Kadıköy'de bir KABATAŞLI

Kabataş Erkek Lisesi mezunlarından ve aynı zamanda Kabataşlılar Derneği Başkanı Nabi Cücük ile Kadıköy’de yaşayan bir Kabataşlı olmaktan konuştuk

12 Ocak 2012 - 13:58

Nabi Cücük, Türkiye’nin tarihte iz bırakan kişileri yetiştirmiş, İstanbul’un en güzel yerlerinden birinde bulunan Kabataş Erkek Lisesi mezunlarından ve aynı zamanda Kabataşlılar Derneği Başkanı. 12 Aralık1963 Merzifon doğumlu, 1 yaşından beri babasının ticari yaşamından ötürü İstanbul’da yaşıyor. Ailesiyle İstanbul’un hemen hemen her semtinde ikamet etmiş. Son 4,5 yıldır da eşi Belma Hanım ve oğlu Batuhan ile birlikte Kadıköy Çiftehavuzlar’da yaşıyor. Kadıköy’ü, oğlu için seçtikleri okuluna yakın olması, eşinin ve kendisini işyerlerini Kadıköy’de açması nedeniyle tercih etmişler. Nabi Cücük’le Kabataş Erkek Lisesi’nden, Kadıköy’de yaşayan bir Kabataşlı olmaktan bahsettik.

-Nabi Bey, Kabataşlı olmak ne demek?
Kabataşlılık bir aidiyet, Galatasaraylıların, Mariflilerin, Mülkiyelilerin birlikteliğini düşünün, işte bizim için Kabataşlılık o duygunun biraz daha abarttığımız şekli. Kabataşlılık, yatılı ya da parasız yatılı okuyan ve Türkiye’nin çok sayıda değişik memleketten gelen insanların biribirliriyle güç birliği.
Bunun özü, dışarıdan değil, içeriden bir kardeşliğin dostluğun oluşturulması ve artmasıyla ortaya çıkıyor. Ayrıca çeşitli meslek gruplarında çalışan Kabataşlıların okullarına farklı desteklerle geri dönüşümüdür, her mezun mutlaka Kabataş’a sırası ve imkanı olunca geri dönüyor, derneklerine sahip çıkıyor, okuluna sahip çıkıyor, öğretmenlerine sahip çıkıyor. Aslında biz Kabataşılar, bu anlamda yarışı kendimizle yapıyoruz…
 
-Mezun olduğunuz dönemlerden biraz bahseder misiniz?
Ben 1982 mezunuyum, o yıllarda 3 yıldı okullar fakat, o yıllar Türkiye’nin en hareketli olduğu yıllardı, özellikle lise hayatı ki, bizim lise o zamanlar da önemli liselerden biriydi. İçeride çok olay olmamasına rağmen dışarıdaki olaylar öğrenciler olarak hepimizi fazlasıyla etkiliyordu. Bizler birbirimize okul olarak aşırı tutkunuz, o dönemde okulun hemen hemen büyük bölümü aynı görüşte olmasına rağmen, içinde birtakım ayrılıklar vardı. Fakat, okul kapısından dışarı çıktığı zaman her Kabataşlı diğer arkadaşını fazlasıyla sahiplendiği için, dışarıda sıkıntılardan biz Kabataşlılar sanırım en az hasarla o dönemi atlattık. Bu bizim yıllardır süren geleneğinimizi sürdürmemizle ilgili, her an bir Kabataşlının dışarıda diğer Kabataşlıya kucak açmasıyla ilgiliydi.
 
