Kadıköy Belediyesi Kültür Yayınları yayımladığı kitaplarla semtin kültür, tarih ve sosyal hayatına katkı sunmaya devam ediyor. 2018 yılından bu yana yayın hayatına devam eden ve külliyatını edebî eserlerle de genişleten Kadıköy Belediyesi Kültür Yayınları’nın son kitabı “Koşuyolu Hatırası” kitabı da okurla buluştu. Nükhet Eren ve Nermin Ketenci’nin sözlü tarih çalışmasına dayanan bu çalışmada, mahallenin değerleri gün yüzüne çıkarılırken uzun yıllardır yaşanan değişim de mahalle sakinlerinin anlatımlarıyla okura aktarılıyor.
“DEĞERLİ BİR ÇALIŞMA”
Kitabın giriş bölümünde bir yazı kaleme alan Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, şunları paylaştı: “İlçemizin tarihini ve değerlerini korumak, geçmişe dair farkındalığımızı artırmak adına, Kadıköy’e dair değerli bulduğumuz çalışmaları Kadıköy Belediyesi Kültür Yayınları bünyesinde yayımlamaya devam ediyoruz. Önüne geçemediğimiz değişim ve dönüşümden maalesef nasibini almış Koşuyolu Mahallesi’nin geçmişini, hafızalarda korumak adına kaleme alınmış ‘Koşuyolu Hatırası’ kitabı da bu hususta yayımlamaya değerli gördüğümüz eserler arasında yerini aldı. Biliyoruz ki Koşuyolu semtinin geçmişi çok eskilere uzanıyor. Öyle ki semtin isminin antik çağlarda Kalkedonluların at yarışlarına ev sahipliği yapan hipodromdan geldiği söylenir. Böylesine eski bir geçmişe ve özel niteliklere sahip mahallemizin tarihinin, kentsel dokusunun ve yaşanmışlıklarının belgelenmesini sağlayan başta kitabın yazarları Sayın Nükhet Eren ve Nermin Ketenci Hanımefendiler olmak üzere emeği geçen herkese yürekten teşekkürlerimi sunarım.”
ÖZGÜN BİR SEMT
Modern anlamda geçmişi 1950’lere uzanan Koşuyolu Mahallesi, İstanbul açısından özel bir yere sahip. Mahallenin çekirdek ve özgün diyebileceğimiz ilk yerleşme birimini 1951 yılında dar gelirlilerin ev sahibi olması amacıyla temelleri atılan sosyal konutlar oluşturdu. Ancak Koşuyolu’nda, ilk evlerin temelinin atıldığı 1951 yılından bu yana büyük bir değişim yaşandı. 28 Ekim 1952 yılında gerçekleştirilen kura ile Emlak Bankası Konutları’na yerleşmeye başlayan Koşuyolu sakinlerinin büyük bir kısmı yıllar sonra başka şehirlere ya da ilçelere taşınırken, iki katlı müstakil evlerin yerini iş yerleri aldı. Mahalle; İstanbul’un nüfusunun artması, yeni yolların yapılması ve köprülerin inşa edilmesiyle birlikte son yıllarda hızlı bir değişim geçirdi. Koşuyolu çevresindeki yapı yoğunluğu artarken, bahçeli evlerin etrafı yüksek yapılarla çevrildi. Yeşil alanlar daralırken, mahallenin özgün dokusu da bozuldu. Ancak Koşuyolu Mahallesi sakinleri, hala İstanbul’un mahalle kültürünü korumayı sürdürüyor.
TANIKLARI ANLATTI
Koşuyolu Mahallesi’nin değişimi sürerken, bu semte ait olan değerlerin de gelecek kuşaklara aktarılması son derece önemli. Nükhet Eren ve Nermin Ketenci’nin sözlü tarih çalışmasına dayanan bu kitapta Kadıköy’ün özel niteliklere sahip mahallerinden biri olan Koşuyolu’nun hafızasının ve hatırasının korunması amaçlandı. Eren ve Ketenci, Koşuyolu’na ait eski fotoğraf, anı ve diğer belgeleri titizlikle derlerken, bir yandan da mahalle sakinleriyle röportajlar yaparak hatıraları ve bilgileri belgelediler. Onlarca kişiyle yapılan görüşmeler sonrasında 40-50 yıl öncesine dayanan siyah beyaz fotoğraflar da gün yüzüne çıkmış oldu.
