Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1966'da alınan kararla 21 Mart, “Uluslararası Irk Ayrımı İle Mücadele Günü” ilan edildi. Merkezi Koşuyolu’nda bulunan Hayata Destek- İnsani Yardım Derneği de “Batı sınırına yönelik mülteci hareketliliği üzerine” başlıklı bir basın bülteni yayınladı.
“28 Şubat 2020 tarihinde başlayan sınırlara doğru mülteci ve göçmen hareketliliği üzerine, basın mensupları, destekçilerimiz, paydaşlarımız başta olmak üzere bizi takip eden herkes için bilgilendirme notumuzdur.” diye başlayan açıklamada, “Şubat ayının son günlerinden bu yana Türkiye’nin Yunanistan ve Bulgaristan sınırında, mülteciler ve göçmenler için hayati hadiseler yaşanıyor. 2005’ten bu yana insani yardım alanında ve son 10 senedir de ‘Mülteci Destek Programı’mız dahilinde özellikle mülteci topluluklara yönelik çalışma yürüten ulusal bir dernek olarak, mevcut durumu tespit etme, yapılabileceklere dair öneride bulunma, insani yardım sağlama ve kamuoyunu harekete geçirme sorumluluğu duyuyoruz.” denildi.
Açıklamada, mültecilerin Türkiye’den Avrupa’ya geçişine engel olunmayacağı yönündeki haberlerin gündeme gelmesiyle pek çok kentten çok sayıda mülteci ve göçmenin batı sınır bölgesine doğru yola çıktığı, sınır kapılarından geçmelerine izin verilmeyince tampon bölgeye, Meriç Nehri’ne ya da deniz hattına yönlenenlerinse sert müdahalelerle karşılaştığı anımsatılarak, “Yaşananlar başta yaşam hakkı olmak üzere insan hakları ihlallerine işaret ederken türlü yoksunluklar içinde sınır bölgelerinde devam eden bekleyiş de günden güne daha zorlu hâle geliyor. Acil insani yardım ihtiyaçlarının yanı sıra kişilerin yaşam haklarına kastedecek müdahalelere tanıklık ediyoruz. Öte yandan insan kaçakçılığının artmasını, mültecilere yönelik nefret söyleminin yükselmesini ve hatta münferit saldırı olaylarının yaşanmasını da endişeyle takip ediyoruz.” yorumu yapıldı.
ONURLU YAŞAM HAKKI
“Edirne sınırında durum analizi ve acil insani yardım çalışmaları yürüten saha ekibimizin raporlamaları gösteriyor ki Edirne, Pazarkule başta olmak üzere sınır bölgesinde toplanan ve büyük çoğunluğu Afgan ve İranlı olan mülteci ve göçmenler daha iyi bir hayat umuduyla Avrupa’ya geçebilmeyi hedefliyor” denilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Sert kış koşulları, kara sınırında karşılaşılan sert müdahale, deniz sınırını geçmek için yapılan bot seferlerindeki hayati tehlikelere rağmen çok sayıda mültecinin bir gecede sınır bölgesine doğru harekete geçmiş olması bu kişilerin mevcut yaşam koşullarındaki zorluklara mercek tutulmasını gerektiriyor. Türkiye’de Geçici koruma ya da uluslararası koruma kaydı olan mülteciler, kayıtlı oldukları illerde devletin sunduğu temel hizmetlere erişim haklarına sahip olsa da yoksulluk, sosyal uyum problemleri, dışlanma, adaptasyon sıkıntılarıyla baş etmeye çalışıyor. Koruma kaydı olmayan kişilerin ise bu hizmetlere erişimi dahi mümkün olmuyor. Sonuç olarak, temel ihtiyaçların zar zor temin edildiği ya da erişilemediği koşullar altında hayat mücadelesi veren göçmenler ve mülteciler için ‘Avrupa’ya gitmek,’ ne getireceği netleşmemiş de olsa parlak bir düş hâline geliyor.
Yaptığımız durum ve ihtiyaç analizlerinde, aralarında çok sayıda kadın, çocuk ve bebeğin bulunduğu sınır bölgesinde günlerini ve gecelerini açık havada, soğukta ve yağmurun altında ya da derme çatma çadırlarda bekleyerek geçirenlerin hastalanma risklerinin yüksek olduğunu tespit ettik. Düzenli yemeğin, temel gıda malzemelerinin erişilebilir olmadığı sınır bölgesinde hijyen şartları da hayli endişe uyandırıcı. Kalabalığın can güvenliğine dair büyük riskler var. Meriç Nehri’nde boğulma vakalarının yanı sıra bölgede güvenlik önlemlerini en üst düzeye çıkaran Yunanistan sınır güvenliğinin sert geri itme hamlelerinin de en temel hak olan yaşam hakkının ihlali anlamına geldiğini belirtmek isteriz.
Irkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri ne olursa olsun herkesin onurlu yaşama hakkı vardır ve bu hak her koşulda korunmalıdır. Biz Hayata Destek olarak kamuoyuna insaniyet gereği hiç kimsenin yaşam hakkına saldırılamayacağını; herkesin eşit şekilde insanca yaşam koşullarına ulaşması gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. Tüm insani yardım çalışmalarımıza yön veren evrensel değerlerimize dikkat çekerek, ayrım gözetmeksizin ihtiyaç sahibi herkese insani yardımın ulaştırılması için çağrıda bulunuyoruz. İnsanları risk altında bırakacak politika ve uygulamalardan kaçınılması ve mülteciler için kalıcı çözümlerin geliştirilmesine dair uluslararası toplumun, insani krizlerin sorumluluğunu daha fazla paylaşması gerekmektedir. Hayata destek olmak, ihtiyaç duyan her insanın destek çağrısını duymak demek. Şimdi yetkililerin ve sivil toplum kuruluşlarının var olan koşulları iyileştirmek üzere kenetlenme zamanı. İçinde bulunduğumuz insani krize gösterdiğiniz hassasiyet ve afet şartlarında yaşayan insanlara beraber destek olduğunuz için teşekkür ederiz.”