Kadıköy'ün kalbini dinleyen doktora veda…

Müfid Ekdal, sonsuzluğa sevenlerinin gözyaşları ve minnet duygularıyla uğurlandı.

18 Temmuz 2014 - 08:44
GÖKÇE UYGUN
FOTOĞRAFLAR: SİNEM TEZER
Kadıköy sevdalısı, Haydarpaşa Numune Hastanesi eski başhekimlerinden, doktor, tarihçi-yazar Müfid Ekdal (96), yaşamını yitirdi. 11 Temmuz Cuma günü, Feneryolu’nda, adını taşıyan sokakta bulunan, doğduğu andan itibaren yaşamını sürdürdüğü köşkünde hayata gözlerini kapayan Ekdal için 13 Temmuz Pazar günü Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde bir anma ve uğurlama töreni düzenlendi. 55 yıllık hayat arkadaşı Celile Ekdal, çocukları Meral-Burak Akdikmen ve Mine-Oral Ekdal başta olmak üzere akrabaları,sevenler, dostları ve Kadıköylülerin katıldığı tören, Ekdal anısına 1 dakikalık saygı duruşunda bulunulmasıyla başladı. Törende ilk konuşmayı, aile adına eğitimci-yazar Neşe Doster yaptı. Doster, duygu dolu konuşmasında Ekdal’ın mesleki duyarlılığı, kibarlığı, kişiliği, hayvan sevgisi, kitapları ve bahçıvanlık yeteneği gibi pek çok özelliğinden bahsetti. Doster, “İyi bir doktor olmasının yanı sıra tarihi iyi araştıran bir yazardı. Kentsel dönüşüm sürecinde evlerimiz bir bir yıkılırken, geçmişimiz yağmalanırken onun kitapları Kadıköy tarihi için belge niteliği kazandı. Elini, emeğini Kadıköy’den hiç esirgemedi. Sayın Ekdal; bizlere ve Kadıköy’e kattıklarınız için size teşekkür ediyorum. Biz sizi ağırlamaya çok alışmıştık, şimdi uğurlamak gücüme gidiyor…” dedi.

‘EKDAL BİZE IŞIK TUTACAK’
Kadıköy Belediye Başkan Vekili Ülkü Koçar, Ekdal’ın İstanbul gibi hızla değişen bir kentte doğduğu evde ikamet etme mutluluğunu tatmış biri olduğunu vurgulayarak, “O’nun merakı ve ilgisi sayesinde bugün biz Kadıköy’ün tarihi köşk ve konaklarına dair bilgi ve fotoğraflara sahibiz. O, Kadıköy’ün görsel ve yazılı belleğini tuttu. Kitapları bize ışık tutacak, kendisi de ışıklar içinde kalsın” diye konuştu. Ekdal’ın hem öğrencisi hem dostu olduğunu ifade eden Kültür Bakanlığı Müsteşarı Haluk Dursun da “O’nun gidişiyle birlikte en büyük acımız artık kendisi gibi beyefendileri kimseye örnek gösteremiyor oluşumuz olacak.. .” ifadesini kullandı. Kadıköy’ün bir önceki dönem Belediye Başkanı Selami Öztürk ise Ekdal’ın 20 yıllık başkanlığı döneminde tanıdığı en değerli insanlardan olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Başkanlığım döneminde kendisinin bir kitabını yayınlamak üzere tanışmıştık. Kadıköy’e verdiği önem apayrıydı, ilçeye dair bildiklerini kitapları aracılığıyla bizlerle paylaşmış olmasından çok memnunuz.”
Dr. Müfid Ekdal’ın cenazesi buradaki törenden sonra Karacaahmet Şakirin Camii’ne götürüldü. Ekdal, kılınan öğle namazının ardından ebedi yolculuğuna gözyaşları içinde uğurlandı. Ailenin taziyeleri kabul ettiği törene, Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, CHP Kadıköy İlçe Başkanı Necati Ekşi ve Türk Tabibler Birliği’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi ve kurum çelenk gönderdi.