ÇAVDAR VE ARPA TARLALARI
Peki, tanıklar mahalleleri için neler söylediler, Koşuyolu onlar için nasıl bir anlam ifade ediyor? Hüseyin Karabaş o yılları şöyle anlatıyor: “1953 senesinde Üsküdar’dan geldiğimde buralar tarlaydı, sadece üç gecekondu vardı, caddeye kadar boştu…Şimdiki Emlak Bankası Evleri’nin altındaki Arap mezarlığıydı; Körler Okulu’nun altı ise Acem Mezarlığı, yani Bahar Sitesi’nin arkası ile karayollarının üst kısmı... Şimdi hepsi Türk mezarı oldu. Kadıköy ile Üsküdar’ı ayıran aşağıdaki Seyit Ahmet Deresi’nde balıklar vardı, derenin suyu içilirdi. Su Validebağ Hastanesi’nden toprak künklerle Selimiye’ye taşınıyordu. Ankara’ya giden otobüsler bizim caddeden geçerdi, Ümraniye-Şile yoluydu. 1953’te buraları Kayserili Hamdi Çatalyürek ekip biçerdi. Çavdar, buğday, arpa ekiyordu, mezarlığa kadar bahçeydi… Bahçedeki meyveleri komşulara dağıtırdık. Evde 20-25 kişi yemeğe otururdu. Depremde insanların sığındığı yer bizim bahçeydi…"
“12 EYLÜL’LE BİTTİ”
1954 yılında Koşuyolu Mahallesi’ne taşınan Sabahat Uğurarslan’ın anlattıkları o yıllarda mahallenin ekonomik, sosyal ilişkilerine dair önemli bilgiler sunuyor: “1954 Mart’ında evin ilk sahibi olarak Kızıltoprak’tan taşındık. O sene Marmara’ya buzullar gelmişti. Buranın havası meşhurdur. Valide Sultan Köşkü yapılmadan evvel ağaca ciğer asmışlar. Bu; eskiden esintiyi, havayı anlamak için yapılıyordu. Et ne kadar geç kokarsa yerin havası o kadar iyiydi ve yerleşmeye uygundu. Akrabalar Kızıltoprak’a Göztepe’ye gel diye ısrar ettiler ama çok menundum buradan, çocuklar temiz havada dışarda oynayabiliyordu. Taşındığımızda bomboş, düz bir yerdi…Komşuluk fevkaladeydi, akşam yürüyüşleri adetti. Murat Sitesi’nin arsasında diz boyu papatyalar biterdi. Komşularla otururken çocuklar uçurtma uçururdu. Çayıra yazları Cambaz Boncuk gelirdi, sokaklarda tahta uzun bacaklarla gezip gösteriyi duyururdu. Sokak ortak bahçemizdi. Sabah kahvesini gölgeli olduğundan karşı komşuda içerdik…Validebağ Hastanesi’nin bahçesinde bostan, kümes ve mandıradan elde edilen ürünler, kapıda kurulan tezgâhta satılır, döner sermayeye gelir olurdu. 12 Eylül’le bunu bitirdiler.”
ÖZKAN UĞUR’UN KOŞUYOLU ANILARI
Geçtiğimiz ay hayatını kaybeden sanatçı Özkan Uğur’un hatıraları da kitapta yer alıyor. 13 yaşına kadar Koşuyolu Mahallesi’nde yaşamını sürdüren Uğur, burada arkadaşlıklar edinerek ilk öğrenimini tamamladı. İşte Uğur’un Koşuyolu anılarından bir kısmı: “1953’te doğdum. Evi ilk yapıldığında almışlar, bebekliğim burada geçti. Beş erkek kardeşiz. Dört erkekten sonra beni kız bekliyorlarmış, Özlem ismini bulmuşlar. Ben doğunca komşular, yine erkek mi oldu, demiş. Özlem, Özkan olmuş. Sokakta akrabamız otururdu, oğulları Fırat, Fuat, Faris’ti. Onlar burada oturuyor diye taşınmışız herhalde. İlk taşınanlardanız. İzmir’den gelmişiz. İki abim evlenmişti, anneannemle beraberdik. Her şey yan yana, iki oda, mutfak, banyo... Evler sobalıydı, kömür alırdık, sobaya çok yapışmışımdır. Mahalle bekçisi vardı eskiden. Abimlerle kavga ettiğimizde anneannem bekçiye bağırırdı ‘Al bunları, kurtar bizi!’ diye. Karşı taraf ceviz ağaçlarıyla tamamen yeşillikti. Arka tarafta setin üstünde kümes ve domatesler vardı. Karşıda top oynar, ağaçların altında otururduk, devamlı arkası yarın dinlerdik. Evler tek tüktü. Hanımlar hep ev hanımıydı. Akşam oturulur hep beraber yemek yenirdi. Komşudan dolma gelir, komşuya köfte verilir... Paylaşmak benim hayatımı etkilemiştir. Bütün sokaklar birbirini tanırdı, yandaki teyzenin akrabalarına kadar bilirdim. Bu kadar araba yoktu. Okulun önünde voleybol sahasında oyun oynanırdı.”
SİNEMA, FUTBOL, MÜZİK…
“Kaptan Ömer Bey Amca bahçesinde bize film seyrettirirdi. Lorel-Hardi vb. sessiz komik filmler seyrederdik. Perdeyi koyar, her cumartesi mahallenin çocuklarını toplardı, özel merakıydı. Bize bulmaca da çözdürürdü…”“…Silüetler, Mavi Işıklar gibi gruplar Köşk Sineması’na gelirdi. Film başlamadan önce çıkarlardı, Koru Sineması’nda da çıkarlardı. Aileler 9.15’teki filmi seyretmek üzere çekirdek çitleyerek yola koyulurdu. Yol uzundu, boştu ama çekinmek gibi bir şey yoktu. 5A ve 5B otobüsüne binerdik. Ya arkaya otururduk ya da şoförün yanında motor kapağına ayağımızı koyar muhabbete başlardık. Aynı şoförle gider gelirdik; otobüste aynı, dolmuşta aynı…”
“Şimdi de bahçeli evde oturuyorum ama o koku, sessizlik, rüzgâr yok. Koşuyolu’nun sakinliğini koruması hoşuma gitti. Tabii bizim zamanımızdaki canlılık, çocukların oynaması, mahalle paylaşması yok; onların yerini arabalar almış. Biz çift kale maç yaparken yarım saatte bir araba geçerdi. Voleybol, futbol, misket, gazoz kapaklarıyla yılan oynardık. Benim çok gazoz kapağım vardı. Gazozlarda bedava çıkardı, kapağın içindeki mantarı açınca bedava yazardı. Kızlarla yakar top oynardık, bir de duvarlarda oturup muhabbet ederdik. Yaşayan bir yerdi. Bugün evimin o şekilde muhafaza edilmesi beni çok mutlu etti.”