İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yerel Yönetimler, Kent ve Çevre Çalışmaları Anabilim Dalı’nda yüksek lisans tezini tamamlayan Esin Yüksel, akademik çalışmasında Kadıköy’ün kültür sanat alanındaki yerini araştırdı. Kadıköy’ün tarihi mekanlarına yer vererek semtteki değişimi kayıt altına alan Yüksel, tezinde son yıllarda yapılan kültür sanat çalışmalarına da yer verdi. Araştırmasının detaylarını ve sonuçlarını konuştuğumuz Yüksel, “Beyoğlu’nda yaşayan, kültürel üretim yapan, eğlenen, vakit geçiren insanlar tüm bu olumsuzluklardan uzak, daha özgür, yaratıcılığı teşvik eden bir yer aramaya başladı. Bu arayış pek çok kişi için büyük ölçüde Kadıköy’de karşılığını buldu. Böylece Beyoğlu yıllar içinde önemli kültürel mekânlarını kaybederken Kadıköy ise kültürel mekânlarına yenilerini eklemeye başladı.” diyor.
-Kadıköy'ü çalışma sebebiniz neydi, neden burayı tercih ettiniz?
Kültür endüstrilerinin ya da diğer adıyla yaratıcı sektörlerin kentlerde görünürlüğü gittikçe artmaya başladı. Artık kültür, sosyal faydalarının yanı sıra kentin pazarlanmasında ve markalaşmasında öne çıkan başlıca değerlerden biri haline gelmiş durumda. Kültürel politikalarda da bu yönde adımlar atılmaya başlandı. Böylece özellikle metropoller kültürel mekânlarıyla ön plana çıkar oldu.
Yaratıcı sektörlerin mekânsallaşma deneyimleri, özellikle Gezi sonrası dönemde büyük ölçüde Kadıköy’de gerçekleşmeye başladı. Geçmişten bugüne çok kültürlülüğüyle dikkat çeken Kadıköy, kültürel potansiyelini geliştirirken bir yandan da İstanbul içinde önemli bir konuma yerleşti. Benim de üniversite yıllarından itibaren içinde bulunduğum ve deneyimlediğim bu süreç Kadıköy’ü çalışmamda etkili oldu.
-Kadıköy'ün özellikle son yıllarda kültür sanat alanında önemli bir merkez olduğunu vurguluyorsunuz. Özellikle Beyoğlu’nda yaşanan olumsuz değişimin de bunda etkili olduğunu belirtiyorsunuz.
Kadıköy’ün kültür sanat alanında son yıllarda ön plana çıkması ve insanların burayı tercih etmesi aynı nedenlere bağlanıyor aslında. Osmanlı döneminden bugüne İstanbul’un kültür-sanat merkezi olarak görülen Beyoğlu’nda olumsuz anlamda büyük bir dönüşüm gerçekleşti. Gezi direnişi ile başlayan ideolojik baskılar, Beyoğlu’nun mevcut kültürü ile tamamen uyumsuz bir AVM kültürünün yükselişi, bölgenin çok kültürlülük zemininde önemli bir değişime yol açan, pek çok insanın yerinden edildiği kentsel dönüşüm projeleri, işçi hareketinin sembolü olan Taksim Meydanı’nın dönüşümü, yıllardır tartışması süren AKM’nin durumu gibi pek çok neden sayılabilir. Beyoğlu’nda yaşayan, kültürel üretim yapan, eğlenen, vakit geçiren insanlar tüm bu olumsuzluklardan uzak, daha özgür, yaratıcılığı teşvik eden bir yer aramaya başladı. Bu arayış pek çok kişi için büyük ölçüde Kadıköy’de karşılığını buldu. Böylece Beyoğlu yıllar içinde önemli kültürel mekânlarını kaybederken Kadıköy ise kültürel mekânlarına yenilerini eklemeye başladı.
Süreyya Operası
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE…
-Kadıköy’ün kültür sanat alanındaki yerini konuşurken bugünden geçmişe de gitmek gerekiyor sanırım.
Osmanlı döneminden bahsedilince kültür-sanat alanında herkesin aklına tabii ki Beyoğlu geliyor. Fakat Kadıköy’ün de kültürel potansiyelinin köklerini 1800’lü yılların sonlarında arayabiliriz. Örneğin 1873 yılında Kadıköy Rum Cemaati tarafından Apollon Tiyatrosu yaptırılmış. Daha sonraları sinemaya dönüştürülen bu mekânda 1920 yılında Afife Jale’nin sahneye çıkışı, Müslüman bir kadının ilk kez sahne alması olarak tarihe geçmiş. Apollon Tiyatrosu, son dönemindeki adıyla “Hale Sineması” 1961 yılında yıkıldıktan sonra “Rexx Sineması” inşa edilmiş. Kültürel tarihin önemli bir parçası olan Rexx’in kısa bir süre önce kapanması ise büyük bir kayıp.
Tekrar geçmişe baktığımızda Opera Sineması, Yeldeğirmeni Sineması, Kuşdili Tiyatrosu, Mısırlıoğlu Sineması, Süreyya Sineması gibi mekânlarıyla Kadıköy’ün 1900’lü yıllarda da tiyatro ve sinemaya ev sahipliği yaptığını söyleyebiliriz.
-Kadıköy ve İstanbul için önemli mekanlardan biri olan Süreyya Operası’na da ayrıca değiniyorsunuz.
1920’li yıllarda, Avrupa’daki tiyatrolar örnek alınarak inşa edilen Süreyya Operası Kadıköy’ün tarihine tanıklık eden önemli bir yapı. Sahne bölümü gösteri sanatlarına uygun bir biçimde tamamlanamadığı için uzun yıllar sinema olarak kullanılmış. Hatta sinemanın müdürlüğünü bir süre Nazım Hikmet’in babası Hikmet Bey üstlenmiş.
