Kadıköy ve Edebiyatımız -1

Haluk Öner’in “Bir Dünya Cenneti Kadıköy ve Edebiyatımız” kitabından alıntılarla edebiyat tarihinde Kadıköy anlatıları

05 Temmuz 2024 - 14:03

Kadıköy geçmişten beri edebiyat tarihinin en kadim mekanlarından biri. Fenerbahçe’den Haydarpaşa’ya,  Kızıltoprak’tan Erenköy’e, Moda’dan Fikirtepe’ye pek çok yazara hem ev sahipliği yaptı hem de ilham oldu 

Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Doç.Dr. Haluk Öner de  “Bir Dünya Cenneti Kadıköy ve Edebiyatımız” kitabıyla romanlarda, öykülerde ve anılardaki Kadıköy’ün peşine düşmüş.  Ziya Osma Saba’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Nazım Hikmet’ten Ahmet Rasim’e edebiyatımızın unutulmaz kalemlerinin Kadıköy’ü anlatışlarına yer veren kitap hem Kadıköy tarihini hem de edebiyat tarihindeki Kadıköy’ü anlatıyor. Biz de yeni yazı dizimizle Öner’in kitabından küçük alıntılar yaparak edebiyat tarihindeki Kadıköy’ü anlatacağız

Kadıköy’de Geçen Hikâyeler

Cumhuriyet Döneminden itibaren, hikâyelerde karakteristik yapısıyla görünmeye başlayan Kadıköy, ayrıntılı olarak tasvir edilmese de kurgunun odağında yer alan bir mekân olarak karşımıza çıkar. Bazen Ziya Osman Saba'nın hikâyelerindeki gibi hem biyografik okumanın temel göstergesi hem kahramanın ruh hâlini -çoğu zaman küçük hassasiyetlerinin bir parçası olarak- yansıtan asli unsurlardan biri olur. Bazen, Selim İleri ve Füruzan'ın hikayelerindeki çocukluk İstanbul'unun nostaljik mekânıdır. Hikâyelerde Kadıköy, bir mekânın kurgusal metinlerde üstlenebileceği bütün değerlerle karşımıza çıkar.

Ziya Osman Saba, ilk baskısı 1952 yılında yapılan ancak çoğunlukla 1940'lı yılları anlatan Neveser hikâyesinde; uzun yıllar Fenerbahçe, Kalamış, Bostancı gibi iskelelerde ulaşım amaçlı kullanılan Nevaser vapurunun hikâyesini anlatır. (…)

Şehre ait bir nesne olan vapur, kendisiyle Kadıköy ve toplumsal hayat arasında kurduğu ilginin de öznelerinden biridir. Yazar, hikâye boyunca ayrıntılı tasvirini yaptığı vapurun geçirdiği değişimleri de anlatır. Neveser'le yaptığı yolculuklarda çocukluğuna döner. Neveser, hızlı ve zamanla yarışan yaşam telaşının aksine insani değerleri koruyarak hizmet vermeye devam etmektedir.

Kadıköy'den İstanbul tarafına geçen anlatıcı yazar değiştikçe yaşadığı mekânlarla Kadıköy ve semtlerinde yaşayan insanlar da değişmiştir. Bu değişime rağmen yazar için mutlu hatırlamaların, çocukluk yıllarına dönüşün iki hafıza mekânı vardır. Bunlardan birincisi Feneryolu diğeri de Neveser vapurudur:

“Benim onu unutmadığım gibi, o da beni unutmamış vapura, çocukluğumun, gençliğimin, Feneryolu'nda oturduğumuz zamanların, üşüyüp soğuk almamdan o kadar korkan anneannemin sağ olduğu günlerin, başka devirlerin, başka âlemlerin vapuru Neveser'e son defa bineceğim.” (s.66)

Neveser, bu hikâyede mekâna ait bir parça olarak karşımıza çıkar. Vapur, Kadıköy ve İstanbul'daki değişime tanıklık eder gibidir. Yazar vapurla birlikte iskeleleri dolaşırken işgal yılları, Harf İnkılâbı gibi yaşanan sosyal değişimlerin fotoğrafını da vapurun içinden hatta vapurun gözünden çeker:

“Bir sabah Moda burnunu dönünce, İstanbul limanına dostluk ziyaretleri yapmaya yeni yeni başlamış yabancı harp gemilerinden biriyle karşılaşıyorduk. Bir sabah orta salonun aynalarında her zamanki yüzüm, başımda bir mektep kasketiyle görünüyor, şapka kanunu çıkmış oluyordu.” (s.62)

(…)

Kadıköy'de yaşayanlar için; iskelelere yanaşan, İstanbul'a götüren ya da Kadıköy'e getiren vapurlar ve bunların adları önemlidir. Yazar, Kadıköylülerin bu merakını bir akrabasının dilinden anlatır. Evine yapılan ziyaretlerde misafirlerine sorduğu ilk sorulardan biri: 'Kalamış'la mı geldiniz?’ olur. Neveser hikayesinde Kalamış’ın, Moda’nın, Bostancı’nın, Suadiye’nin fiziksel olarak değişimini; burada yaşayan ya da yolculuk eden insanların farklılaştığını izlemek ve bu farklılaşmaya nostaljik tarafıyla bakmak mümkündür.

(…)

Ziya Osman Saba’nın Değişen İstanbul kitabında yer alan hikayelerde Kadıköy ana mekan olarak geçmese de çocukluk ve gençliğine dair hatırladığı İstanbul manzaralarının  birer parçası olarak kendisine yer bulur. (…)

Cocukluğunda, İstanbul tarafından Kadıköy'e halasını ziyarete gelişleri sırasında, Haydarpaşa'dan Çiftehavuzlar'a kadarki yolculuğu anlatır. Hikâyede; Kadıköy mahalleleri, özgünlüğü ya da doğal güzellikleri ile tasvir edilir. Haydarpaşa, hemen bütün zihinlere yerleşmiş imajıyla karşımızdadır:

“Haydarpaşa'ya geçtiysek -a.. işte- oyuncak trenlerimin sahicisi, ama öyle şimdikiler kadar uzun değil, birkaç büyük vagonlu, ama öyle şimdikiler gibi dolu değil, tenha ve kibar yolculu...” (s.104)

Kızıltoprak ve Çiftehavuzlar'a trenle yapılan seyahatte sakinliği, doğal güzelliği ile dikkat çeken köşkler akılda kalmıştır. 1930-1940'lı yılların İstanbul'unda Kadıköy ve çevresi, bir sayfiye mekânı gibidir. İnsanlar nezaketleri ile tanınır, bilinir. Kadıköy, âdeta bir okul gibi bu insanları çocukluğundan beri eğitir ve kendi havasını soluyan insanlara kendi kimliğine uygun bir davranış biçimi yerleştirir.

(…)

Ziya Osman Saba çocukluğunun Kadıköy’ünü anlatırken satır aralarında Kadıköy’ün eski halinin ve ruhunun değiştiğinden de bahseder. Haydarpaşa’da birkaç vagonlu ve kibar yolcunun bindiği tren, Kızıltoprak’ta çam ağaçları arasında seyre daldığı köşkler, Çiftehavuzlarda içinde kırmızı balıklar olan havuzlar şimdi birer hatırlamadan ibarettir.

 


ARŞİV