içinde nitelikli bir mahalle olma özelliği taşıyor. Zaman içinde imar yönetmeliğinde yapılan düzenlemeler, yüksek kiralar ve satış rantı nedeniyle evlerin kullanıcı profilinin değiştiğini, konutların yerini ticari nitelikte yapıların aldığını görüyoruz. Gözlemlenen bu değişim nedeniyle, önemli bir kültürel mimarlık mirası olan Koşuyolu Mahallesi’ni çalışmamız için pilot bölge olarak ele almaya karar verdik.
Paylaşımlı ev modelinin dünyadaki örneklerine baktığımızda, iki şekilde uygulandığını görüyoruz. İlk uygulama, yeni inşa edilen bir yapının paylaşımlı ev olarak tasarlanması ile gerçekleşiyor. İkinci yöntem ise nitelikli âtıl yapıların, iç mekanının yeniden kurgulanması ile tanımlanıyor. İç mekânın kurgulanması, özellikle Japonya’da incelediğimiz örneklerden tespit ettiğimiz kadarıyla, iki ana biçimde ele alınıyor. İlk yöntem iç mekânda küçük müdahalelerle paylaşımlı ev modelinin hazırlanmasından oluşuyor. İkinci yöntem ise yapı kabuğu ve taşıyıcı sisteminin korunarak iç mekânda köklü müdahalelerde bulunulması ile gerçekleşiyor.
KOŞUYOLU EVLERİNİN ÖZELLİKLERİ
● Bu mahalleyi paylaşımlı ev modeli için uygun kılan faktörler nelerdir?
Koşuyolu Mahallesi, nitelikli âtıl yapıların paylaşımlı ev modeline evrilmesi konusunda zengin bir yapı stoku barındırıyor. Mahallede 2000 yılında yapılan plan tespit çalışmalarında sofalı plan şemasına sahip örneklere rastlanmış olması nedeniyle, geleneksel Türk evinde ortak mekân olma özelliği taşıyan sofanın paylaşımlı ev kurgusunu zenginleştireceğini düşünüyoruz. İstanbul’daki konumu nedeniyle kolay erişilebilir bir mahalle olması da paylaşımlı ev modelini denemek için önemli bulduğumuz özelliklerden biri.
● Türkiye genelinde paylaşımlı ev modelinin uygulanabilirliği konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu modelin konut krizine çözüm olarak nasıl bir rol oynayabileceğini öngörüyorsunuz?
Yapılan çalışmalar 2030 yılında dünyadaki önemli şehir merkezlerinde yaşayan her dört kişiden birinin paylaşımlı ev kullanıcısı olacağını gösteriyor. Bu öngörüyle, paylaşımlı ev modelinin Türkiye’de konut krizi yaşanacak bölgelerde âtıl yapıları kullanım ağına dahil ederek nicel bir avantaj sağlayacağını düşünüyoruz. Paylaşımlı yeni yapıların tasarlanmasının ise yeni aile tanımıyla ortaya çıkacak olası sosyal sorunları çözmekte yalnız yaşayan bireylere katkı sağlayacağına inanıyoruz. Çalışma sonunda tasarlayacağımız paylaşımlı ev rehberini, yerel yönetimlerle işbirliği içinde özgünleştirerek kullanıcıların hizmetine sunmayı hedefliyoruz.
Koşuyolu Evleri’nde bahçe kullanımı.
Kaynak: Eren, N. (2023) Koşuyolu Hatırası. Kadıköy Belediyesi Kültür Yayınları.
REHBER HAZIRLANACAK
● Koşuyolu Mahallesi'nde paylaşımlı ev modelinin uygulanmasının sosyal ve ekonomik faydaları neler olacak?
Saha çalışmalarında ziyaret edilen evlerde yaşayan kullanıcılarla yapılan görüşmeler, ticarileşmenin mahallenin gündüz-gece kullanımı arasında farklar yarattığını gösteriyor. Ticari işletmeler gece kullanımında güvenlik zafiyetine yol açtığı için mahalle sakinleri de işlevsel sürdürülebilirlik konusunda endişelerini dile getiriyor. Paylaşımlı ev modeli ile âtıl durumda olan ya da yüksek kira kaygısıyla ticarileşmeye başlayan bu mimari ve kültürel miras yapılarının korunmasını, böylece mahalledeki konut işlevinin sürdürülebilirliğini sağlamayı hedefliyoruz.
Koşuyolu Evleri’nde mevcut mimari kurgunun bahçeli müstakil evlerden oluşması, paylaşımlı ev kullanım önerisinde kullanıcıların ortak ihtiyaçlarını karşılarken sosyalleşmesine imkân tanıyacaktır. Sosyal ilişkilerin, güvenli bir iletişim ortamını da beraberinde getireceğine inanıyoruz. İmar yönetmeliğindeki son değişiklik ile bodrum kata izin verilmiş, bu durum halihazırda pek çok yapının bahçesinin beton zeminlere dönüşmesine yol açmış. Paylaşımlı ev modeli ile bu kıymetli mimarlık mirasının mekânsal niteliklerini açığa çıkararak optimum verimde kullanılmasını sağlayacak bir rehber hazırlamayı amaçlıyoruz.
● Projenizin kamu yararına katkı sağlayacağını ifade ediyorsunuz. Bunu biraz daha açar mısınız?
Semt sakinlerinin anılarından, mahallenin ilk kullanım modelinde bahçelerin komşuluk ilişkilerinin kurulduğu, sağlıklı sosyal etkileşimin sağlandığı, beraberinde mahallede yaşanan toplumsal bütünleşme ve güvenlik duygusunun yoğun bir biçimde hissedildiğini anlıyoruz. Paylaşımlı ev modelini toplumsal ilişkiler üzerinden incelediğimizde, yapı içindeki özel ve ortak alanlarla kademeli olarak kamusallaşmanın iç mekândan bahçeye yayıldığını görüyoruz.
Dünyadaki örneklere baktığımızda, yerel dinamiklerin hem paylaşımlı ev içi mekân tasarımını hem de paylaşımlı evde yaşayacak kullanıcıları belirlediğini söyleyebiliriz. Paylaşımlı ev modelini kullanmak isteyen mülk sahipleri yeni bir yapı yapmak ya da mevcut yapılarını paylaşımlı hale getirmek konusunda yerel mekanizmalar tarafından yönlendiriliyorlar. Paylaşımlı evde yaşayacak kullanıcıların seçimi de yine yerel yönetimler kanalı ile gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla yerel yönetim ya da sivil toplum kuruluşları ile işbirliğinin, bu modelin başarılı bir biçimde uygulanması için önemli olduğunu düşünüyoruz.