Kadıköy'ün kapısı: BOSTANCI

Yolda biri size “Kadıköy’ün kapısı neresi?” diye sorsa ne tepki verirdiniz? Bizans’tan günümüze kadar geçiş kapısından sayfiye alanına birçok görev üstlenmiş Bostancı’nın tarihine doğru yola çıkıyoruz

14 Ocak 2016 - 15:07
Bircan BİROL
Yolda biri size “Kadıköy’ün kapısı neresi?” diye sorsa ne tepki verirdiniz? “Ne kapısı canım!” demeden önce sizi tarihte; bahçelerin, bekçilerin, renkli sahillerin, köşklerin, olduğu bir tren yolculuğuna çıkarmak istiyoruz. Ne yazık ki yolculuğun sonu bizi alışılageldik bir manzaraya; sökülmüş tren raylarına, apartman inşaatlarına, doldurulmuş sahil yollarına ve her şeye rağmen huzurlu olmakta direnen doğal ve tarihi bir mahalleye götürecek!
Yolculuğun başlangıcındaki veriler net olmasa da birçok tarihçi için Bostancı’nın “giriş kapısı” olma özelliği ta Bizans’tan başlıyor. Seferden dönen imparatorun şehir başkanları tarafından karşılandığı ve isminin o zaman Poleatikon olduğu tahmin edilen alan, o dönemden itibaren şehrin “giriş kapısı” olma özelliğine kavuşuyor. Hatta Bostancı’da Bizans dönemine ait liman kalıntıları 80’lerde yapılan sahil yolu yapımı ile süpürülüp gidiyor!
Tarihi kalıntıları süpürülse de Bostancı “giriş” misyonunu hep koruyor. Osmanlı döneminde Bostancı, şehri Anadolu’ya bağlayan bir geçiş noktası oluyor. Şehrin Anadolu’ya açılan kapısı olan Bostancı’ya bugünkü adını veren Bostancı Karakolu, İstanbul’a giriş çıkışların yapıldığı yer olarak kullanılıyor. Bunun sebebi Bostancı’nın İstanbul için çok stratejik bir noktada olması elbette. Çünkü bir ticaret ve sefer yolu olan Bağdat Caddesi’nin girişini Bostancı tutuyor. Bostancı’nın ünlü Bostancıbaşı Köprüsü’nün yaşı da o döneme kadar uzanıyor.

Bostancıbaşı Köprüsü
Bostancı deyince aklımıza üç önemli sembol geliyor. Bir tanesi Osmanlı’dan bugüne kadar varlığını koruyan ve şehrin stratejik önemi ile oraya dikilmiş olan Bostancıbaşı Köprüsü… Bugün bakımsızlıktan insanların yüzüne bile bakmadığı köprü, aslında İstanbul’un doğu ucunu temsil eden ve ucunda bir Bostancı Karakolu (Derebendi) olan, nice orduların, kafilelerin, kervanların, insanların geçtiği bir tarih noktası olma özelliğini taşıyor. Hatta isyan eden Celalilerin, İstanbul’a getirilirken bu köprüde idam edildikleri ve başlarının oraya gömüldüğü biliniyor. “Köprünün altından çok sular aktı” ve şimdi anıt niteliğindeki bu köprünün altı çamura, üstü ise gri bir hiçliğe terk edildi.

Bostancı Tren İstasyonu
“2 yıl uzadı, 4 yıl daha kaldı” derken, şimdilik hafriyat olarak akla gelen Bostancı Tren İstasyonu’nda da bir tarih yatıyor. Osmanlı döneminde 1873 yılında hat yapımı tamamlanan, 1910 yılında ise Kızıltoprak, Feneryolu, Göztepe, Erenköy ve Suadiye ile birlikte istasyon binası olarak yapılan Bostancı Tren İstasyonu, Bostancı’nın mahalle kültürünün doğrudan oluşmasında etkili olmuş. Şimdi ise koca bir şantiye alanı…
Bostancı İskelesi
Bugün hala varlığını sürdüren Bostancı İskelesi 1913 yılında inşa edildi. 80’lerde onarım gören iskelede, Bostancı-Eminönü hattının yanı sıra yaz günleri önünden insan eksik olmayan Bostancı-Adalar seferi de bulunuyor. İçinde tarihin yattığı iskelenin restorasyon işlemlerinin özensizliği zamanında tartışmalara yol açmıştı.

Diğer tarihi eserler
Bostancı, çeşmeleri, köşkleri ve tarihi camisi ile de biliniyor. Ancak Bizans’tan beri tarihin birçok dönemine ev sahipliği yapmış bu yerin tarihi eserlerinin çoğu, tıpkı köprü gibi kendi haline terk edilmiş. 2. Mahmut döneminde yaptırılan Bostancı’nın merkezinde bulunan çeşmenin defalarca yerinden taşınmış olması bunun en önemli örneği. Şimdi o çeşme, Bostancı’nın diğer “eski”leri gibi, vızır vızır işleyen trafiğe bakıyor.

