İlişki mi çelişki mi? Toksik mi eksik mi?

Toksik ilişki kavramını konuştuğumuz klinik psikolog Müge Kurt, “Kişi kendini ilişkide çoğunlukla yalnız ve anlaşılmamış hissediyorsa, sınırları ihlal ediliyorsa, kendini yetersiz, değersiz hissediyorsa, ilişkide güvensizlik şüphe hakimse, eleştiri ve aşağılamaya maruz kalıyorsa yani ruhsal olarak zarar gördüğünü hissediyorsa sağlıklı bir yerde değildir” diyor

11 Ekim 2024 - 15:09

Toksik ilişki son zamanlarda dilimize pelesenk olan tanımlardan biri. Hele ki sonu beklediğimiz gibi bitmeyen bir ilişki deneyimi yaşamışsak. Peki aslında toksik ilişki dediğimiz şey nedir? Bizi nasıl etkiliyor? Toksik bir ilişki yaşadığımızı nasıl anlarız? Klinik psikolog Müge Kurt ile konuştuk.

  • En baştan başlayacak olursak şu sıralar çokça ve sıkça duyduğumuz toksik ilişki nedir?

Toksik kavramının bir ilişki biçimini ifade etmeye başlaması, aslında çok eski dönemlere dayanan bir kullanımdan günümüze kadar süregelmiştir. Toksik ifadesi antik yunanda zehir anlamına gelen toxikon ifadesi ile ok anlamına gelen toxon ifadesinden türemiştir. ‘Okların ucuna sürülen zehir’den türeyen bu ifade zaman içerisinde zehirli, zararlı anlamında kullandığımız bir ifadeye dönüşmüştür. Dolayısıyla toksik ilişki derken de işaret edilen anlam bireyin ruhsal sağlığını zehirleyen negatif unsurlardır. Tabii ilişki derken burada sadece romantik bağlamda bir ilişkilenme biçiminden daha fazlasını işaret ediyoruz. Yani toksik arkadaşlık ilişkisi de olabilir, aile, iş ilişkileri de kast ediliyor olabilir. Ama sanırım biz sizinle romantik bağlamdaki toksik ilişkiler üzerine konuşuyor olacağız. 

Toksik ilişki kavramı, özellikle sosyal medya ve popüler kültür aracılığı ile daha görünür hale geldi. Sosyal medya platformlarında sürekli olarak mükemmel ilişkiler sergilenirken, kendi ilişkilerimizde yaşadığımız sorunlar daha görünür oluyor. Bu da sanırım bizleri toksik ilişkiler üzerine daha fazla düşünmeye ve konuşmaya teşvik ediyor.

NASIL ANLARIZ?

  • Bir insan toksik ilişkide olduğunu nasıl anlar?

Toksik diye nitelendirdiğimiz davranışları manipülasyon, eleştiri, kontrol, aşağılama vb. davranışlar olarak tanımlasak da bazen böyle bir ilişki içinde olduğunu anlamak zaman alabilir. Erken dönem çocuklukta bakım verenlerimizle kurduğumuz ilişki romantik ilişkilerimizi de şekillendiriyor. Eğer çocuklukta ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişki bizim için yeterince güvenli olmadıysa, güvensiz kaygılı bir bağlanma yaşantıladıysak yetişkinlikte de sağlıksız olabilecek ilişki örüntülerini normal olarak deneyimleyebiliriz. Çocuklukta sevgi ile zarar veren davranışlar iç içe geçtiyse, bu ilişki kurma biçimini normal kabul edebiliriz. Böylece kişi sevgiyi ve zarar verici olan davranışı birbirinden ayırt etmekte çok zorlanabilir yahut ayırt edemeyebilir. Aslında buna toplumsal dilde de oldukça aşinayız. Seven insan kıskanır gibi. 

Her insanın ilişkiden beklentileri, o ilişkiyle deneyimlemek istedikleri farklılaşabilir ve bununla beraber zaman zaman olumsuz duygular hissettiğimiz, anlaşmazlıklar yaşadığımız olur. Ancak bazı duygular ilişkide süreklilik gösteriyorsa, kişi kendini ilişkide çoğunlukla yalnız ve anlaşılmamış hissediyorsa, sınırları ihlal ediliyorsa, kendini yetersiz, değersiz hissediyorsa, ilişkide güvensizlik şüphe hakimse, eleştiri ve aşağılamaya maruz kalıyorsa yani ruhsal olarak zarar gördüğünü hissediyor ve ilişki keyifli bir alan olmaktan çok, yorucu, endişe verici bir alan gibi yaşantılanıyorsa sağlıklı bir yerde değildir.