TARİHİN KALBİNİ DİNLEYEN DOKTOR…
Doğma büyüme Kadıköy'lü olan, doktorluğunun  yanında İstanbul’un Kadıköy'ün tarihi geçmişini anlatan kitaplarıyla tanınan Dr. Müfid Ekdal, doktor olarak hizmet verdiği yıllar boyunca, sadece hastalarının değil, Kadıköy’deki sokakların, köşklerin, ko-nakların, kısacası tarihin de kalbini dinlemiş bir bilim adamıydı. Ekdal’ın pek çok sıfatı bulunuyordu; Kadıköy'ün yaşayan hafızası, tarihin kalbini dinleyen doktor,  İstanbul beyefendisi, Cumhuriyet bilgesi, Kadıköy'ün kontu, Kadıköy'ün Heredot’u…
Ekdal hastalığına, ilerleyen yaşına rağmen son kitabı “Saklı Hikâyeleri ve Resimleriyle Kadıköy Sokakları”nı yazmıştı. Ekdal bu kitapta doğup büyüdüğü ve yaklaşık bir asır yaşadığı Kadıköy’ün sokaklarının gizli hikayelerini anlatıyordu. Eski cumhurbaşkanlarından Celal Bayar, şairler Neyzen Tevfik ve Necip Şair Kısakürek gibi ünlü isimlerin de doktoru olan Ekdal, bu kişilerle olan anılarını, genç kuşaklara aktarmak için “Tanıdığım İnsanlar” adlı bir kitap hazırlamayı planlıyordu…

YAŞADIĞI SOKAĞA ADI VERİLMİŞTİ…
Kadıköy Belediyesi, Babası Tahir Ekdal tarafından Feneryolu’nda inşa ettirilen evde doğup, büyüyen, son nefesine dek bu köşkte yaşayan sürdüren Dr. Müfid Ekdal’ın adını, evinin bulunduğu çıkmaz sokağa vermişti. Ekdal, “Sokak isimlerinin değiştirilmesine karşıyım. Sokağın önceki adı Gazi Muhtar Paşa Çıkmazıydı. Ama sonradan ‘Kılıçarslan Çıkmazı’ yapıldı. Bu kişinin kim olduğu, sokakla ya da mahalle ile olan ilgisini kimse bilmiyordu, ben de bilmiyordum.. Böyle ilgisiz bir ismin yerine benim adımın konulması o yüzden bana uygun geldi” demişti.

GAZETE KADIKÖY RÖPORTAJINDAN….
Zaman zaman Gazete Kadıköy’e de yazılar yazan Dr. Ekdal’ın gazetemize verdiği röportajlarda Kadıköy, geçmiş değerler, köşkler, kitaplar ve daha pek çok konuda söylediklerinden bazı satırbaşları;
*Kadıköy’ün coğrafyası bozuldu artık. Kadıköy’deki o güzelim bahçeler içindeki ahşap köşklerin yıkılıp yerlerine beton binalar dikildi. Ne yazık ki birçok köşkün yok oluşuna bizzat tanık oldum. Bu gelişmeler beni çok üzdü, çocukluğumun, gençliğimin binaları art arda yok olmaya başladı. Tarihi köşklere olan sevgim ve merakım yüzünden edindiğim bir fotoğraf makinasıyla köşklerin fotoğraflarını çekmeye, arşivlemeye başladım.  Aslında kitap yazmak gibi bir düşüncem yoktu, ama zamanla elimde zengin bir arşiv oluştu. Ben de bunları bir kitap olarak değerlendirmeyi düşündüm ve kitaplar sırasıyla geldi.
*İyi ki de bu işe başlamışım, çünkü eğer ben bu işi yapmasaydım yıkılan o köşklerin, konakların hiçbir fotoğrafı günümüze ulaşamayacaktı. Daha sonra bu köşklerin, konakların özelliklerini, içinde yaşayanların hikâyelerini anlatan kitaplar yazmaya başladım.  Hiç değilse gelecekten günümüze bir anı kalsın, belgelensin diye çoğu ayakta kalamayan bu köşklerin, konaklarının hikâyesini anlatıyorum.
*Biz geçmişiyle bağlantıyı koparan bir toplum haline geldik. Eskiyi yık, yok et yeni evlerde yaşa. Eski konaklar, köşkler yerine apartman bloklarda yaşamayı tercih ediyoruz. Tek tük kalan eski köşklerde yaşayanlar da geçmişte o evde kimin yaşadığını bilmez, merak da etmez. Ben kitaplarım için araştırma yaparken bunu gördüm. Toplumsal belleği zayıf  olan bir toplumuz. Geçmişimizi acımasızca tahrip ediyoruz; ancak dünü bilmeyen bugünü katiyen kavrayamaz.
 
