İnsanlık, demokrasi yolculuğunun neresinde?

Köstebek Akademi, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve Dr. Beyza Üstün’ün katılımıyla doğrudan demokrasi paneli düzenledi

28 Haziran 2019 - 12:04

“Başka bir üniversite mümkün” diyerek yola çıkan Köstebek Akademi, 20 Haziran Perşembe günü Tasarım Atölyesi Kadıköy de bir açık ders gerçekleştirdi. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve Dr. Beyza Üstün’ün katıldığı derste, hem güncel konular hem de demokrasi, doğrudan demokrasi üzerine kavramlar tartışıldı.

“Temsili Demokrasiden Doğrudan Demokrasiye İnsanlık, Demokrasi Yolculuğunun Neresinde” başlığıyla duyurulan açık ders, barış talep ettiği için tutuklanan Tuna Altınel ve Füsun Üstel’i anarak başladı.

ANAYASA DEMOKRASİ İLİŞKİSİ

İlk konuşmayı gerçekleştiren Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, 16 Nisan Anayasa referandumuna değinerek söze başladı ve “Her yerde yineliyorum, 2 yıl önce Anayasa konusunda kamuoyu oluşsaydı 16 Nisan referandumunda ‘Hayır’ çıkardı. Burada doğrudan demokrasiyi tartışıyoruz ama acaba temsili demokrasi var mı? Doğrudan demokrasi arayışını daha çok kamçılamak için bunu sorgulamak gerekir. İnsan hakları ve demokrasi rejimi ilişkisinin ortaya konması gerekir. Demokrasi ancak hukuk yoluyla olabilir. Bir diğer kavram da demokrasinin ahlakla olan ilişkisi. Unutmamamız gereken temel bir şey var, doğrudan demokrasi, zaten hukukun kendisidir.” dedi.

Seçimlere ilginin yüksek olduğunu belirten Kaboğlu, güncel olarak seçim atmosferindeki durumu şöyle değerlendirdi: “Bu süreçte Sisicilikten, Pontusculuğa kadar birçok kavram kullanıldı. KHK’lı olanlara seçmen bile olamazsın demek, yurttaş bile olamazsınız anlamına geliyor. Demokraside yurttaşlık kavramı olmazsa demokrasinin d’si bile kullanılamaz. Seçimi kazanmak için kimin seçmen olamayacağına bile karar verirseniz, kaybedilen seçimi sahtekârlıkla kazanmak için bunları yaparsanız ortada fazilet ve erdem kalmaz. Bu açıkça ırkçılıktır.”

Kaboğlu, 23 Haziran seçimlerine de değinirken sözlerini “İstanbul seçimi değil sadece, Türkiye demokrasisi için belirleyici bir seçimdir. Esas demokrasi mücadelesi ise 24 Haziran Pazartesi gününden itibaren başlayacaktır.” diye noktaladı.

 

“YEREL ÇOĞULCULUK ANLAMLI”

Kaboğlu’nun ardından söz alan Prof. Dr. Büşra Ersanlı, demokrasiyle birlikte kullandığı kavramlara değindi ve yereli özellikle vurguladı:Temsil ve çoğulculuk kavramlarında çok zorlanıyoruz. Çoğulculuk değişik şekillerde yorumlanır. Yerel çoğulculuk üzerinden hareket etmek bizim işimizi kolaylaştırıyor. Merkezi düzeydeki çoğulculuktan daha ferah, anlamlı bir yol.”

Gezi sürecini örnek veren Ersanlı, “Emek Sineması’nın kapatılmasından ağaçların kesilmesine kadar Gezi süreci oldukça yayıldı ve bu bir direnme hakkıydı. Doğrudan demokrasinin emarelerini taşıyordu. Özellikle üzerinde durduğum çoğulculuk ve halkçılık kavramlarını metinlerimde birbirinin yerine de kullanıyorum. Önümüzdeki günlerde de bir ferahlık sağlayıp, demokrasi mücadelemize bundan sonra da devam ederiz.” dedi.

“ÖZGÜN ÖRNEKLERİMİZ VAR, BAŞARIYORUZ”

Son sözü alan Dr. Beyza Üstün, ağırlıklı olarak özgünlük ve yerele değindi ve verilen mücadelelerin bu yolda ne kadar önemli olduğunun altını çizdi: “İnsanlık demokrasi yolculuğunun neresinde? Bunu bilmem ama hepimiz aynı trendeyiz. Temsiliyet açmazı üzerinde durmak istiyorum. Doğrudan demokrasi, doğrudan yönetimin bir parçasıdır. Memleketteki direnişlerin hepsine baktığımızda, nereye dokunduysa oradaki insanlar biraraya gelip, özgün örnekler ortaya çıkıyor. Demek ki başarıyoruz. Sonrasında geri çekiliyor ama bu olurken başarıyoruz. Sistemin içinde iktidar gibi düşünerek kaybedebiliriz. Nereye baksak özgün ve yerel buluşmalar görüyoruz.”

Üstün, KHK ile üniversitelerden atılan akademisyenlere sözü getirerek konuşmasını sonlandırdı: “Bu süreçler içerisinde baskının karşısında direnişler yaşamı yeniden öğretiyor. En büyük umudu burada görüyorum. Başka bir hayat mümkün diyenler, özlük haklarımızı kaybedenler olarak mücadele ediyoruz. KHK ile atılan binlerce arkadaşımızın başka bir hayatı var ettiği bir andayız. Alanda, sokakta beraberiz. Bir başka şey daha yapıyoruz; hiç vazgeçmiyoruz. Bence mücadelenin en büyük gücü burada.” 


ARŞİV