Gezginlerden gastronomiye “ekolojik” dokunuş

Dünyayı ve Türkiye’yi gezen iki Fransız, Tom Delacroix ve Kevin Prémel, Kadıköy’e yerleşerek hayallerindeki işletmeyi açtılar. İklim krizine karşı toplumda ekolojik hassasiyetin artması gerektiğini söyleyen iki arkadaş, plastikten uzak duruyor, bisikletli kuryelerle çalışmaya özen gösteriyor ve cam şişeleri geri dönüşüm için getiren müşterilerine hediyeler veriyor

21 Ekim 2021 - 09:31

Kadıköy’de yaşayan iki Fransız Tom Delacroix ve Kevin Prémel, gastronomiye meraklı iki gezgin. Fransa'nın kuzeyinde küçük bir kasabada büyüyen Tom Delacroix, 2012 yılında Erasmus eğitimi sırasında İstanbul'u keşfetti ve yıllar sonra aklında kalan İstanbul’a geri dönüp Kadıköy'e yerleşti. Kevin Prémel ise iş için dört yıl önce İstanbul’a geldi ve hayatını Kadıköy’de sürdürmeye karar verdi. Delacroix, Güney Doğu Asya'da ve Güney Amerika'da çoğunlukla kamp yaparak iki yılını sırt çantasıyla gezerek geçirdi. Kevin Prémel ise üç yıl Çin'de yaşadı ve tüm Türkiye turunu, çatısında çadırı ve mutfağı olan modifiyeli bir arabayla yaptı. Bu süre zarfında hem Çince hem de Türkçe öğrendi.

SON DURAK KADIKÖY

Yolda olmayı ve seyahat etmeyi seven iki gezgin dünyayı ve Türkiye’yi dolaştıktan sonra Kadıköy’e temelli yerleşmeye karar verdi. Dünyanın farklı ülkelerinde ve Türkiye’nin farklı şehirlerinde yeni tatlar deneme fırsatı bulan iki arkadaş, çok sevdikleri Kadıköy Moda’da Mama Bowl adlı restoranlarını açtılar.Hikâye 2020'de iki arkadaşın Kadıköy'de kendi mutfaklarını açmaya karar vermesiyle başladı. Şef Yağmur Ünaloğlu da ekibe dahil oldu.

İki arkadaş Kadıköy’e olan sevgilerini ve hikâyenin devamını şöyle anlatıyor: “Dünyayı gezdikten sonra buraya yerleşmeye karar verdik çünkü Kadıköy’de çok fazla etkileşim halindeyiz. Kadıköy, Türk ve uluslararası kültürün iyi bir karışımının olduğu bir köy gibi geliyor. Gerçekten Avrupa ve Asya arasında bir köprüde olduğumuzu hissediyoruz ve seviyoruz. Birgün burrata peyniri yerken dünyanın en iyi yemeklerinin Türkiye'de olduğunu fark ettik. Ortak değerlerimize göre kendi işimizi yürütmek istediğimizi anladık. Mart ayında bir dükkân bulduk ve nisan ayında genç ve gerçekten yetenekli bir Türk aşçı olan Yağmur ile tanıştık. Doğruyu söylemek gerekirse Yağmur olmadan bu işe başlamak gerçekten çok zor olurdu. Türk mutfağına dair bilgisini kendi fikirlerimizle buluşturmak, bu füzyon mutfağını mümkün kılmak için çok önemliydi.”

BEŞ BOŞ ŞİŞEYE BİR KASE

Vegan ve vejetaryen üzerine tatlıların, salataların ve içeceklerin yapıldığı bu işletmenin özelliği ekoloji odaklı olması. Hedefimiz, sokaklardaki karbondioksit emisyon kirliliğini ve gürültüyü azaltmak için uzun vadede sadece bisikletle teslimat yapmak.” diyen Kevin Prémel, “Türkiye'den gelen ürünlere de ayrıcalık tanıyarak ulaşım açısından daha mantıklı hale getiriyoruz. Örneğin avokadoları Türkiye'den gelmedikçe kullanmıyoruz.” diyor.

