Tarihi Aziziye Hamamı, Kadıköylüler için çekim merkezi olmaya devam ediyor.
Aysel KILIÇ
Kapıdan sızan buram buram sabun kokusu ve sıcak buhar sizi mıknatıs gibi içine çeker. Kapıyı aralayıp içeri girdiğinizde sıcak mermerler üzerine oturmuş kadınlar ve çocuklar görürsünüz. Kimisi bir tasla başına su döker, kimisi kese attırır, kimisi de taşlara uzanıp keyif yapar. Osmanlı’dan miras kalan hamamlar, günümüzde de çekiciliğini koruyor. Araştırmalara göre, hamamın tarihi Antik Romalılar'a kadar uzanıyor. Vezüv yanardağının patlamasından sonra küller altında kalan Pompei şehrinde yapılan kazılar, Romalılar'ın kullandıkları hamamları ortaya çıkarmış. Bu hamamlar yalnız temizlik için değil, zevk ve eğlence için kullanılmış. Türkiye’ye ise hamamlar Osmanlı’dan miras kalmış.
BURAM BURAM SABUN KOKUSU
Tarihi Aziziye Hamamı da Osmanlı’dan miras kalan hamamlardan biri. Kadıköy’ün Rasimpaşa Mahallesi’nde bulunan Hamam, 1860 yılında Sultan Abdülaziz tarafından inşa ettirilmiş. Kadınlar ve erkekler için iki ayrı bitişik bina yapılmış. Soğukların bastırdığı şu günlerde, biz de Recaizade Sokak’ta bulunan Aziziye Hamamı’nın kadınlar bölümünü ziyaret ettik. Kapıdan içeri girdiğimizde, sabun kokuları ve sıcak buhar karşıladı bizi. Yıkanma odalarına açılan holün ortasına bir masa atılmış. Çalışanlar, bu masa etrafında oturup hem müşteri karşılıyor, hem de keyifli sohbetlerle zamanlarını geçiriyor. Kadınlar hamamında üç kadın çalışıyor. Kadınlardan kimisi müşteri için ağdaya giriyor, kimisi de kese atıyor. Hafta içi olmasına rağmen çok kalabalık. Gelenlerin arasında turistler de var. Hamam girişi 20 lira. Kese ya da ağda yaptıracak olanlar ise ayrıca ücret ödüyor.
EŞEK SIRTINDA İSTANBUL’A
Aziziye Hamam’ının Gülaçtı ailesine geçmesinin hikâyesi ise epey ilginç. Hamamın işletmecisi Zeynep Gülaçtı’nın anlatımına göre, Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılan hamamın sahiplerinden biri de, bir Ermeni: “Dedemim babası Ali Osman Ağa çok varlıklıymış. Sivas’ın ağalarından, saygın bir insanmış. İstanbul’dan bir hamam satın almayı kafasına koymuş. Eşek sırtında, korumaları eşliğinde İstanbul’a gelmiş. 1900’lerin başı, savaş ortamı, ülke karışık… Öyle bir ortamda cebinde büyük paralarla İstanbul’a gelmek epey tepki toplamış. Gelmiş, Küçükpazar Hamamı’nı satın almış. Sonra da orayı ortaklarına bırakıp bir Ermeni ailesinden burayı almış. Aziziye Hamamı o günden beri bizim ailemizin.”
“HAMAM BİR HAYAT BİÇİMİ”
Zeynep Gülaçtı, tam 30 yılını buraya vermiş. Gülaçtı, hamamla ilgilenmekten büyük keyif duyduğunu söylüyor ve ekliyor: “Hamam bir yaşam biçimi aslında. Ülkemizde geçmişten bugüne bu yaşam biçimi korundu. Bugün de biz yaşatıyoruz.”
Stresten uzaklaşmak isteyen herkese hamamı öneren Gülaçtı, “Bu tür yerlerin bir büyüsü var, sanki hasta olarak geldiğinde iyileşmiş psikolojisiyle çıkabiliyorsun. Ayda bir kez gelmek kafi ama iki kez gelmek daha iyi hissettirecek. Çünkü vücut daha fazla rahatlamış ve dinlenmiş olacak” diyor. Hamama gelenler de hallerinde gayet memnun. Mukadder Candan, ilkokul çağındaki kızı Özge ile Aziziye Hamamı’nın yolunu tutmuş. Çocukluğundan beri Aziziye Hamam’ına geldiklerini belirten Candan, “Haftada ya da en geç ayda bir buradayız. Gelmezsek huzursuz oluyoruz” diyor.
Kadıköy’de bulunan bir diğer hamam ise Osmanağa Mahallesi’nde, Osman Ağa Cami’nin yanında. Araştırmalara göre, Darüssade Ağası Osman Ağa 1612'de camiyi yaptırdığı zaman, yanına bir de hamamı inşa ettirdi.“Çarşı Hamamı” olarak bilinen hamamın kapıları sadece erkeklere açık.