Kadıköy'ün yeni nesil kahvecileri

Moda ve Yeldeğirmeni’nde peşi sıra çoğalan kafe ve kahvecileri masaya yatırdık; Bu mekanların sahipleri kimler? Müşteri profilleri nasıl? Kadıköy, Karaköy olur mu? Bu butik kahve dükkanları, semtlerin dönüşümünde nasıl bir rol oynuyor?

27 Ağustos 2015 - 16:29
Gökçe UYGUN
Nasıl ki ‘futbol sadece futbol değil’ ise, günümüzde ‘artık kahve da sadece kahve değil’ desek yanlış olmaz. Zira 40 yıl hatırı olan kahve, 21. yüzyılda farklı formlar ve sunuş biçimleriyle yine yeniden hayatımızda… ‘Yeni kahvecilik’ olarak nitelenebilecek bu değişimin kökeni aslında epey eskiye gidiyor. “Birinci nesil kahvecilik” dönemi, I. Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda hazır kahveyle (neskafe) başlıyor. Ardından, çeşitli aromalarla zenginleştirilmiş kahveler sunan zincir kahveciler (Starbucks gibi) peydah oluyor ki bu da “ikinci nesil kahvecilik” dönemi diye adlandırılıyor. “3. nesil kahvecilik” ise içinde bulunduğumuz dönemi temsil ediyor; butik kahve dükkânları… Eski demleme ve damıtma işlemlerini tekrar hayata kazandıran bu yeni nesil kahveciler, son zamanlarda tüm dünyada altın çağını yaşıyor.
İstanbul’da özellikle Karaköy’de kendini gösteren bu yeni akımın, Boğaz’ın karşı kıyısındaki merkezi de Kadıköy. Bilhassa Yeldeğirmeni ve Moda semtlerinde gün geçmiyor ki şık bir kahve dükkanı açılmasın. Hatta Yeldeğirmeni semti için ‘Müstakbel Karaköy’ tanımı bile kullanılıyor.
Konuyu, çalışma alanlarından biri ‘kahve sosyolojisi’ olan Bahçeşehir Üniversitesi Kreatif Endüstriler Merkezi (BAUKEM) Direktör Yardımcısı Dr. Volkan Aytar’a sorduk. Geçtiğimiz aylarda Amsterdam Üniversitesi & Bahçeşehir Üniversitesi işbirliğinde “Yuppieland Yükselen Yeni Yaşam Tarzları ve “Mutenalaşan” Kentler: Amsterdam ve İstanbul’daki Dönüşümleri Anlamak” adında düzenledikleri seminerde, Kadıköy örneğinin verildiğini belirten Aytar, “Bence gurme kafelerin (bu yeni kafeleri böyle adlandırıyorum) kümeleştiği bir üçgen var İstanbul’da; Karaköy, Nişantaşı ve Kadıköy. Kadıköy’ün de bakir bir özelliği var, Beyoğlu gibi çok kültürlü değil, klasik bir tarzı var. Gurme kafe dönüşümü burada daha yeni. Buranın sosyolojik yapısı kentli, laik, çoğunlukla Kemalist hassasiyetleri olan, sosyal demokratlardan oluşuyor. Burada üniversite sayısı da fazla, dolayısıyla ciddi bir öğrenci kitlesi de var. O anlamda Kadıköy’e baktığımızda gurme kafeye gidebilecek tüketici kitlesi zaten var” diyor.

KARAKÖY OLUR MU?
Volkan Aytar’a göre Karaköy ile Yeldeğirmeni’nin farkı, buranın mesken ağırlıklı olması; “Karaköy’de yerinden edilen bir insan yok çünkü mesken değil. Mesken olmayan yerlerde dönüşüm bence kötü bir şey değil. Eğer Yeldeğirmeni’ndeki dönüşüm, insanları yerinden edeceği noktaya dönüşürse o zaman kötü soylulaştırmanın örneği olabilir.”
Aytar, “Buna şehir sosyolojisi açısından bakmak lazım; gayrimenkuller kimden kime al değiştiriyor? Öğrenciler bekar evlerinde oturuyordu da şimdi oturamaz hale mi geldiler? Fiyatların arttığını biliyoruz ama büyük dramatik bir sahneye tanık olacak değişimlerden mi bahsediyoruz yoksa tek tük mü?” sorularını yöneltiyor. Aytar, yeni nesil kahvecilerin, şık kafelerin bulundukları yeri dönüştürmesi durumuna dair bir akademisyen olarak “iyi ya da kötü” gibi bir tanım yapamayacağını vurgulayarak, “Bu dönüşümün toplumsal bedelini sormak lazım. Büyük turizm yatırımları söz konusuysa ve sözkonusu semtin sakinleri yerlerinden ediliyorsa…” görüşünü belirtiyor.
Dr. Volkan Aytar’ın bir de önerisi var; “Kadıköy Belediyesi iyi şeyler yapıyor burada. Sokak düzenlemeleri, tasarım atölyesi, sanatçılara, öğrencilere destekleri vb…  Eğer bölgenin soylulaştırılmasından endişe duyuluyorsa; belediye, gayrimenkul sahipleri, emlakçılar, yatırım yapmak isteyen şirketler, kiracılar, ev sahipleri, stk’lar… Hepsi biraraya gelip, konuşmalı. Yeldeğirmeni parlayan bir yıldız olarak duruyor, ama bu değişimin katılımcı olması gerekir.”