  • Biriyle iletişime geçmeden, onunla bir ilişki geliştirmeden onun toksik davranışlar gösterip göstermediğini anlamak mümkün olabilir mi?

Çok zor, hatta imkansızdır. Toksik davranışlar, genellikle insanlar arasındaki etkileşimlerde ortaya çıkan ve bu etkileşimlerde zarar verici olan tutumları ifade eder. Örneğin, manipülasyon, kontrol etme, kıskançlık veya sürekli eleştirme gibi davranışlar, ancak karşılıklı bir ilişki içinde görüldüğünde anlam kazanır.

Bununla birlikte, bazı insanlar hayat deneyimlerine, kişilik yapılarına veya geçmiş travmalarına bağlı olarak daha zorlayıcı ilişki dinamiklerine sahip olabilir. Fakat bu, onların tüm ilişkilerinde aynı şekilde davranacakları anlamına gelmez. Her insan, farklı kişilerle farklı dinamikler içinde olabilir. Bu nedenle, biriyle derinlemesine bir ilişki kurmadan veya onunla etkileşime girmeden ‘toksik’ olup olmadığını kesin olarak değerlendirmek mümkün değildir. İlişkiler, insanlar arası etkileşimlerin içinde gelişir ve her iki tarafın da oynadığı roller, bu etkileşimlerin nasıl şekilleneceğini belirler.

  • Şımarmalayım diye övülmeden büyütülmemiz toksik ilişkiyi anlamamızı zorlaştırıyor olabilir mi? 

Evet takdir edilmeden, onaylanmadan büyütülmemiz kurduğumuz ilişkilerde olumsuz bir benlik algısı ile yer almamıza sebebiyet verebilir. Çocuklar kendilerine dair olumlu tasarımlar geliştirebilmek için ebeveynlerinin gözünden nasıl gözüktüklerini duymaya ihtiyaç duyarlar. Bu yönden eksik bırakılmak kişinin ilişkilerde yeterince iyi olmadığını düşünmesine, karşı tarafın davranışlarını hak ettiğine, olumsuzlukları tolere etmek durumunda olduğuna inanmasına yol açabilir. Partnerin ufak olumlu söylemlerine büyük anlam yükleyebilir. Bu da içinde bulunduğumuz ilişkinin nasıl bir ilişki olduğunu ayırt etmeyi zorlaştırır elbet.

“İLİŞKİDEN ÇIKMAK DA AYRI BİR ZORLUK SÜRECİDİR”

  • Toksik olduğunu bildiği halde ilişkisini sürdüren insanlar da var sanırım. Neden bunu kendimize yapıyoruz?

İnsanın ruhsal olarak zarar gördüğü bir ilişkide olduğunu fark etmesi bazen zor olabilir ancak kişi fark etse de bazen ilişkiden çıkmak da ayrı bir zorluk sürecidir. Bu tür bir ilişkiyi sonlandırmanın zorluğu içinde bulunulan ilişkiye ve kişinin ruhsal yapılanmasına göre çok değişkenlik gösterebilir. Eğer kişi erken dönemde güvensiz bağlanma yaşandıysa, ilişkide de daha bağımlı bir ilişkilenme biçimi geliştirebilir. Kendilik değeri negatif şekillenmiş ise bu tür bir ilişki biçimini hak ettiğini düşünebilir ve aşağılanıyor bile olsa ‘bir daha kimse beni böyle sevmeyebilir’ diye düşünerek ilişkide kalmayı sürdürebilir. Örneğin, çocukluk döneminde duygusal olarak ihmal edilmiş biri, yetişkinlikte yalnız kalma düşüncesiyle baş edemeyebilir. Bu kişi, toksik davranışları fark etse bile, en azından biri var düşüncesiyle ilişkide kalmayı tercih edebilir. Bazen de kişi evliyse ve toksik ilişkiyi bitirmek boşanmak anlamı taşıdığında, kültürün boşanmaya bakış açısı da aksiyon almayı zorlaştırabilir. 

