Gerçek bir savaşçı: Gutana

Yıllardır kanserle savaşan gazeteci Gülçin Uysal Tahiroğlu, hastalık sürecinde yaşadıklarını anlattığı “Gutana” isimli kitabı için Akademi Kitabevi’nde imza günü düzenledi

08 Mart 2019 - 09:45

Mete Utku

“Önce anne, sonra 16 yıl kanserle mücadele eden bir kadın… Sol göğsümü bir amazon kadını misali adeta yıllar yılı savaşmak için kaybetmişim... Organlarımı birer birer toprağa versem de mücadeleden asla vazgeçmedim. Yaşama sımsıkı tutundum. Bir yanda kurtlar sofrasında çalıştım, diğer yanda kuzularımı korudum… Sevdim, sevildim, iyiliği yoldaş bildim.”Bu sözlerle hikâyesini anlatan Tahiroğlu’nun imza günü 2 Mart Cumartesi günü Akademi Kitabevi’nde yoğun bir katılımla gerçekleşti.

“GUTANA BENİM KİMLİĞİM”

İki çocuk annesi, gazeteci Gülçin Uysal Tahiroğlu’na ilk kanser tanısı 2001’de kondu. ‘Bitti’ derken, dört yıl sonra peş peşe başka tümörler geldi. Üst yutak, akciğerler ve göz sinirinin üzerine oturdu. Zorlu ameliyat, ilaç, ışın tedavileri aldı. Kendi deyimiyle “organlarını birer birer toprağa verdi.” Buna rağmen “Niye ben?” diye sorgulamak yerine, “Benim ayrıcalığım ne diğer insanlardan” diye düşünmeyi tercih etti. Süreçte, sol gözünü kaybetti. Sağ gözü çok az görüyor. Ama “Timur” adını verdiği tümörle mücadeleden asla vazgeçmiyor. Hastalığı ile uğraşırken bir yandan kızları Çağlar ve Pınar’ı büyüttü, onların hayallerinin kapılarını açık tuttu.

Başına gelen talihsizliklere rağmen pes etmeyip, hayata sıkı sıkı sarılan Gülçin Uysal Tahiroğlu, bu mücadelesinde anne rolünün çok önemli olduğunu belirtiyor. Kitabına da bu sebeple ad-soyadının baş harfleri ve ‘ana’ sözcüğünden türettiği Gutana adını vermiş. Tahiroğlu, “Hastalıkla mücadelemde anne kimliğim her zaman çok önde. O öne çıktıkça hayatımdan asla kopamayacağımı hissettim ve mücadelemde ana rolü çok önemli olduğu için kitabıma bu ismi verdim. Bu isim zaman içerisinde benim kimliğimi oluşturdu.” dedi.

BU İŞİN DİNAMİĞİ SEVGİ

Hastalıkla mücadele ederken insanın kendisini çevresinden soyutlamaması gerektiğine dikkat çeken yazar şöyle anlatıyor: “Kendinizi asla yalnız hissetmeyin çevrenizi dostlarınız sarsın, buna izin verin, yalnızlığa mahkûm etmeyin kendinizi. Hasta olmanız yalnız mücadele etmenizi gerektirmiyor. Elbette iç mücadeleniz çok önemli eğer o olmazsa, hayatla hesaplaşmanız bitmişse o zaman her şey size ağır gelebilir. Hastalıkla mücadele etmeniz için kesinlikle iç huzurunuzun da olması lazım fakat yine de kendinizi o iç huzur içinde yalnız bırakmamalısınız çünkü çevrenizdeki insanlarla var olabiliyorsunuz, bu işin dinamiği sevgidir. Sevgi içinizde var olduğu sürece daha iyi mücadele edebiliyorsunuz.”

Buna karşılık “bencil” olmamak gerektiğine de vurgu yapıyor. Tahiroğlu’nun büyük kızı klinik psikolog Çağlar, Sınır Tanımıyan Doktorlar’la dünyanın farklı bölgelerinde çalışıyor. Piyanist Pınar İtalya’da müzik eğitimi almaya devam ediyor. Tahiroğlu, “Hasta da olsam kızlarımı yanımda tutmaya çalışmadım. Bu bencilce olurdu. Hayatlarını, hayallerini sürdürmeleri istedim” diyor.

YAŞAMA HEVESİNİZİ HİÇ KAYBETMEYİN

Ciddi hastalıklarla mücadele eden insanlara söylemek istediklerini sorduğumuz Tahiroğlu,  “Hayata olan hevesinizi hiç kaybetmeyin, hasta olduğunuz anda eğer hevesle yaşamıyorsanız hastalık sizi yener.” diye yanıtlıyor.

Gazeteci Tahiroğlu, hastalığının adını “Timur” koymuş ve onunla dalga geçiyor. “Hastalığımı tıpkı bizim topraklarımıza geldiğinde kovaladığımız Timur gibi algılıyorum ve benim vücuduma her gelişinde de onu kovalamaya niyetliyim. Her insan içinde Yin ve Yang’ı bulundurur önemli olan kötülüğe yenilmemek. Herkes içindeki iyiliği ön plana çıkarmalı, gülümsemeyi bilmeli.” diyor.

Gülçin Uysal Tahiroğlu, kitabın gelirini ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) ve ÇOKSEV (Çocuk Kanserleri Sevgi ve Dayanışma Derneği) derneğine bağışlayacak.


ARŞİV