Sinemanın doğuşundan beri önemli bir mekân olan İstanbul, Türk sinemasında başlangıcından bugüne kadar çekilen 7 bin civarında filmin yüzde 80’ine ev sahipliği yaptı. İstanbul Sokaklarında, Boğaziçi Şarkısı, Sevmek Zamanı, Gurbet Kuşları, Üsküdar İskelesi, Aaah Güzel İstanbul, Beyoğlu’nun Arka Yakası, Adalardan Bir Yâr Gelir Bizlere, Görünmeyen Adam İstanbul’da, İstanbul Kan Ağlarken, Balatlı Arif, İstanbul Çiçekleri, İstanbul Kanatlarımın Altında, Laleli’de Bir Azize, Uçan Daireler İstanbul’da, Kasımpaşalı Recep, İstanbul Hatırası, Tarzan İstanbul’da ve diğerleri…İstanbul’u konu edinen, İstanbul’un cadde ve sokaklarında, meydanlarında, adalarında, köşklerinde, gecekondularında, Boğaziçi’nde, Haliç’te geçen yüzlerce film çekildi ve çekilmeye devam ediyor. Başlangıcından itibaren sinema için doğal bir set olan bu kent, sinema için neden önemli? İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları tarafından yayımlanan “Türk Sinemasında İstanbul” kitabı İstanbul’un beyazperdeye yansıma biçimlerini ayrıntılarıyla inceliyor, dünyada başka hiçbir kente kısmet olmamış sinema zenginliğinin, sayısız filmden oluşan bir arşivin derinliklerine dalıyor. Sinema yazarlarının kaleme aldığı 13 makale, İstanbul’un sinemayla ilişkisini “emek, futbol, tarih” gibi birçok konu üzerinden ele alıyor.
KADIKÖY’DE SİNEMA
Boğaziçi, Üsküdar, Beyoğlu, Tarihi Yarımada ve elbette Kadıköy ile Prens Adaları sinema ve sinemacılar için önemli oldu. Murat Erşahin “Sinemamızda Kadıköy’den Adalar’a Anadolu Yakası Ruhu” makalesi ile hem Kadıköy’e hem de Adalar’a ayrı bir parantez açıyor. Yazısında Kadıköy’ün eski sinema salonları ve yazlık sinemaları hakkında detaylı bilgiler paylaşan Erşahin, Kadıköy’ün sinema ile ilişkisini şöyle anlatıyor: “Kadıköy’ün kendisi sinema! Hemen her köşesi ayrı bir filmdir Kadıköy semtinin…Sevinç, hüzün, kaygı, öfke, aşk, merak, korku, umut, telaş, nefret, sevgi, tutku, kavga, barış, mutluluk ve elemle dolu insanlar, Kadıköy sokaklarında türlü macera yaşarlar. Yeşilçam, Kadıköy’ü benzersiz bir fon olarak kullanır öykülerinde!”
İSTANBUL’A AÇILAN KAPI
Erşahin yazısında, Kadıköy’ün tarihi yapılarının sinemada nasıl konu edildiğine de eğiliyor. Bunu yaparken de ilk durağını Haydarpaşa Garı olarak belirliyor. Erşahin, tarihi garın sinemayla bağını Halit Refiğ’in 1964 tarihli Gurbet Kuşları filmi üzerinden anlatıyor: “Haydarpaşa Garı görüntüsüyle açılan, sinema tarihimize ilk gerçekçi iç göç hikayesi olan kazınan ünlü Halit Refiğ filminin başrol oyuncularından Cüneyt Arkın’ın tarihi garla ilgili söylediklerine bakalım: ‘1958’de doktor olmak için İstanbul’a geldiğimde elimde tahta valizim, sırtımda yatağım vardı. Bu sahne daha sonra ilk filmim Gurbet Kuşları’nın da ilk karesi oldu! Haydarpaşa Garı benim için keder ve hüzündür. Ben bozkır çocuğuyum. Koca bir dünya olan İstanbul’la ilk tanışmam Haydarpaşa Garı’nın merdivenlerinde oldu. O merdivenlerde gördüğüm resmi asla unutamam. Ömrümün bir bölümü Haydarpaşa Garı ile Eskişehir Garı arasında geçti’.”
“KADIKÖY TARİHTİR”
Kadıköy’de çekilen ve Kadıköy’ün konu edildiği birçok filmden anekdotlar paylaşan Erşahin, yazısının “Kadıköy tarihtir” bölümünde şunları paylaşıyor: “Erenköy, bir milli plato olmuştur Yeşilçam için. Özellikle 1960’lı ve 70’li yıllarda bahçelerle, köşklerle dolu semtte sayısız film çekilmiştir…Erenköy’de çekilen en eski film ya da filmlerden biri, Muhsin Ertuğrul’un 1932 tarihli Bir Millet Uyanıyor’udur! Vedat Örfi Bengü’nün oğlu, edebiyat eleştirmeni Mehmet Fuat, o yıl yedi yaşlarındadır ve üvey babası Nazım Hikmet ve annesi Piraye (Altınoğlu) ile birlikte yaşadığı Erenköy’deki köşkte filmin çekimine tanık olmuştur.”