İstanbul'un kelebekleri tehdit altında: 30 tür yok oldu

Ekolog Umut Güngör ile İstanbul’un tehlike altındaki kelebeklerini konuştuk. Güngör,göze çarpmayan ve hızlı bir şekilde yok edilen doğal veya yarı doğal alanların da İstanbul’un biyoçeşitliliği için oldukça önemli olduğunu söylüyor

18 Temmuz 2024 - 10:05

Fotoğraflar:Umut Güngör

Umut Güngör, Merve Kurt ve Aykut Bal’ın  yazdığı İstanbulun Kelebekleri kitabı İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlandı. İstanbulda 130 kelebek türü yaşarken bu canlıların büyük bir kısmı tehdit altında. Kitabın yazarlarından Ekolog Umut Güngör ile İstanbulun tehlike altındaki kelebeklerini konuştuk. İstanbulun Avrupanın birçok ülkesinden daha fazla sayıda kelebek türünü barındırdığını söyleyen Güngör, 130 türden yaklaşık 30 türün İstanbuldan yok edildiğini ortaya koyduk.” dedi.

-İstanbulda kaç farklı kelebek türü bulunuyor?

Yakın zamanda değerli arkadaşlarım Merve Kurt ve Aykut Bal ile yazdığımız İstanbulun Kelebekleri kitabı İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlandı. İstanbulun Kelebekleri kitabını hazırlarken yaptığımız ilk işlerden birisi İstanbulun kelebek listesini çıkarmak oldu. Yayımlanmış kitaplar, makaleler, tezlerle birlikte müze örnekleri, veri bankaları, kelebek gözlemcilerinin gözlemleri ve kendi gözlemlerimizi birleştirerek bir liste oluşturduk ve İstanbulda 130 kelebek türünün kayıt altına alındığını ortaya koyduk.  Türkiye birçok nedenden dolayı yakın coğrafyasına kıyasla çok yüksek bir kelebek çeşitliliği barındırıyor. İstanbul kayıt altına alınan 130 kelebek türü ile bunun bir yansımasıdır. Karşılaştırmak gerekirse İstanbul Avrupanın birçok ülkesinden daha fazla sayıda kelebek türünü barındırıyor. İngilterede 55, İrlandada 28, Danimarkada 23, Norveç’te 99, Finlandiyada 116, Hollandada 108 kelebek türü kayıt altına alınmış.

 

Benekli Bakır Kelebeği 

-Bu türler arasında en yaygın hangileri görülüyor?

İstanbulda yaygın olarak görebileceğiniz birçok kelebek türü bulunuyor. Kırlangıçkuyruk (Papilio machaon), hatmi zıpzıpı (Carcharodus alceae), sarı antenli zıpzıp (Thymelicus slyvestris), büyük beyazmelek (Pieris brassicae), küçük beyazmelek (Pieris rapae), sarı azamet (Colias crocea), iparhan (Melitaea cinxia), benekli iparhan (Melitaea didyma), diken kelebeği (Vanessa cardui), Atalanta (Vanessa atalanta), küçük esmerboncuk (Lasiommata megera), melike (Melanargia galathea), küçük zıpzıp perisi (Coenonympha pamphilus), karanlık orman esmeri (Pararge aegeria), benekli bakır kelebeği (Lycaena phlaeas), kutsal mavi (Celastrina argiolus), çokgözlü esmer (Aricia agestis), çokgözlü mavi (Polyommatus icarus) yaygın türlere örnek olarak verilebilir. Ancak bu yukarıdaki türler dışında da İstanbulda yaygın olarak görülen türler bulunuyor. Bu türlerin birçoğunu İstanbuldaki park ve korularda hatta şehir içlerindeki bahçelerde görebilirsiniz.

YAŞAMIN ÖNEMLİ BİR PARÇASI

Bu canlılar en çok nerede yaşar, yaşam alanları nerelerdir?

Kelebekler birçok farklı habitatta yaşamaktadır. Ancak çok büyük bir kısmı nektar bakımından zengin olan çiçekli çayırlarda yaşar. Ormanlık alanda nispeten daha az sayıda kelebek türü bulunuyor. Ormanlık alanda yaşayan kelebeklerin önemli bir kısmı da orman açıklıklarında ve orman kenarlarında yaşamaktadır. Aynı zamanda sulak alanların çevresi de kelebekler için önemli bir yaşam alanıdır.

-Kelebeklerin İstanbulun ekosistemi için önemi nedir?

