İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), pandemiden olumsuz etkilenen küçük marketler, bakkallar için Halk Bakkal projesini hayata geçirmişti. İBB Sosyal Kart sahipleri, geçtiğimiz haziran ayında zincir marketlere karşı bakkalları güçlendirmek için hayata geçirilen bu proje ile bakkallardan alışveriş yapabiliyor. Projeye Kadıköy Yeldeğirmeni’nden YerDeniz Kooperatifi de dahil oldu.
Halk Bakkal projesini, son zamanlarda hepimizin dilinden düşürmediği gıda krizini, bizim neler yapabileceğimizi YerDeniz Kooperatifi’nden Selma Eroğlu ve Çetin Durukanoğlu ile konuştuk.
Selma Eroğlu: İBB, hem İstanbul Kart sahiplerinin zincir marketler dışında mahalle esnafından, kooperatiflerden alışveriş yapmasını sağlamak hem de küçük esnafı desteklemek için bir çalışma başlattı. Biz de bu projeye dahil olduk. Projeye ilk duyurular haziranda yapıldı. Fakat biz şirket statüsünde olmadığımız, kooperatif olduğumuz için süreç biraz uzadı. Biz daha yeniyiz. Bu arada bildiğim kadarıyla projeye başvuran ilk kooperatif biziz. Biz de duyurulara henüz yeni başladık.
Çetin Durukanoğlu: Kuru gıda, yaş sebze-meyve dahil olmak üzere pek çok ürün satıyoruz. Haftada bir gün yani çarşamba günü yaş sebze-meyve günümüz. Pazartesi günleri duyuruya çıkıyoruz. Siparişlerinizi veriyorsunuz, çarşamba öğleden sonra yaş sebze ve meyvelerinizi alıyorsunuz.
“FİYATLARIMIZ MARKETLERLE BENZER”
Selma E.: Bu algı da kapitalizmin kendi yarattığı yıkım yüzünden başlayan bir şey. Biz doğal, geleneksel yöntemlerle üretimi tercih ediyoruz. Gidip yerinde bakıyor, üreticiyle yanyana geliyor, neyin, nasıl, ne kadar üretileceğine birlikte karar veriyoruz. Böylece sağlıklı gıdanın daha uygun fiyatla alınabilir hale gelmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bazı üreticilerimizin farklı kanallara da satış olanağı da olduğu için kooperatiflere yüzde 15-20 gibi daha uygun fiyatla veriyor. Biz de dayanışmacı bir topluluk olduğumuz için sadece dükkan masrafları dışında ekstra bir genel gider koymuyoruz. Bizden alınan ürünün yüzde 80’i doğrudan üreticiye gidiyor, yüzde 20’sini de masraflar için kullanıyoruz. Çoğumuz burada gönüllü olarak çalışıyoruz. Fiyatlarımız marketlerle karşılaştırdığımızda benzer oranda. Kısaca tüketiciler sağlıklı gıdayı uygun fiyatlarla alabilir.
Selma E.: Çoklu kriz dönemini yaşıyoruz. Bir tarafta ekolojik kriz var. Yaz boyunca ciddi bir kuraklık yaşadık. Orman yangınları dediğimiz çevre felaketi pek çok gıda üretimini etkiledi. Bir taraftan da ekonomik kriz yaşıyoruz. Dolayısıyla üreticilerin çoğu “bu ürünü satsam yerine yenisini koyamayacağım” anlayışı ile baktı. Kooperatifçilikte bu farklı. Eski ürün hangi fiyattaysa o fiyattan satıldı. Biz marketler gibi anlık fiyat değişimi hiç yapmadık. Sadece zamlı geliyorsa o ürün zamlı satıldı.
Üreticilerin kuraklıkla üretimleri yarı yarıya düştü, ekonomik krizle bir aldıklarını bir daha alamaz hale geldiler. Ciddi bir gıda krizinin kapımızda olduğunu hissediyoruz. Halkımız buna nasıl tepki gösterdi? Stoklama başladı. Un, yağ, şeker gibi temel gıda maddelerini yüklü miktarda almaya çalışıyorlar. Mesela biz burada kota koyuyoruz. Çünkü stoklama bize doğru gelmiyor.
“STOKLAMA KRİZİ TETİKLEYEN BİR ŞEY”
Selma E.: Stoklama krizi tetikleyen, üst boyuta çıkaran bir şey. Pandemide de bunu yaşadık. İnsanlar pandeminin ortasında aldıkları çoğu şeyi tüketemediklerini, hatta bozulduğunu gördüler. Şu anda da benzer bir davranış var. Bunun panzehiri biraraya gelmek, dayanışmayı ve dayanışma ekonomilerini büyütmek. Ciddi bir şekilde krizin köpürtüldüğü bir durum da söz konusu.
Tüketicilere doğrudan üreticiden almalarını, mevsimlik beslenmelerini, aldıkları ürünü zamanında tüketebilecek biçimde almalarını öneriyoruz. Gezi’de hatırlarsınız, bir anda polis baskısıyla dağılırken herkes “sakin sakin” derdi. Bu izdihamı önledi. Bu bizim 1 Mayıs 1977’den öğrendiğimiz bir şey. Kazancı Yokuşu’nda 38 insanın can vermesinin sebebi izdihamdı. Burada da bunu yapmamak lazım.
Bu topyekün bir politika. Düne kadar bir şeker sorunumuz yoktu. Şeker pancarımız, şeker fabrikalarımız vardı. Özelleştirmenin sonucunda şekere ulaşamaz hale geldik. Halkımız eğer sağlıklı “gıda yiyeyim” diyorsa şirket egemenliğine de direnmesi lazım. Aldığı gıdanın politik bir şey olduğunu ve gıdanın geri planındaki o politikaların da fiyatı belirlediğini görmesi lazım.
Çetin D.: Türkiye’de son dönemde kentte ve kırda yoğun bir kooperatif kurma sürecine girildi. Sadece gıda değil pek çok alanda kooperatif kuruldu. Eski kooperatifçiliğe olan antipati kırıldı. İnsanlar daha kolektif olarak hayatta kalmanın mümkün olduğunu hissetmeye başladı. Dünyada Dayanışma Ekonomileri Ağı isimli bir ağ var. Farklı ürün üretenler bunları takas ediyor, doğal olarak piyasa etkilerinin dışına çıkıyorlar. Önümüzdeki dönemde hem tarım politikalarıyla mücadele etmek gerekiyor hem de tabanda bu tür ağları kurarak zam dalgalarından, girdi fiyatlarının artmasından daha korunaklı ilişki ağları kurmak gerekiyor. Bir de kooperatiflerin önümüzdeki dönemde daha organize olup kendilerine ilişkin oluşan güven duygusunu ileriye taşımaları gerekiyor.
Selma E.: Biz şimdiye kadar şunu hep söylüyorduk; gıda krizi yok, yaratılan bir şey var. Dünya geneline baktığınız zaman üretilen gıda bütün insanlara yetecek kadar çok. Fakat bir adil paylaşım süreci yok.
NASIL HALK BAKKAL OLUNUR?
Halk Bakkal olabilmek için yapılması gerekenler şöyle: