Görmesen de Yazarsın

Görme engellilerle, engeli olmayanları aynı atölyede buluşturan “Görmesen de Olur” Yazarlık Atölyesi, Okuma Tiyatrosu Festivali’ne hazırlanıyor…

13 Mart 2015 - 09:29

Erhan DEMİRTAŞ

Kadıköy Belediyesi Engelli Merkezi, Tasarım Atölyesi Kadıköy (TAK) ve Tiyatro Laboratuvarı’nın ortaklaşa başlattıkları “Görmesen de Olur” Yazarlık Atölyesi beşinci haftasını tamamladı. Görme engelli bireyler ile engelli olmayanların aynı atölyede buluştuğu atölyede hummalı bir çalışma yürütülüyor. 

Gazete Kadıköy olarak, hem katılımcıların ve eğitmenlerin heyecanlarını paylaşmak hem de atölyenin nasıl ilerlediğini, nereye evrileceğini konuşmak için her Salı yapılan atölyeyi ziyaret ettik; Tiyatro Laboratuvarı Genel Sanat Yönetmeni Serhan Alben ve Laboratuvar yazarlarından Sercan Alben ile konuştuk. Sohbetimize daha sonra Laboratuvar’dan Hazal Kaya ve Aytuğ Akdoğan da katıldı.

 Görme engellilerle yazarlık atölyesi yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
Serhan Alben: Benim özel hayatta Berk Canbulat diye down sendromlu bir çocukluk arkadaşım var. Şu anda sinema üzerine bir okulda okuyor, harikulade başarılı bir adam. Bir üniversite ödevi gelmiş ona. Farkındalık projesi yaratmakla ilgili. Böyle bir çalışma yapıp sunum hazırlaması gerekiyormuş, beni aradı. Konusunu o seçmiş, görmeyenlerle bir şey yapmak istiyordu. Buluşup Kadıköy Belediyesi’nin engelli merkezine gittik. Görmeyenlerden 15-20 kişinin katıldığı bir toplantı yaptık. Neler yapabiliriz onları konuştuk. Genelde sadece müzikle ilgilendiklerini söylediler. Onlara okunan kitap sayısı çok az ve genellikle roman olduğu için yazamayacaklarını düşünüyorlardı. Çünkü betimleyemiyorlar, görmeden olur mu dediler ben de “Görmesen de Olur” dedim. Sonra projenin adını buna çevirdik zaten. Onlarla ortak karar vererek başladık bu projeye.
 

TİYATRO OYUNU YAZARLIĞI
Tiyatro oyunu yazmaya nasıl karar verdiniz?
Serhan Alben: Tiyatro oyunu yazabilir miyiz dediler, bugün atölyenin beşinci haftası, yazabiliyorlar sanırım. Tiyatro doğrusu, eğrisi, yanlışı, çok keskin olmayan bir sanat dalı, disiplini. O yüzden tiyatro alanında yazılan şeylerin de eğrisi, doğrusu yanlışı iyisi, kötüsü yok. Belirli bir tekniğin üzerine yazılmış tahayyül gücüne dayanıyor. O yüzden de iyi ya da kötü demeyeyim ama yazan ve yazdıkça kendini keşfeden, kendi dünyalarının içinde yeni bir dünya keşfeden birçok yazar arkadaşım oldu burada. Salı günleri 40 kişilik bir yazarlar toplantısı yapıyoruz artık…
 
Buradaki eğitim için nasıl bir yöntem belirlediniz, özel bir tekniği var mı bu işin?
Serhan Alben: Tiyatro Laboratuvarı kapsamında yerli oyun sahnelemek ve yerli oyun yazarları yetiştirmek gibi bir derdimiz var. Sercan Alben ve Tiyatro Laboratuvarı yazarlarından Aytuğ Akdoğan ile beraber yapıyoruz tiyatrodaki atölyemizi, bu proje kapsamında da birlikteyiz. Öncelikle tiyatro yazarlığı edebiyata değil tiyatroya ait bir disiplin bu sebepten evvela biraz tiyatroyu inceledik, modern tiyatro yazmak için önce klasik tiyatro argümanlarını işledik. Dışarıdaki atölye müfredatını Sercan ile birlikte uyarlayıp kısa bir hale getirdik çünkü hepsinin sosyal hayatlarında çalıştıkları farklı işler ve belli saatleri var. O yüzden biraz müfredatı kısalttık. Yani tiyatrodaki atölyede buradakinden farklı bir şey yapmıyoruz çünkü bir yazarın görmesi yahut görmemesi bizim için özel bir durum değil bu sebepten de atölyeyi sadece görmeyenlerle değil gören görmeyen karışık tasarladık. Bu işin tekniği çok kısıtlı. Üç beş tane kitap var. Onları okuyan herkes, bu işin nasıl yapıldığına dair fikir sahibi olabilir. Ama iş, tekniği öğrenmekle bitmiyor, kendini ve kendi düş gücünü aktarman gerekiyor eserine.
Sercan Alben: Sanatın özellikle de tiyatronun malzemesi insan ve bu sebepten insanı yakalamak için durmadan değişmeli, gelişmeliyiz. Burada amatörce bir iş yapılmıyor. Evet, herkesin içinde amatör bir ruh var ama amacımız gerçek anlamda iyi işlerin çıkması ve iyi işlerin çıktığını görmek beni çok mutlu ediyor. Gerçekten hayal güçleri inanılmaz ve bunların kâğıda dökülme aşamasındayız artık, çok iyi işler bekliyor tiyatro seyircisini. Söylemekten çok icraat seven insanlarız. O yüzden burada da aynı şeyi yapıyoruz ve yazıyoruz, görürsünüz buradan iyi yazarlar çıkacak!
 
“EV ORTAMINDA ÇALIŞIYORUZ”
Kadıköy Belediyesi ve Tasarım Atölyesi Kadıköy (TAK)’ın desteği ile bu projeyi yürütüyorsunuz? Sizin yapmak istediğiniz de yeni bir “tasarım” mı?
Serhan Alben: Kadıköy Belediyesi ve TAK işbirlikçimiz. Biz de zaten Laboratuvarı temsilen buradayız. TAK bu işe talip oldu biz de buraya geldiğimizde buranın doğru bir yer olduğunu düşündük.  Mesela TAK çalışanları da derslere katılıyorlar, işleri bittikten sonra. Engelli merkezinden de proje kapsamında çalışan insanlar geliyor, aslında onlarla ayrı bir çalışma da yürütüyoruz. Kaçak öğrenciler oluyor atölyede.  TAK bu olanaklara açık, Kadıköy’de hem tasarım üstüne hem de yaratıcı ve alternatif yeraltı işlere ev sahipliği yapan bir yer. Ev sahipliğinden kastım gerçekten ev ortamı. Burada bir aradayız, birbirimize desteğiz, atölyeye ara verip beraber molaya çıkıyor, birbirimize çay, kahve hazırlıyoruz. Bir yandan dost oluyoruz, sonra “hadi girelim zaman geçiyor dersten yiyoruz diyoruz”, içeri girince bir anda ciddileşiyoruz, o güzel bir durum. Çok tanımıyoruz birbirimizi, kalabalığız, bazen isimleri bile unuttuğumuz oluyor ama birbirini çok iyi tanımayan bir yandan da aile gibi hisseden tuhaf samimi bir ortamımız oluştu.
 
Ortaya çıkan metinler bizi heyecanlandırıyor dediniz, ortaya çıkan eserlerde katılımcıların hislerini yansıtan, öne çıkan bir duygu var mı?
Sercan Alben: Sanat acıyla besleniyor. Acı evrensel bir kavram, genel anlamda onların yaşadıkları dünya üzerinden çıkan ürünler oluyor. Örnek vermek gerekirse ıslah evinde idamlarını bekleyen iki gencin hikâyesi yazılacak mesela bu atölyenin içinde. Yazarımız daha önce ıslah evine girmedi ama çok derin bir meseleye parmak basıyor. İçerde şiddetle ıslah edilmeye çalışılan insanların hikâyesini anlatmak istiyor. Mesela atölyenin ilk günü şöyle bir şey yaşamıştım, burada altmışa yakın insan vardı şu anda da kırk küsur kişiyiz. Katılımcıların çoğu “hocam ben bir bakayım diye geldim” dedi. Şu anda o bir bakayım diye gelenler nasıl yazma şevkindeler. Doğal olarak onların içinden çıkacak eserlerin tarzı ne olacak çok bilmiyorum ama açıkçası meseleye daha idealist bakıyorum ve diyorum ki hepsinin de toplumda ulaşacağı bir yer var.
 
MAYIS’TA FESTİVAL VAR
Bu İşin sonunda ne olacak, buradan çıkan işleri seyirci ile nasıl buluşturacaksınız?
Serhan Alben: Kadıköy Belediyesi gerçekten harikulade bir ev sahibi, kapıları yararlı şeyler için sonuna kadar açık, Başkan Aykurt Bey bizzat sosyal medyada atölyeyi paylaşıyor, takip ediyor. Yani demek istediğim sadece kapılarını açmakla kalmıyorlar, sonuna kadar o işin içinde oluyorlar. Projenin şu ana kadarki kısmını Belediye ve TAK ile birlikte yürüttük, bundan sonraki kısmı Tiyatro Laboratuvarı üstleniyor. “Görmesen de Olur” adı altında bir Okuma Tiyatrosu Festivali düzenliyoruz. Laboratuvarı temsilen festival koordinatörlüğünü Hazal Erdal basın danışmanlığını ise Maria Merve Amasyalı yapacak. 09 – 10 Mayıs tarihlerinde Caddebostan Kültür Merkezi’nde iki gün sürecek bir tiyatro festivali olacak bu. Yaklaşık 18 yerli oyun ilk kez seyirci karşısına çıkacak. Çünkü hiçbir tiyatro eseri seyirci ile buluşana kadar tamamlanmış sayılmaz.
 
Hazal Erdal: Birçok usta ve ünlü sanatçı destek veriyor festivale, atölye kapsamında yazılan oyunları sahnede profesyonel sanatçılar, ünlü isimler oynayacak. Şehir ve Devlet Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmenlerini, bağımsız tiyatro sahiplerini davet edeceğiz. Temelde şöyle bir maksadımız var ki oyunları tiyatroların bünyesinde görmek istiyoruz. Örneğin Şehir Tiyatrosu yenilenen yönetimiyle yerli oyunlara ciddi destek ve yer veriyor. Düşünsenize bu atölyeden çıkmış, bir görme engelli oyun yazarı tarafından yazılmış tiyatro oyununu önümüzdeki sezon Şehir, Devlet yahut bağımsız tiyatro sahnelerinde izlesek çok güzel olmaz mı? Festival kapsamında desteğe ihtiyacımız var, fikirlere açığız, vakıflar ve dernekler ile de irtibatta olmak ve bu oyunları daha çok insana ulaştırmak istiyoruz.
 
“YAZMAK BÜYÜLÜ BİR ŞEY”
Aytuğ Akdoğan: İyi niyetle yaklaşıldığı zaman proje içinde başka projeler doğuyor, yeni heyecanlar oluyor. Örneğin atölye kapsamında yazılan oyunları tek bir kitapta toplayıp, bu oyunları başka şehirlere ulaştırmak gibi bir isteğimiz var, artık yayınevleri yeraltı edebiyatına ve yenilikçe işlere daha çok destek veriyor. Bu kitap projesini hayata geçireceğiz. Onun haricinde son kitabım Duvar’ı görmeyenler için seslendireceğim. Kadıköy Belediyesi görmeyenler için “Sahibinin Sesi” projesini başlatacak, ben de bu projede yer alacağım ve vakit buldukça eski kitaplarımı da seslendireceğim. Düş gücü birçok şeyden üstün ve bunu burada görmeyen yazarların eserlerini okudukça bir kez daha anlıyorum, yazmak çok büyülü bir şey, yazarken görmeye bile ihtiyaç duymayabiliyorsun.
 