Kelebekler önemli bir tozlaştırıcı olarak kabul edilirler. Erişkin bireyler nektarla beslenmek için çiçekleri dolaşır ve bunu yaparken polenleri toplayarak bitkilerin tozlaşmasını sağlar. Ayrıca kelebekler özellikle tırtıl evresinde birçok canlı için önemli bir besin kaynağıdır. Kertenkele türlerinden kuşlara kadar birçok canlı kelebekler ile beslenmektedir. Hatta bazı kuş türlerinin üreme dönemini (yavruların yumurtadan çıkacağı zamanı) alandaki tırtılların en yoğun olduğu döneme denk getirdiği bilinmektedir.  Doğa korumadaki en önemli adımlardan birisi besin ağlarını tekrar oluşturmaktır. Kelebekler hem tozlaştırıcı hem de (en önemlisi) besin kaynağı olarak bunun için oldukça önemlidir. Bu nedenle İstanbulun doğal, yarı doğal veya yapay yeşil alanlarına kelebekleri geri getirmek, onları alanlara çekmek veya var olanları korumak oldukça önemlidir.

Gümüş Lekeli Esmergöz 

Bunun aksine çimlerin biçilmediği alanlarda ondan fazla kelebek türüne ait yüzlerce birey kelebek bulunuyordu. Aynı zamanda diğer böcek türlerinin çeşitliliği de artmıştı. Bunun yanı sıra çim biçilmeyen alanlara ilk girdiğimde fark ettiğim kuş sesleri olmuştu.”

Şöyle bir örnek verebilirim. Geçen sene İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait bazı park ve korularda çim-ot biçme işlemi alandaki kelebekleri koruyacak şekilde yapılmaya çalışıldı. Öncelikle çim biçme işlemi olabildiğince ertelendi. Daha sonra ise alanlar karelere ayrıldı. Bazı karelerde çim biçme işlemi yapılırken diğer karelere dokunulmadı. Otlar ve nektar bakımından zengin bitkiler korunarak alanlara kelebeklerin çekilmesi ve var olanlarının da korunması amaçlandı. Uygulama yapılırken Florya Atatürk Kent Ormanı’nda kuş, kelebek ve diğer böceklerin çeşitliliğine bakmak için bazı gözlemler gerçekleştirdim. Çimlerin biçildiği alanlarda hem kuş hem de kelebek türü sayısı oldukça azdı. Aynı zamanda bu alanlarda hiç böcekçil kuş türüne rastlamadım. Bunun aksine çimlerin biçilmediği alanlarda ondan fazla kelebek türüne ait yüzlerce birey kelebek bulunuyordu. Aynı zamanda diğer böcek türlerinin çeşitliliği de artmıştı. Bunun yanı sıra çim biçilmeyen alanlara ilk girdiğimde fark ettiğim kuş sesleri olmuştu. Kuş çeşitliliği özellikle korunun geri kalanında görülmeyen kızıl sırtlı örümcek kuşu, benekli sinekkapan, ak mukallit, küçük sinekkapan gibi böcekçil kuşlar oldukça çeşitliydi. Kısacası kelebek çeşitliliğini arttırmak ve korumak için yapılan tek bir doğru uygulama alandaki besin ağlarının kısmen de olsa tekrar oluşturulmasını sağladı.

 

30 TÜR YOK EDİLDİ”

-İstanbuldaki kelebek popülasyonunu tehdit eden başlıca faktörler nelerdir?

Dünyada kelebekleri tehdit eden başlıca faktörler habitat tahribatı, habitat parçalanması, habitat bozulması ve küresel iklim değişikliğidir. İstanbuldaki kelebekleri tehdit eden faktörler de bunlardır. Günümüzde türleri tehdit eden ve onların yok oluşundan sorumlu olan birinci etken habitat tahribatı İstanbuldaki kelebekler içinde en büyük tehditi oluşturuyor. İstanbul doğal alanlarının çok büyük bir kısmını geçmişten günümüze dek süren habitat tahribatı nedeniyle kaybetti. İstanbulda 130 kelebek türünün kayıt altına alındığından bahsetmiştim. Ancak ne yazık ki bu 130 kelebek türünün hepsi günümüzde İstanbulda yaşamamaktadır. İstanbulun Kelebekleri kitabında bu 130 türden yaklaşık 30 türün İstanbuldan yok edildiğini ortaya koyduk. Hatta bu nedenle hep söylerim kitabımız İstanbulun kelebek çeşitliliğini ortaya koyduğu gibi aynı zamanda kaybettiğimiz biyoçeşitliliği ortaya koyması nedeniyle bir ağıt” özelliği de taşımaktadır.

