'Huzursuz Poseidon' Kadıköy'de

Moda sahilinde, denizin içinde sergilediği ‘Huzursuz Poseidon’ çalışmasıyla iklim krizine gönderme yapan sanatçı Genco Gülan, “Huzursuzluğumu paylaşmak istiyorum” diyor

08 Ekim 2024 - 13:14

Bugünlerde yolunuz Moda’ya düşerse ilginç bir sanat eseriyle karşılaşabilirsiniz! Hem de bir sanat galerisinde değil, denizde! Zira, sıra dışı sanatçı Genco Gülan’ın, ‘Huzursuz Poseidon’ adlı büstü, Moda iskelesinin orada, denizin içinde yüzer halde sergileniyor.

212 Photography Istanbul Festivali kapsamındaki bu enteresan çalışmayı, yaratıcısına sorduk.

  • Yüzen heykeller serinize yaklaşık 15 yıl önce başladığınızı biliyoruz. Yüzen bir heykel fikri nasıl ortaya çıktı? Eserlerinizi galerilerde/karada sergilemek neden yeterli gelmedi?

Yapıtlarımın havada ve suda (denizde?) karadakinden farklı olarak nasıl davranacaklarını merak ederim ve bu konuda hep araştırmalar yaparım. Rönesans döneminde Michelangelo modellerini havuza atıp duruş çalışmaları yaparmış. Rio de Janeiro’daki akademinin bahçesinde de benzeri amaçla kullanılan bir havuz görmüş olduğumu hatırlıyorum.

Ben suyun hem yüzeyinde hem de altında çalışıyorum. Örneğin, bu ay ortasında büyükçe bir mermer heykelim ‘Egeli Kuros’ BEAP kapsamında Bodrum açıklarında su altına indirilecek. Deniz ile ilişkili yapıtlarımı ‘kara sanatı’ (land art) teriminin tam tersi olacak şekilde, ‘deniz sanatı’ üst başlığını yerleştirmeye çalışıyorum.

  • "Huzursuz Poseidon’un iklim krizine dikkat çekmek gibi bir misyonu olduğunu belirtiyorsunuz. İklim kriziyle sanatı bir araya getirme fikri nasıl oluştu?

İklim krizi nasıl hayatımızın ayrılmaz bir parçasına dönüştüyse, artık sanatın da vazgeçilmez bir alt başlığıdır. Bendeniz heykelimle beraber bu konudaki rahatsızlığımı, huzursuzluğumu ve endişelerimi paylaşmak istiyorum.

  • Bu eseri izleyenlerin, iklim krizine karşı farkındalıklarını nasıl bir boyuta taşımalarını umuyorsunuz?

Herkes durumun ciddiyetinin farkında. Ama şimdilik; ‘ben karşı tarafın taksisiyim’ diyerek sorumluluğu üzerlerinden atmaya çalışıyorlar. Bense kendi evimin önünü süpürüyorum. Arada parklarda, plajlarda çöp topluyorum, naylon poşet kullanmamaya çalışıyorum ve sokakta yanan sigaraları söndürüyorum…

 (Denizlerin tanrısı Poseidon’un, yosun tutan sakallarıyla dalgalar arasında salınırken yarattığı gerilim, izleyiciyi iklim krizine dair düşünmeye çağırıyor)

  • Eserin Moda kıyısında sergilenmesi nasıl gerçekleşti? Neden Kadıköy?

Yapıtımın orada sergilenmesini bana 212 festival direktörü Banu Tunçağ önerdi. Ben de seve seve kabul ettim. Çocukluğum ve ilk gençliğim Kadıköy’de geçti. O günlerde rahatlıkla denize girebildiğim noktalarda, bu gün manzaraya sadece uzaktan bakabilmek çok üzücü. 

  • Bu eser daha önce Büyükada Vapur İskelesi açıklarında sergilenirken Sahil Güvenlik tarafından sökülmüştü. Eserlerinizi müdahaleye açık kamusal alanlarda sergilemenin getirdiği zorluklar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Huzursuz Poseydon Büyükada’da Adalar Sanat İnisiyatifi’nin (ASİ) davetiyle sergilendi. Yapıtın konumunu sanat yazarı ve mimar Mahmut Nüvit Doksatlı ile beraber seçtik ve heykeli Ali Alizade ile beraber denize yerleştirdik. Yapıt büyük ilgi topladı. Kamusal sanatın kendi dinamikleri vardır. Kamusal alana çıkan sanatçının –aynı denize girer gibi- bu dinamikleri iyi çalışması ve değişken iklime her an hazır olması gerekir.

 “AYRILIK VE TAŞ VE TEN” FOTOĞRAFLARI

  • 212 Photography Istanbul Festivali kapsamında aynı yerde bir eser daha sergileniyor. Sanatçı Gül Ilgaz’ın Moda iskelesinin denize bakan duvarına asılı halde olan sergisinde, “Ayrılık ve Taş ve Ten” başlıklı 3 fotoğrafı yer alıyor Deniz ve insan anlatışını, ufuk çizgisi, tuz kokusu ve güneşle dolan sıcak taşlarla kurguluyor. Çıplaklığı merkeze alarak suya yönelen insanın doğasını vurguluyor. Kadrajın dışında kalan beden, suya temas ettiğinde gökyüzü ve deniz arasında bir bağlantıya dönüşüyor. Denge ve durgunluk, hareket ve kaçış… Zıtlıklar üzerine kurulan fotoğraflar, yükleri ve güzellikleriyle yaşamı sembolize ediyor.

(Her iki eser de 13 Ekim’e dek görülebilir)

  • Sanatçı Ilgaz, online dergi Oggusto’ya verdiği röportajda, “Çalışmalarım genellikle belirli bir hissiyatın ya da ruhsal bir sürecin tetiklediği duygu durumlarıyla başlıyor. Bu duyguların imgesel ve kavramsal olarak tercüme edilmesi süreci ise, uzun ya da kısa bir zaman diliminde, çeşitli çalışmaların ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu çalışmalar bazen fotoğraf, bazen video, bazen de mekân yerleştirmesi olarak izleyiciye sunuluyor. “Taş ve Ten” serisini yaparken, bir tekinsizlik duygusundan yola çıkmıştım.” diyor.
  • Gül Ilgaz, 90’lı yıllardan bugüne fotoğraf, video ve enstalasyon pratikleriyle çoğunlukla kimlik, kültürel melezlik, toplumsal roller, duygu durumları, bellek ve kent konuları üzerine araştırmalar yapıyor. Dünyayı fotoğraflamak yerine; imgeler dünyasını yapıtlara dönüştürmek üzerine çalışarak fotoğrafı araç olarak konumlandırıyor. Son yıllarda katıldığı çeşitli uluslararası sergiler arasında; İstanbul Modern Sanat Müzesi, Akademie der Künste Berlin, Triennale Milano, Galeri Spass New York’ta gerçekleşenler yer alıyor.

 

 

 


ARŞİV