Kadıköy’ün hayat kurtaran kadınları

Elazığ’da meydana gelen depremin ardından hemen harekete geçen ve yardıma koşan Kadıköy Belediyesi Arama ve Kurtarma Takımı’nda 5 kadın bulunuyordu. Hayat kurtarmak için tereddüt etmeden deprem bölgesine giden kadınlarla konuştuk

05 Mart 2020 - 12:21

Elazığ’da meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremin ardından ülkenin her köşesinden afet bölgesine yardım ve destek eli uzatıldı. Kadıköy Belediyesi de anında hareket geçti, “Kadıköy Paylaşıyor” isimli yardım kampanyası düzenledi. Kadıköy Belediyesi Arama ve Kurtarma Takımı da (BAK Kadıköy) destek elini uzatmak için hemen yola çıktı. Kendilerini,12’si kadın 50 kişilik çekirdek bir aile olarak tanımlayan BAK Kadıköy, afet bölgesinde yıkılan binalarda bir ses ve soluk peşine düştü, depremzedelere yardım kolilerinin dağıtılmasında rol oynadı ve depremzedeler için çadır kurdu. Biz de afet bölgesine giden BAK Kadıköy ekibinin 5 kadın üyesi ile biraraya geldik ve afet bölgesinde yaşadıklarını onlarından dinledik.

“UMUT SICAK TUTAR”

Elazığ’a 27 kişilik bir ekip olarak gittiklerini ve 5 kadın olduklarını dile getiren BAK Kadıköy’den Binnazlı Saka orada yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Elazığ’a indiğimizde buz gibi bir hava bizi karşıladı. Ama umut sıcak tutar insanı. Çünkü enkaz altındaki insanların canlı çıkabilme umudunu taşıyorduk. Hızlı bir şekilde alana ulaştık. 6 kişilik ekipler ve 4’er saatlik periyotlar şeklinde çalışmaya başladık. Enkaz altında kıyafet çıkınca insan sandık ve hemen çalışmayı durdurduk. Kontrol ettik ve dokunduk ama baktık ki kıyafet dolabına denk gelmişiz. Özenle katlanmış kıyafetler vardı. O an beni çökertti. Ama kendimi hemen toparladım. O eşyaların sahibine canlı ulaşmak istiyorduk. Ama ne yazık ki canlı birini çıkartamadık. Gönül isterdi ki canlı bir yüreği kucaklayalım.”

“Bir grup arkadaşımız enkazda, diğer bir grup Kadıköylülerin gönderdikleri yardımların ulaştırılmasında, başka bir grup da AFAD ile koordineli bir şekilde çadır kurulmasında görev aldı” diyen Binnazlı Saka, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Kadınlar narin ve ince görünüyor. Ama ekipteki kadın arkadaşlarımızın hepsi her bir makineyi, kırıcıyı, jeneratörü ve aydınlatmayı kuracak ve çalıştırabilecek düzeyde. Kadın ve erkek olarak birbirimizi tamamlıyoruz. 50 kişilik ekibin 12’si kadın. 12’si de taşı tutar ve kaldırdığı gibi kenara koyar. Herkes her türlü bilgi ve beceriye sahip.”

ÇEKYATIN İÇİNDE ÇOCUK

BAK Kadıköy’ün 2005 yılında kurulan her türlü bilgiye, beceriye ve donanıma sahip güzel bir ekip olduğunu dile getiren Meral Ebru Sözer, “Bizim ekibimizde cinsiyet yok. Hepimiz insanız. Bunu çok seviyoruz. Afet alanında ortalama 300 arama ve kurtarmacı erkeğin içinde 6 kadındık. Başka belediyeden bir kadın arkadaş daha vardı. Üstümüzü değiştirirken ve tuvalete giderken zorluk yaşadık. Ama birbirimize sahip çıktık.” diyerek devam ettiği konuşmasını şöyle sürdürdü; “Enkaz alanında şunu fark ettim. Her şey o kadar boş ki. Hayatımızda önemlerimiz farklı olmalı. O kadar boş şeylere hırs yapıyoruz ki. Hırslara ve birbirini kırmaya gerek yok. Alanda şunu da gördük. Eğer eşyalar sabitlenmiş, doğru hareketler yapılmış olsaydı ve kaçış pozisyonunda merdiven boşluğunda olunmasaydı hayatta kalma oranı artacaktı. 12 yıldır afetler ile ilgili eğitmenlik yapıyorum. Afet alanından döndükten sonra verdiğim eğitimlerde eşyaların sabitlenmesinin, doğru davranışı öğrenmenin ve sakinliği korumanın öneminin üzerinde basa basa duruyorum.”