Kadıköy Belediyesi’nin 2006 yılında attığı önemli adım, Süreyya Operası’nın bugünkü kültürel ortama dahil olmasını sağladı. Tarihi eser niteliğinde olan yapı, belediye tarafından kiralanana kadar farklı işletmelere kiraya verilmiş. Örneğin balo salonu konfeksiyon imalathanesi olarak, sahnenin bir kısmı ise bilardo salonu olarak kullanılmış. Bu durum yapının pek çok bölümünün zarar görmesine neden olmuş. Restorasyon sürecinden geçerek 2007 yılında açılan Süreyya Operası, AKM’nin yokluğunda sahnesiz kalan Devlet Opera ve Balesi’ne kapılarını açarak kentin tek opera sahnesi haline gelmişti.
Rexx Sineması
“BAZILARININ İZLERİ SİLİNDİ”
-Rexx’in kapanmasını kültür sanat tarihi açısından önemli bir kayıp olarak değerlendiriyorsunuz. Kadıköy’ün kaybolan başka sinemaları da var ancak bazıları korunabilmiş.
Kadıköy’de bir buluşma noktası haline gelmiş Rexx Sineması’nın kapanması bahsettiğim gibi kültür-sanat tarihi açısından önemli bir kayıp. Kadıköy’ün tarihine tanıklık etmiş pek çok kültürel mekân için de bu durum geçerli. Geçmişten bugüne bahsedilen sinemaların ve tiyatroların izleri bir bir kent mekânı üzerinden silinmiş. 60’lı yıllarda açılan “Kadıköy Tiyatrosu” bugün “Kadıköy Sineması” adıyla varlığını sürdüren mekânlardan biri. 1969 yılında kurulan Kafkas Sineması ise bir süre “Moda Sineması” olarak kullanıldıktan sonra kapatılmıştı. Büyük bir dönüşüm geçirerek 2013 yılında “Moda Sahnesi” adıyla tiyatro ve sinema gösterimlerine yeniden başladı. Moda Sahnesi’nin aynı zamanda Gezi sonrası Kadıköy’de yer seçen bağımsız tiyatroların öncülerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.
Yeldeğirmeni Sanat Merkezi
-Tezinizde özellikle Yeldeğirmeni Sanat Merkezi, Süreyya Operası ve Moda Sahnesi üzerinde yoğunlaştığınızı görüyoruz. Bunun özel bir sebebi var mı?
Her mekân konuyu tartışmak için farklı bir bakış açısını temsil ediyor. Süreyya Operası’ndan sıkça bahsettim. Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nin üretim sürecinde ise âtıl ve kullanılmayan bir şapelin Kadıköy Belediyesi tarafından satın alınarak yeniden işlevlendirildiğini görüyoruz. Yapı ölçeğinde bakıldığında kültür-sanat alanı için önemli bir atılım olsa da Rasimpaşa Mahallesi Canlandırma Projesi’nin bir parçası olarak büyük tabloya da bakmak gerekiyor. Kamusal alanlar üreterek kültürel bir canlanma yaratma ve yerel kimliği koruma hedefleriyle yola çıkan bu proje, bölgede soylulaşma sürecini tetikleyen bir duruma evrilirken tüketim mekânlarının da kontrolsüzce çoğalmasına neden oldu.
Moda Sahnesi ise kültürel alanda özel sektör bakış açısını temsil ediyor. Aynı zamanda daha önce bahsettiğim gibi Gezi sonrası Kadıköy’de açılmaya başlayan sahnelerden ilki. Kadıköy günümüzde 30’dan fazla sahneye ve 70’ten fazla tiyatro topluluğuna ev sahipliği yapıyor. Bu kalabalık grubun içinde özel sektörün yakındığı ortak noktalar var. Bunlar yeterli desteği görmedikleri ve vergiler nedeniyle finansal sıkıntılar yaşadıkları yönünde. Bu konuyla ilgili Moda Sahnesi kurucuları ile yapılmış pek çok röportaj var. 2016 yılında İstanbul genelinde bağımsız tiyatrolarla yapılmış bir anket çalışmasının sonucu da bu durumu destekler nitelikte.
Sinematek Sinema Evi
-Tezinizde Kadıköy Belediyesi’nin kültür sanat alanında yaptığı çalışmalara da ayrıca yer verdiğinizi görüyoruz. Yerel yönetim açısından nasıl bir değerlendirme yaptınız?
Büyük bir mücadelenin ürünü olan Müze Gazhane projesi, son İBB yönetiminin süreci hızlandırmasıyla nihayet hayata geçirildi. Bu mücadelenin öncüleri Gazhane Gönüllüleri olsa da Kadıköy Belediyesi’nin de süreç içinde gönüllülerle iletişimleri ve çabaları çok değerli. Bir diğer örnek tezimi yazdığım sırada henüz proje aşamasında olan Alan Kadıköy. Kısa zaman önce Kadıköy Belediyesi tarafından hizmete açılan Alan Kadıköy projesinin, mimarların, sanatçıların ve Kadıköy Tiyatrolar Platformu’nun görüşleri alınarak gerçekleşmiş olması oldukça önemli. Başka bir örnek ise hem sinema gösterimleri hem de arşivleriyle önemli bir kültür-sanat mekânı haline gelen Sinematek. Genel olarak baktığımızda Kadıköy’de kültür-sanatın gelişimi yönünde belediyenin katkısı çok önemli bir yere sahip.