Irksız, cinsiyetsiz bir dil: “Esperanto”

Dünyada en çok konuşulan yapay dil olan Esperanto dilini konuşan Esperantistler Kadıköy’de buluşuyor

13 Aralık 2018 - 14:11

Lehçe, Rusça, Yidiş gibi farklı diller konuşulan bir coğrafyada dünyaya gelen Polonyalı göz doktoru Ludwik Lejzer Zamenhof, insanların birbirleriyle anlaşmalarını kolaylaştırmak için hiç değişmeyen ve istisnası olmayan 16 ana kurala dayalı bir dil icat etti. Esperanto zaman içerisinde bütün dünyaya yayıldı ve yıllar içerisinde dünyada en çok konuşulan yapay dil haline geldi.

Dünyanın “sıkıntılı” yıllarından esperantistler de payını aldı. 1930’lardan sonra Adolf Hitler birçok Esperanto konuşanını milliyetçilik karşıtı oldukları gerekçesiyle öldürttü. Hitler, Zamenhof’un Yahudi olmasından dolayı Esperanto kullanımını yasaklamıştı ve Esperantonun dünyanın farklı yerlerine dağılmış, farklı dilleri konuşan Yahudileri biraraya getirmek için üretilmiş olduğunu düşünüyordu.

Hala dünyada iki milyon kişinin konuştuğu, herhangi bir ırka ait olmayan, cinsiyet çekimlerinin bulunmadığı ırksız ve cinsiyetsiz bu dili Türkiye’de de konuşan birçok insan bulunuyor. Vasıl Kadifeli de bunlardan biri. “Esperanto dilini tanıtmak. Esperanto öğrenmekte olanların da biraraya gelip kaynaşmasını sağlamak, öğrendikleri dili bir nebze de olsa kullanmalarına şans tanımak” amacıyla Kadıköy’de gerçekleşecek bir buluşma öncesi Kadifeli ile Esperanto’yu konuştuk.

“AYAKTA KALAN TEK YAPAY DİL...”

  • Kendinizden bahseder misiniz? 

    Merhaba adım Vasil Kadifeli, 59 yaşındayım ve şu anda emekliyim. Eskiden bilgisayar programcısı idim. Boğaziçi Üniversitesi İşletme lisans ve Bilgisayar Mühendisliği yüksek lisans mezunuyum. Büyük bankalarda uzun süre yazılım geliştirme kısmında çalıştım.

  • Esperanto ile nasıl tanıştınız? Neden ilginizi çekti? 

    Emekli olduktan sonra bir süre resim yaptım, sonra bir gün, 2012 yılı Temmuz ayı idi, internette şans eseri Esperanto dili ile karşılaştım, meraktan öğrenmeye başladım. Bugün ise bu dilin adeta müptelası olmuş durumdayım diyebilirim. Bir başka neden ise, bugüne kadar geliştirilmiş yapay dillerden çok farklı olarak Esperanto doğru bir şekilde tasarlanmış bir dil ve bundan dolayı da bugün tahminlere göre dünyada 2 milyon kadar kişi tarafından konuşuluyor. Tabi bu kişiler değişik seviyelerde bu dili konuşuyor. Bugüne kadar bu dille tanışıp evlenmiş kişilerin çocukları anadilleri Esperanto olarak büyümüşler. Bunların sayısı tahminen bine yakın bir sayıda.

    Ayrıca Esperanto’nun arkasında bu 131 yıl boyunca oldukça geniş bir kültür oluşmuş. 50 bine yakın Esperanto dilinde kitap yayınlandı, bunların 15 bin kadarı orijinal, gerisi çeviri. Geniş bir müzik repertuvarı var. Bu kültürün içinde internet radyoları, filmler, tiyatro oyunları, hatta bir operet bile yer alıyor. Yapay diller Sümerlerdeki Emesal dilinden, Osmanlıdaki Baleybelen diline ve Klingonca’ya kadar çok geniş bir yelpazede. Bugün Türkiye’de bile benim bildiğim kadarıyla iki kişi birer yapay dil geliştiriyor. Ama bugüne kadar tek biri ayakta kalmış o da Esperanto dili.

  • BARIŞ FELSEFESİNİ BARINDIRIYOR

  • Esperanto nasıl bir dil?

    Esperanto dili çok kolay öğrenilebilen, yapay bir dil olmasına rağmen doğal dediğimiz dillerden çok daha esnek, kıvrak ve düşünceleri ifade etmekte bir o kadar daha fazla imkân sağlayan bir dil. O kadar kolay ki kısa sürede öğreneni ödüllendiriyor. Kişi bir ay içinde konuşmaya başlıyor ve bu dili konuşmanın tadını çıkarmaya başlıyor. Esperanto aynı zamanda barış için, değişik kültür ve milletlerden insanların tarafsız bir dil sayesinde anlaşmaları için tasarlanmış bir dil. Dolayısıyla içinde bir barış felsefesi de barındırıyor.

    “O KADAR KOLAY Kİ...

  •  Esperanto’nun tarihinden bahseder misiniz? 

    Esperanto 1887 yılının Temmuz ayında Polonyalı Yahudi göz doktoru Ludwig Lazar Zamenhof tarafından tasarımına harcadığı uzun süreler sonucunda dünyaya bir broşür ile tanıtıldı. Broşürlerden birisi de Tolstoy’a ulaşmıştı. Tolstoy iki hafta sonra “dil o kadar kolay ki metinleri anlamaya başladım ancak henüz konuşamıyorum” demişti.