İNSANLAR NEDEN GELDİ?
Tabii ki uzunca bir dönem askeri, siyasi ve ticari bir geçiş noktası olan Bostancı; sadece konumuyla değil, güzelliği ile de dikkat çekiyor. Uzun sahili, bostanları, üstüne 1800’lerin ortasında eklenen buharlı gemi seferleri ve Bağdat Caddesi demiryolu; Bostancı’yı cazip hale getiriyor. 1930’larda ise Bostancı yerleşimciler için adeta bir tatil merkezi, sayfiye alanı olmaya başlıyor. Bu özelliğini uzunca bir süre koruyan Bostancı’nın “o dönemi”, yaşayan herkesin özlemle tarif ettiği zamanlar… “Şimdiki gençler” için ise Bostancı; konser alanı, lunaparkı, sahili, “Cadde’ye giriş yeri”, kafeleri, Adalar’a giden vapuru ve içkili mekânları ile biliniyor. Peki, ne oluyor da, Bostancı bir anda değişiyor? Eski Bostancı ve yeni Bostancı arasında ne fark var? Onu anlatmak ise yıllardır Bostancı’da oturmuş sakinlerine düşüyor…
Mustafa Canik (İstasyon Kafe çalışanı):
16 senedir Bostancı’dayım. Çay bahçesini 99’da devraldık. Tren işlekken burada çok güzel iş vardı. İnsanlar cıvıl cıvıldı. Buranın insanları hep yaşlı. Bostancı’nın sakinleri… Trenler varken gençler gidip geliyordu. Adalar’a, Kadıköy’e gidiyorlardı. Şimdi, yeni treni bekliyoruz. İş yok.

Saadettin Şahin (Bostancı Spor Kulübü):
1950 doğumluyum, 7 yaşından beri Bostancı’dayım. Eskiden Bostancımız sayfiye yeriydi. Plajlar, 4-5 tane yazlık sinemamız vardı, yazlık yerdi. Osmanbey’in, Nişantaşı’nın gayrimüslimleri buraya yazlığa gelirdi. Şimdi Bodrum Modrum ne… Eski Bostancı’yı görseydiniz, ’66 yıllarında ben bir kadının mayoyla Bostancı’nın göbeğinden denize gittiğini gördüm. O kadar rahat bir yazlık alanıydı. Şimdi bırakın mayoyu, bir mini etekle çıksın bakayım şu tarafa doğru yürüsün… Bostancı Spor Kulübü de 1950’den beri var. Hayrullah Kefeoğlu abimizin hibe ettiği yerlerde oynardık. Şimdi gitti. Şu an durduğumuz yer Ayı Mehmet’in sebze tarlasıydı mesela.
Boğaz köprüsü yapıldıktan sonra burası büyük bir değişim içine girdi. Eski evler, arsalar, imar planına göre apartmanlar başladı. Köprü yapıldıktan sonra gidişler gelişler kolay oldu, millet buraya akın etmeye başladı. Sahil, Caddebostan’dan Kartal’a kadar dolduruldu. Kalmadı bir şey…

Kemal Dağyeli (Balıkçı):
53 yaşındayım, 40 senedir balıkçıyım. Doğma büyüme Bostancılıyım. 10 yaşında balıkçılığa başladım. Buranın en eski balıkçısı benim babam. Babamın döneminde burada başka balıkçı yoktu. Balıkçı Nuri derlerdi. Bostancı’nın eskilerinin hepsini tanır. İnsanlar o zamanlar birbirini tanırdı. Saygı, sevgi vardı. Şimdi bunlar kalmadı ki… Eskiden balık da boldu. İşler o zamanlar daha güzeldi. İnsanların alım gücü vardı, balık çoktu. Şu an her önüne gelen balık alamıyor bence. Şu anda bu arabaların geçtiği yer, komple denizdi. Bu değişim sürecinde, alışmak anlamında zorlandık. Ama iş açısından hem eksi hem de artısı oldu. Biraz daha nüfus kalabalıklaştı. Ama bana sorarsan ben eski diyorum…

MUHTAR COŞKUN: “BİR TREN NELERE KADİR”
Mahallenin muhtarı Yener Coşkun, tren istasyonun gitmesi ve kentsel dönüşümün etkilerini anlattı
Muhtar Yener Coşkun Bostancı’daki dönüşüm için “14 senedir mahalle muhtarlığı yapıyorum. Ufak tefek çok değişiklikler oldu. Bunları tek tek izah etmekten ziyade, herkesi en derinden etkileyen şey kentsel dönüşüm oldu; çünkü 30-40 senedir mahalle havası içeresinde yaşayan semt sakinlerimiz, kentsel dönüşümle bölgemizden önemli ölçüde ayrıldı.” diyor.
Tren istasyonunun etkilerinin mahalleye yansımasını ise şöyle anlatıyor: “Tren istasyonu 2014’te gitti. Bir dönem ara verildi ve gecikti. Gün itibariyle iki yıllık gecikmesi var, iki yıl daha söyleniyor. Dolayısıyla dört yıllık bir rötar var. Bu çok önemli sonuçları olan bir durum aslında. Burada yaşayan insanların ulaşım konusundaki çok önemli bir aracı elinden alındı. Bu da şehir içi trafiği artırdı. İnsanların araç alma isteğini de mecbur kıldı. Tümden baktığınızda Gebze ile Haydarpaşa arasında binlerce insanın tek ulaşım aracıydı. Bu işin bir tarafı. Bir de her istasyonun civarında o semti ayakta tutan bir esnaf kesimi vardı. Bu demiryolunun rötar yapması, buradaki esnafı çok ciddi yaraladı. Bir kısmını yaraladı bir kısmını öldürdü hatta. İş yapan esnaf çok az. Bakmayın dükkânların açık olduğuna, insanlar kiraya çalışıyor. Kapatmamak için çalışıyor. Demiryolunun açılmasını bekliyorlar. Ona direniyorlar. Dükkanlarını küçülten var boşaltan var. Çoğu kredi borçlusu zaten. O günü bekliyorlar.
Esnaflar azalınca, manav, peynirci, kasap azalıyor. Güncel alışverişte mahalleli marketlere dönmüş oluyor. Mahalleyi mahalle yapan tek başına mahalle sakinleri değildir, esnafı ile mahalle bir mahalledir. Bu bağ kopunca bizim de mahallelilik özelliğimiz kayboluyor.”


 


ARŞİV