"Kadıköy bir derya deniz..."

Kadıköy’ün önemli 6 yapısı hakkında “Kadıköy’ün Deneyim Deposu Yapıları” adlı kitap yazan mimar-akademisyen Ayşe Gülçin Ural, “Araştırmam esnasında gördüm ki, Kadıköy tahmin ettiğimden daha fazlası...” diyor

22 Ocak 2025 - 16:43

Restorasyonla eski mimari özelliklerini korunarak yeniden işlevlendirilmiş Kadıköy yapıları, çok kültürlü geçmişin izlerini taşırken bugünün ihtiyaçlarına cevap vererek, kamusal yarar sağlıyor.  Bu yapılardan 6’sını seçerek derinlemesine inceleyen, araştırmakla da kalmayıp bu konuda tez yazan Dr. Mimar Ayşe Gülçin Ural’ı sayfalarımıza konuk ediyoruz. Tez projesini “Kadıköy’ün Deneyim Deposu Yapıları” adı altında kitaba da çeviren Ural, K-İletişim Yayınları bünyesinde yayımlanan 95 sayfalık eserinde, Müze Gazhane, Yeldeğirmeni Sanat Merkezi, Haldun Taner sahnesi/ İstanbul Üniversitesi Konservatuvar binası, Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Moda Ayazması ve Barış Manço Müzesi’ni odağına alıyor. 

Dr. Mimar Ayşe Gülçin Ural ile, kitabındaki yapılardan olan Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde buluştuk, detaylıca konuştuk.

  • Sizi tanıyalım, okurlara tanıtalım.

Üniversite hayatımdan sonra bir süre akademiden uzaklaşarak, piyasada mimarlığı deneyimlemek istedim. Önce farklı firmalarda, ardından 10 yıl kadar kendi şirketimde çalışmalarımı sürdürdüm. Bir taraftan yüksek lisansımı tamamladım. Ardından akademiden, araştırmaktan, sürekli öğrenmeye devam etmekten çok keyif aldığımı fark ederek doktoraya başladım. Doktoranın ikinci senesinde bir teklif ile üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. Ardından doktoramı tamamladım. Şu anda Fenerbahçe Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, İç Mimarlık Bölümü’nde Doktor Öğretim Üyesi olarak görev yapıyorum.

  • Kadıköy’le ilişkiniz nasıldır?

Bütün hayatım Kadıköy'ün çeşitli semtlerinde geçti. Eğitim hayatım, aile hayatım, sosyal çevrem, mimarlık şirketim, yaşadığım evler derken oldum olası Kadıköydeyim. Burayı çok seviyorum. Tüm değişkenlerine rağmen. Kopmayacak bir bağ ve bir anı deposu ile bağlıyım buraya sanırım. 

  • Bu kitap aslında sizin doktora teziniz. Neden kitap haline getirmeyi tercih ettiniz? 

Evet, bu kitap danışman hocam sayın Doç Dr. Esin Sarıman Özen'in katkıları ile yazdığım, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İç Mimarlık Doktora tezimden doğdu. Tez çok katmanlı ve teknik bilgiler ile yüklü. Bunu daha sade bir şekilde heterotopyalar ve mekânların tarihi üzerinden düzenleyerek yaygınlaştırmak istedim. Bu aşamada gazeteci Pınar Baltacı'nın vesilesi ile K-İletişim Yayınları sahibi Kadir Toprakkaya ile tanıştım. Kendisi de tam bir Kadıköy aşığı olarak, tezi hemen kitaplaştırmak istediğini iletti ve beni onore etti. 

BİLDİĞİ YERİ ARAŞTIRDI

  • Kadıköy’ü çalışmaya neden ve nasıl karar verdiniz?

Akademide her türlü bilimsel çalışmanın önemli olduğunu düşünmekle birlikte, kişilerin en doğru gözlemi bulundukları yerden yapacağını düşünüyorum. Teknik ölçümlere rağmen günün sonunda heterotopya kavramı; mekân ve kullanıcı hissiyatını içermekte. Bu hissiyatı en iyi kendi deneyimlediğim yerde görebileceğimi düşünüyorum. Tam da bu sebeple bilimsel araştırmamı çok dağılmadan, senelerdir deneyimlemekte olduğum yerden yapmak istedim. 

  • Heterotopya kavramına ilginiz nasıl başladı ve sizi bu araştırmaya yönlendiren ana etken neydi?