DR. MÜFİD EKDAL’IN ÖZGEÇMİŞİ
1918’de İstanbul'da doğdu. Ortaöğretimini Kadıköy ve Haydarpaşa Liseleri’nde tamamladıktan sonra 1942’de İstanbul Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1950’de Kadıköy Numune Hastanesi’nde dahiliye uzmanı oldu. 1963-65 arasında kardiyoloji ihtisası için İngiltere’ye gitti ve bu dalda uzman oldu. 1979’da Numune Hastanesi’nde Dahiliye Servis Şefi, daha sonra da başhekim oldu. 1983’te emekli oldu.  

KADIKÖY'Ü ANLATAN KİTAPLARI VAR

*Kardiovasküler Sistem Hemodinamiği
*Tıphaneden Numuneye
*Bir Fenerbahçe Vardı
*Bir Konak Bir Ömür Bir Devir
*Bizans Metropolünde İlk Türk Köyü: Kadıköy
*Prenses Elâ
*Eski Bir İhtilalciden Dinlediklerim
*Kapalı Hayat Kutusu/Kadıköy Konakları
*Saklı Hikayeleri ve Resimleriyle Kadıköy Sokakları
  
Tanıdığım Müfid Bey...

Şule ÖZÇELİK
Geçtiğimiz hafta Cuma günü acı bir kayıp yaşadık. Her ölüm acı verici bir olaydır. Ancak “Kadıköy’ün beyefendisi”, “Kadıköy’ün belleği”olan Dr. Müfid Ekdal’ı kaybettiğimiz haberini alınca, sadece iyi bir aile babasını, iyi bir dedeyi, başarılı bir doktoru ve altın kalpli bir insanı değil, Kadıköy’ün geçmişini de kaybettik sanki...
Kadıköy’ün artık çoğu hoyratça yıkılıp yerlerine kat kat yükseklikte beton apartmanlarla dolan, bahçeleri yok edilen, eski tarihi köşklerle olan bağımızı da yitirdik. Müfid Bey’i tanıma ve birlikte çalışma şansı bulmuş biri olarak kendisinin ilçenin tarihi geçmişine, Kadıköy’ün konak ve köşklerine nasıl değer verdiğini bizzat gördüm. Müfid Bey’le Kadıköy Belediyesi Basın Danışmanlığı’nda çalışırken tanıştım. O zaman “Bizans Köyü’nde İlk Türk Metropolü Kadıköy” kitabı yeni basılmıştı. Kitabı alıp okuyunca, Kadıköy’de doğup büyümüş biri olarak ilçenin geçmişini ne kadar az bildiğimi fark ettim. Eminim bu kitabı okuyan pek çok kişi de benim gibi düşünmüştür. Kitabı bir solukta okuyup bitirdim; köşklerin ayakta olduğu zamanlara bizzat tanıklık eden, hatta eskiden içinde yaşayan kişileri tanıyan Müfid Bey, bu avantajıyla kitaplarını bilirkişi edasıyla değil son derece samimi ve akıcı bir üslupla, sahicilikle anlatıyordu. Ardından Müfid Bey’in Kadıköy’ün tarihini anlatan diğer kitapları okudum, Müfid Bey üretken bir yazardı, son anına kadar kitap yazmaya devam etti. Sanıyorum, artık çok az insanın bildiği bilgileri, fotoğrafları paylaşmak, genç kuşaklara aktarmak istiyordu. Basın danışmanlığından sonra Gazete Kadıköy’de çalıştığım 15 yıl boyunca Müfid Bey’le yakından çalışma imkanı