  • Bu tür ilişkiler onarılabilir, düzeltilebilir mi? Bir şans daha vermek mümkün müdür?

İlişkideki zarar verici dinamiklerin değişmesi mümkün ancak buradaki asıl önemli nokta bu onarım için her iki tarafın da ortaya koyacağı istek ve çabadır. Aynı şeylerin bir döngü olarak yaşandığı yerde kendiliğinden bir değişim beklemek herhangi bir onarımı getirmez. Bazen de ilişkiye dair bir şeylerin oldukça ilgisiz değişkenlerle değişeceği yanılgısı vardır, karşı tarafın yaşla olgunlaşmasını beklemek, evlenince, çocuk sahibi olunca değişeceğine inanmak büyük yanılgılardır. Bu tür ilişkilerde onarım, her iki tarafın da değişim için taşıdığı arzu ve hem bireysel hem çift olarak alacakları profesyonel destekte elde edecekleri farkındalıkları içselleştirip, davranış değişikliğine gidilebilmesi ile mümkündür. Bu, uzun bir süreç ve çaba gerektirir.

  • Peki toksik bir ilişkiden nasıl kurtuluruz?

Öncelikle içinde bulunulan ilişkiden kişinin zarar gördüğünü fark ve kabul etmesi gerekir. Bu kabul ile beraber, bu ilişki içinde kalmayı neden sürdürdüğünü anlamaya çalışmak ilişkinin içerisinden çıkmak için bir anahtar gibidir. İlişkiyi bitirmek kişi için ne anlama geliyor? Yalnız kalmak endişesi uyanıyor olabilir, sevilmemek anlamına geliyor olabilir. İlişki bittiğinde hayatında bugünkünden farklı neler olacak? Tüm bunları fark etmek ilişkiyi sonlandırabilmek için ihtiyacımızın ne olduğunu anlamlandırabilmek demek. Örneğin yalnız kalmaktan korktuğu için ilişkide kalmaya devam ettiğini fark eden birinin yalnız kalabilmek deneyimini yeniden şekillendirebilmesi, destek kaynaklarını güçlendirebilmesi, hemen ardından başka bir ilişkiye başlama ihtiyacı hissetmeden tüm bu süreci yaşayabilmesine de yardımcı olacaktır.

“TANIDIK DENEYİMLER”

  • Birçoğumuz ikili ilişkilerde hep birbirine benzeyen insanları buluyoruz. Yani bir toksik ilişkiyi bitirip aradan biraz zaman geçince diğerine başlıyor olmamızın nedeni ne?

Bazen çocukken gördüğümüz bir davranış biçimi bize tanıdık gelir ve bu tanıdıklık duygusu bizi tekrar tekrar aynı türde ilişkilere çeker. Örneğin ihtiyacımız olan ilgi ve sevgiyi yeterince alamadıysak, sevgiden mahrum bırakıldığımızı hissettiğimiz ilişkilerde kalmayı sürdürüyoruz ya da bu tür ilişkiler bulma eğiliminde oluyoruz. Çocukken sınırlarımıza özen gösterilmedi ve bir şekilde zorlanarak bir şeyleri yapmaya maruz kaldıysak, manipüle edilebileceğimiz ilişkilerde yer alma eğilimi gösteriyoruz. Tüm bunlar acı verici de olsa kişi için ne yaşayacağını bildiği, tanıdık deneyimlerdir. Bu ilişki geçmişte bağ kurduğum hangi ilişkideki deneyime benziyor? Kurduğum ilişkilerin içerisinde genellikle ne tür roller alıyorum? Bu tür döngülerin içerisinden çıkmak için ilişkide tekrarlı olarak yaşadığımız durumları ve hissettiğimiz duyguları fark etmek gerekir. Benzer sorunları içeren ilişki örüntüleri içerisinde yer aldığımızı fark ediyorsak bunun üzerine düşünmek, hatta psikoterapi süreci içerisinde kendimizle ilgili çalışmak önemli. 