Heterotopya kavramı, Michel Foucault tarafından ‘Başka Mekânlara Dair’ isimli yazısında mekânsal bir tabanda geliştirilmişti. ‘Öteki mekân’ ya da ‘Diğer mekân’ olarak Türkçe’ye çevrilebilir. Heterotopya tanımına ilk olarak tıbbi bir terim olarak rastlanıyor. 1920 yıllarında tıp alanındaki kullanımı; dokuda normal olmayan veya düzenlemedeki anormallik durumu olarak açıklanıyor. Foucault ise bunu mekâna yansıtırken karşıt bir mekân olarak tanımlıyor. Heterotopyayı açıklamak için 6 farklı başlık oluşturmuş. Bunlardan hangisi olursa olsun heterotopya denilebilmesi için mekândan beklenen; kullanıcı üzerinde mekândan kaynaklanan olağandışı bir ikilik yaratılması. Doktora çalışmamda bunu zaman faktörü üzerinden ele aldım. Kullanıcının aynı anda iki farklı zamanda hissetmesini bekledim. Bu deneyim mekânın biriktirdiği beşeri ilişkilerden ve anı deposundan kaynaklanıyor. Mimari öğeler ile anı deposu ortaya çıkıyor ancak yeni işlevi ile de kişi mevcut zamandan kopmuyor. Foucault bu deneyimi ayna etkisi olarak örneklendiriyor ki bu ikili zaman mekân ilişkisi heterotopyaların konusunu oluşturuyor.

  • Kadıköy’deki yeniden işlevlendirilen bu 6 yapıyı nasıl seçtiniz? Tezinize konu etmenize vesile olan özellikleri, farklılıkları neler?

Heterokronik yapılar mekânlar vasıtasıyla tarihsel simetri yaratarak, farklı tarihlerde eş zamanlı mekân algısı oluştururlar. Yapıların şekillenmesinde, yok olmasında, mevcut işlevi ile kullanımına devam edilmesinde ya da fiziki yapısı korunarak işlevinin değiştirilmesinde bölgenin demografik yapısındaki değişiklikler (ya da olması istenen değişiklikler) birinci derecede önemli. Çünkü bu kararlar aynı zamanda yerele dair verilen stratejik kararlardır. Gazhane ve Haldun Taner Sahnesi dışındaki tüm binalar, Rum-Hristiyan kültürünün kullandığı yapılar. Gazhanede dünyadaki ve Türkiye’deki teknolojik gelişime işaret eden bir tarihçe sözkonusu.  Elektrik kullanımı ve ısınma konularının çözüm yöntemlerine dair olan değişim, 1892’de kullanılmaya başlanan gazhane yapısının o dönem gerekli olduğunu, fakat doğalgaz kullanımının yaygınlaşmasından sonra, 1993’te ihtiyaç olmaktan çıktığını gösteriyor. Aynı şekilde 1925’te hal binası olarak inşa edilen Haldun Taner Sahnesi de 1984’e kadar uzun süreli işlevine kavuşamamıştı. 

Çalışmada da Kadıköy gibi çok kültürlü bir geçmişe sahip olan bir ilçenin kültürel mirasına ve toplumsal belleğine katkı sunabilecek yapıların seçilmesine önem verdim. Araştırma için belirlediğim örneklem yapılarda mimari ve tarihi özellikleri yansıtan sembol ve imgelerin korunduğu, restorasyon ve yeniden işlevlendirme prensiplerinin dikkate alındığı görülebilir.  Aynı zamanda yapılar, -hem eski hem yeni işlevleri gereği- özne üzerinde kuvvetli bir etki yaratacak mekânsal özelliklere sahip. Bu özellikleriyle; aynı mekânda farklı anlamları özneye hissettirebilmiş, ‘öteki’ arayışına örnek olabilecek nitelikte yapıları belirledim. 

  • Kadıköy gibi çok kültürlü bir bölgede heterotopyalar nasıl bir sosyal veya kültürel işlev görüyor?

Heterotopyalar, zamanı biriktiren ve belli dönemlerin izlerini, zevklerini, bilgilerini taşıyan ve aynı zamanda ‘an’dan da kopmayan nirengi noktaları özelliğine sahipler. Bu yönleriyle hem geçmişin bilgilerini hem günün bilgilerini birlikte taşımakta, yalnızca tarihi özellikleri ile korunan bir anıt ya da tamamen bugüne ait modern bir yapı olma niteliklerinden daha fazlası olmaktadırlar. Heterotopyalar tam da bu arada kalmışlıkları nedeniyle ‘öteki’ özelliğini taşıyarak, bunu özneye de yansıtırlar. 1860 yılının verilerine göre Türk nüfustan daha fazla olan Rum nüfusun ihtiyaçlarına ve yaşam şekline göre inşa edilen yapılar, mübadeleler sonucu azalan Rum ve Hıristiyan nüfusla birlikte atıl vaziyete gelmeye başlamıştı. Modernleşme sürecinde olan ülkemizde, atıl vaziyete gelen bu yapıların mevcut işlevinin devamlılığı ya da yeni işlevi hakkında kararsız kalınan bir zaman dilimiydi. Ardından özellikle Kadıköy Belediyesi olmak üzere yerel yönetimin kararları doğrultusunda hem sokak kullanım yoğunlukları hem demografik yapıya dair stratejiler hem de arazi değerleri dikkate alınarak; yapılar yeniden işlevlendirildi. Bu yapıların korunarak, sanat ve kültür için kamu yararına kullanılması ve mimari sembollerinin kaybolmamasına özen gösterilmesi de yine belirli politikaların olumlu sonuçlarıdır. Kadıköy bölgesinin giderek geliştiği, entelektüel birikime ve eğitime yapmış olduğu yatırımlar farklı örnekler üzerinden de görüldüğü gibi, örneklem olarak seçilen altı yapı üzerinden de görülebilir. 

