“HIV dünyada azalırken Türkiye’de artıyor”

1 Aralık Dünya AIDS Günü nedeniyle konuştuğumuz Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV) HIV Önleme İçin Savunuculuk Projesi ve GDTM Kapasite Güçlendirme ve Yaygınlaştırma Projesi Koordinatörü Leyla Yıldız, “Dünya üzerinde yeni tanı artış oranında azalma olurken Türkiye’de bu oran her geçen gün artıyor. Bu artış özellikle genç grupta görülüyor” diyor

01 Aralık 2022 - 10:06

1 Aralık Dünya AIDS Günü... 1980’li yıllarda ortaya çıkan bu hastalık nedeniyle yaklaşık 36 milyon kişi hayatını kaybetti, 80 milyon kişi enfekte oldu. Türkiye’de ise 2021 verilerine göre yaklaşık 30 bin HIV tanısı konan hasta var, AIDS’li sayısı ise 2 bin civarında. HIV dünyada azalırken Türkiye’de artıyor. Uzmanların artık ölümcül olmadığını söylediği bu hastalık hakkındaki bilgimiz ise oldukça sınırlı ve genellikle yanlış. 

1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısıyla Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV) HIV Önleme İçin Savunuculuk Projesi ve Gdtm Kapasite Güçlendirme ve Yaygınlaştırma Projesi Koordinatörü Leyla Yıldız ile konuştuk.

HIV VE AIDS AYNI ŞEY DEĞİL

  • Öncelikle tanımlardan başlayalım. HIV ve AIDS aynı şey mi? 

Öncelikle HIV ve AIDS’in aynı şey olmadığını söyleyerek başlayalım. HIV İnsan Bağışıklık yetmezliği virüsüdür. Human Immunodeficiency Virüs İngilizce tanımının baş harflerinin birleşimi ile isimlendirilmiştir. Virüsün vücuda girmesiyle bağışıklık sistemi hücresine (CD4) tutunarak, hücrenin DNA'sını kullanarak kendini kopyalar. Zaman içerisinde CD4 hücresinin azalmasına ve diğer hastalıklara karşı bağışıklığın savunma mekanizmasının yok olmasına sebep olur. 

AIDS ise Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu olarak tanımlanır yani HIV enfeksiyonun ileri evresi olarak adlandırabiliriz. Virüs aktarıldıktan sonra tedavi edilmemesi halinde kişiden kişiye değişmekle birlikte genellikle 10-12 yıl içerisinde bağışıklık  sistemi savunma işlemini yerine getiremez. Bu da vücudun fırsatçı enfeksiyonlara ve hastalıklara açık hale getirir. AIDS’i bir hastalık değil, bir veya birden fazla fırsatçı enfeksiyonun görüldüğü bir dönem olarak tanımlamak doğru olur. 

Kısaca her HIV ile yaşayan kişinin AIDS evresine geçeceği anlamına gelmez, tedavi olan HIV ile yaşayan kişiler yaşamlarının hiçbir evresinde AIDS evresine gelmezler. Ayrıca AIDS evresinde olan kişiler tedavi ile birlikte bu süreçten çıkabilir.

  • Türkiye’de kaç HIV ile yaşayan ve AIDS evresinde olan hasta var?

Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, her yıl HIV ile yaşayan kişilerin ve AIDS evresinde olan kişilerin sayısını paylaşıyor. Türkiye’de 1985 yılından 31 Aralık 2021 yılına kadar HIV tanısı alan ve bildirimi yapılan 30 bin 293 HIV ile yaşayan kişi ve 2 bin 83 AIDS evresinde kişi olduğu bilgisi paylaşıldı. 

Yani dünya üzerinde yeni tanı artış oranında azalma olurken Türkiye’de bu oran her geçen gün artıyor. Bu artış özellikle genç grupta görülüyor.

  • Cinsiyete göre farklılık ve oran durumu nedir?

Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Aralık 2021 verilerine göre; 1985 yılından 31 Aralık 2021 yılında kadar cinsiyet oranlarını yüzde 82 erkek, yüzde 18 kadın olarak açıkladı. 2021 yılı verilerine göre bu oran yüzde 83,94 erkek, yüzde 16,05 kadın. Vakaların en fazla görüldüğü yaş grubu 25-29 ve 30-34 yaş grubu.

HIV enfeksiyonuna dair belirgin belirtiler yok, HIV ancak kan tahlili ile anlaşılabilir. O yüzden HIV ile yaşayan kişilerin bildirilen istatistiki verilerin çok daha üzerinde olduğu bilinmektedir. Ancak biliyoruz ki kadınlar birçok alanda olduğu gibi HIV konusunda da dezavantajlılar. Toplumsal ve geleneksel engeller ve damgalama sebebiyle kadınların sağlık kuruluşlarına başvuru yapması ve destek istemesi erkeklere oranla daha güç olduğunu biliyoruz bu nedenle HIV ile yaşayan kadınların oranının açıklanandan daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

“BİRÇOK KİŞİ TEST YAPTIRAMIYOR”

  • HIV testi nerelerde, nasıl yapılıyor?

Vücutta HIV olup olmadığını sağlık kuruluşlarına başvurarak öğrenebiliriz. Ancak HIV enfeksiyonuna dair toplumsal damgalama ve ayrımcılıktan ötürü birçok kişi HIV testi talebiyle sağlık kuruluşlarına başvuru yapamamaktadır.  Bu yüzden İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Samsun ve Bursa’da kimlik bilgilerini vermeden, ücretsiz HIV testi yapılmasına olanak sağlayan merkezler var. Ayrıca bu merkezlerde yine ücretsiz danışmanlık desteği de alınabiliyor. İstanbul’da Şişli ve Beşiktaş, Mersin Büyükşehir, Bursa Nilüfer, Ankara Çankaya ve İzmir Konak Belediyelerine bağlı Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezleri var. Bu merkezlerde ücretsiz danışmanlık alıp, ücretsiz ve kimlik bilgisi vermeden tamamen beyana dayalı test yaptırabilirsiniz. Ayrıca Pozitif-İz Derneği İstanbul’da ve Pozitif Yaşam Derneği ise İstanbul, Samsun ve Adana’da anonim bir şekilde ücretsiz test hizmeti sağlıyor. 

  • HIV hangi yollarla bulaşır?

HIV bilinenin aksine üç yolla bulaşabilmektedir. Bunların ilki ve ülkemizde en yaygın bulaş yolu cinsel yolla bulaştır. Toplumda doğru bilinen yanlışlar arasında olan HIV bulaşının sadece LGBTİ+ arasından olduğu bilgisi kesinlikle yanlıştır. Yani HIV aktarımı heteroseksüel, homoseksüel ve biseksüel tüm cinsel kimlik ve cinsel yönelimden kişiler arasında olabilmektedir, o yüzden HIV aslında hepimizin meselesi ve hepimizi ilgilendiriyor. Korunmasız cinsel ilişki sayısı arttıkça HIV bulaş riskini de arttırır ancak partner sayısı arttıkça bulaş riski artıyor demek değildir, bu tamamen korunmasız cinsel davranış ile ilgilidir. Ayrıca HIV ile yaşayan kişiler düzenli tedavi oldukları müddetçe korunmasız cinsel ilişki ile bile aktarım yapamazlar.  

İkinci bulaş yolu kan ürünlerinin nakli ile aktarımdır. Fakat 1985 yılında virüsün kanda tespit edilmesiyle birlikte kan ve kan ürünlerin naklinde HIV testi yapılması yasal zorunluluk haline geldi.

