ELDEN ÖDENMELİYDİ
İngiliz Kooperatifi’nin yaşadığı kötü son, 2004 yılında patlak veren taraflar arasındaki ihtilafla başladı. Surp Takavor Ermeni Kilisesi Vakfı, kiracısı Hristo Curi ve Ortakları Ekonomik Koll. Şti'nin 2003-2004 kira farkını ödemediğini öne sürüp Kadıköy 3'üncü Sulh Hukuk Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme, vakfın, davalı şirketten toplam 21 milyar 94 milyon 500 bin TL kira farkı alacağına karar verdi. Vakıf, kararla birlikte icra takibine geçti. Hristo Curi, parayı icranın tebliğinden önce, vakfın Vakıflar Bankası Kadıköy Şubesi'ndeki hesabına yatırdığını belirterek itiraz edince takip durdu. Vakıf, bu kez Kadıköy 3'üncü İcra Mahkemesi'nden itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulundu. Bilirkişi, kiranın elden ödenmesi gereken borçlardan olduğuna dair görüş bildirdi. Davalı, mahkemeye benzer bir davada davalı lehine alınan bir içtihat hükmü ile Prof. Cevdet Yavuz'dan hukuki mütalaa ve İstanbul Defterdarlığı'nın görüşünü sundu. Defterdarlık yazısında “kiracının ödeme şeklinin doğru olduğu”, 10 milyar TL'nin üzerindeki ödemelerin Vergi Usul Kanunu'na göre banka ya da finans kurumu aracılığıyla yapılmasının yasal zorunluluk olduğu vurgulandı. Mahkeme, bunlara rağmen itirazı reddetti ve tahliye kararı verdi. Karar Yargıtay'ca da onanınca Hristo Curi’ye, ailesinin 80 yıldır her köşesine emek verdiği tarihi mekânı tahliye etmekten başka çare kalmadı.
HER KÖŞESİ TARİH DOLUYDU
Yaklaşık 5 yıl kadar önce kiracı olarak bulunduğu tarihi binadan mahkeme kararıyla çıkarılan Hristo Curi, Cumhuriyetle yaşıt işletmeyle arasındaki duygusal bağı o zamanlar Hürriyet Gazetesine verdiği bir söyleşide şöyle anlatmıştı:
“Şu döşemelerde babamın saç telleri var. Mobilyaların kimisi babamdan, kimi öncesinden kalma. Koruma Kurulu’na başvurduk. Bina gibi içindekileri de koruma altına aldı. Sözleşmeler düzenli olarak yenilenmiş. Cumhurbaşkanları, büyükelçiler, kimler geçmedi ki buradan, her köşesi anılarla dolu. Burada yaşlandım, ömrüm yettiğince de kalmak istiyorum.”… Ancak Hristo Curi, İngiliz Pazarı’nda daha fazla kalamadı ve iki yıl önce de yaşamını yitirdi.
6- 7 EYLÜL OLAYLARINDA YAĞMALANMIŞTI
Kadıköy Çarşısı meydanında, kilisenin karşısında yer alan ve Kadıköylüler tarafından “İngiliz Pazarı” olarak anılan bina, Haydarpaşa Garı’nı inşa eden işçiler tarafından yapılmıştı. Bina av tüfeğinden zücaciyeye, avizeden porselene, iğneden ipliğe bin bir çeşit malı İngiltere’den getirip satmasıyla tanınıyordu. 1955 yılının 6 Eylül gecesi başlayan olaylarda İstanbul genelinde gayrimüslimlere ait yüzlerce bina gibi İngiliz Pazarı da saldırıya uğramış ve kepengi kamyonete bağlanıp kırıldıktan sonra yağmalanmıştı.
‘BÜYÜKBABAM İŞÇİ OLARAK BAŞLAMIŞTI’
Kriton Curi Çevre Vakfı kurucu üyesi ve Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde uzman eğitmen olarak görev yapan Hatıra Şenkon aracılığıyla kendisine ulaştığımız ve halen Yunanistan’da yaşayan Hristo Curi’nin oğlu Vasil Curi, haberi gazetemiz aracılığıyla öğrendi. Kadıköy’le bütünleşen bu tarihi mekânın bir restorana dönüşmesinden üzüntü duyduğunu belirten Curi, gönderdiği elektronik postada İngiliz Kooperatifi ile ilgili anılarını ve duygularını anlattı. Curi’nin en eski anısı, adını taşıdığı büyükbabasına ait:
“Rahmetli babamın (Hristo Curi) anlattıklarından, İngiliz Kooperatifi hakkında hatırladığım en eski anı büyükbabam (Vasil) ile ilgili. Büyükbabam daha çocuk yaştayken (10 yaşındayken) İngiliz Kooperatifi’nde işçi olarak çalışmak üzere sabahın erken saatlerinde İçerenköy’den yola çıkar, Kadıköy çarşısına yürüyerek gidermiş. Akşamları eve erken dönmek için bir mezarlıktan geçer, fakat bu kestirme yoldan ürktüğü için de ceplerini yolda bulduğu taşlarla doldurup yüreği ağzında eve gidermiş.”
