“Kadıköy’ün ürettiği edebiyatın peşindeyim”

Kadıköy’de geçen romanları inceleyen Fatih Altuğ, edebiyat ile mekânların arasındaki ilişkinin izini sürüyor. Altuğ, “Kadıköy’ün ürettiği edebiyat ile edebiyatın ürettiği Kadıköy’ü ilişkilendirmek peşindeyim” diyor

11 Mart 2020 - 09:01

Şehir Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olan Fatih Altuğ, şehir ve edebiyat ilişkisini inceleyerek öğrencileriyle beraber İstanbul’un edebiyatla olan ilişkisini tartışıyor. Altuğ aynı zamanda Kadıköy edebiyatı ile ilgili bir haritalama çalışması da yürütüyor. Kadıköy’de geçen romanları ele alan Altuğ, incelemelerini tamamladıktan sonra “Kadıköy Edebi Atlası”nı oluşturacağını ifade ediyor. Altuğ ile çalışmasının detaylarını konuştuk.

ROMANLARIN MEKÂNI KADIKÖY

Edebiyatta Kadıköy’ün önemli bir yeri olduğunu söylemek mümkün. Siz bu konuyu derinlemesine inceliyorsunuz. Çalışmanızdan bahseder misiniz?

Kadıköy ve edebiyat arasındaki ilişkiyi anlamaya çalışıyorum. Acaba Kadıköy’ün hangi noktaları, mekânları, sokakları, caddeleri edebiyata dâhil edilmiş? Bu noktalara hangi duygular yüklenmiş, hangi fikirler yansıtılmış? Kadıköy’ün mekânları ne türden deneyimlerle iç içe geçmiş? Bunlar gibi sorularla edebiyattaki Kadıköy’ü tarihsel ve sosyal değişimleri de dikkate alarak ortaya koymak amacındayım. Aynı zamanda Kadıköy’de yaşanan sosyal ve edebi ilişkilerin, yazarların burasıyla kurduğu bağların da tespitiyle Kadıköy’ün ürettiği edebiyat ile edebiyatın ürettiği Kadıköy’ü ilişkilendirmek peşindeyim.

Sizi bu çalışmaya yönlendiren şey neydi?

Son yıllarda Osmanlı’nın son döneminde yazılmış çeşitli romanları Latin harflerine çevirerek eleştirel basımlarını hazırlıyorum. Fatma Aliye ve Ahmet Mithat’ın Hayal ve Hakikat’i, Recaizade Ekrem’in Araba Sevdası, Filibeli Ahmed Hilmi’nin A’mâk-ı Hayal’i, Samipaşazade Sezai’nin Sergüzeşt’i, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç’ı gibi metinleri çevirirken okurla metin arasındaki mesafeyi azaltacak, bu metinleri daha tanıdık hale getirecek ekler de hazırladım. Okurlara dipnotlarla mekâna dair bilgi veriyordum, mümkün olduğunda da romanın sahnelerinin geçtiği yerlerin haritasını çıkarıp metne ekliyordum. Böylelikle romanın sunduğu mekân duygusunu şimdiki mekân duygumuzla buluşturmaya çalışıyordum. Daha önce değindiğim kitaplarım ve derslerimde de şehir ve edebiyat ilişkisini tartıştıkça edebi karakterlerin şehrin hangi bölgelerinde hangi duygularla dolaştıkları, hangi güzergâhları izledikleri de daha fazla merak uyandırıyordu. Kendi yürüyüşlerimde de edebi karakterlerin yolculuklarını hatırlıyor, bulunduğum noktada daha önce bulunan farklı romanlardan kişileri biraraya getiriyordum. Kadıköy zaten romanlarda çok geçen bir yer; ancak kendim de Kadıköy’de yaşamaya başlayınca bu merakımın öncelikli mekânı Kadıköy oldu.

SATIR ARALARINDA KADIKÖY’ÜN TARİHİ

Şu ana kadar yaptığınız incelemelerde hangi bilgilere ulaştınız?

Şimdi daha çok Kadıköy’de geçen romanları kendi başlarına ele alıp Kadıköy’e atfettikleri duygu, düşünce ve deneyimleri tespit edip karakterlerin ikamet ettikleri yerleri, geçtikleri güzergâhları haritalandırma aşamasındayım. Burada özellikle Osmanlı’nın son dönemindeki metinlerde ilerleme kaydettim. Günümüze kadar gelmeyi planlıyorum. Örneğin Samipaşazade Sezai’nin Sergüzeşt’ini bu açıdan çalışmak ilginç oldu. 1888’de yazılmış romanın önemli bir kısmı Asaf Paşa’nın Moda Burnu yakınlarındaki yalısında geçiyor. Asaf Paşa’nın oğlu Celal ile cariyeleri Dilber’in aşkına yuva olan bu köşk hem içi hem dışıyla etraflıca anlatılıyor. Bu tariflere dikkat edip dönemin Moda’sına dair kaynakları okuyarak romanla mekân arasında bağlar kurmaya çalıştım. Tabii kurmaca bir metin olduğundan tarihi kaynaklarda böyle bir kişiye rastlamamız beklenemez. Ancak roman bu yıllarda Moda’da sayıları artmaya başlayan üst sınıf Müslüman yöneticilerin konaklarını nasıl düzenlediklerini gösterdiği kadar bu köşkün hemen yakınındaki tarlalarda çalışan ameleleri, onların çalışırken söylediği türküleri, Kadıköy’den Moda Burnu’na kadar gelen ezan sesinin ezgisini de anlatıyor.Roman Moda’nın tarihine bir katkıya dönüşüyor.

