Türkiye’nin ilk kadın arkeologlarından olan Muhibbe Darga, 6 Mart Salı günü Moda’da hayatını kaybetti. 1921 yılında Acıbadem’de doğan ve İstanbul Üniversitesi’nde arkeoloji eğitimi alan Darga, yaptığı çalışmalarla bu alanda öncü olmuştu. Muhibbe Darga II. Abdülhamid’in başmabeyincisi Darugazade Mehmet Emin Bey’in torunu, Dr. Sait Darga’nın ise kızıydı. Erenköy Kız Lisesi’nin ilk mezunlarından olan Darga, İstanbul Üniversitesi Arkeoloji bölümünden mezun oldu. 1947’de doktor, 1965’te doçent ve 1973’te profesör unvanını aldı. Karatepe, Gedikli ve Değirmentepe kazılarına katıldı. Şemsiyetepe ve Şarhöyük kazılarına başkanlık etti. Avrupa’da filolojik ve arkeolojik pek çok kongreye katıldı, bildiriler sundu. Yurtiçi ve yurtdışında (Floransa’da Aşağı Fırat Havzası Kazıları, Roma’da Hitit Sanatı hakkında) seri konferanslar verdi. Side dilinin çözümüne katkıda bulundu. Birçok makalenin yanı sıra “Eski Anadolu’da Kadın” adlı bir kitabı bulunuyordu.
Arkeolog ve yazar Emine Çaykara’nın kendisiyle yaptığı ayrıntılı bir söyleşiden oluşan biyografisi 2002 yılında “Arkeolojinin Delikanlısı Muhibbe Darga” adıyla yayımlandı. Muhibbe Darga, ilk Türk seyyahlarından da olan büyükbabası Mehmet Emin Bey’in anılarını 2009 yılında “İstanbul’dan Asya-yı Vusta’ya Seyahat”ı derledi. 2010 yılında “Kazı Başkanının Karavanası” isimli kitabı yayınlandı.
KADIKÖY’DE GEÇEN BİR ÖMÜR
Muhibbe Darga 97 yıllık ömrüne birçok başarı, kitap ve bilimsel araştırma sığdırdı. Darga, evrensel bir bilim insansı olmasına rağmen Kadıköylü kimliği ile tanınıyordu. Çocukluğunu dedesi Mabeyinci Mehmet Emin Bey’in Acıbadem’deki köşkünde geçiren Muhibbe Darga’nın Kadıköylü yıllarını ölümünün ardından sizler için derledik. Hayattayken kendisiyle tanışma ve konuşma şansımız olmasa da yazar Emine Çaykara’nın kendisiyle yaptığı ayrıntılı bir söyleşiden oluşan “Arkeolojinin Delikanlısı Muhibbe Darga Kitabı" Muhibbe Darga’yı tanımamızı sağlıyor.
Muhibbe Darga, Büyükbabası Mehmet Emin Bey'le birlikte
MABEYİNCİ EMİN BEY’İN TORUNU
Muhibbe Darga’nın dedesi Mehmet Emin Bey çocukluğunu Marsilya’da geçirmiş. İstanbul’a döndükten sonra Galatasaray Lisesi’ni bitirip hukuk eğitimi almış, sonra da gazetecilik yapmak için Bab-ı Ali’ye girmiş. Gazetecilik yaptığı sırada Asya gezisine çıkan Mehmet Emin Bey, İstanbul’a dönüp, gezi anılarını çeşitli gazetelerde yayınlamış. Dönemin padişahı II. Abdülhamid’in dikkati çekince Yıldız Saray’ı kütüphanesinin başına getirilmiş. Mehmet Emin Bey’in başarılı olduğunu gören II. Abdülhamid onu Mabeyin Dairesi’ne atamış. Ve zamanla baş mabeyinci olmuş. Muhibbe Darga, Emine Çaykara’nın “Arkeolojinin Delikanlısı Muhibbe Darga Kitabı'nda" dedesi Mehmet Emin Bey’i şöyle anlatıyor: “ Abdülhamid o kadar seviyor ki... Başında roman okurmuş, Fransızca romanları Türkçe okurmuş... O kadar sevmiş ki büyükbabamı ‘senin ismini değiştireceğim’ demiş: ‘Sen artık benim karin’i eminimsin.’ Yani mabeyinci, özel kalem müdürü. ‘Ve senin ismin, Mehmet Emin’diyor. Böylece adı Mehmet Emin Bey oluyor. Sadece kitabında Mehmet Ali...”
