30 Mart 1972 Kızıldere…6 Mayıs 1972 Ankara… Bu iki tarih ve yer, ardında bıraktığı dinmeyen acının ve öfkenin adı. Kalpleri özgürlük, kardeşlik ve barış için atan o güzel insanlardan ikisi Saffet Alp ve Hüseyin İnan. Saffet Alp’in Kızıldere’de, Hüseyin İnan’ın da Ankara’da darağacında, hayata umutla bakan gözleri… Güzel günler için mücadele eden ve yaşamlarını inandıkları bu yola adayan Saffet Alp ile Hüseyin İnan, Kayseri’de lise arkadaşıydı. Alp ile İnan aynı lisede aynı sırada yan yana oturdular. Saffet Alp ile Hüseyin İnan’ın üçüncü sıra arkadaşı ise; artık Kadıköy’de yaşayan Sungur Ertan’dı. Lisede Saffet Alp ve Hüseyin İnan ile aynı havayı soluyan, onlarla birlikte gülen ve ağlayan arkadaşları Sungur Ertan, gazetemize ulaştı; o yıllardaki Saffet Alp ve Hüseyin İnan’ı anlattı…
Kayseri Stadyumu. Ortada Hüseyin İnan, sırtına oturan Sungur Ertan ve sağ yanında Saffet Alp
“HAYATIMIN EN KÖTÜ ANLARI”
“Babam memur olduğu için Anadolu’yu gezdik. Çorum’un Sungurlu ilçesinde doğduğum için adımı Sungur koymuşlar” diyerek anılarını anlatmaya başlayan Sungur Ertan, “Saffet’i daha önce kaybettik. Hüseyin’in, Deniz’in ve Yusuf’un idam edilmesini engellemek için yola çıkmıştı. Acı bir şekilde Tokat’ın Niksar İlçesi Kızıldere Köyü’nde hayatı elinden alındı. Hüseyin’in idam haberini aldığımda da Ankara jandarma genel komutanlığında yedek subaydım. Olay gecesi nöbetçiydim. Gece yarısı ‘idamları gerçekleştirildi’ diye haber geldi. Hayatımın en kötü gecelerinden biriydi. İlk önce Kızıldere’de daha sonra Ankara’da bir yıkım yaşadım. Sevdiğim arkadaşlarımın hayatları ellerinden alındı. Anmalara gidemiyorum. İçim el vermiyor. Şimdiki gençler onları okumalı ve anlamalı.” diyor.
Önde ortada oturan Hüseyin İnan, arkasında Saffet Alp, Alp'in yanındaki üçüncü kişi ise Sungur Ertan
“AYRILMAZ ÜÇLÜYDÜK”
Kayseri’de lise okuduğu için Saffet Alp ve Hüseyin İnan ile yolları birleşen Ertan, devam ediyor anlatmaya, “Hüseyin aklımda hep mert bir insan olarak kalmıştır. Öğretmenlerle ve arkadaşlarıyla arası çok iyiydi. Gözlerine bakınca çok zeki olduğunu anlardınız. Çünkü, gözleri çakmak çakmaktı. Saffet daha ataktı. Hüseyin daha sakindi. Saffetin farklı yetenekleri de vardı. Örneğin ud çalardı. Merdivenlerden elleriyle inecek kadar atletik bir yapıya da sahipti. Lisede aynı sırayı paylaştım. Ben, Hüseyin ve Saffet ayrılmaz üçlüydük. Yan yana otururduk. Son sınıfta İstanbul’a geldim. Ama yarı dönemden sonra tekrar Kayseri’ye döndüm. Arkadaşlarımdan ayrılmak istemedim. Lisenin son döneminde okulun yurdunda yatılı kaldım. Hüseyin de yatılı okuyordu. Aynı ranzada altlı üstlü kaldık. ”
Solda Hüseyin İnan, yanında Saffet Alp
“ÇOK YETENEKLİYDİLER”
Hüseyin İnan’la birlikte folklor ekibinde olduğunu söyleyen Sungur Ertan, “Hüseyin ve Saffet ile birlikte tiyatro oyunlarında da oynardık. Hüseyin oyunlarda hep başrolde olurdu. Ben ile Saffet de yan rollerdeydik. İkisi de çok yetenekli ve başarılıydı. Gazete ve dergiler okurduk. Okuduklarımız üzerine konuşurduk. Bana ve Hüseyin’e aylık para gelirdi. Hangimizin parası önce gelirse gece yarısı okulun bahçesinden atlayıp, kaçardık. Ve yaptığımız tek şey çeyrek ekmek arası helva almaktı. En büyük haytalığımız oydu. Ne kadar safmışız değil mi! Elimizde helva ekmekle Kayseri sokaklarını dolaşırdık. Sonra okula geri dönerdik.” dedi.
Kayseri Meydan. Ayakta ortada Saffet Alp, sağda Sungur Ertan. Önde sağda Hüseyin İnan...
Sungur Ertan şöyle bitiriyor arkadaşlarıyla anılarını: “Liseden sonra Hüseyin Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ne girdi. Ben İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeydim. Şehirlerimiz ayrıldı. O yüzden koptuk. Saffet ile devam etti. Çünkü Saffet Hava Harp Okulu’na girdi. Ben Florya’da, Saffet de Yeşilköy’de oturuyordu. Hafta sonları bizde kalırdı.”