-Kabataşlı’ların geri dönüşüm yaratan desteklerinden bahsettiniz, Kabataşlılar Derneği Başkanı nasıl bir yapınız var ve okulunuza ve kurumunuza ne tür destekler oluyor?
Sivil Toplum Kuruluşu bazında Beşiktaş Bölgesi’nin en büyük kurumuyuz, 5.000’e varan üye sayımız var. Guiness Rekorlar Kitabı bir sertifika olduğundan çok üstüne gitmedik, ama bir gelenek anlamında dünyada tek olduğumuzu düşünüyoruz. Dediğim gibi bu resmen tescilli olmasa da, bir gelenek sınıfında yer alan pilav gününümüzü, 2 sene önce 7.000 kişilik bir katılımla yaptık. Bu etkili bir kaynaşmadır.
Kabataşlılar Derneği’ni 1989 yılında Erdal Dumanlı’nın öncülüğünde ve her yaş grubundan kişileri yönetim kuruluna alarak oluşturduk, derneğe sadece kabataşlılar üye oldu. Erdal ağabey diyorum, biz de Cumhurbaşkanı da olsa bir küçüğü büyüğüne hep ağabey diye hitap eder. Erdal Ağabey, “Koltuk sevdalısı olmayalım, her başkan 2 dönem görev yapsın ve birilerini yetiştirsin, içimizden birisi başkanlığı devam ettirsin” dedi. Erdal Dumanlı, Nusret Selen, Naci Karaağaç, Taner Kıral, İlhan Orhun ve ben sırayla başkanlığı yürüttük. Benimki çok keyifliydi zira Kabataş Erkek Lisesi’nin kuruluşunun 100. yılında derneğin başında olmak ve çok keyifli projeleri hayata geçirmek, bizim yönetimin dönemine kısmet oldu.
 
-Sizin çalışma döneminizde bahsedersek kısa kısa neler oldu, neler yapıldı?
Öncelikle 100. yıla başlarken bütün eğitim birimleri, Kabataş’ın içerisinde olan okul yönetimi, K. Eğitim Vakfı ve yeni dönemde daha iyi bir yapıya ulaşan Kabataş Mezunlar Derneği ile beraber bir toplantı yaptık. “100. yılda ne yapılır” diye birtakım adımlar atmak için yola çıktık. Dernek olarak projelerimizi sunduk ve onları hayata geçirdik. Okulun içinde Türkiye’ye mal olmuş, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün efsanevi başkanı Süleyman Seba’nın, okulda öğretmenlik de yapmış olan, şair Faruk Nafız Çamlıbel’in büstlerinin açılması, Kabataş Erkek Lisesi’nin 100. yıl anıtının bahçeye dikilmesi, Bekir Kalyoncu Paşa’mızın-Kabataşlı’dır kendisi-büyük desteği ile Çanakkale ve Balkan savaşlarında şehit olmuş birçok lise mezunumuzun-ki o dönemlerde mezun vermemiş bir okuluz savaştan geri dönmeyen insanlar var-isimlerine ulaşıp şehitler anıtının bahçemizde yer alması, yine beraberinde Miniatürk müzesine Kabataş Erkek Lisesi’nin dahil olması, 550 sene önce İstanbul Erkek Lisesi’ne nasip olan, şimdi ise yüzde yüz saf gümüşten, Kabataş Erkek Lisesi adına darphane tarafından bir anı parasının basılması, Kabataş Erkek Lisesi’nin olduğu, Milli Piyango biletleri, ilk gün zarfları ve pulların basılması, yaptığımız kalıcı değerlerimizdi.
2. dönemimizde de sosyal anlamda diğer derneklerle neler yapabiliriz diye düşündük. Türkiye İşitme Engelliler Vakfı (TIV) ve Best Buddies Turkey’i yürüten Alternatif Yaşam Derneği (AYDER) ile geniş kapsamlı çalışma yaptık. Önce bu projeler bize gelince biraz şaşırmıştık ancak, sonrasında çok gururlandık. Türkiye İşitme Engelliler Vakfı çok güzel bir okul yaptı, o kurumda destek ile yürüyor. Biz de hem çocukların ana mutağını hem de yemekhanesinin ekipmanlarını Kabataşlılar Derneği olarak karşıladık. Engellilerle arkadaşlık projesi Best Buddies’i, Türkiye’de hayata geçiren ilk lise olduk.
Yine klasik faaliyetlerimize hiç ara vermedik, 15. Yıl, 25. Yıl, 40. Yıl ve 60. Yıl mezuniyet törenlerini düzenlemeye devam ettik. Ayrıca her yıl, 29 Ekim Cumhutiyet Bayramı’nı Cumhuriyet Balosu’yla kutlamaya devam ettik. Bir tek bu yıl, dernek yönetim kurulu kararıyla erteledik, onu da çok yakın bir zamanda Cumhuriyet Konseri olarak farklı şekilde kutladık.
 
