Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre; dünyada her 10 kişiden 9’u kirli hava soluyor. Dünyada her yıl toplam 7 milyon insan hava kirliliğinin yol açtığı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybederken, bu ölümlerin 4.2 milyonuna sanayi, trafik ve ısınma kaynaklı dış ortamdaki hava kirliliği, 3.8 milyonuna ise yemek ve ısınma için yakılan yakıtlardan kaynaklanan iç ortam kirliliği neden oluyor. DSÖ, 2013 yılında hava kirliliğini oluşturan etmenlerden olan partikül maddeyi, kanserojen ilan etmişti.
Temiz Hava Hakkı Platformu’nun hazırladığı “Kara Rapor 2021: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri” çalışması yayınlandı. Bu yıl dördüncüsü yayınlanan raporda, Türkiye’nin bazı illerinde yıllardır çözülemeyen ciddi hava kirliliği sorunları yaşandığı ortaya konuldu. Son beş yılın hava kalitesinin incelendiği raporda, 2020 yılında ölçüm yapılan istasyon sayısının arttığına dikkat çekildi. Ancak TÜİK tarafından 2020 yılına ait ölüm verileri açıklanmadığı için; 2017 yılından beri her sene hesaplanan hava kirliliği kaynaklı ölüm sayısının bu yıl belirlenemediği vurgulandı.
“ÖLÇÜMÜ YAPILMIYOR”
Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü Buket Atlı, şu açıklamalarda bulundu: “Dokuz ilde hava kirliliği ile ilgili yeterli partikül madde (PM10) verisi yok ve 45 şehirde hava kirliliği ulusal sınır değerlerini bile aştı. 2020 yılında Türkiye’deki 42 şehirde kanserojen olan ince partikül (PM2.5) seviyesi yeterli düzeyde ölçülmedi. PM2.5 hava kirliliği kaynaklı hastalık yükü ve ölümleri anlayabilmemiz için en temel gösterge, ancak ülke genelinde ölçümü yapılmıyor ve hala mevzuatta PM2.5 için limit değer bulunmuyor. Diğer yandan 2020 yılında ölüm verileri açıklanmadığı için hava kirliliğinden kaynaklı ölüm sayısını hesaplayamadık. Türkiye, 2030 yılına kadar hava kirliliği kaynaklı erken ölümleri yüzde 55 azaltacağını taahhüt etti. Artık büyük bir halk sağlık sorunu olan hava kirliliği ile mücadele için ulusal düzeyde bir hava kirliliği ile mücadele stratejisinin açıklanması gerekiyor.” dedi.
“İSTANBUL’DA HALA İKİ KATI”
Raporda, 2020 yılında İstanbul’da PM10 ortalamasının önceki yıllara göre daha düşük seviyelerde olduğu ortaya kondu. Ancak uzmanlar bu seviyenin dahi DSÖ’nün önerdiği kılavuz değerlerin iki katı olduğuna dikkat çekiyor. İstanbul’un ilçeleri Mecidiyeköy, Sultangazi, Esenyurt ve Alibeyköy’de PM10 ortalamasının DSÖ yıllık kılavuz değerlerinin üç katından fazla seviyede olduğu ortaya konuldu.
Raporda İstanbul için şu bilgiler paylaşıldı: “2017 yılından beri ev sahipliği yaptığı nüfusun yüksek olmasından dolayı Türkiye’de hava kirliliğine bağlı ölümlerin en fazla yaşandığı il olan İstanbul’daki yıllık PM10 kirliliği ortalamasının 2020 yılında düştüğünü görmek göreceli olarak sevindiricidir. TÜİK tarafından 2020 yılına ait ölüm verilerinin açıklanmamasından dolayı, önceki yıllarda hazırlanan Kara Rapor çalışmalarının aksine; bu sene hava kirliliği DSÖ limitlerine indirilseydi İstanbul’da kaç ölümünün önlenebileceği hesaplanamamıştır. 15 milyon nüfusun yaşadığı bir mega kent, İstanbul’un en kalabalık ilçelerinde hava kalitesinin yeterli düzeyde izlenmesini sağlayacak veri hala yoktur. İstanbul’da toplam 39 ilçe bulunmaktadır. Bu ilçelerde bulunan yeterli veri alınan ölçüm istasyonu sayısı 2018 yılında 23 iken; 2019 yılında 30’a çıkmış, fakat 2020 yılında 26 istasyona düşmüştür. Buna rağmen, nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu (kilometrekare başına 40 binden fazla nüfus) iki ilçe olan Gaziosmanpaşa ve Güngören ilçelerinde hava kalitesi ölçüm istasyonu bulunmamaktadır. Ayrıca nüfus yoğunluğu yüksek olan (kilometrekare başına 29 binden den fazla nüfus) Bayrampaşa, Bağcılar gibi diğer ilçelerde de hava kalitesi ölçüm verisi yoktur.”