Vasil Curi, babası Hristo Curi’nin, İngiliz Kooperatifi ile bağını ise şu sözlerle anlatıyor: “Yıllar geçer, İngilizler gider, Vasil mağazanın yeni ortaklarından biri olur. Büyük oğlu Hristo’yu ise giderken bazen yanında götürür. Bir yandan işi öğretmeye çalışır diğer yandan da oğluyla gurur duyarmış. Hristo lise cağındayken babası ani bir kalp krizi sonucu genç yaşta vefat eder. Curi ailesinin bir günde kaderi değişir. Bir önceki güne kadar tezgâhın arkasında bulundurulan sevimli çocuk, babasını kaybettikten bir gün sonra ortaklık statüsünden düşürülür ve babasının ortaklarının güvenini kazanmak için azimle işçi olarak çalışmaya başlar. Akrabalarının desteği ve yoğun çabalar sonucu Hristo, öğrenimine devam etmeye çalışır, aynı zamanda da işe gider. Kendi hayatını feda edercesine evin tüm sorumluluğunu üstüne alır, ailesini geçindirir ve küçük kardeşinin eğitimine devam etmesi için ısrar eder. Yıllar sonra Hristo’nun küçük kardeşi Kriton Curi, abisinden öğrendiği mücadeleci kişiliği ve çalışkan ruhuyla Türkiye’nin meşhur çevrecisi, uluslararası camiada adından bahsedilen bir profesör ve Türkiye’ye ödüller kazandıran bir bilim adamı olur.”
‘ZAMANIN SÜPER MARKETİYDİ’
Hristo Curi’nin oğlu Vasil, 1923’ten 2006’ya kadar Kadıköy’de faaliyet gösteren İngiliz Kooperatifi’ni ise “zamanın süper marketi” olarak tanımlıyor: “Zamanın süper marketi olarak nitelendirilebilecek eski ‘İngiliz Kooperatifi’, aranan tüm ürünlerin bulunabileceği, nazik çalışanlarıyla Kadıköy çarşısının tanınan ve herkesin güvendiği mekânlarından biriydi. Mağaza 6-7 Eylül olaylarından nasibini almasına rağmen Hristo hiçbir zaman şikâyetçi olmamış, zamanın tüm zorluklarını değerli dostlarının sevgi ve desteğiyle atlatmıştı.”
‘İÇİMİZDEKİ BURUKLUK GEÇMEYECEK’
Tahliyeyle sonuçlanan adli sürecin rahmetli babası Hristo Curi’yi derinden üzdüğünü ve adalet duygusunu sarstığını belirten Vasil Curi, mektubunu şu sözlerle tamamlıyor:
“Tahliye kararı çıkmasaydı ve Allah ömür verseydi eminim ki Hristo tezgâhın başında-zarar etme pahasına- babasından öğrendiği eski İstanbul değerlerine sadık, çok sevdiği Kadıköy sakinlerine hizmet etmenin mutluluğunu hâlâ yaşıyor olacaktı.
Açılacak olan yeni müesseseyi gazeteniz vasıtasıyla öğreniyorum. Gerçek şu ki, Mühürdar Caddesi’nden geçerken içimizdeki burukluk asla geçmeyecek. Eski İngiliz Kooperatifi aynı zamanda bir tarihi eser olma özelliğini taşıyor. Bu yüzden de çekmecenin kolundan korkuluğa, dolaplardan fayanslara kadar mağazada bulunan en ufak bir detayın değiştirilmemesi gerektiği, tadilat yapılırsa sadece bir benzerinin yerleştirilmesi gerektiğini babamın anlattığını hatırlıyorum. Bu tarz ‘ufak detaylara’ uyuldu mu bilmiyorum. Nasıl olsa, ‘When there is a will there is a way’ (Yapmak isteyen yolunu bulur). Her halükarda yeni müesseseye hayırlı işler diler, Kadıköy halkına layık ve bir önceki yüzyılda varolan güzel değerlerin yaşatılacağı bir mekân olmasını temenni ederim.”
Haber: Semra ÇELEBİ
Eski Fotoğraflar: Vasil CURİ ve Trasivulos Papastratis Arşivi
Yeni Fotoğraflar: Cansu ÇAĞIRTEKİN