-Dernek olarak yaptığınız çalışmaların nasıl etkileri oluyor ?
Bu faaliyetleri yaparken, yıllarca biribirlerini görmeyen insanları biraraya getiriyoruz. Bir üniversitede profesörlük liyakatı almaktan, Kabataş’taki lise arkadaşlarını görmeyi daha çok önemsediğini söyleyen duyumlar alıyoruz.
Biz bir nevi aracı oluyoruz. Mesela Kabataşlı bir işsiz insan yok, herhangi bir meslek dalında bize müracaat ettiği zaman, kendisini bireysel olarak ya da bültenimizde yer vererek doğru adreslere yönlendiriyoruz.
Okulumuzdaki öğrencilere ciddi miktarlarda burs veriyoruz. Bu burslar sadece lise ile sınırlı değil, üniversite hayatında da bursu devam ettiriyoruz.
Plaket törenlerine ya da buluşmalara gelen işadamları ve gönüllüler diyor ki “Ben okuluma ne yapabilirim?”, biz de okulun artı eksiklerini gördüğümüz zaman, bu bilgileri onlarla paylaşıyoruz. Okulumuzda yenilenmemiş hiçbir sınıf yok, kolejler kadar imkana sahip bir okuluz, bunun tamamını Kabataşlılar Derneği yaptı. Bunda Kabataşlılar’ın bireysel katkıları var, mesela yıllardır okulumuzun kırtasiye malzemesini bağışlayan bir ağabeyimiz vardır. Bir teknoloji kurumunun başındaki bir başka kabataş mezunu arkadaşımız, her bir öğretmene dizüstü bilgisayar hediye etmiştir ki, biz öğrencilerle beraber öğretmenleri de modern dünyanın içine dahil ediyoruz.
 
-Siz gönüllü kuruluşsunuz sorumluğunuz var peki, nesli bir sonraki nesle taşırken sizin için en önemli değer nedir?
Bunu bir ilke ile anlatmak isterim Kabataşlılık bir ayrıcalık, Kabataşlılık bir gelenek. Bu geleneğin bir sürü aşamaları var. Yıllardır, Ortaköy’den Beşiktaş’a 3000 kişi yürürdük, şimdi öğrenciler 700-800 kişi yürüyorlar. Mezun olan öğrenciler bu yürüyüşün sonunda, hazırlık sınıflarına yemin ettiriyorlar, Kabataş ilkeleri hususunda böyle bir devir teslim oluyor. Bu yılın sonunda oluyor. Bizde böyle bir yürüyüşün izni alınmıyordu, bu yıl izinle yaptık ve bir geleneği tescilledik, çok kefiyli oldu. Bizim için Kabataşlılık bir değer.
 
-Bu kadar güzel şeyin yanında benimde bir süredir gözlemlediğim bir konu var, okulun arka tarafında büyük bölüm inşaat halinde ancak, şu an durmuş vaziyette, nedir bu durum, neden durdu, nasıl düzelecek?
O bina lisenin kültür binası, orayı yıllarca da kullanmıştık. Oranın hem depreme karşı güçlendirilmesi ve yeniden yapılandırılması ile ilgili ciddi bir mali desteğe ihtiyaç vardı. Beşiktaş Belediye’si ile bir anlaşma yapıldı ve ihale ile bu çalışma bir firmaya verildi. Firma başladı çalışmalara ancak, teknik olarak bilmeme rağmen zannedersem hak edişle alakalı bir konudan durdu.
-Ne kadar zamandır böyle, çözülecek gibi mi?
7 ayı geçti, bir sözleşme ve ihale çalışmasıdır, çözülecektir. Ancak kötü olan bizler için endişeli olan konu, yapının tehlike arz etmesi ve okulda bir çok öğrencinin bulunması bizler için önemli.
 