    Kısa sürede dil tüm Avrupa’ya yayıldı, her tarafta dernekler, topluluklar oluştu. 1904 yılında Fransa’nın sahil kasabası Boulogne-sur-Mer’de bir kongre düzenlendi. Kongreye o zamanın dünyasından 600 kadar kişi katıldı ve bu kişiler biraraya gelir gelmez birbirleriyle bu dille çok rahat şekilde konuşmaya başlamışlardı. Daha sonraları bu kongreler Avrupa’dan ABD’ye kadar senede bir tekrarlanmış. Kongreler serisi birinci ve ikinci dünya savaşlarında zorunlu olarak kesintiye uğramış. Bu sene Temmuz ayında Portekizin başkenti Lizbon’da 103. Uluslararası Esperanto Kongresi düzenlendi.

    Türkiye’de de ilk Esperanto Derneği 1905 yılında kurulmuş, daha sonra 1920’lerde ikinci bir dernek, ikinci dünya savaşından önce üçüncü bir dernek ve en son 1970’lerin ortalarından 2003 yılına kadar da iyi kotu giden dördüncü dernek faaliyet gösterdi. Son derneğin kurucusu emekli Albay Hayrettin Dural idi. Gene de bu dernekler hakkında elimizde çok fazla bilgi bulunmuyor.

  • “EŞİTSİZLİĞİ ORTADAN KALDIRIYOR”
  • Esperanto’nun neden bir dünya dili olması gerektiğini düşünüyorsunuz? 

    Bugün dünya, İngilizce dili ile anlaşmaya çalışıyor, bir yüzyıl kadar önce İngilizcenin yerinde Fransızca vardı. Ancak İngilizce nispeten kolay bir dil olmasına rağmen bugün ülkemizdeki dil sorununun ne kadar büyük olduğu her alanda belli oluyor. Üstelik İngilizce başka birilerinin dili ve bu birilerine de bu dili öğrenmek için her sene milyonlarca dolar kaynak aktarılıyor. Ayrıca bu birileri ile dünyada karşı karşıya geldiğimiz her yerde iletişime yenik başlıyoruz. Bizler İngilizce öğrenip bilimsel araştırmalarımızı uluslararası alanda sunup savunacağımız zaman hep yenik durumda oluyoruz. Hâlbuki Esperanto gibi tarafsız bir dille hepimiz eşit seviyede olacağız, bizler dil öğrenmek için yıllarca çabalarken bu şanslı diğerleri bilimsel araştırmalarına zaman ayırıyor olmayacaklar.

  • Azınlıkların en büyük problemlerinden biri olan “egemen dil” meselesine de bir çözüm aslında.

    Esperanto’nun merkezi bugün Rotterdam’da bulunan UEA (Universala Esperanto Asocio) organizasyonu. UEA bir devlet olmamasına rağmen bugün Birleşmiş Milletlerin Cenevre’deki binasında bir ofise sahip ve azınlık dil hakları konusundaki BM toplantılarına müdahil olarak katılmakta fikir beyan ediyor.

    BM ve Unesco her bireyin dört seviyeli bir dil hakkına sahip olduğunu düşünmekte ve UEA da bunu aynen destekliyor. Kişi her şeyden önce ana dilini bilmeli, sonra yaşadığı bölgenin varsa ayrı bir dili onu öğrenme şansına sahip olmalı, ardından yaşadığı ülkenin ulusal dilini öğrenebilmeli ve son olarak da uluslararası alanda anlaşabileceği uluslararası bir dili öğrenme şansına sahip olmalıdır. İşte bu son dilin yerinde Esperanto’nun olması gerektiğini düşünüyoruz. UEA gerek BM’deki toplantılarda gerek de kendi felsefesi içinde kişinin bu dört seviyeli dil hakkına destek veriyor.

  • Günümüzde dünyada durumu nedir Esperanto’nun?

    Bugün İslam ülkelerinde İran’da çok köklü bir Esperanto geçmişi var. Ortadoğu’da belki bundan sonraki ülke Türkiye olacak. Diğer İslam ülkeleri Esperanto’ya gereken önemi vermiyor. Ancak Çin, Japonya, Kore, eski doğu bloğu ülkeleri ve özellikle de Brezilya’da bu konuda çok önemli bir hareket var. Mesela bu sene Çin Zhaozouhan Üniversitesinde Esperanto Edebiyatı Fakültesi açıldı. Dünyanın başka ülkelerindeki üniversitelerde de birçok Esperanto programı bulunuyor.

    ESPERANTİSTLER KADIKÖY’DE BULUŞUYOR

    Kadıköy’de gerçekleşecek olan toplantıdan bahseder misiniz? 

    Işık ve Gölge Okuma Evi’nde 15 Aralık Cumartesi günü saat 10.00’da buluşuyoruz. Toplantıda amaçladığımız 15 Aralık Zamenhof Günü’nde veya başka bir deyiş ile Esperanto Kitap Günü’nde biraraya gelmek, Esperanto bilmeyenlere Esperanto dilini tanıtmak. Esperanto öğrenmekte olanların da biraraya gelip kaynaşmasını sağlamak, öğrendikleri dili bir nebze de olsa kullanmalarına şans tanımak. Günün ilk yarısında Türkçe olarak Esperanto tarihi ve Esperanto diline hızlı bir giriş yapılacak. İkinci yarısında ise kısa kısa Esperanto dilinde sunumlar olacak.

  •  

Etiketler; esperanto

ARŞİV