“HASTALIĞIN ŞİDDETİNİ ARTIRIYOR”
Temiz Hava Hakkı Platformu bileşenlerinden Halk Sağlığı Uzmanları Derneği temsilcisi Dr. Öğretim Üyesi Melike Yavuz, “Araştırmacılar hava kirliliğinin yüksek olduğu bölgelerde COVID-19 vaka ve ölüm sayılarının daha yüksek olduğunu gözlemledi. Bu gözlemlerin daha ileri araştırmalarla desteklenmesine ihtiyaç var. Kirli havanın COVID-19 virüsünün vücuda girişini kolaylaştırdığını mekanizmaları ile gösteren bilimsel kanıtlar mevcuttur. Ayrıca hava kirliliği sebep olduğu kronik hastalıklar nedeniyle COVID-19 hastalığının şiddetini artırıyor. Araştırmalar özellikle ince partikül (PM2.5) ve daha çok trafikten kaynaklanan azot dioksite (NO2) kısa veya uzun süreli maruz kalmanın, yüksek COVID-19 enfeksiyon ve ölüm oranlarına önemli ölçüde katkıda bulunduğunu gösteriyor. Hem iklim krizi hem de COVID-19 salgını ile mücadele için özellikle ulaşım, enerji ve ısınmada kullanılan taş kömürü̈, linyit, fuel-oil gibi kirleticilerin azaltılarak, hava kirliliğini azaltacak önlemlerin acilen alınması şart.” diye konuştu.
“SAVUNMASIZ HALE GELİYOR”
Raporda yayınlanan verilere göre, uzun dönem hava kirliliğine maruz kalan milyonlarca insan solunum ve kalp damar sistemi hastalıkları, diyabet gibi kronik hastalıklar veya kanser ile mücadele ediyor ve COVID-19 gibi virüslere karşı daha savunmasız hale geliyor.
Raporda, COVID-19 hastalığı pandemisi ile mücadele için hava kirliliğini azaltacak önlemlerin alınması öneriliyor. Temiz Hava Hakkı Platformu bileşenlerinden Türk Nöroloji Derneği temsilcisi Doç. Dr. Semih Ayta “Saç telinin 1/30’u kadar küçük olan ince partikül maddelerin genlerimizi etkileyerek düşük doğum ağırlığı, erken doğum, kalp-damar ve solunum sistemi hastalıkları, depresyon ve kansere sebep olduğunu biliyoruz. Dünya artık PM2.5’ten de daha küçük olan ve hücrelerimizin enerji bankası olan mitokondrileri etkileyen çok ince partikül maddelerin sağlık etkilerini konuşuyor.” dedi.
THHP’DEN TEMİZ HAVA ÇAĞRISI
Kara Rapor 2021’i yayınlayan Temiz Hava Hakkı Platformu önerilerini ise şöyle
sıraladı:
- “Hava Kirliliği ile Mücadele Stratejisi” geliştirilmeli.
-İller bazında “Temiz Hava Eylem Planları” oluşturulmalı.
- PM2.5 ve PM10 değerleri başta olmak üzere tüm kirleticiler ülke genelinde düzenli olarak izlenmeli ve açıklanmalı.
- Hava kirliliğinin sağlık etkilerini hesaplamayı sağlayacak ölüm sayısı gibi veriler açıklanmalı.
- Çevre mevzuatına uyması için gerekli yatırımlarını tamamlamayan kömürlü termik santrallerin çalışmasına izin verilmemeli.
-Endüstriyel yatırımlardan Sağlık Etki Değerlendirmesi Raporu istenmeli.
-Hava Kirliliği Mevzuatı DSÖ kılavuz değerleriyle uyumlu hale getirilmeli.
-Fosil yakıt desteklerine son verilmeli ve adil geçiş planları yapılmalı.
-Alternatif enerji kaynakları, ulaşım araçları desteklenmeli.
-Sağlık Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı STK’lar, meslek örgütleri işbirliğine gitmeli, korona sonrası dönemde hava kirliliğini azaltmak için planlar yapılmalı.