“İstanbul’da kendimi buldum”

Bundan yedi yıl önce Türkiye’ye gelip Moda’da yaşamaya başlayan ve Türkçe öğrenen İtalyan gazeteci Lorenza Mussini “Gidenleri de anlıyorum ama ben gitmeyi düşünmüyorum” diyor

09 Eylül 2022 - 12:40

 

Pek çok insan ekonomik ya da politik nedenlerle ülkeden giderken farklı ülkelerden gelip burada kalmakta ısrar edenler de var. Moda’da yaşayan İtalyan gazeteci Lorenza Mussini de onlardan biri. Mussuni ile İstanbul Kitapçısı’nda buluşup Türkiye’de ve Kadıköy’de yaşamayı konuştuk.

Moda’da yaşayan İtalyan bir gazetecisiniz. Önce biraz sizi tanıyalım.  Türkiye’ye ne zaman, nasıl geldiniz?

32 yaşındayım.  Türkiye’ye 2005’te ilk ailemle geldim sonra 2011’de turist olarak geldim. 2012’de staj yaptım. 2015 yılında da tamamen taşındım.  Uzun vadede kalmaya karar verdiğimde İstanbul’da yaşanabilir bir yer istiyordum. Arkadaşım Elsa bana Yeldeğirmeni’ni tavsiye etmişti. İlk önce Yeldeğirmeni'nde ev kiraladım. Bir süre orada yaşadım. Sonra Moda’da bir ev buldum. 

2012’de ne stajı için geldiniz?

Türkiye’ye gelip staj yapmak için pek çok yere mail göndermiştim. Hürriyet Daily News’in o zamanki yöneticisi David Judson bana yanıt vermişti. David başka bir yerde çalışmaya başladı ben de başka bir yerde staj yaptım. Türkiye’de 6 ay kaldım ve İtalya’ya döndüm. 

O zaman Avrupa yakasında mı kalıyordunuz?

Epeyce bir macera yaşadım. Kurtuluş, Tophane,Galata, Fulya’da hatta Vezneciler’de yurtta bile kaldım.  

2015’te gelmeye nasıl karar verdiniz?

(Gülüyor) İşimi kaybetmistim. O zaman İtalya’da iş bulmak zordu. Roma’da mutlu değildim. O zamanki erkek arkadaşıma burada İtalyan okulunda bir iş buldum. Ve böylece geldik. Sonra ayrıldık ama hâlâ çok iyi arkadaşız.

Peki neden İstanbul?

Bilmiyorum. 2005’te ailemle geldiğimde Bodrum’a gitmiştik. (Gülüyor) O zaman asfalt yoktu. Sevmiş ve merak etmiştim. Sonra Viyana’dayken Kıbrıslı bir arkadaşım İstanbul’u çok anlatıyordu. Onun anlatımlarıyla sanki bir film gibi hayal etmiştim. Geldiğimde hayal ettiğim gibiydi. Buradayken kendimi iyi hissediyorum. Küçük bir şehirden geliyordum, 22-23 yaşındaydım, kendimi bulma aşamasındaydım ve nedense kendimi bulduğum yer burası oldu. İstanbul’un hem nostaljik hüzünlü havası vardı hem de canlı hayat dolu bir yerdi. O yüzden İstanbul’u seçtim. 

“TÜRKÇEYİ DİZİLER SAYESİNDE GELİŞTİRDİM”

Siz “Türkiye’ye gideceğim” dediğinizde aileniz nasıl tepki gösterdi?

Bir tepki göstermediler. Erasmus için Türkiye’ye gelmek istediğimde annem mantıklı düşündü. “Lisede zaten Almanca okudun, tamamen Almanca öğren ve sonra ne yapmak istiyorsan yap” dedi. Ben de tamam deyip Viyana’ya gittim. Onun dışında bir tepki göstermediler. Anne- babam, abim ve ablam için de benim için de doğru insanlarla, doğru bir hayat yaşayıp yaşamadığımızı merak ediyor, onun için endişeleniyor. Böyle bir sorun olmadığında da bir şey demezler.

