Haydarpaşa’yı dinliyoruz…

Haydarpaşa Garı ve çevresinin sesini-sessizliğini kayıt altına alan ve inceleyen Görkem Özdemir ile söyleştik. Özdemir, “Şu an Haydarpaşa’dan yükselen sesler inşaat seslerinin bir türevi olan arkeolojik kazı ve binanın onarımına ait sesler. Bu seslerin gürültü olup olmayacağını zaman gösterecek” diyor

16 Aralık 2021 - 09:49

Kasım ayında okurla buluşan Kadıköy Belediyesi Kültür Yayınları Akademi Serisi’nin ilk yayını olan “Haydarpaşa Kitabı: Kent, Mekân, Mücadele”, Haydarpaşa Garı ve çevresi üzerine hazırlanan araştırmalara yer veriyor. “COVID-19 Salgını Sırasında Haydarpaşa’nın Seslerine Akustik Epistemolojik Bir Yaklaşım” başlıklı makalesi ile çalışmada yer alan ses araştırmacısı Görkem Özdemir de trensiz Haydarpaşa Garı’nın ses çevresine odaklandığı saha araştırmasının bulgularını sunuyor. Büyük dedesi Hasan Cemalettin Tunga’nın Haydarpaşa Gar Müdürü olarak görev yapması nedeniyle, bu tarihi yapıyla özel bir bağı olan Özdemir ile araştırmasını, Haydarpaşa Garı’nın sesini ve sessizliğini, bu mekânın kent hakkı için ne ifade ettiğini konuştuk.

Haydarpaşa'nın sesini-sessizliğini kayda alma fikri nasıl oluştu?

COVİD-19 salgınının ilk şokunun ardından, 2020 yılı yazında telefonum çaldı. Arkadaşım Sair Sinan Kestelli, Haydarpaşa ile ilgili bir proje üzerinde çalıştığından bahsetti. Soundscape ve ses çalışmalarının kuramsal çerçevesini aktarmam ve onun makalesine destek olacak bir yazı için işbirliği teklifinde bulundu. Seve seve kabul ettim. Birkaç dakika sonra, Kadıköy Belediyesi Kültür Yayınları ve Kadıköy Akademi adına Ayça Yüksel ile konuştuk. Fikir teatisi yaparken, Haydarpaşa’nın seslerini ve sessizliklerini kayda alma fikri ortaya çıktı. Haydarpaşa Kitabı’nda yer almasının önemli olduğunu düşündüğü “ses” penceresi böylelikle açılmış oldu. Tüm iletişim silsilesi yaklaşık 10-15 dakika kadar kısa bir zamanda gerçekleşti. Her şeyin bu kadar hızlı olmasının sebebi daha önce yarım bıraktığım kişisel bir projemi devam ettirmeme de vesile oldu. Büyük dedem Hasan Cemalettin Tunga’nın Haydarpaşa Gar Müdürü olarak görev alması, hayatının bir bölümünü geçirdiği kurumu ve yapıları ziyaret etmeme de fırsat yarattı.

Araştırmanız pandemi nedeniyle uygulanan karantina zamanlarına denk geliyor. Özellikle mi seçtiniz?

Hayır, sadece denk geldi. Şanslı bir tesadüf diyebilirim.

“SESLER DE DOĞUYOR, YAŞIYOR VE ÖLÜYOR”

Bu araştırma için nasıl bir yöntem izlediniz?

Akustemoloji ve Soundscape yaklaşımlarını benimsiyorum. Akustemoloji, akustik (sese dair) ve epistemoloji (bilgi kuramı) kelimelerinden oluşan bir birleşik kelime. İlgilendiği şey dünyanın sesler aracılığıyla nasıl anlamlandırılacağı ve bilgi üretimi. Steven Feld tarafından, önceleri “sesin antropolojisi” olarak tanımlanan yaklaşım 90’larda akustemoloji adını alıyor. Antropoloji ve etno- müzikoloji kökenli bir terim.

Araştırmamın alt yapısını ise Temmuz 2020’de gerçekleştirdiğim alan çalışması oluşturuyor. Salgın kısıtlamalarının gevşemesiyle beraber bir ay boyunca, Haydarpaşa bölgesini ziyaret etme olanağı buldum. Katılımcı-gözlemci olarak alanda bulunarak günlükler doldurdum, sistematik ses kayıtları yaptım, arkadaşlarımla gar lokantasında buluştum, gar berberinde saç tıraşı oldum, Haydarpaşa Dayanışması’nın protestolarına katıldım, büyük dedemin anılarının peşine düştüm, gar binası içerisinde dolaştım, farklı kapıları çaldım, ailemle röportajlar yaptım, gar çalışanlarıyla çay içtim, Haydarpaşa İskelesi’ndeki büfede oturdum, denizi izledim, eskizler yaptım, yunusların rıhtımda dolaştıklarına şahit oldum, bol bol Haydarpaşa bölgesini dinledim. Kısacası, araştırmamın ana malzemesini oradaki deneyimlerim ve izlenimlerim oluşturuyor. Daha sonra bu malzemeleri yeniden gözden geçirerek etno-kurgusal anlatılar ve öykülerle yazıya döktüm. Bu metinleri de sessel belgeler, kısa videolar ve çizimlerimle destekledim. Umarım, anıtsal Haydarpaşa mekanını okuyucunun belleğinde yeniden canlandırabilir ve buranın neden kullanılmadığını düşünebilir ve sorgulayabiliriz.

