Yeldeğirmeni’nde açılan “Garda” buraya gelenleri hem tarihi Haydarpaşa Garı’na götürüyor, hem de Anadolu’dan gelen kahvaltıyla buluşturuyor…
Aysel KILIÇ
"Garda”, Yeldeğirmeni’nde bir kahvaltı salonu. Ama bildiğimiz kahvaltı salonlarından epey farklı. Burası adeta mini bir gar. Haydarpaşa konseptiyle oluşturulan iç mimarisi ve dekorasyonu buraya gelenleri şaşırtıyor. Duvarlara resmedilmiş kara tren ve gara yanaşan vapur; kemer hatlı kapılar, duvardaki saat, Haydarpaşa’nın tarihinin anlatıldığı dev yazı, bizi Tarihi Gar’a götürmeye yetiyor.
“Garda”, üniversite mezunu iki gencin projesi. Yıllara dayalı dostlukları olan Serdar Özkan ve Sahra Daşdemir aynı zamanda okul arkadaşı. Serdar İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi Bölümü’nden, Sahra ise Uluslararası İlişkiler’den mezun. Okul hayatlarının ardından, çalışmak için girdikleri özel sektör ve ideallerindeki dünya arasında uçurum oluşunca, iki genç yeni bir arayışa girmiş.
Serdar Özkan, arayışlarını şöyle açıklıyor: “Sahra ile fikirlerimizi ortaklaştırdık. Kendimize ait bir mekân açmaya karar verdik. Ama bu mekân sıradan olmamalıydı. Hem bizim için hem de Yeldeğirmeni’ndeki insanlar için anlam ifade eden bir yer olmalıydı. Yanı başımızdaki Haydarpaşa Garı üzerinden oyunlar oynanıyorken, Gar’ın geleceği belirsizliğe sürükleniyorken biz de sesimizi bu şekilde yükseltmek istedik. Küçük de olsa Haydarpaşa’yı bu mahallede, bu mekânla yaşatmak istedik.”
“İSTANBUL’A AÇILAN KAPI”
Haydarpaşa Garı’nı, “Anadolu’nun İstanbul’a açılan kapısı” sözleriyle tanımlayan Özkan, “Çok fazla hikayesi vardır Haydarpaşa ve Haydarpaşa’ya gelen trenlerin. Ayrılıklara ve kavuşmalara; sevinçlere ve üzüntülere tanık olurdu Haydarpaşa. Anadolulu İstanbul’a bu gardan bakar, İstanbul’un ilk çayını burada içerdi...” diyor.
İki gencin fikri olan Garda’nın mimarisi ise Kamer Akdülgeryan’a ait: “Akdülgeryan, fikrimizi hayata geçirmemizi sağladı. Beraber Haydarpaşa Garı’na gittik, fotoğraflar çektik, izlenimlerimizi ortaklaştırdık ve burayı oluşturduk. ”
KAHVALTI ANADOLU’DAN
Garda’nın mutfağı da Anadolu’dan gelen yiyeceklerden oluşuyor. Peynir, Ayvacık’tan, Van’dan, Diyarbakır’dan geliyor; kuru üzüm, incir, kayısı, pekmez ise Malatya ve Batman’dan. Serdar Özkan bunu şöyle açıklıyor: “Haydarpaşa konseptini oluştururken içeriğini de ona benzetmeye çalıştık. Anadolu’dan gelen insanlar yiyecek dolu bavullarıyla Haydarpaşa’da inerlerdi. Biz de bu geleneği burada yaşatmak istedik. Yiyeceklerimizi Anadolu’nun farklı yerlerindeki üreticilerden temin ediyoruz.”
Garda’nın fiyatları da çok uygun. Kahvaltı tabağı 19 TL. Üç farklı çeşitle harmanlanmış mis gibi iki bardak çay da bu fiyata dahil. Kahvaltı tabağında; Ezine, Elazığ tulumu ve Kars peyniri, ızgarada pişmiş ve kızarmış ekmek üzerine servis edilen yumurta, yeşillik, zeytin, tereyağı, biber kızartması, Garda’ya özgü kahvaltı acukası, reçel, bal, salam, sucuk ve sosis var. Sosisler de Garda’ya özgü; Almanya’da sosis üzerine eğitim almış bir emekçinin mutfağından çıkıyor.
Garda’da kahvaltı dışında atıştırmalıklar da bulmak mümkün. Garda’ya özgü köfteden yapılmış hamburger, haşlandıktan sonra kızartılan patates, tost ve salata çeşitleri tercih edilebilecek yiyecekler arasında.