İstanbul’un hafızası Eyice’ye veda...

Türkiye’nin ilk “Bizans Sanatı” uzmanı, sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice uçurtma uçurduğu Haydarpaşa Çayırı’nı anlatıyor

31 Mayıs 2018 - 09:27

Ailesi Amasralı olan ancak çocukluğu ve gençliği Kadıköy’de geçen Semavi Eyice, Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra II. Dünya Savaşı yıllarında Almanya’ya giderek sanat tarihi eğitimi almıştı. Almanya’da savaşın ortasında geçirdiği tehlikeli yıllardan sonra İstanbul Üniversitesi’ne dönerek “İstanbul Minareleri” üzerine yaptığı bitirme teziyle buradan mezun oldu. Üniversitede doktora çalışmasıyla akademik hayata devam etti ve yıllarca İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi bölümünde görev yaptı.

2011 yılında Sanat Tarihi dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülen Eyice, aynı zamanda Türkiye Bilimler Akademisi Bilim Ödülü’nün sahibiydi. Osmanlı ve Bizans tarihi uzmanı olan Eyice’nin 400’ü aşkın bilimsel makalesi ve çok sayıda kitabı bulunuyor. Eyice, Anıtlar Kurulu’nda görev yapması dolayısıyla birçok tarihi yapının yok olmaktan kurtarılmasına olanak sağlamıştı. Eyice’nin ayrıca İstanbul’un tarihi eserleri konusundaki çalışmalarının dışında Toroslar’daki arkeolojik alanlar ve Balkan ülkelerindeki Osmanlı eserleri hakkında araştırmaları da bulunuyor.

EYİCE’NİN “KADIKÖKÖYÜ”

Eyice’nin Kadıköy ve İstanbul anıları, İBB Kültür A.Ş. Yayınları Hatırat Serisi’nin ilk kitabı olan “Semavi Eyice İle İstanbul’a Dair” kitabında toplanmıştı. Eyice çocukluğunu ve gençlik yıllarını geçirdiği Kadıköy’ü şöyle anlatmıştı:“Çocukluğum ve gençliğim Kadıköyü’nde geçti. Her ne kadar bugün Kadıköy deniyorsa da doğrusu Kadıköyü olmalıdır. Çünkü İstanbul’un fethinin tam arkasından Fâtih II. Mehmed bu bölgeyi, İstanbul’un ilk kadısı olan Hızır Bey Çelebi’ye temlik etmiştir. Dolayısıyla adın esası Kadıköyü’dür. Nitekim Kızıltoprak’ta caminin tam arkasında, yakın zamana kadar duran, sonra yıktırılan tarihî bir çeşmenin kitabesinde de yaptırıp vakfeden kişinin Kadı karyesinde mukîm bir zat olduğu belirtilmişti. BizHaydarpaşa’da, Yeldeğirmeni’nde oturuyorduk. Haydarpaşa tarafındaki ilk sokak İbrahim Ağa semtine doğru giderdi. Onun hemen yanından başlayan yokuş da Yeldeğirmeni adı verilen semte çıkan Çınar Sokağı’ydı. Bizim evimiz de o sokaktaydı.”

İNGİLİZLERİN PATEN SAHASI

“Çok ilginçtir, 1930’lu yıllarda belediyece sokakların adları yeniden düzenlenirken, rahmetli Osman Nuri Ergin tarafından yokuşun adı Düz Sokak olarak belirlendi. Bu sokağın neresinin düz olduğunu hâlâ anlamamışımdır. Sokağın ucunda Ladikli Ahmed Ağa’nın tarihî bir çeşmesi, namazgâhı ve bir de çınar ağacı vardı. İstanbul’un 1919-1923 yılları arasındaki işgali sırasında bu namazgâhın yeri, beton dökülerek İngilizlere paten sahası olarak tahsis edilmiş, sonra da bu düzlüğe bir apartman yapılmıştı. Böylece namazgâhın kıble taşı yok olup gitti, çınar ağacı da kurutularak yaklaşık yirmi sene evvel kesildi.”

HAYDARPAŞA BAHÇESİ

“Sokağın kuzey tarafındaki, Kadıköy koyuna hâkim olan yarım yuvarlak arazi de Haydarpaşa bahçesinin yeri idi. İstanbul’un en büyük bahçelerinden biri olan bu muazzam bahçe, Fatih’te Haydar semtinde bir hayratı da olan Haydar Paşa tarafından 16. yüzyılda yapılmış, Haydarpaşa adı da oradan kalmış. Osmanlı döneminde şehrin önemli büyük bahçelerinden olan Haydarpaşa bahçesi, 19. yüzyılda parsellenmeye başlamış ve zamanla evlerle dolmuş. Yalnız, tabii ben bu işleri öğrendikten sonra fark ettim. Bizim evin civarında moloz taşlardan yapılma bir set duvarı vardı. O belliydi ki Haydarpaşa bahçesi yamaç olduğu için, toprağı düz tutmak için yapılan setlerden birinin kalıntısıydı.”

"UÇURTMA UÇURURDUK"

“Çayır 19. yüzyılın ortalarına doğru Sultan II. Mahmud’un kızı Adile Sultan’ın düğününe de tanıklık etmiştir. Bu düğün eğlenceleri günlerce sürmüş, hatta bir yabancının İstanbul’a ilk defa getirdiği balonla göğe yükselmesi de burada seyredilmiştir. Biz de çocukluğumuzda bu çayıra çıkardık. En büyük eğlencemiz de uçurtma uçurmak olurdu. Kadıköyü kurulduğundan beri daha çok yabancıların oturduğu bir yer olmuştur. Bizim o sokakta da çok entresan bir yerleşim vardı. Tabii Kadıköyü, o zamanlar modern bir muhit sayılıyor. Aynı sokakta ecnebisi, levanteni, Hırıstiyanı, Ermenisi bir arada idi. Biz büyürken daha hâlâ yüz elli sene önceden kalmış birkaç ahşap ev vardı. O evler yangından da kurtulmuştu ve hatta gayet yaşlıRumlar o evlerde oturuyordu. Almanların yaptıkları güzel mimarili bir Alman okulu vardı fakat 1918’den sonra Almanlar o okulu bıraktılar, sonra bizimkiler de onuilkokul yaptılar. Ve Osmangazi İlkokulu adıyla halihazırda o okul devam ediyor.”

Etiketler; semavieyice

ARŞİV