buldum. Gazetemize sık sık uğrar, o son derece akıcı ve hoşsohbet üslubuyla bizi geçmişe doğru unutulmaz yolculuklara çıkarırdı. O gazeteye geldiğinde hepimiz çevresine toplanır, anlattıklarını büyük bir merak ve ilgiyle soluksuz dilerdik. Sadece eski köşklerin ve içinde yaşayan insanların hikâyelerini anlatmazdı Müfid Bey. Kendisi gerçekten bilgi konusunda bir okyanus gibiydi, tıp alanındaki geçmiş ve günümüz teknolojilerini anlatır, Numune Hastanesi başhekimiyken yaşadıklarını, orada tedavi ettiği ünlü hastaları hakkındaki renkli anılarını da bizimle paylaşırdı. Örneğin aralarında Neyzen Tevfik, İttihat Terakki’nin önde gelen isimlerinden Hasan Amca’nın olduğu ünlü hastalarıyla olan anılarını da anlatırdı. Bu konuşmalarımız sohbetle sınırlı kalmaz, sık sık Gazete Kadıköy’e yansıtır, Kadıköylülerin de bu değerli bilgilerden haberdar olmasını sağlardık. Gazete Kadıköy okurları, çoğu artık yıkılan o eski muhteşem güzellikteki köşkler ve konakların öyküsünü ve içinde yaşayan insanların hikâyelerini Müfid Bey’in yazılarından öğrendi, ben de Moda’da bulunan Kadıköy Kız Lisesi’nde (Şimdiki adı Kadıköy Lisesi) okumuş biri olarak okulumuzun bahçesinde bulunan Mahmut Muhtar Paşa’nın tarihi Mermer Konağı’nın öyküsünü Müfid Bey’den öğrendim. (Ne yazık ki konak günümüzde son derece bakımsız bir durumda, bu konuda birçok girişim olmasına rağmen nedense restorasyon konusunda bir çalışma yok. Bu konağı restore etmenin, Müfid Bey’in ruhunu çok mutlu edeceğine eminim.) Biz orada okurken, öğretmenlerimizden biri bile bize evsahipliği yapan bu tarihi binanın geçmişini anlatmaya gerek görmemişti. Kimbilir belki onlar da bilmiyordu, sonuçta ülkemizde geçmişe ve tarihi değerlerimize verilen önem ortada, ya alenen yakıyoruz ya da kurnazlık yaparak bir gece aniden yandıklarına tanık oluyoruz! Sonra yerlerine gelsin çirkin, hepsi birbirinin aynı bahçesiz, balkonsuz, ruhsuz, yaşanmışlıkları olmayan ve olması mümkün olmayan binalar... İşte Müfid Bey benim için eskinin güzel günleri anlatan bir simgeydi aynı zamanda. Son
derece centilmen, entelektüel, başarılı bir doktor, çok iyi bir insan ve araştırmacı olmasının yanı sıra öne çıkan özelliği geçmişle aramızda bağ kurmamıza yardımcı olmasıydı. Şimdi o bağ koptu. Çok değerli
bir insanı kaybettik.
Ancak Müfid Bey, kitapları, yazıları ve söyleşilerle sonsuza dek yaşayacak. Kendisine yaptıkları için hepimizin
teşekkür borcu var.
Nur içinde yatsın...
Etiketler; Müfid Ekdal

ARŞİV