Mehmet Emin Bey gazeteciliği sırasında Eyüp’te, Yıldız Sarayı’nda göreve başladıktan sonra Kuruçeşme’de oturmuş. Âmâ Kuruçeşme’de çıkan yangında yalı kül olmuş. Bütün bunlardan sonra ise Acıbadem yılları başlıyor. O yılları Muhibbe Darga’dan dinleyelim: “Yalı yandıktan sonra büyükbabam Acıbadem’e geliyor. Bütün aileyi etrafına topluyor; büyükbabamın böyle bir özelliği de var. Şeki’den kardeşlerini getiriyor. Kız kardeşlerinin her birine köşk yaptırıyor, Acıbadem’de çevremizde bütün ailemiz vardı.”
Muhibbe Darga ve ailesi. Yıl 1933.
DARGA’NIN HAŞARI ÇOCUKLUĞU
Muhibbe Darga’nın anlatımlarına göre o yıllarda aile epeyce kalabalıkmış, Acıbadem’de ise çok sayıda köşk varmış. Ancak o yıllardan günümüze sadece Acıbadem Caddesi üzerinde bulunan köşk kalmış. O yıllarda gösterişiyle ve mimarisiyle göz dolduran bu köşkten geriye ise sadece yıkıntıları... Muhibbe Darga, 1921 yılında kalabalık bir ailede Acıbadem’deki bu köşkte dünyaya gelmiş. Büyükbabası Mehmet Emin Bey ise 1925 yılında vefat etmiş.
Muhibbe Darga, Emine Çaykara’ya çocukluk yıllarını ve köşkle ilgili anılarını şu sözlerle anlatıyor: “İlk çocukluk imajımı hiç unutmam. Büyükbabam, bizim kapının önünde. Beni elimden tutmuş. Önümde kocaman bir tekir kedi. Elbisemi bile hatırlıyorum; beyaz fistolu, koca yakalı bir elbise var üstümde. Sonraki hatıralarda tabii balkondan taş bebekleri atıp düştüğüm sahneler var. Daha büyüyünce, bahçede yaptığımız azgınlıklar geliyor. Ağaçların üstünde, karlarda yaptığımız azgınlıklar. Çamları kırmamız filan...”
Kuzeni Şermin Sonat'la köşkün bahçesinde eğleniyorlar, arkada da annesi...
GAZİ İLKOKULU VE KIZ LİSESİ YILLARI...
Mubibbe Darga haylaz bir çocuk olduğunu anlatsa da o yıllarda özel hocalar tarafından eğitilmiş. Üç yaşından itibaren Fransızca öğrenmeye başlamış. Hocası da Kadıköy’ün ünlü öğretmenlerinden Tant Adrien’miş. Darga küçük yaşlarda aldığı Fransızca eğitimler sayesinde, yıllar sonra Fransızca öğretmenliği yapmış.
Muhibbe Darga ilkokul çağındayken ailece Fransa’ya gidiyorlar, ancak bir süre sonra İstanbul’a dönüyorlar. Kadıköy’deki Gazi İlkokulu’na başlayan Darga’nın öğrencilik yıllarına dair anlatımları hem dönemin eğitim koşullarına hem de Kadıköy’deki sosyal yaşama dair ipuçları veriyor: “Kadıköy’deki meşhur Gazi İlkokuluna yazıldık ve sınavdan geçildi. Erkek kardeşim de aynı okula başladı. Acıbadem’den oraya atlı arabalarla giderdim. Sabah gider, öğlen gelirdim... Sadettin Teksoy’un babası Nevzat sınıf arkadaşımdı... Gazi İlkokulu iyi bir okuldu, sınıfta bir de en arkada oturan, bizden çok büyük, 16 yaşında bir delikanlı vardı. Bu kimmiş? Fenerbahçe’nin meşhur futbolcusu Sabri. Sabri’yle sınıf arkadaşıyım ben. Yıllar sonra ünlü futbolcu oldu...”