  • Tarihi yapıların yeniden işlevlendirilmesinin toplumsal bellek açısından önemi ne?

Tarihi yapılar kültürel miras ve kamusal bellek açısından belge niteliğinde. Yapının inşa dönemde kullanılan yapım teknikleri, mimari yaklaşımlar, gündelik yaşam pratikleri ve dönemin eğitim düzeyi hakkında hem coğrafya özelinde hem de toplumsal olarak ipuçları taşırlar. Kültürel, sosyal ve hatta ekonomik pek çok veriyi ayakta kaldıkları yıllar boyunca taşıyarak, yapılmış oldukları döneme ait canlı kanıt sunarlar.  Ancak yapı insan eliyle yıkıma uğramış olabilir ya da fiziki sebeplerle ömrünü tamamlamış olabilir. Bu durumda aslı gibi veya en yakın alternatifi ile yeniden yapılandırılması ve topluma yeniden kazandırılması gerekir. Geçmişten, içinde bulunduğumuz zamana kadar gelen bu yapılar, yok olmaması halinde gelecek nesillere de aktarılarak, bu şekilde kamusal belleğin sağlıklı bir zeminde yapılanması sağlanır. 

Ancak zaman içinde teknolojik gelişmeler, ekonomik yaklaşımlar, sosyal ilişkilenme yöntemleri ve mekânlarında olan farklılaşmalar gibi nedenlerle oluşan toplumsal değişimler, insanların mekânlardan beklentilerini değiştiriyor. Bu durumlarda; yapıların fiziki özellikleri korunarak topluma kazandırılsa dahi, işlevleri ömürlerini tamamlamış olabiliyorlar. Endüstri mirası yapıların işlevlerinin bugün karşılık bulamaması bunun önemli bir örneği. Bu durumda yapıyı koruyarak yeniden işlevlendirmek her anlamda faydalı.

  • Araştırmanızın sonuçlarına göre, geleceğin tasarımcı ve mimarlarına heterotopyalar konusunda hangi önerilerde bulunursunuz?

Doğanın akışında da olduğu gibi devamlı bir değişim ve dönüşüm kaçınılmaz. Dolayısıyla yapılar yeniden işlevlendirilmeye devam edecek; bunun sonucunda heterotopyalar da ortaya çıkacak.  Bilinçli olarak ya da olmayarak ortaya çıkan bu heterotopyalar kamu yararına kullanılabildiği gibi çevresine de katkı sunar. O halde yok sayılması ya da uzun süre atıl bırakılması alternatiflerine kıyasla; geçmişin parlatıldığı ancak güne ayak uyduran bu yapı tipi üzerine, heterotopya bağlamında düşünmek gerekli. Bilimsel tespitler ışığında mimari ve sosyolojik olarak doğru kararların verilmesine katkı sunmak gerek.

  • Tezinizin/kitabın akademik dünyaya ve Kadıköylülere sözü nedir?

Bu kitabı, Kadıköy gibi önemli bir lokasyonun keşfetmekle bitmeyecek kaynaklara sahip olduğunun ve tarihin belirli aralıklarında mimari mirasının muhakkak kayıt alınması gerekliliğinin farkındalığıyla hazırladım. Yeni araştırmalara kaynak ve kolaylaştırıcı olmasını temenni ederim.

  • Bu çalışmadan sonra Kadıköy’e bakış açınız değişti mi?

Kadıköy'ün çok katmanlı ve önemli bir ilçe olduğunu mesleğim gereği hep biliyordum. Bu çalışma ile öncelikle bunu kendime bir kere daha kanıtlamış oldum. Araştırmam derinleştikçe farklı kapılar açıldı önümde ve gördüm ki Kadıköy tahmin ettiğimden daha fazlası. Yerel yönetim de bu özellikleri destekleyip daha da parlatıyor. Dolayısıyla karşımıza hem tarihini koruyan hem de tarihe yeni izler bırakmaya gayret gösteren bir hareket çıkıyor. Bugün kullandığımız Kadıköy İdea olsun, Alan Kadıköy olsun, hepsi yarının çalışma konuları olacak. Mekânsal anlamda Kadıköy bir derya deniz. Anlaşılan böyle kalmaya da devam edecek.




 


ARŞİV