Bir diğer aktarım yolu ise dikey geçiş dediğimiz gebeden bebeğe geçiştir. Gebelik sürecinde, doğum sırasında ve doğum sonrasında emzirmeyle  HIV geçişi olabilmektedir. Ancak tedavi gören HIV ile yaşayan gebeler normal doğumla HIV negatif bebekler dünyaya getirebiliyor. Bunun için gebelik süresince hekim kontrolünün düzenli yapılması yeterli. 

  • HIV ile yaşayan kişilerin en büyük sorunlarından biri kendilerine dokunulduğu zaman bile hastalığı bulaştırdıklarına dair önyargı… HIV hangi yolla bulaşmaz?

HIV ter, tükürük, idrar, gözyaşı gibi vücut sıvılarıyla, hapşırık ya da öksürük ile bulaşmaz.  Toplumda bilinen aksine aynı tuvalet banyo kullanımı ile de bulaşı asla olamaz. Özellikle hekimlere sık sorulan sorular arasında HIV ile yaşayan bir kişiyi ısıran sivrisineğin kendisini ısırmasıyla bir HIV bulaşının söz konusu olup olmayacağı gelir. Sivrisinek, böcek ısırmasıyla HIV aktarımı olmaz. Özetle; günlük aktiviteler ve sosyal ilişkiyle, aynı ortamı paylaşmakla, aynı kaptan yeme içmekle, aynı tuvaleti kullanmakla HIV bulaşmaz.

“İNSANLAR SOYUTLANIYOR”

  • Bu kadar yanlış bilginin olması HIV ile yaşayan insanları nasıl etkiliyor?   

Toplumda kabul görmüş bunca doğru bilinen yanlıştan HIV ile yaşayan kişiler elbette çok olumsuz etkileniyor. Her fırsatta HIV ile yaşayan kişiler kriminalize ediliyor ve toplumdan soyutlanması talebi doğuyor. Geleneksel, ahlaki ve dini kalıp yargılar sebebiyle cinsellik bir tabu olarak karşımıza çıkıyor, muhafazakar politikalar ile destekleniyor. Bu da HIV ile yaşayan kişilere yapılan ayrımcılığı meşrulaştırıyor.

HIV ile yaşayan kişiler, tanı almasıyla ölüm duygusu ile karşı karşıya kalabiliyor, bu duyguların üzerine toplumun damgalayıcı ve ayrımcı tutum ve davranışları ile mücadele ediyorlar. 

  • HIV enfeksiyonu taşıyanlar ne gibi ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor?

HIV ile yaşayan kişilerin baş etmek durumunda olduğu birçok ayrımcılık olabiliyor. Bunların başını sağlık hizmetlerine ulaşma çekmektedir. Herkes dil, din, ırk, cinsiyet, etnik köken fark etmeksizin sağlık hizmetlerine ulaşmalıdır ancak HIV ile yaşayan kişilerin HIV enfeksiyonu dışında sağlık hizmeti talebi ile başvurdukları hizmetlerden faydalanamadığı durumlar yaşadığını biliyoruz. Ameliyat olması gereken kişinin ameliyata alınmadığı, diş çektirmek veya saç ektirmek isteyen HIV ile yaşayan kişilerin red edildiği ve çeşitli bahanelerle geri gönderildiğini biliyoruz. Ayrıca sağlık hizmeti sunumunda ayrımcı tutumların olduğu ve HIV statüsünün ifşa edildiği örnekler de oluyor.

Bir diğer ayrımcılık ise çalışma hayatında yaşanmaktadır. İşe alım sırasında HIV statüsü öğrenilen bir kişinin işe alımı durduruluyor, çeşitli bahanelerle işe alım süreci askıya alınıyor. 

HIV ile yaşayan kişilerin yaşadığı ayrımcılıklardan bir diğeri mahremiyet ihlalidir. 

Bilinmelidir ki; HIV ile yaşayan kişiler yaşanan tüm ayrımcılıklara karşı suç duyurusunda bulunabilir, dava açabilirler. HIV çalışan özne örgütlerin olduğunu ve destek verdiklerini bilmeliyiz. HIV ile yaşayan kişiler yalnız ve yanlış değillerdir.