-Sizler yeni dönemde neler planlanlıyorsunuz?
Ocak ayının 29’unda genel kurulumuz olacak. Bu dönemde yapacağımız son bir konumuz kaldı. 10.cusunu yaptığımız “2011’in En İyi İsimleri” adında, Kabataşlı ya da değil Türkiye’de 2011 yılında çeşitli başlıklarda öne çıkan kişilere verdiğimiz ödüller var. İçinde  Ahmet Taner Kışlalı, Nehar Tüblek, Süleyman Seba, Feridun Karakaya, Ömer Kavur, Adnan Kahveci, Feridun Karakaya, Behçet Necatigil ve Cahit Kocaömer gibi 8 duayen kişi adına verilen derneğimiz yönetim kurulu ödülü de var, onların adını yaşatan onur ödülleri veriyoruz. Ayrıca sinema, medya, görsel basın gibi 20’nin üzerinde meslek kategorisinde öğrencilerin, öğretmenlerin ve dernek üyelerinin verdiği oylarla belirlenen kişiler var. Benim diğer derneklerle, kurumlarla başlattığım Kabataş adını güçlendirmeye yönelik çalışmalarım, gelecek dönemlerde dernek içinde komitelerde yer alarak yapacağım çalışmalarla devam edecek. Bahsettiğim gibi başkanlık değil Kabataş’a hizmet önemli, ben yine engelli çocuklarla ilgili projelerimizin geniş kapsamlı ve sürekli olarak yürütülmesinde gönüllü görev alacağım. Yeni dönem hedeflerimizden biri de Kabataşlılar Huzur Evi Projesi. İçinde sadece Kabataşlı olan yaşlılarımızın, kendilerini emanet edecekleri kurum olması hedeflerimiz arasında.
 
-Bu çalışmlardan, dernek içinden ya da dışından, her Kabataşlı’nın haberi olabiliyor mu?
Tabii şu var dernekte 5000’e yakın üyemiz var, üyelerin adres ve telefonlarını güncellemek üzere teknolojik olarak bir çok imkana ulaşmamıza rağmen, bu bilgilere ulaşamıyoruz. Üyelerin güncel bilgilerinin bizde olması çok önemli. Kabataş ile ilgili yayınlardan ve haberlerden böylelikle haberleri olabiliyor. Bu haberleri yaymak değerli, Van Depremi dahil birçok ani gelişen sosyal desteklerde de dernek olarak varız. Bu çalışmaların duyulması ve duyurulmasında her Kabataşlı’ya görev düşüyor.

Türkiye’de önemli görevlerde bulunmuş bazı Kabataşlılar arasında Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, müzisyen Cahit Berkay, gazeteci Erol Simavi, yazar İsmet Giritli, Beşiktaş Jimnastik Kulübü Onursal Başkanı Süleyman Seba, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ve araştırmacı yazar Yalçın Küçük de bulunuyor…
-Kadıköylü ve aynı zamanda Kabataşlısınız ve biliyorum siz Fenerbahçe taraftarısınız. Kadıköy’de yaşayan bir Kabataşlı olmak bir ayrıcalık mı sizce?
 
Genelde Kabataşlı’ların Beşiktaşlı olduğu varsayılır. Bununla birlikte Kabataşlılar derneğinde ve eğitim vakfında başkanlık yapmış birçok isim Beşiktaşlı değildir. Lakin bizim Kabataşlılığımız her takımdan önce gelir. Benim Kadıköylü olmam ise gerek işimi, gerekse evimi ve özellikle de oğlumun okulunu Anadolu yakası Kadıköy semtinden seçmiş olmamızdandır. Kadıköy, özellikle Kalamış ve Çiftehavuzlar, yolda sabah yürüyüşlerinde bir çok kişi ile selamlaştığım güleryüzlü insanların var olduğu, modern, temiz, her yere ulaşımı kolay bir semt. Kadıköy’de yaşamak beni mutlu ediyor.
Etiketler; Nabi Cücük

ARŞİV