Hem iş hem tatil: Dijital Göçebelik

Dijital göçebe Osman Kurt, “İnsanlara kravat gömlek giydirip ofislerde çalıştırmak eskisi kadar kolay değil, dijital göçebeliğe talep giderek artıyor” diyor.

27 Ağustos 2021 - 15:43

Pandemi öncesi dönemde yaygınlaşmaya başlayan, pandemi ile beraber yayılımı hız kazanan dijital göçebelik birçok insanın merak konusu. Dijital göçebelik nedir, kimler dijital göçebe olabilir, avantajları ve dezavantajları nelerdir gibi sorular en çok merak ediler konular arasında yer alıyor. Sosyal medyada Çok Gezen Adam sayfasının sahibi Osman Kurt, aynı zamanda bir dijital göçebe. Pandemi ile beraber birçok farklı lokasyonda kamp alanlarında kalıp çalıştığını dile getiren Kurt, uzaktan çalışma durumunu aslına lehine çevirdiğini belirtiyor. Uluslararası bir iletişim ajansında kıdemli medya direktörü olarak Kurt, dijital göçebelik kavramı ile alakalı merak edilenleri Gazete Kadıköy için ele aldı.

“UZAKTAN ÇALIŞABİLEN HERKES DİJİTAL GÖÇEBE OLABİLİR”

Farklı lokasyonlarda çalışma hayatına devam eden Osman Kurt, dijital göçebelik kavramını şöyle tanımlıyor: “Dijital göçebelik bir ofise gitmeye gereksinim duymayan, uzaktan çalışmaya müsait mesleklere sahip olanların bilgisayarlarını yanlarına alıp dünyanın çeşitli yerlerinden işlerini sürdürmelerine verilen isimdir. Böylece bir mekana bağlı kalmadan dünyanın çeşitli yerlerini gezebiliyor, yeni insanlar tanıyabiliyorsunuz.” Ofise gitme gereksinimi olmayan insanların dijital göçebe olabileceğini belirten Kurt, “Genelde freelance çalışan yazılımcılar, iletişim danışmanları vb. insanlar dijital göçebe olarak çalışıyor. Öte yandan pandemi ile birlikte birçok şirket de ofislerini kapatınca bu mesleklerin sayısı arttı. Ofise gitmek zorunda olmayan, uzaktan çalışabilen herkes aslında dijital göçebelik yapabilir. Tabii bazı şirketler uzaktan çalışmaya izin verse de şehir dışına çıkmanıza izin vermeyebiliyor. Bu şirketlerde çalışanları tanım dışına koymak lazım” diyor.

“DİJİTAL GÖÇEBELİĞE TALEP ARTIYOR”

Dijital göçebelik kavramının pandemi öncesinde dünyada yaygınlaşan bir kavram olduğunu belirten Kurt, “Özellikle Uzak Doğu, yaşam maliyetleri ve hayat şartları itibari ile dijital göçebelerin tercih ettiği bir bölgeydi. Belirli yaş grupları artık bir ofise bağlı kalıp çalışmak istemiyor, dünyayı keşfetmek istiyor. İnsanlara kravat gömlek giydirip ofislerde çalıştırmak eskisi kadar kolay değil. Dijital göçebeliğe talep giderek artıyor. Nitekim bazı ülkeler de bunun farkına varıp pandemi öncesinde dijital göçebeleri ülkelerine çekebilmek için aksiyonlar almaya başladı bile. Bunların başında dünyada ilk defa dijital göçebe vizesi çıkartan Estonya var. Onu yine Hırvatistan takip etti. Pandemi sonrasında halihazırda büyüyen dijital göçebelere ofisleri kapanan ve evlerinden çalışan beyaz yakalılar da eklendi. Bu da dijital göçebeliği çok hızlı şekilde arttırdı diyor ve şöyle devam ediyor: “Pandeminin turizmi de vurması ile beraber birçok ülke dijital göçebeleri gözlerine kestirdi çünkü iyi eğitimli, görece yüksek gelir sahibi olup uzun süre kalıp ülkede uzun süre para harcayacak turisti kim istemez? Ülke turizm istatistiklerinde yer alan bir turist ortalamada 4-5 gün ülkede kalırken, dijital göçebeler bir yıllık vizelerle ülkede kalıyorlar. Yani kabaca bir dijital göçebe 73 normal turiste karşılık geliyor desek yanlış olmaz. Estonya ve Hırvatistan dışında Çek Cumhuriyeti, Portekiz, Barbados, Antigua ve Barbuda ve Almanya (Frierberufler -Serbest vize) gibi ülkelerde dijital göçebelerin ülkede uzun süre kalmalarına yönelik vize programları sunuyor. Bu tür vizesi olmasa da dijital göçebe dostu olan birçok ülke de dijital göçebeleri çekmek için çeşitli kolaylıklar sunuyor.”