  • Biraz da Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’nın konuyla ilgili çalışmalarından bahsedelim. Ne gibi çalışmalar, işbirlikleri yapıyorsunuz?

Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV) otuz beş yıldan fazla süredir toplumsal cinsiyet temelinde cinsel sağlık ve üreme sağlığı konularında sahip olduğu etkin deneyimini vakfın ana programlarından biri olan Cinsel Sağlık Eğitim Programı ile Türkiye genelinde kurumlar arası işbirlikleri ile yaygınlaştırmaya devam ediyor. Bu program kapsamında çeşitli proje ve çalışmalar yürütüyor. 2022 itibariyle bu program kapsamında iki proje yürütülmekte olup; özellikle HIV/AIDS alanında farkındalığın artması, hizmet sunumunun güçlendirilmesi, Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezlerinin yaygınlaştırılmasını hedefliyoruz. Aynı zamanda toplumun tüm bireylerinin cinsel yaşamlarında koruyucu-önleyici bir sağlık yaklaşımı geliştirmeleri ve davranışsal anlamda da sorumluluklarını benimsemeleri hedefleniyor.

Toplumda HIV enfeksiyonu ile ilgili çokça kirli bilginin olması nedeniyle daha fazla risk altındayız. Özellikle gençler cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar açısından daha büyük risk taşıyorlar. Toplumu bu kirli bilgi yükünden korumak için doğru, güncel ve bilimsel bilgi ve yaklaşımın olduğu eğitim programları ile kamu, STÖ, meslek kuruluşları, yerel yönetimler ve üniversiteler aracılığı ile yaygınlaştırmayı hedefliyoruz.  

Yerel yönetimlerle işbirliği yapıyoruz. Belediye çalışanlarına ve yöneticilerine eğitici eğitimleri gerçekleştirip, HIV farkındalığını arttırmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda belediyelerin toplumun güçlendirilmesi için kritik bir misyon üstlendiklerini söyleyebiliriz, belediyeler aracılığıyla genel toplum farkındalığını arttırmak ve savunuculuğu üstlenmelerini önemsiyoruz. 

  • Geçtiğimiz günlerde bir çalıştay yaptınız ve bir eylem planı oluşturdunuz. Bu eylem planında neler var?

HIV Epidemisinin Sonlandırılması için Savunuculuk Prpjesi kapsamında Eylül ayında İzmir ve Eskişehir; Ekim ayında ise Adana, Gaziantep ve İstanbul’da çalıştaylar organize ettik. Katılımcılar çeşitli kurumlardan olup, çalıştaylara değerli katkıları olmuştur. Kadıköy Belediye’sinden katılımcıların da olduğu İstanbul Çalıştayı 26 ekim tarihinde gerçekleştirdirdik. 

Çalıştaydan çıkan ve en uygulanabilir seçilen öneriler şöyle;

  • Cinsel ihtiyaç kitlerinin yaygınlaştırılması/üniversitelerde otomatların kurulması,
  • Ders programına HIV konusunun dahil edilmesi, 
  • YÖK üzerinden eğitim müfredatına “Birlikte Yaşam, Cinsel Üreme Sağlığı, çeşitlilik ve ayrımcılık konularının eklenmesi, 
  • İşyeri hekimliği/İşyeri hemşireliği/okul hemşireliği eğitim programına HIV/AIDS konusunun dahil edilmesi,
  • HIV konusunda belgeseller yapılması,
  • Yerel yönetimlerin toplum farkındalığı için billboarda/afiş desteği vermesi veya doğrudan uygulaması,
  • Anonim Test Merkezlerinin belediyeler tarafından kurulması, 
  • Belediyelerin yönetim kadroları, muhtar, meclis üyelerinin bilgilendirilmesi, 
  • Tıp Merkezleri olan belediyelerin test yapabilir olması
 
 
Etiketler; HIV AİDS

ARŞİV