  • “Pek çok şeyde olduğu gibi toksik ilişkilerde de mesele dönüp dolaşıp çocuklukta yaşadıklarımıza geliyor. Peki biz nasıl ve ne zaman büyüyeceğiz? Yani 20-30 yıl önce yaşadıklarımızla yüzleşmek onlardan kurtulmak mümkün değil mi?”

Birçok meselenin kökeninde çoğunlukla çocuklukta yaşanan deneyimlerin yattığı doğru. Çocukluk, insanla ve içine doğduğumuz dünyayla ilk bağımızı kurduğumuz dönemdir. Bu dönemde öğrendiğimiz ilişki dinamikleri, güven, sevgi ve çatışma yönetimi gibi temel konular, yetişkinlikte nasıl hareket edeceğimizi etkileyebilir. Ancak geçmiş, kurtulmamız gereken bir yerden ziyade, yaşadıklarımızla yüzleşip onları anlamamız gereken bir yerdir. Büyüme ve olgunlaşma, genellikle geçmişle yüzleşmeyi ve onun üzerimizde bıraktığı etkileri kabul etmeyi içerir. Bu yüzleşme, geçmişi değiştirmek için değil, ona yeni bir anlam kazandırmak ve gelecekteki ilişkilerimize daha sağlıklı bir bakış açısıyla yaklaşmak için gereklidir.

Öte yandan, insan hayatı sadece çocukluktan ibaret de değildir; hayatın her dönemi farklı bir gelişim sürecini barındırır. Yetişkin bir insan, kendi hayatını dönüştürme sorumluluğunu alma gücüne sahiptir. Bu bakış açısıyla çocukluk, bir kader değildir. Bireyin sorumluluğu, geçmişini anlayarak yarınını yeniden inşa etmektir.

Psikoterapi sürecini, verim alınamayan bir toprağı birlikte işlemeye benzetirim. Geçmişi konuşmak, o toprağın neden istenilen verimi vermediğini anlamaya çalıştığımız bir aşamadır. Bu süreçte konuşarak toprağı çapalarız; toprağın neye ihtiyacı olduğunu, hangi alanların verimsiz olduğunu anlamaya çalışırız. Ancak burada sadece verimsiz kısımları değil, toprağın potansiyelini de keşfederiz. Toprağı işlerken, bazı bölgelerin verimli olduğunu fark ederiz ya da alt katmanlarda gizli besinler buluruz. Bu, geçmişte gömülü kalan olumlu deneyimler, güç kaynakları ya da bireyin farkında olmadığı yetenekler gibi değerlidir. Yani, terapi yalnızca sorunları çözmeye değil, aynı zamanda bireyin içsel kaynaklarını keşfetmeye yöneliktir. 

Sonuçta, psikoterapi süreci sadece geçmişin verimsizliğini değil, bireyin kendi içindeki potansiyeli de keşfetme ve bu potansiyeli büyütme yolculuğudur.

  • Bir ilişkiye sağlıklı bir ilişki demek için ne olması lazım?

Herhalde yanıtlaması en zor soru bu. Sorun diye nitelendirdiğimiz durumları tanımlamak normal ve sağlıklı olanı tanımlamaktan daha kolay ve anlaşılır. Sağlıklı bir ilişkiyi değerlendirmek için her iki tarafın da ruhsal yapısını ele almak gerekir. Freud da bireye dair mutlak bir normal ya da sağlıklı olma kriteri tanımlamaktan uzak durur aslında. Çünkü her birimizin bilinçdışı çatışmaları ve bununla beraber savunma mekanizmaları vardır. Dolayısıyla sağlıklı ilişkiden önce sağlıklı birey ne demek diye düşündüğümüzde, kişinin içsel çatışmaları ile dış dünya arasında kurduğu denge, uyum olarak ele alabiliriz. Bu uyumu sağlayabilmiş kişilerin kuracağı ilişkiyi de sağlıklı olarak değerlendirebiliriz. Tüm bunların dışında mutlak bir tanımdan ziyade sağlıklı bir ilişkinin işareti olabilir diyeceğimiz şeyler de var elbet. Çiftin birbirine güven duyması, karşılıklı saygı, açık iletişim ve destekleyici bir ortam sağlıklı bir ilişkinin işaretleri olarak değerlendirilebilir.

 
Etiketler; toksik ilişki

ARŞİV