Kadıköy’ün meşhur Boğa Heykeli’ni yoktur ya da Sakıp Sabancı Müzesi’nin önündeki at heykelini... Bu heykellerin 148 yıl önce Paris’te özel olarak yaptırılıp getirildiğini biliyor muydunuz?
Atlas Tarih’in Ferda Çağlayan imzasıyla yayınlanan yazıda “Kadıköy’ün Boğası’nın” hikâyesi anlatılıyor. Bizler de bu ilginç detaylarla dolu yazıyı siz okurlarmızla paylaşıyoruz…
İstanbulluların her gün yanından geçtiği, önünde buluşmak için randevu verdiği hayvan heykellerini bilirsiniz. Kadıköy Altıyol’daki ‘Dövüşen Boğa’, Emirgan Parkı’ndaki ‘Su İçen Dişi Geyik ve Yavrusu’, Kalender Orduevi bahçesindeki ‘Top Tutan Aslan’ veya Yıldız Parkı’ndaki ‘Kaçan Geyik’ gibi... Kadıköy’deki boğa heykeli, Saraçhane Belediye Sarayı önündeki aslan heykeli ve SSM Beyaz Köşk önündeki at heykelinin imzalarındaki benzerlik, yapıtların aynı elden çıktığını, 1864’te Paris’te üretildiğini gösteriyor. Bu üç heykelde ‘P. Rouillard’ ve ‘Thiebaut’ imzaları ortak. Aynı tarih ve imzayı taşıyorlar. Ancak boğa ve at heykeliyle ilgili ulaşılabilen kısıtlı bilgiler, güvenilir bir kaynağa dayanmıyor. Yine de akla ilk gelen soru şu: Heykelin yapılmadığı ve kamusal alanda görülmediği Osmanlı’da, 1864 yılında Paris’ten İstanbul’a bu hayvan heykelleri kim tarafından, nasıl ve niçin getirilmiş, şu an bulundukları noktalara ne zaman yerleştirilmişler? Bu durum, ancak Fransızca kaynaklardan yaptığım araştırmalar sonucunda açıklığa kavuştu. Edindiğim bilgilere göre, kariyeri boyunca hayvanlar konusuna sadık kalan Rouillard’ın aldığı en ünlü sipariş, 1864’te Sultan Abdülaziz tarafından verilendir: Sanatçı, sultan için, 24 hayvan heykeli, vazolar ve Beylerbeyi Sarayı’nın frizlerini hazırlamıştır. Rouillard, bu devasa siparişi yapabilmek için atölyesinde 10 heykeltıraş istihdam eder. Eserlerine katkıda bulunan heykeltıraşların da imza atmalarına izin verir. Bir başka kaynaktaysa, heykellerin isim listesi, sayısı, katkıda bulunan sanatçıların katılım düzeyi, yapım yılı ve malzemesine dair bilgiler veriliyor. Bu bilgilerden hareketle, bahsedilen heykellerden 22’sini tespit ettim. 6’sı mermer, 12 heykel, ilk mekanları olan saray bahçesindeki yerlerini koruyor. Diğer heykel ve vazolarsa farklı yerlere dağılmış. Kimi Dolmabahçe Sarayı Hasbahçesi’nde, kimi Yıldız Şale’de...