Türkiye’ye geldikten sonra ne yaptınız, nerede çalışmaya başladınız?

Her şey çok zordu. Dershanelerde dil kurslarında çalıştım, özel dersler verdim. Ve ne iş gelirse yapıyordum.

Türkçe’yi ne zaman öğrendiğiniz?

2012’de staj için geldiğimde kursa gittim. Her gün dört saat kursa gittim. Roma’ya gittiğimde de kursa devam ettim. Çok ilerletmedim ama pratik yapmış oldum.

Yani 2015’te geldiğinizde bir daha kursa gitmediniz.

Evet bir daha kursa gitmedim. 2012’de Galata’da birlikte kaldığım arkadaşlarımla pratik yapıyordum. Döndüğümde dizilerle öğrendim. Dizi izliyor, anlamadığım cümleleri deftere yazıyordum. Onların anlamlarına bakıyor, öğrenmeye çalışıyordum. Bazı şeyleri birkaç defa yazdığım oluyordu. Mesela üç kere “bana ne” yazmış olabilirim. 

Kaç dil biliyorsunuz?

İtalyanca dışında dört. Almanca, Türkçe, İngilizce, İspanyolca biliyorum. 

Türkçeyi oldukça akıcı konuşuyorsunuz. Buna şaşıran oluyor mu?

Evet şaşırıyorlar.

Nelerde zorlandınız?

Aynı anda farklı işlerde çalıştım. Bir süre izin yapmadan çalıştım. Sadece pazara gidiyordum. Bu arada en iyi arkadaşlarımdan biri pazardaki yufkacı. Onunla orada tanıştım.

Pazarda ne yapıyordunuz?

(Gülüyor) Alışveriş. Pazar ucuz olduğu için pazara gidiyordum. 

Bir ofiste çalışmak gibi bir takıntım yoktu. Ne iş olursa yapıyordum. Ama hayalim yazmaktı. THY’nin dergisi için de yazılar yazdım. Hatta bu yüzden Erzurum ve Kayseri’ye gittim. İngilizce gastronomik turlar yapan bir site için de yazılar yazıyordum. Sonra İtalyan devlet televizyonu RAİ’de iş buldum. 

RAİ’de çalışmaya ne zaman başladınız?

4 yıl oldu. Onun öncesinde çok çalışıyordum ama ayın sonunda çok az para kazanabiliyordum. Saat başı 20 lira para kazanabiliyordum. 

“KADIKÖY DANİMARKA KALİTESİNDE”

Yedi yıldır Kadıköy’desiniz. Artık Kadıköylü sayılırsınız. İş dışındaki zamanınızı Kadıköy’de mi geçiriyorsunuz? Kadıköy’ün nerelerini seviyorsunuz? Kadıköy’de bir gününüz nasıl geçiyor?

Bazen Adalar’a gidiyorum ama evet genel olarak iş dışındaki zamanım Kadıköy’de geçiyor. Şimdi koşamıyorum ama sahilde koşmaya giderdim. Caddebostan’ı seviyorum. Sahili seviyorum denizin bu kadar yakın olmasını seviyorum. Yürüyüş yapıyorum. Evde olmayı pek sevmediğim için dışarıda olmayı seviyorum. Tarihi yerlerde oturmayı seviyorum. Fenerbahçe Parkı’nı da çok seviyorum. İdea Kadıköy’ü seviyorum. 

İdea’ya gidiyor musunuz?

Evet gidiyorum. Ve çok seviyorum. Fiyatları da uygun. Herkes sessiz, uyumlu. Moda’da daha önce oturduğum evde pandemi döneminde alt kattaki komşuyla arkadaş olduk. 67 yaşında, 89‘da iki çocukla eşinden ayrılıp İstanbul’a tek başına gelmiş. Biz onun için alışveriş yapıyorduk, o bizim için yemek yapıyordu. Onunla geziyoruz. Onu İdea’ya götürdüm çok beğendi. Tek başıma olduğum zaman Caddebostan’a gidip sahilde kitap okuyorum. Bisikletle geziyorum. 

Komşularla aranız nasıl?