Çokgözlü Mavi 

İstanbuldan yok edilen kelebek türlerinin hemen hemen hepsi habitat tahribatı nedeniyle yok edilmiştir. Örnek vermek gerekirse İstanbuldan yok edilen çokgözlü Anadolu beyazı (Polyommatus menalcas) ‘ın son kaydı 1847 yılından Fatih-Beyoğlu çevresinden, Balkan esmergözü (Plebejus sephirus)nün son kaydı 1974 yılında Yeşilköy, cadı (Chazara briseis) türünün kayıtları 1919 yılında Kağıthane ve 1923 yılında Maslak'tan. Geçmişte doğal alanlara sahip olan bu yerler günümüzde ne yazık ki bırakın doğal alanı insanların veya canlıların nefeslenebileceği yeşil alanları bile nerdeyse barındıramıyor. Bu türlerin hepsi habitat tahribatı nedeniyle yok edildiler. Aynı zamanda İstanbulda günümüzde halen gözlemlenen türlerin birçok popülasyonu habitat tahribatı nedeniyle yok edilmiştir. Şu benzetmeyi sıklıkla kullanırım. İstanbuldaki kelebeklerden birisi olan kara hayaletin bilimsel adlandırması Minois dryasdır. Dryas” Yunanca ağaç” anlamına gelir. Dryad” ise Yunan mitolojisinde ağaç perilerine verilen isimdir. Birçok Dryad ağaçlarla birlikte doğar, kendisine ait ağaçtan ayrılamaz ve ağaç ölünce kendisi de ölür. Kara hayalette dahil olmak üzere türler ve habitatları arasında benzer bir ilişki vardır. Türler habitatları ile var olur ve habitatları yok olursa kendileri de yok olur…

Kırlangıç Kuyruk 

HABİTAT PARÇALANMASI

İstanbuldaki kelebekleri tehdit eden bir diğer unsur da habitat parçalanmasıdır. Habitat parçalanması önceden büyük ve tek olan bir habitatın küçük ve birbirinden bağımsız parçalara ayrılmasıdır. Kelebekler erişkin formunda uçma yeteneğine sahip olsalar da yüzde 80inden fazlası düşük dispersal yeteneğe sahiptirler. Yani doğdukları alana ve yakın çevresine bağımlıdırlar bir bakıma. Bu türler birkaç hektarlık bir alanda kapalı popülasyonlar halinde yaşarlar. Bu kapalı popülasyonların bir alandaki toplamı metapopülasyonu oluşturur. Eğer bir yerdeki popülasyon azalırsa veya yok olursa çevredeki popülasyonlar tarafından alan yeniden kolonize edilir. Ancak habitat tahribatı nedeniyle bu küçük popülasyonlar arasındaki bağ kopar ve birbirinden bağımsız popülasyonlar haline gelirler. Bu nedenle yeniden kolonizasyon gerçekleşmez. Bu nedenle birçok metapopülasyon (özellikle özel habitat isteği olan türlere ait) yok olmuştur veya yok olma tehdidi altındadır.  Habitat bozulması ve küresel iklim değişikliği de şüphesiz İstanbuldaki kelebekleri etkilemektedir.

-İstanbul'un büyümesi ve genişlemesi kelebekleri nasıl etkiledi?

İstanbul günümüzde dünyanın en büyük metropollerinden birisi. Özellikle son 20-30 yılda şehir oldukça genişledi. Hatta bence şu an tek bir şehir merkezinden bahsetmek zor İstanbul için. 20 yıl öncesine kadar kırsal sayılabilecek bazı alanlarda günümüzde çok yüksek sayıda bir nüfus barınmaktadır. Bu süreç içerisinde ne yazık ki İstanbul birçok doğal alanını kaybetti. Bu da doğal olarak İstanbuldaki bazı kelebek popülasyonlarının yok edilmesine veya popülasyonlarının düşmesine neden oldu. Burada şuna da dikkat çekmek istiyorum. İstanbulda kamunun dikkatini çeken büyük doğal alanların tahribinin dışında çok fazla sayıda irili ufaklı kamunun veya medyanın dikkatini çekmeyen doğal alanların tahribi yaşanıyor. Bunlar da hem yerel olarak hem de birleşik olarak doğal yaşama büyük zararlar veriyor. Ve bu göze çarpmayan ve hızlı bir şekilde yok edilen doğal veya yarı doğal alanlar da İstanbulun biyoçeşitliliği için oldukça önemli.

Turuncu Süslü 

Örnek vermem gerekirse everes (Cupido argiades) kelebeği İstanbul için oldukça nadir bir türdür. Bu türü 2017 yılında ufak bir popülasyon halinde Rivada doğal çalılıkların olduğu bir tepede görmüştüm. Yıllar sonra bu türü tekrardan görmek için alana uğradığımda ne tepe vardı ne de çalılıklar. Alan yapılaşmaya maruz kalmıştı ve sonuç olarak İstanbulda oldukça nadir görülen bir türün bir popülasyonu bu şekilde yok edilmişti. İstanbulda hem büyük doğal alanların tahribatı ile hem de bu şekilde yerel doğal alanların tahribatı ile kelebeklerin popülasyonları hızla yok oluyor (bir anlamda yerel yok oluş) veya popülasyonları hızlı bir şekilde azalıyor. İstanbul bu şekilde bir yapılaşmayı veya şehirleşmeyi doğal hayat anlamında kaldıramaz ve İstanbul günümüzdeki bu haline rağmen halen çok büyük bir biyoçeşitliliği barındırmaktadır. Bu nedenle İstanbulun ufak” “boş” arsaları bile değerlidir ve korunması gerekmektedir.


ARŞİV