ABDÜLAZİZ’İN ISRARI
Heykelin kabul görmediği Osmanlı’da Abdülaziz’in verdiği bu sipariş, heykel tarihimiz açısından bir ilk. Batı’yı yakından takip eden Abdülaziz’in bu siparişi 1867’de Paris, Viyana, Londra gezisinden önce vermiş olması da dikkat çekici. Batı tarzında ve yabancı bahçıvanların düzenlemesiyle tasarlanan Beylerbeyi Sarayı bahçelerinde çeşitli kuş türleri, ceylan, aslan ve kaplanın da olduğu 381 çeşit hayvan beslediği tespit edilmiş. Atlara, hayvanlara düşkünlüğüyle bilinen padişahın bu dekoratif heykel siparişi, belki hayvan sevgisiyle açıklanabilir. Ancak Abdülaziz’in heykele ilgisini sürdürmüş, İngiliz heykeltıraş C.F. Fuller’e 1872’de kendisini at üzerinde gösteren bronz heykelini yaptırmış. Heykel gemiyle İstanbul’a getirilirken Valide Sultan denize atılmasını emretse de kurtarılmış. Ayrıca mermer büstünü yaptırmış. Valide Sultan’ın tepkisi, hayvan heykellerinin de saray çevresinde benzer tepkiyle karşılanmış olabileceğini düşündürüyor. Abdülaziz’in heykel yaptırarak bu konudaki ısrarını sürdürmesini, sanata düşkünlüğünün (resim yapıyordu) ve topluma heykeli benimsetme çabasının bir sonucu olarak yorumlamak mümkün.
‘DÖVÜŞEN BOĞA’ İSTANBUL’U DOLAŞTI
Kadıköy’ün simgesi haline gelen ve ‘Boğa Heykeli’ olarak tanımlanan, orijinal ismiyle ‘Dövüşen Boğa’ heykelinin saray dışına nasıl çıktığı bilinmese de, Yıldız Sarayı bahçesinden sonra ilk görüldüğü yer Bilezikçi Çiftliği’dir. Münevver Ayaşlı ‘Dersaadet’ adlı kitabında Bilezikçi Çiftliği’yle ilgili şu bilgileri verir: “Enver Paşa’nın memleketten firarından sonra da, güzelim çiftliği Mahmut Muhtar Paşa satın almıştı. Çiftlik Karadeniz’e kadar iniyordu. Çiftliğin çok güzel ormanı gibi gayet güzel ve şirin bir çiftlik evi ve çok kıymetli bronz heykelleri vardı. Bilhassa at, boğa, geyik heykelleri müstesna güzellikteydi.”
Bu heykeller sonraki yıllarda Feneryolu’ndaki Gazi Ahmet Muhtar Paşa Köşkü’nün bahçesinde, daha sonraysa Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın oğlu Mahmut Muhtar Paşa’nın 1897’de Rum asıllı Dimitri Veldemi’den satın aldığı ve 1956’ya kadar ailenin mülkiyetinde kalan Mermer Köşk’ün bahçesinde görülür. Mermer Köşk kamulaştırılarak Milli Eğitim Bakanlığı’na devredildikten sonra mirasçıları tarafından köşkün eşyaları satışa çıkarılır. Köşkün bahçesinde yapılan müzayede de at heykeline Hacı Ömer Sabancı ile Vehbi Koç talip olur. Yaşanan çekişme sonucunda heykel Hacı Ömer Sabancı tarafından satın alınır ve Emirgan’daki köşkün önüne yerleştirilir. At heykelini alamayan Vehbi Koç ise mezattan geyik heykeli satın alır. Bu heykel de Taksim Elmadağ’daki Divan Oteli önüne yerleştirilir. Bu iki heykel büyük olasılıkla Feneryolu’ndaki Gazi Ahmet Muhtar Paşa Köşkü’nden Mermer Konak’a taşınmış olmalı. Ancak boğa heykelinin Mermer Konak’ın bahçesinde olduğunu gösteren bir fotoğrafa, bilgiye rastlanmıyor. Boğa Heykeli’nin kamusal alanda ilk görüldüğü yerse 1950-69 arası Harbiye’deki Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nin Taksim’e bakan cephesi, önüdür. 1969’daysa Kadıköy Belediye Başkanlığı’nın önüne taşınır. Daha sonra heykel Belediye Başkanlık binasının yanı başındaki Etibank binasının önüne kaydırılır. Son olaraksa 1987’de Kadıköy Altıyol kavşağındaki bugünkü yerine yerleştirilir.