Dışarıdan bir örtünün ardına gizlenmiş olsa da gar ve çevresinin kendine özgü bir sesi var. Bize bu evreni anlatabilir misiniz?

Sesleri farklı ölçeklerde ve zamansallıkta değerlendirmenin doğru olduğunu düşünüyorum. Katı ve sabit değiller. Şu metaforla yaklaşabiliriz; sesler de doğuyor, yaşıyor ve ölüyor, ayrıca döngüleri ve ritimleri var. Haydarpaşa Garı’nda çeşitlilik devam etse de peron bölgesi ve avlu sessel anlamda yoksullaşmış durumda. Ölçek olarak, Haydarpaşa’nın seslerini incelerken birkaç farklı noktadan dinledim. Uzaktan, yakından ve içeriden. Artık Kadıköy’den trenlerin düdükleri veya mekanik uğultusu duyulmuyor. Deniz ve karayolu trafiği baskın vaziyette. Garın etrafında yolcuların telaşesi ve koşuşturması yok. Yerini peron bölgesinde büyüyen çalıların hışırtıları, kazı ve onarım sesleri ve sükûnet almış. Garın içerisinde ise hayat kısmen devam ediyor. Haydarpaşa denildiğinde çoğunlukla akıllara sadece mimari yapı geliyor. Aslında Haydarpaşa oldukça büyük bir alan.

“KENDİNE HAS BİR SES DÜNYASI VAR”

O alanda neleri duyuyoruz?

Örneğin liman bölgesi daha çok mekanik ve dijital ses sinyalleri içerirken (vinçler, forkliftler, konteynerler, zincir şıkırtıları, motor uğultuları, vs) yaklaşık iki seneden beri, Ayrılıkçeşme tarafında raylı ulaşımın sesleri yeniden yükselmeye başladı.Haydarpaşa’da trenler işitilmese de peron bölgesinden arkeolojik kazıya ait çekiç ve kürek sesleri ile binanın üst katlarından tadilat ve onarım sesleri yankılanıyor. Haydarpaşa Dayanışması, her pazar bir saatliğine, garın ön tarafından kentlilere sesleniyor. Garın içerisinde ise başka bir evren var.

Nasıl?

Garın avlusunda; gar berberi, gar lokantası, umumi tuvalet birbirine destek vermiş ve bir arada bulunuyorlar. Hepsinin kendine has bir ses dünyası mevcut. Bu ses dünyasının ortak unsurları şu an için; vapur uğultuları, düdükleri, martı ve kargaların bağırışları ve yukarıda belirttiğim diğer çevresel sesler. Binanın üst katlarında TCDD 1. Bölge Müdürlüğü ve TCDD Taşımacılık AŞ. bulunuyor. İçerisi -muhtemelen- 2000’li yılların öncesine göre daha sessiz olsa da memurlar yapıya sahip çıkıyor. Öğle arası dışında, binanın yüksek tavanlarından yansıyan ayakkabı seslerini, çalışan asansörün tıkırtılarını, kafes kuşlarının ötüşlerini ya da kapıların ardından yayılan radyo-televizyon seslerini duymak mümkün. Dışarıya yayılan şiddetli onarım sesi ve titreşimleri, elbette koridorlarda yankılanmaya devam ediyor.

Garın şu anki durumuna hâkim değilim. Geçen seneden daha da sessizleştiğine dair duyumlar aldım. Umarım bu durum çok uzun sürmez ve gar hareketli günlerine kavuşur.

Fotoğraf: Görkem Özdemir

100 YILDA SESLER DE DEĞİŞTİ

100 yılı aşkın bir tarihe sahip olan garın ve çevresinin sesi nasıl değişmiş olabilir?

Yıllar içerisinde kent, sosyal doku, eğilimler, yapı-ulaşım- enerji teknolojileri değişti, dolayısıyla sesler de değişti. 1910’lardaki denizciler yok, 1940’lardaki buharlı lokomotifler yerini elektriklilere bıraktı, peronlarda kalabalık yaratan 1970’lerdeki göç dalgaları da buraya uğramıyor, 1990’lardaki binek taşıtlarla şu anki taşıtlar arasında büyük fark var.

