Çirkin Kral'ın otomobili

Türk sinemasının usta oyuncusu Yılmaz Güney, Nebahat Çehre için trenin önünü bu otomobille kesti, Mahir Çayan’ı bagajında sakladı…

30 Mayıs 2013 - 16:32

İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği, “Yeşilçam Sinemasına Saygı Günleri” kapsamında konuk ettiği Ediz Hun, İzzet Günay, Göksel Arsoy gibi unutulmaz usta oyunculara hazırladığı sürprizlere bir yenisini, belki de en ilgincini ekledi. Yılmaz Güney sansasyonlarının odağındaki 1966 model Buick Riviera marka otomobilin izine ulaşarak herkesin merak ettiği otomobili gün ışığına çıkardı. Bu otomobil, Yılmaz Güney’e yıllarca maceralarında arkadaşlık yapmış ve unutulmaz anekdotlara konu olmuştu.

BU ARABAYLA TRENİ DURDURDU
“Çirkin Kral” lakaplı Yılmaz Güney, sineması kadar kişiliği ve yaşadıklarıyla da her zaman ilgi çekmeyi başarmıştır. Deli dolu bir yaşam öyküsünde yer alan maceraları bugün bile çoğumuzu heyecanlandırıcı niteliktedir. Bu maceralardan birinde Yılmaz Güney, yönetmenliğini Erdoğan Tokatlı’nın yaptığı 1966 yılı yapımı “Eşrefpaşalı” adlı filmin Beylerbeyi’nde bir yalıda çekimi esnasında, nişanlısı eski Türkiye güzellerinden Nebahat Çehre’nin kafasına rakı kadehi koyar ve 20-25 metreden gerçek mermili bir tüfekle kadehe ateş eder. Bomba gibi patlayan tüfek sesiyle birlikte, Nebahat Çehre’nin başındaki bardak tuzla buz olur. Kısa süreli bir sessizliğin ardından set, çığlık ve alkış sesleriyle inler. Nebahat Çehre ise yerinde hareketsiz durur ve boş gözlerle çevresine bakar. Ancak Yılmaz Güney yanına geldiğinde şoktan kurtulabilir, başını Güney’in göğsüne yaslar ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Yılmaz Güney’in bu tarz olaylarından bunalan Çehre, bir gece kendisini terk eder ve trenle Eskişehir’deki teyzesine doğru yola çıkar. Güney, kendisini terk eden eşi Nebahat Çehre’nin bindiği Eskişehir trenini takip eder ve Bilecik Vezirhan’da 1966 model Buick Riviera marka otomobiliyle bir makas bularak raylara çıkar, aracın farlarını yakar ve trenin gelmesini beklemeye başlar. İstifini bozmadan araçla rayların üstünde bekleyen kişiyi gören makinistler çarpmaya ramak kala durdurabilirler treni. Bir hışımla trenden inen makinistler, Yılmaz Güney’i görünce “Hayrola Ağabey?”derler. Güney ise “İçeride bir emanetim var, onu almaya geldim” der ve Çehre’yi trenden alır, İstanbul’a geri dönerler.

MAHİR ÇAYAN’I SAKLADI
Yılmaz Güney’ in en büyük rolü ve oyunculuğu Mayıs 1971’de sahnelenir. İsrail başkonsolosu kaçırılmıştır ve THKPC önder kadrosu her tarafta aranmaktadır. Yılmaz Güney, Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir ve Oktay Etimen’i arabasında gizleyerek evlerine götürürken, yolda çevirme yapan asker Yılmaz Güney'i durdurduğunu anlayınca, arama yapmaz ve devam etmesini söyler. Arabayla evine getirdiği Mahir Çayan ve arkadaşlarını evinin çatı katında saklar. Akşam kapısı çalınır, evinin her tarafı kuşatılmıştır. Kapıyı çalan subay “anarşistleri arıyoruz” der. Yılmaz Güney ise gülümseyerek parmağını yukarı doğru kaldırıp “Çatıda saklıyorum” der. Bu cevaba subay da güler ve Yılmaz Güney’in bu blöfüne aldanıp, “iyi akşamlar” dileyerek arama yapmadan ayrılır evden. İşte Mahir Çayan ve arkadaşlarının bagajında saklandıkları otomobil, yine Yılmaz Güney’in 1966 model Buick’idir.

‘TURAN: YILMAZ’LA OYNAMAK BENİ HER ZAMAN HEYECANLANDIRMIŞTIR’
Yılmaz Güney kendisinin senaryosunu yazıp yönettiği 1969 yılı yapımı “Bir Çirkin Adam” filminde başrolü Süleyman Turan’la paylaşmış ve bahsi geçen Güney’e ait aracı usta aktör Süleyman Turan da kullanmıştı. Bu etkinlikten yıllar sonra, İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği sayesinde yine aynı aracı kullanarak o günlere geri giden Turan’ın kendisi de ilk ödülünü 1971 yılında Adana Altın Koza Film Festivali’nde yine bir Yılmaz Güney filmi olan “Yarın Son Gündür” adlı filmle almıştı.
İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği’nin konuğu olan usta oyuncu Süleyman Turan ziyaret sırasında duygusal anlar yaşadı. “Yeşilçam’da çalışmadığım oyuncu kalmadı ama Yılmaz’la oynamak beni hep heyecanlandırmıştır” diyen Turan, şöyle devam etti:
“Kendisiyle sanırım 5-6 filmde karşılıklı oynadık ve birbirimize çok şey öğrettik. Yılmaz tam bir sinema aşığıydı ve mücadelesini bu yolla vermeyi yeğlemişti. Kendisini hasretle anmamıza ve beni 45 yıl öncesine götürmeyi başaran İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği’ne saygı ve sevgilerimi sunarım.”
İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği Başkanı Serkan Okay ise tarifi mümkün olmayan saatler yaşadıklarını ifade ederek şunları söyledi: ”Gerek Yılmaz Güney, gerekse Süleyman Turan yerleri asla doldurulamayacak çok önemli değerlerdir. Bugün sadece bu iki isimle birlikte olmamıza vesile olması gerekçesiyle bile klasik otomobillere tutkuyla bakabiliriz. Bir döneme damgasını vurmuş birer tarihtirler onlar. Bu araçların hepsi birçok hikâyenin şahididirler adeta ve yaşanmışlıkların birer gölgesidir. Böylesine önemli anekdotların sırdaşı olan otomobili, merak edenleriyle paylaşabilmek bizlere büyük haz verdi.”
Program daha sonra Süleyman Turan’ın filmografisinden derlenen görüntü kolajının İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği Üyeleriyle birlikte izlenmesi ve Süleyman Turan’ın Yeşilçam anılarını İKOD üyeleriyle paylaşmasının ardından son buldu. İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği’nin izini sürdüğü ve birçok macerada odak olmuş 1966 model Buick Riviera marka otomobil, mevcut anılarına yenilerini eklemek adına sabırsızlıkla yeni sahibini bekliyor.
 

ARŞİV