Kadıköy'ün sesini dinleyen adam…

Kadıköylü kentsel ses araştırmacısı Oğuz Öner, “Kadıköy Akustik” projesiyle Kadıköy’ün sesini dinliyor.

17 Ekim 2014 - 11:08
Gökçe UYGUN

Kentsel Ses Araştırmacısı Oğuz Öner bugünlerde ilginç bir proje yürütüyor. Adı “Kadıköy Akustik”. Çalışmayı özetlemek gerekirse; Kadıköy’ün sesini dinleyerek haritalara işliyor... Peki niye? Öner’e sorduk, işte yanıtları:

-Sizi biraz tanıyalım Oğuz Öner. Kimsiniz, neler yapıyorsunuz ve neden “Kadıköy’ün sesi” ile ilgileniyorsunuz?
Koç Üniversitesi’nde kültür-sanat etkinlikleri koordinatörüyüm. Aynı zamanda müzisyenim. Kadıköy temelli, Nu Park adında bir müzik grubum var 2006’dan beri.

-Sizi Kadıköy’ün sesini analiz etmeye iten doktora teziniz, değil mi?
Evet, 2008’den beri İTÜ”de şehir bölge planlamada doktora yapıyorum. Tez konum ‘kamusal alanlardaki işitsel peyzaj’. Dolayısıyla ses peyzajı (sound scape) dediğimiz bir kavram. Sesin mekânı, mekânın sesi… Bu ikisinin ilişkisi üzerine çalışıyorum. Bu tez araştırması bir projeye döndü şu anda. Literatürde sadece tez olarak kalmasını istemedim, insanlar deneyimlesin istedim. Ve bunu ‘Kadıköy Akustik’ adı altında bir projeye döktüm. Projeyi,  İTÜ ve Tasarım Atölyesi Kadıköy’ün (TAK)  desteğiyle sürdürüyorum.

-Odak noktanız niye Kadıköy?
Bir Kadıköylü olduğum için. Çünkü çok ilişki içinde olduğum bir meydandı burası yıllarca. Ama meydan özelliği birçok diğer meydan gibi İstanbul’daki, sorgulanması gereken, çok farklı katmanları olan bir transit geçiş alanı.

-Bir ‘ses yürüyüşü’ yaptınız. Anlatır mısınız biraz?
Evet ‘sound walk’ denilen bu yürüyüş, gönüllü olarak katılan mimarlık fakültesinden 14 öğrenciyle  yapıldı. Alan olarak da Büyükşehir Belediyesi’nin yayalaştırma projesi düşündüğü Kadıköy Meydanı’nı seçtik. Çünkü burası ses çeşitliliği açısından zengin bir yer; deniz, kuş, insan, vapur düdüğü, cami, araba, konservatuvardan gelen müzik… Ben 25 yıldır Kadıköy’deyim ve oradan da hep geçerim. Benim kişisel olarak belli hislerim var, ama bunun kolektif anlamda nasıl hissettirdiğini insanlara merak ediyordum. Yürüyüşe dönecek olursak; 7 rehber kişi, gözü kapalı 7 katılımcıyı Kadıköy meydanda 1 saat 15 dakika boyunca gezdirdi, Kadıköy’ü dinlemesini/duymasını sağladı. Önceden belirlediğimiz 19 ses durağında durularak, gözü kapalı kişilere ‘Şu an da ne duyuyorsun? Burada nasıl hissediyorsun?’ gibi sorular sorduk. Sonra TAK’ta haritalama yaptık.  7 kişi kendi duyduğu seslere göre 7 farklı harita hazırladı. Bu haritaları daha sonra sentezlemek üzere topladık.

-Geçen yıl Fransız bir sanatçı Taksim’de benzer bir etkinlik düzenlemişti, ben de katılmıştım. Epey ilginçti şehri görmeden, dinleyerek deneyimlemek…
A evet ‘Beyaz Yürüyüşler’di adı sanırım. Ben de katıldım ona. Aslında ondan daha da önce başka bir deneyimim olmuştu. 4 sene önce Marsilya’dan bir grup gelmişti Kadıköy’e. Haydarpaşa Garı ile Moda arasında yaptıkları bir ses yürüyüşüne katılmıştım. Çok etkilendim o deneyimden. Bir mekânı, gözünü uzun süre kapattığında farklı bir şekilde algılayabileceğimi hiç düşünmemiştim. Şehirlerde işitsel anlamda bombardıman var ama bunun kontrolü yok.  Fiziksel açıdan mimarlar ve şehir plancıları var ama açık alan için ses üzerine çalışan fazla insan yok.

-Mimarlar binaları tasarlıyor, birileri de ses mi tasarlayabilir aslında?
En azından seslerin birlikteliğinin organizasyonu tasarlayabilir. Doğal seslerin insanları rahatsız etmeyecek şekilde organizesi olabilir. O nedenle sound walk bunun için bir anket çalışması gibi. Türkiye’de böyle bir örnek yok.  Çünkü işitsel peyzaj zaten çok yeni bir konu… Bu konuda Kadıköy Belediyesi gibi vizyonu açık belediyelerle ortak çalışmalar yapılabilir.

KADIKÖY’ÜN SESİ DOĞU’LU…

-Kadıköy’de sizi  şaşırtan bir ses oldu mu?
İlk 10 dakika kendimi çok Doğu’da hissettim, hangi şehirdeyim bir an emin olamadım. Doğal seslerin bu kadar çok kapanması beni çok şaşırttı. Ama onun dışında arada kalmış sesler tabii ki şaşırtıyor bazen. Oyuncak, bozuk para, sokak satıcısı sesleri...

-Ses yürüyüşü sonrası hazırladığınız haritalara dönelim. Peki o haritaları şimdi ne yaptınız, yorumladınız mı? Mesela ne karşınıza çıktı?
Süreç devam ediyor. Kaotik düğüm noktaları belirlendi. Mesela Kadıköy rıhtımı deniz kenarında ama denizle pek ilgisi yok, dalgaların, martıların sesi çok az duyuluyor. Konservatuvarın sesi genelde olumlu, ama trafik dolayısıyla o da çok bloke oluyor. Mesela Kadıköy’de sessizlik çukurları dediğimiz sessiz alanlar yok. Kimse sesleri ayırt edememeye başlıyor ve yoruluyor. Yurt dışında böyle sorunlu yerlere sessizlik durakları yapılıyor. Mesela bir park düşünün, bir bölümü çok gürültülü. Hemen şikâyet ediliyor. Bunun üzerine belediye yetkilileri, mimarlıklar, ses tasarımcıları vb bir araya gelip, önce bir sound walk’lar yapıp sorunu tespit ediyorlar. Sonra da oraya bir yükselti, tasarım bir duvar ya da ağaçlandırma yaparak ses sorununu çözüyorlar.

-Bu proje kentlerin sese uygun planlanmasına veri sunmuş olacak değil mi?
Evet, biz bu çalışmayı İstanbul Büyükşehir Belediye yetkililerine sunacağız. Çünkü şu anda Kadıköy Meydanı yayalaştırma projesini yürüten bir mimarlık firması var. Bizim ses verilerimizle birlikte ilerlerse proje çok daha sağlıklı olacaktır bence.

ARŞİV