Enkaz alanında bir kişinin “Abla evim 8. katta. 2 yaşındaki bebeğimi o korkuyla çekyatın içine attım ve üstüne yattım.” demesinin kendisini dehşete düşürdüğünü söyleyen ve  o anı anlatırken hala aynı tedirginliği yaşayan Meral Ebru Sözer, şöyle devam etti; “Ne yaptın dedim. Ya enkaz olsaydı. Sen sağ çıkmasaydın biz o bebeğin orada olduğunu bilmeyecektik ve görmeyecektik. O yüzden doğru davranışı bilmek ve sakin olmak çok önemli.”

“KİMSE VAR MI?”

“Herkes gibi ilk gittiğimde şok oldum. İnsanların bana ihtiyacı olduğunu bildiğim için hemen çalışmaya başladım” diyerek yaşadıklarını anlatmaya başlayan Duygu Ezgi Demircan ise şöyle devam ediyor: “İnsanların eşyaları ve içerden çıkan ilk cansız beden beni çok etkiledi. Ama çalıştım. İş bittikten sonra artık dönüyoruz dememiz orada beni vurdu açıkçası. ‘Kimse var mı’ cümlesi ilk söylendiğinde bana o kadar ağır geldi ki. Bir cümle bu kadar mı anlamlı olabilir dedim. Hala o cümleyi duyduğumda içim yanıyor ve artık çok farklı hissettiriyor. Örneğin evde bile kimse var mı diye sormak farklı şeyler çağrıştırıyor. O cümleye karşı hiç ses verilmemesi bir boşluk hissettirdi. Çok kötü bir duygu. O yüzden anlatılamaz.”

NE İŞİN VAR BAKIŞI

Sürsürü Mahallesi’nde Dilek Apartmanı’nın enkazında çalıştıklarını belirterek konuşmasına başlayan Ezgi Göçer, “Dışarıdan enkaza bakarken duyguların üst düzeye çıktığı bir durum vardı. Bir arama ve kurtarmacı olarak enkazda görev almaya başladığımda duygularımı bir kenara bırakmak zorundaydım. Çalışma yürüttüğümüz enkazda 87 yaşında bir teyzenin olduğu biliniyordu. Oğlu benim yanımda annesinin büyük ihtimal cansız olarak çıkarılacak bedenini bekliyordu. O yüzden annesinin cansız bedenini soğukkanlılıkla ve bize yardımcı olarak bekleyen biri varken tedirginlik, korku ve üzüntü gibi duygularımı tamamen bir kenara bırakarak yardım etmeye odaklanmalıyım diyorsunuz. Hem enkazda hem gelen yardımların teslim edilmesinde hem de çadır kurulmasında görev aldık. Takım olarak çalıştık. Çok üzücü bir tecrübeydi.” şeklinde konuştu.

BAK Kadıköy olarak yaptıkları kampların ve aldıkları eğitimlerin kendilerine çok şey kattığını ve edindikleri bilgilerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördüklerini belirten Ezgi Göçer, sözlerine şu bilgileri ekliyor: “Bizim ekibimizin 12’si kadın. Bazı kırılmaların yaşanması gerekiyor. Kadınlar bu alanda dezavantajlı olarak görülüyor. Erkek egemen bir alanda bir şey yapmaya çalışıyorsunuz. Sözle ifade edilmiyor ama gözle ne işin var bakışlarını hissediyorsunuz. Ama sonra kanıksanıyor ve normalleşiyor.”

“ERKEK GİBİ TAŞIYORSUN”

Arama ve Kurtarma Takımı’nda 3 yıldır olduğunu ifade eden Aslı Çelik, “İlk hedef insana yardım etmek. Molozu kaldırıp altından insan bekliyorsun. Çok acı bir durum. Bir saat uyursan suçluluk hissediyorsun. Çünkü bir tuğla kaldırsam bile daha fazla yardımım olur diyorsun. Çevremden ilk başta ‘ufak tefeksin yapabilir misin’ diye tepki aldım. Anlatımlarımın ardından herkes iyi ki gitmişsin dedi.” diyor.

Kadınların her alanda her işi yapabileceğini belirten Çelik, enkaz alanında itfaiye çalışanı ile arasında geçen diyalogu da yüzünde hafif bir tebessümle şöyle anlatıyor; “İtfaiye ekipleriyle ortaklaşa çalışıyorsunuz. Moloz veriyordu ben de taşıyordum. Birinciyi ve sonrasında ikinci verdi. Sonrasında da ‘helal olsun erkek gibi taşıyorsun’ dedi. Ama yine erkek gibi! Zamanla bu söylem değişecek.”


ARŞİV