Moda dışında hangi semtler var?

Fatma Aliye’nin romanlarına baktığımızda ise Kadıköy’ün başka bir veçhesini, Osmanlı üst düzey yöneticilerinin sayfiyesi olma niteliğini görüyoruz. Göztepe civarındaki köşklerdeki komşuluk ilişkilerinden manzaranın tasvirine kadar konular derinlemesine işleniyor. Özellikle Refet romanında Göztepe’den görülen manzaranın nasıl kendinden geçirici bir güzelliğe sahip olduğu vurgulanıyor. Üstelik bunu aslında Aksaray’ın Yüksek Kaldırım mahallesinde oturan yoksul bir genç kızın gözünden deneyimliyoruz. Sonraları birçok metinde Kadıköy’ün sayfiye niteliğini göreceğiz. Bu eğilimi görebildiğim en son örneklerden biri Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ı (1959). Beyoğlu sakinlerinin yazlık mekânları olarak Caddebostan ve Suadiye’nin atmosferini teneffüs edebiliyoruz bu romanda.

Bağdat Caddesi hattının şehirle bütünleşmesini sağlayacak en önemli gelişme 1973’te Boğaziçi Köprüsü’nün açılışı oluyor. İki yakanın birbirine bağlanmasıyla bu hatta gerçekleşen yoğunlaşmayı anlamak için en güzel metinlerden biri de Sevim Burak’ın Ford Mach I metni. Yazarın 1984’teki ölümüyle yarım kalsa da büyük oranda köprünün açıldığı gün geçen bu roman, Bağdat Caddesi’ndeki dönüşümün yaşlıların, gençlerin, arabaların, yayaların, apartmanların, köşklerin gözlerinden bize sunuluşu bakımından çok kıymetli. Olaylar bir arabanın deneyimiyle bize sunuluyor ve Bağdat Caddesi de metnin kanlı canlı bir karakterine dönüşüyor.

Fatma Aliye

ELİF OTEL, VAGON KIRAATHANESİ...

Edebiyatçılar neden Kadıköy’ü tercih etmişler?

Edebiyat metinlerinde oluşturulan Kadıköy imgesi kadar Kadıköy’ün sunduğu edebi ortam da önemli. Nâzım Hikmet, Safiye Erol, İsmet Kür, Hulki Aktunç, Refik Durbaş ve birçok yazarın hayatlarını bir süre sürdürdüğü Kadıköy aynı zamanda yazarların buluşma mekânı olarak da öne çıkmış. Eskiden Akmar Pasajı’nın yanında bulunan Elif Otel’in kahvesi, Vagon Kıraathanesi, Haydarpaşa yakınlarında Marmara Oteli, Bostancı İstasyon Aile Çay Bahçesi, Ehli Keyif Meyhanesi, Deniz Lokantası, Hatay Restoran, Yazı Kitabevi, Celal Esad Arseven’in Hasırcıbaşı’ndaki evi gibi birçok yer yazarların biraraya geldiği mekânlar olmuş. Atlasın bir başka boyutunu da bu türden mekânlarla edebi metinlerde geçen mekânları yan yana getirmek olacak.

Çalışmanızın sonunda neyle karşılaşacağız?

Yalnızca birkaç örneğini verdiğim bu metinlerin kendi başlarına incelemeleri tamamlandıktan sonra hepsini biraraya getirerek bir tür Kadıköy edebi atlası oluşturmaya çalışacağım. Burada Kadıköy’de geçen metinlerin gönderme yaptığı mekânlar işaretlenmiş olacak. Okurlar Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ndeki Suadiye taraflarında yapılan mahalle ile Aylak Adam’ın C’sinin Ayşe ile kaldığı Caddebostan ile Suadiye arasındaki pansiyonu yan yana görebilecek. Aynı zamanda bu atlasta yürüyüş güzergâhları da olacak. Örneğin Kadıköy’e atfedilen duyguları takip etmek isteyenler için bir güzergâh çizilecek. Yürüdükçe yazarların o noktaları hangi duygularla tarif ettikleri anlaşılacak. Bir yıl içerisinde çalışmamın tamamlanacağını umuyorum.


ARŞİV