 
“ÖNCELİĞİMİZ KADIKÖY”
Yeldeğirmeni’nin yeni kafelerinden Nayn’ın ortaklarından, akademisyen Gökhan Aslan:
Bu kafeyi Kadıköy’den başka yerde açmayı düşünmedik pek. Önceliğimiz Kadıköy. Karaköy’den teklif bile gelse düşünmezdik. Karaköy’ün kafeler bölgesi bir plato gibi… Karaköy gibi değil Yeldeğirmeni. Büyük yatırımcılar, holdingler yok burada. Öğrenciler, emekçiler, küçük esnaf yani.
Açılan bir kafenin, o bölgeye kültürel bir katkı sağlaması mühim. Mahalleliden de esnaftan da kopuk değiliz. İnsanlar kimi zaman çekinip, içeri giremiyorlar. Sonra fiyatlarımızı, tavrımızı görüp fikir değiştiriyorlar. Burada yıllarca oturan insanın, sokağındaki kafeye girmekten çekinmesini istemem.
Yeldeğirmen, Karaköy haline gelmez. Çünkü orada Galataport gibi büyük projeler sözkonusu. Bu da yatırımcıya bir şey vaat ediyor. Yeldeğirmeni’nde o kadar büyük bir vaad olduğunu düşünmüyorum. Gerçi burada da Haydarpaşaport gibi projeler konuşuluyor ama… Onunla ilgili bilgim yok, zaten biz onu düşünerek de açmadık kafemizi.

 
LABORATUVAR GİBİ KAHVECİ
Moda’daki Walter’s Cofee Roastery adlı kahve dükkânının sahibi, fotoğrafçı Deniz Koşan:Ünlü bir İtalyan kahve zincirinin cafesinde barista (kahve uzmanı) olarak çalıştım, İtalya’da kahve üzerine eğitim aldım. Burada kendi kavurduğumuz kahve çekirdeklerini farklı demleme teknikleriyle hazırlıyoruz. Burada kahve ile ilgili çeşitli etkinlikler de yapıyoruz. Moda’yı seçmemde daha önce burada esnaflık yapmış olmam ve mahalleliyi yakından tanımam büyük etken oldu. Moda yerlilerinden bir çok kişi müşterilerimiz arasında. Genellikle okul zamanında öğrenciler, genç freelance evden çalışan profesyoneller ve turistler…Kahve kültürü ve tüketimi hızla değişiyor. Bu dünyanın her yeri için geçerli. Bu her ne kadar yeni girişimciler için iyi olsa da, eski esnaf ve çevresinde ikamet eden insanlar için alıştıkları değerlerin değiştiği anlamına geliyor. 

KAHVE SERGİSİ, KAHVE FESTİVALİ
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü 3. sınıf öğrencisi Yiğit Özboran, geçtiğimiz günlerde Yeldeğirmeni’ndeki Don Kişot İşgal Evi’nde “Kahvenin dönüşümü; bir üretim aracı olarak kahve” adlı bir sergi açtı.  Özboran,  “Kahvenin geri dönüşümü fikrinden yola çıktım. Türk kahvesinin telvesiyle resimler yapıyorum. Kahve, kapitalizmin kullandığı bir sömürge aracı haline geldi. Parası olmayan öğrenci bile kahveye bütçe ayırıyor bir şekilde. Türk kahvesini, tuvalde yarattığı doku nedeniyle özellikle tercih ettim. Hem de, yeni nesil kahvelere karşı; kültürümüzde önemli bir yer tutan Türk kahvesine saygı niteliğinde oldu” diyor.
Bu yıl ikincisi düzenlenecek olan İstanbul Coffee Festival, 3.dalga kahve akımının yaşam kültürünü 22-25 Ekim arasında Haydarpaşa Garı’na taşıyacak. Festivalde,  profesyonel baristalardan gösteri ve sunumlar, tadım ve ikramlar, interaktif workshoplar, seminerler, akustik konserler gibi etkinlikler olacak.

 

ARŞİV