 İstanbullular ve Kadıköylüler için Haydarpaşa'nın sesi neden önemli, kentlileri neden ilgilendiriyor bu mekânın sesi?

Haydarpaşa Garı’nın göreceli sessizliği ya da sessizlikleri kamusal alanın işler durumda olmadığını işaret ediyor. Seslilik ya da sessizlik ancak bir diğerinin eksikliğinde beliren durumlar. Kentler doğaları gereği oldukça gürültülü yerler. İstanbul’u Anadolu ve Avrupa’ya bağlayan Haydarpaşa’nın dinginliği ve durgunluğu kentin gürültüsünde kendisini belli ediyor. Şu an Haydarpaşa’dan yükselen sesler inşaat seslerinin bir türevi olan arkeolojik kazı ve binanın onarımına ait sesler. Olumsuz bir anlam türetmemesi için, gürültü kelimesini özellikle kullanmıyorum. Bu seslerin gürültü olup olmayacağını zaman gösterecek.

Kent sakinleri olarak, kamusal alanlarda söz hakkımız olduğunu düşünüyorum. Oy vermenin kökeni ses vermeye, cevap vermeye dayanıyor. Oy/üy ünlemlerinden türeyen bu kelime öbeği bizim yurttaşlık haklarımızdan başat olanına işaret ediyor. Aynı zamanda ses, sadece fiziksel bir fenomen değil, güç kavramıyla da birebir ilintili. Kent politikaları yasa yapıcıları ilgilendirdiği kadar, kentin diğer aktörlerini de ilgilendiriyor ve etkiliyor. İnsanlar dışında hayvanları, denizleri, parkları, binaları, toplumsal bellekleri de.

ISSIZ VE SESSİZ

 “Haydarpaşa sessizleştirildi” demek bir gerçeğe de işaret ediyor. Pandemiden önce sessizleştirildiğini söylemek yanlış olmaz sanırım?

Haydarpaşa’nın sessizliği sekiz yıldan fazladır sürmekte. Sessizleştirilme metaforu, susturulmak, işlevsizleştirilmek ve unutturulmak ile de genişletilebilir. Senelerdir hayatımızda olmayan raylı ulaşım sistemleri, kent sakinlerince kendiliğinden beliren taktiklerle çözülmeye çalışıldı. Bu süre zarfında Haydarpaşa da ıssız bir mekân haline getirildi. Uzunca bir süredir örtü ardında duruyor, örtü kalktığında umarım bir sihirbaz numarası gibi yok olmaz. Şu anda görsel olarak bir hacim kaplasa da sessiz ve hareketsiz. Kamunun kullanımında olan mekanların müzeleştirilmesi fikrine sıcak bakmıyorum, Ali Artun ve Zeynep Baransel’in “Çağdaş Müzemani” başlıklı makalesi bu konuyu gayet iyi özetliyor. Ne AVM ne de müze; Haydarpaşa gardır, gar kalmalı.

Sadece trenler değil insanlar da sessizleştirildi. Susturularak, itibarsızlaştırılarak, sansürlenerek, şiddetle, korkuyla, baskıyla, ötekileştirme yoluyla, yoksun bırakılarak ve yoksullaştırılarak. Buna rağmen, dijital medya ve video paylaşılan çevrimiçi platformlarda insanların sesini duymak ve korku ikliminin sona erdiğini görmek umut verici.

Belleğinizdeki Haydarpaşa’nın sesi neye benziyor?

Peronlarda anonsların yapıldığı, devamlı bir koşuşturmanın, curcunanın olduğu, seyyar satıcıların bağırışlarıyla mekandaki ayak seslerinin birbirine karıştığı oldukça yankılı bir mekân. Aktardığım izlenimler Temmuz 2020’ye ait. Muhtemelen şu anki Haydarpaşa farklı sesleri misafir ediyor. Arkeolojik kazı çalışmaları Kadıköy’ün geçmişine dair çok kıymetli bilgiler sunmakla beraber, Haydarpaşa’daki tren seslerinin gecikeceğinin de işaretçisi. Hayalim, çeşitliliğin geri döndüğü, vatandaşların kendilerini özgürce ifade edebildikleri, karayolu ve havayolu ulaşımına mahkûm olmadığımız bir gelecek.

 Kayıtları dinlememiz mümkün mü?

Yaptığım kayıtların kısa kesitlerini şu uzantıdan dinlemek mümkün: https://archive.org/details/ @gorkemozdemir . Ayrıca, İstanbul akustemolojisine odaklanan doktora tezimde Haydarpaşa ve kentin diğer seslerini de web sitemde yayınlamayı umuyorum: https://cargocollective.com/ gorkemozdemir


ARŞİV