Çok iyi. Yeni evim eski evime 300 metre. Eski komşumla sık sık görüşüyoruz. Eski evimin altında bir yufkacı ve çerçeveci vardı her geçtiğimde onlarla da sohbet ediyoruz. İki kedim var. Bir tanesini Cihangir’den bir arkadaşımdan almıştım. İkinciyi yeni aldık. Onu eski evimin altında buldum. Yani o da Kadıköylü. Bir şekilde herkes tanıyor. Birçok insanla arkadaşlık kurduk sayılır. Yeni binamızdaki herkes de çok iyi.  

İtalya’da yaşamakla burada yaşamak arasında ne gibi farklar var?

İtalya ile ilgili çok soru soruluyor ama neredeyse 13 yıldır orada değilim ve bir şey söylemem doğru olmaz. Benim şehrim çok küçük. Bizim şehirlerimizin çoğunda en fazla yüz bin kişi yaşıyor. O yüzden kıyaslamak biraz zor. Kadıköy Danimarka kalitesinde bir yer. Kendi şehrimde yapabildiğim şeyleri burada da yapabiliyorum. Bir tek eksiği havuz.

Burada da belediyenin bir havuzu var.

Var ama bir tane. Haftada bir kere gidebiliyorsun. İtalya’da benim evimden 10 dakika içinde üç tane havuza gidebiliyorsun. Bu İstanbul’daki kentleşme yüzünden biliyorum ama özlüyorum. 

Fiyatlar konusunda da demokratik olmayan şeyler var. Birçok insan, birçok şeyden eşit olarak faydalanamıyor. Gelir adaletsizliği çok fazla olduğu için bazı yerlere sadece belli insanlar gidebiliyor. Oysa farklılık her yeri, her ortamı zenginleştiriyor. O yüzden mahallemizde fiyatlar ve koşullar her vatandaş için uygun olsa çok iyi olur. Uzak mahallelerden gelenler de,  mahallemizin tadını çıkarabiliyorlarsa çok seviniyorum. Yani herkes sahile gidebilmeli, herkes güzel bir lokantada yemek yiyebilmeli diye düşünüyorum.

“GİTMEYİ DÜŞÜNMÜYORUM”

Türkiye’den pek çok insan ya yurtdışına gitti ya da gitme planları yapıyor. Size ‘burada ne işin var?’ diye soruyorlar mı ya da siz kendinize ‘burada ne işim var’ diye soruyor musunuz?

Ben yerlerin çok önemli olduğunu düşünmüyorum. Yani insan mutlu değilse, nerede olursa olsun olmaz. Ama benim de moralim bozuluyor. Şu anda herkes para, zam ve borçlarını konuşuyor. Ben bunu yaşamıyor olsam da bunu konuşmak, duymak iyi gelmiyor. Konuşmasınlar demiyorum, ne yaşadıklarını anlıyorum. Bence Türkiyeliler normal bir hayatı hiç görmediklerinin farkında değiller. İtalya da cennet değil ama bazen kendini bırakabilirsin.  Türkiye’de hep gerginsin. Hep bir şeylere dikkat etmelisin. Bütün bunlara rağmen ben buradan vazgeçmeyi düşünmüyorum. Hepimiz gidersek buradakileri yalnız bırakırız gibi geliyor. Elbette gidenleri de anlıyorum ama ben gitmeyi düşünmüyorum.

Türkiye’de İtalyan gazeteci olarak çalışmanın kolaylıkları ya da zorlukları neler?

Bazı insanlar “ajan mısın” diye soruyor. Sürekli bir şüpheyle yaklaşılıyor. Tabii bu yere göre değişiyor. Mesela Kadıköy’de insanlar “aaa ne güzel” derken” başka bir yerde “Siz Türkiye ile ilgili kötü bir şey söyleyeceksiniz, burada ne işiniz var” deniyor. Olumlu özellikleri; maaşımız sanırım Türkiyeli gazetecilere göre daha iyi. Yani aslında onlar düşük maaş alıyor. Yabancı bir kurumda çalışmaktan ziyade yabancı olmak da biraz daha güvende hissettiriyor.


ARŞİV