Sercan Alben: Ben son olarak şunu eklemek istiyorum. Bu sene bağımsız tiyatroları temsilen Dünya Tiyatro Günü bildirisini Kulis Tiyatro Dergisinde Serhan yazdı ve başlığını çok sevdim. “Sanatı Sanatçılardan kurtarın” diyor ve bence de bu gerekiyor. Bizim şovenist sanatçıya ihtiyacımız yok halka ihtiyacımız var. Biz buradan para almıyoruz. Bu işi para için değil bilgi ve birikimimizi paylaşmak için yapıyoruz. Bunu yaptığımız için de çok mutluyuz.
 
“ÇOK HEYECANLIYIZ”
Beş haftadır Oyun Yazarlığı Atölyesi’ne devam eden görme engellilere ve engeli olmayanlara atölyeden nasıl haberdar olduklarını ve neler yaptıklarını sorduk. İşte katılımcıların atölye izlenimleri

 Oğuzhan Gürel (Görme engelli)
Kadıköy Belediyesi engelliler merkezinden mesaj geldi. Tiyatroyla ilgiliydim. Önce tanışma toplantısına geldim, sonra da atölyeye katıldım.
Tembel bir öğrenci olsam da umduğumdan fazlasını buldum. Şu anda yazımın taslağını oluşturdum, tamamlamaya çalışıyorum.
Goncagül Ay
Ben TAK’ı çok yakından takip ediyorum. Burayla ilgili birçok etkinliğin içinde oldum. Konu yazarlık olunca da hemen atladım. Atölye çok güzel ilerliyor. Çok yoğun bir eğitim içindeyiz. Bir üniversite kadar yoğun bir çalışma yürütülüyor burada. Bir oyun yazmaya başladım ama daha çatısını oluşturabildim. Fakat festivale kadar bitirmiş olurum.
Ece Çizel
Ben Kadıköy Belediyesi Engelliler Merkezi’nde çalışıyorum. Atölye çalışmasını Tiyatro Laboratuvarı ile beraber organize ettik. Tasarım Atölyesi Kadıköy de sağolsun bize yerini açtı. Buranın eğitim için daha uygun olacağını düşündük. Atölye bittikten sonra profesyonel tiyatro oyuncularının da katılacağı bir festivalimiz olacak, çok heyecanlıyız.
Balkar Sümer Cantürk (Görme Engelli)
Ben de Kadıköy Belediyesi Engelliler Merkezi’nden gelen mail yoluyla atölyenin nerede olacağını nasıl olacağını ve şartlarını öğrendim. Geçmişte yazarlık deneyimim de vardı o deneyimden yola çıkarak burada olmak istedim. 
İlk dersine katılamadım. Adaptasyon sorunu yaşadım ama şu an oyun yazıyoruz. Demek ki atölye etkili oldu festivale yetiştirmeye çalışıyorum.
Mehmet Arslan
Ben de Balkar’la aynı şekilde, hatta Balkar’ın yardımıyla buraya katıldım. Atölyenin benim için çok yararlı olacağını düşünüyorum çünkü sinema televizyon okuyorum. Benim de şu an yazdığım bir oyun var. Festivale yetiştirmeye çabalıyorum.
8-9 yıldır görme engellilerle beraberim. Bildiğim bir kalabalık, o yüzden çok yabancı değilim onlara. Burada olmak onlarla temasa geçmek ilerde yapacağımız şeyler için bize fikir sunuyor. Burada olmak benim için büyük bir şans diyebilirim. 

ARŞİV