Muhibbe Darga’nın eğitim hayatı meşhur Erenköy Kız Lisesi’nde devam etmiş. Çok çalışkan bir öğrenci olmadığını ama sürekli kitap okuduğunu anlatıyor Darga. “Öyle pek çalışkan değildim. Durmadan kitap okurdum. Erenköy Kız Lisesi’ne devam ederken jimnastik, tarih, edebiyat ve biyoloji en sevdiğim derslerdi…”
Erenköy Kız Lisesi'nin Atletizm Takımı, 7 numaralı formayı giyen Muhibbe Darga...
“ÇAMLARIN İÇİNDE BİR KÖŞK”
Muhibbe Darga’nın çocukluğunu ve gençlik yıllarını geçirdiği Mehmet Emin Bey Köşkü, anne Sabiha Darga’nın ölümünün ardından 1997 yılında satılmış. Muhibbe Darga, köşkün içindeki aile yaşamını ve mimari yapısını şu sözlerle anlatıyor: “...22 odalıydı köşk ve biz dört kişiydik, bir de babamın kuzeni vardı; Selime Hala’nın oğlu, Hüseyin Amca. Onu çok severdik, bizle otururdu. En az iki çalışan vardı, bir de bahçıvan. Mesela halamın evi, 12 odalıydı ama dört kişi yaşardı. Aşçısı, hizmetçisi vardı. Büyükbabam da oturduğunda ev hiçbir zaman kalabalık olmamış. Biz en üst kattaydık, büyükbabamın ölümünden sonra aşağıya indik. Köşkte kocaman bir kütüphane vardı, ben hep kitaplarla haşır neşir...Sonra ailenin fertleriyle dostluk ederdik...”
Acıbadem'de köşkün merdivenlerinde. 1993 yılı...
“Tavanlar, bahçe çok güzeldi. Çamların içinde bir köşk. 1. sınıf tarihi eser. Duruyor tabii hepsi. Salonun tavanları yaldızlı, süslü... Şale köşkü aşağı yukarı 1902’de yapılmış. Kim yapmış? Yine Rum ya da Ermeni ustalardan biri. Benim çocukluğumda tamire Nikoli Usta gelirdi. Tabii yapan o değildi ama, o kadar güzel, ince ince işlenmiş tavanlardı ki bayağı iyi bir kalfanın elinden çıkmaydı.”
Köşkün 2000'li yıllların başındaki hali
“ÇOCUKLUĞUMUN ACIBADEM’İNİ BULAMIYORUM”
Muhibbe Darga’nın Emine Çaykara’nın “Herhalde hep köşkler vardı, o zamanlar değil mi?” sorusuna verdiği cevap, semtteki değişimi özetliyor: “Tabii her şeyin aynı kalmasını beklemiyorum ama... Benim bisiklete geçtiğim asfalt genişledi, bizim bahçeden yer alındı...Hep köşkler, ağaçlar içinde ahşap köşkler... Her tarafında akasyalar, ıhlamur kokuları, kestane ağaçları... Ben çocukluğumun Acıbadem’ini bulamıyorum orada. Bizim köşk de öyle iskelet gibi kalmış, bir gün restore edilecek herhalde...”
Köşkün son hali...
KÖŞTEN GERİYE KALANLAR
Muhibbe Darga, 16 yıl önce köşkün ayakta olduğunu ancak iskelet gibi kaldığını söylüyor. Bir de temenni de bulunarak; tarihi köşkün bir gün restore edileceğini söylüyor. Ancak köşkün son hali içler acısı. Yıllardır restore edilmeyi bekleyen köşkün tavanı yağmur sularının etkisiyle çökmüş. Kadıköylü araştırmacı Cemal Küçüksezer’in “Evvel Zaman İçinde Acıbadem” kitabında yer verdiği bilgilere göre; Mabeyinci Emin Bey Köşkü’nün uçsuz bucaksız bahçesinin bütünlüğü ilkin 1963 yılında bozulmuş. Dr. Ahmet Sait Bey’in bir ticari girişimi başarısızlıkla sonuçlanınca da ailenin bazı mal varlıklarına ipotekle el konulmuş. Bahçenin güney ve batı tarafı müteahhide verilerek site yapılmış. Bahçe ikinci darbeyi ise 1980’lerin sonlarında almış; bahçenin kuzeydoğu tarafındaki selamlık yıkılarak arsasına alt katlarında dükkânları olan bir apartman inşa edilmiş.
Muhibbe Darga'nın fotoğrafları Emine Çaykara'nın "Arkeoloji'nin Delikanlısı Muhibbe Darga Kitabı'ndan alınmıştır.