İşletmede dikkat edilen başka bir konu da plastikten olabildiğince uzak durmak. İçecekler ve soslar için cam şişeler kullanılıyor. İki arkadaş, daha fazla cam şişe kullanımını teşvik etmek için bir de kampanya başlatmış. Müşterilerin dönüşüm için getirdiği beş adet cam şişe karşılığında bir kâse vegan salata hediye ediyorlar.

“PLASTİKSİZ OLMAYA ÇALIŞIYORUZ”

İki arkadaşın çevre ve doğa hassasiyeti dünyanın farklı ülkelerini görmeleriyle daha da artmış. İki gezgin bu durumu şöyle anlatıyor: “Ekoloji hassasiyetimiz çocukluğumuzda oluştu. Yeşil bir çevrede yaşamak ve doğayı sevmek, elimizden geldiğince yürüyüş ve kamp yapmak bizim için gerçekten önemli. Yurtdışında seyahat ettiğimiz sırada kirlilik seviyelerini ve mevcut geri dönüşümü gördükçe çevreye olan hassasiyetimiz daha da büyüdü. Değerli doğamızı kaybetmek istemiyorsak, gelecek nesiller için ekolojik olmanın artık zorunlu hale geldiğine inanıyoruz. Bu yüzden plastiksiz olmaya çalışıyoruz. Karton (kraft) kaselerimizin kapağı ne yazık ki artık plastik çünkü Türkiye'de krafttan yapılmış kapak yok - Çin'den ithal etmediğiniz sürece, ki bu da karbondioksit taşımacılığı açısından bir felaket olurdu. Ancak ortası geri dönüştürülmüş ve geri dönüştürülebilir rPET'ten oluşuyor ve menümüzü bir FSC kağıdına yazdırdık (sürdürülebilir orman kaynaklarından gelen kâğıt). Ayrıca israfı azaltabilmek için insanlardan kendi kaplarını getirmelerini istiyoruz.”

BİSİKLETLİ KURYELERE DESTEK

İşletmenin bir başka özelliği ise ilk olarak Kaliforniya’da ortaya çıkan ve pandemiyle birlikte daha da popüler hale gelen “karanlık mutfak” olması. Temel olarak, karanlık bir mutfak tarzındaki işletmelerde sadece paket servis yapılıyor. Ama Mama Bowl’un salonu müşteriler için ayrılmış.

Tom Delacroix ve Kevin Prémel siparişlerini ağırlıklı olarak bisikletli kuryeler üzerinden ulaştırmaya özen gösteriyorlar. Pandeminin ilk günlerinde birçok kişinin işsiz kaldığını ve kuryelik yapmaya başladığını belirten Kevin Prémel, bisikletli kuryelere destek olmak adına yüzde 50 indirim kampanyasını başlattıklarını söylüyor. Prémel, “Gerçekten de pandemi birçok insan için zor bir dönem oldu. Bisikletli kuryeler özellikle tiyatro, sinema, kültür ve restoran sektöründe işini kaybeden insanlara gelir sağlamak için yerel bir çözüm olarak ortaya çıktı. Onları desteklemek için bu şekilde çalışmanın gerçekten önemli olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca onlara olan desteğimizi güçlendirmek için tüm menümüzde yüzde 50 indirim uyguluyoruz. Bisikletli kuryeler yerel ve ekolojik görüş değerlerimizle tamamen örtüşüyorlar.” diyor.

BİLGİLER PAYLAŞILIYOR

Kevin Prémel, salatalar, içecekler ve tatlıların tamamıyla ev yapımı olduğunu, şeker ve tuz kullanımını da sınırlandırdıklarını söylüyor. Koruyucu gıda boyası kullanmadıklarını ifade eden Prémel ürünlerde İtalyan peynirleri, Fransız usulü soslar ve özellikle Antakya’dan getirdikleri malzemeleri kullandıklarını belirtiyor. Mama Bowl’un sitesinde hem ürünlere hem de ürünlerin içindeki besin değerleri ve alerjen bilgilerine ulaşmak mümkün. Ayrıca tedarikçilerin de isim ve iletişim bilgileri sitede paylaşılıyor.

Mama Bowl'u buradan takip edebilirsiniz.


ARŞİV