“VERİMİMİ ARTTIRDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM”

Dijital göçebeliğin avantajlarından ve dezavantajlarından bahseden Osman Kurt, “Dijital göçebeliği özellikle pandemi döneminde yaşadığımız yalnızlık korkusu, depresyon gibi sıkıntılara çare sunan bir konsept olarak düşünüyorum. Ben geçen yaz şirketten izin alarak Fethiye Kayaköy’de başlayıp Bodrum, Datça, Kaş gibi farklı yerleri gezdim. Beyaz yakalı olarak iznimle bir senede gezemeyeceğim kadar yeri gezip, birçok yeni insanı hayatıma dahil ettim. Sosyal bir işte çalıştığım için sosyal aktiviteler ve insan hikayelerinden besleniyorum. O yüzden benimkisi gibi mesleklerde çalışan insanların evde kapalı, insan teması olmadan bir şeyler üretmesi pek mümkün değil. Üstelik bu şekilde çalışmamın verimimi de arttırdığını düşünüyorum. Dezavantaj olarak da açıkçası söyleyebileceğim tek şey yerleşik hayatın konforundan biraz uzak kalmak” ifadelerini kullanıyor ve son olarak şunları ekliyor: “Dijital göçebelik pandemi öncesinde de hızla büyüyen bir kavramdı. İnsanları ofislere zincirlemenin giderek zorlaşacağını düşünüyorum. Bunu gören şirketlerin genç yetenekleri ofislerde tutabilmek için bu tür seçenekleri pandemi sonrasında da sunacaktır. Onlar bu tür seçenekler sunmazlarsa bir süre sonra nitelikli çalışan bulmakta sıkıntı yaşayabilirler.”

ÇOK GEZEN ADAM

Çok Gezen Adam adıyla sosyal medyada gezdiği yerleri takipçileri ile paylaşan Osman Kurt, çocukluğundan beri dünyayı gezme arzusu içinde olduğunu söylüyor. Kurt, “Dünyayı gezme hayalim görece geç başlasa da sonrasında çalıştığım işler sayesinde oldukça hızlandı. Özellikle gazetecilik yaptığım yıllarda 2 haftada bir yurtdışı seyahatim olmasa ellerim titriyordu. Bir nevi kabin basıncı bağımlısı olmuştum. O dönemler bunların çok ufak bir kısmını dergide yazabiliyordum. Sonrasında bloğu olan arkadaşlarla çalışmaya başladım ve işi öğrenmek istedim. 2014 yılında bloğum cokgezenadam.com’u kurdum. İlk başlarda kimse okumuyor diye moralim bozuluyordu ama sonra bu işin sabır işi olduğunu gördüm. Yıllar içinde hem yurtiçinde hem de yurtdışında gittiğim yerleri yazdığım bloğum, senede 1,5 milyon tekil ziyaretçisi olan bir gezi bloğuna dönüştü” diyor.


ARŞİV