Taşköprü ve Halitağa caddelerinin kesişimindeki çiçekçiyi bilirsiniz belki. İçerisi insanı başka bir alemde hissettirecek denli güzel ve renklidir her daim. Biz de 2 Mayıs Dünya Çiçekçiler Günü’nü vesile edip, bir bahar günü bahar çiçekleriyle dolup taşan Arda Süs Bitkileri’ni ziyaret ettik.
Buranın sahibi Baki Kaygusuz. Memleketi Malatya’da ilkokulu bitirdikten sonra –kendi deyişiyle- gurbete yani İstanbul'a gelmiş. Mahmutpaşa’da tekstil atölyelerinde çıraklık yapmış. Askerlikten sonra da tekstil sektöründe çalışmaya devam etmiş ama bir gün rahatsızlanmış. Doktor ona çalışmayı yasaklayınca atölyesini satmış. O zamanlar Yedikule'de meşhur bir gül dükkanı varmış, sık sık oraya gidermiş; “Çünkü çiçekleri çok seviyordum. Ustaları izliyordum; saksı değiştiriyorlar, sulama yapıyorlar. Dedim ki ben size yardım edebilir miyim? Para pul istemem, sevdiğim için...”
SUADİYE’DE BAHÇIVANLIK
Böylelikle 78 senesinde çiçekçilik işine girmiş Baki Kaygusuz. Ustası bir gün ona ‘Seni bir eve çiçek bakımına göndereceğim’ demiş. Bebek’te bir eve gitmiş, meğer Ayhan Işık’ın eviymiş. Orada bir süre çalışmış. Işık’ın eşi de onu Suadiye’de bir köşke bahçıvan olarak göndermiş; “Orada uzun yıllar çalıştım, sonra emekli oldum ama topraktan kopamadım… Elim toprağa devam etsin diye buraya açtım 13 sene önce. Para kazanıyor musun dersen kazanmıyorum, geçiniyoruz sadece! Eski işler yok. Eskiden adam 10000 tane çuha çiçeği satıp Acıbadem'den ev alırdı ama şimdi mümkün değil. Çiçekçilik Türkiye'de yapılacak bir iş değil ama ben meslek olarak sevdiğim için yapıyorum elim ayağım tutmayana dek elim toprağa değsin istiyorum.”
Bu çiçek dükkanının asıl üretim yeri Riva’da. Baki bey bazı çiçekseverlerin –biraz da oradaki ortamı görmek için- giidp oradan alışveriş yaptığını söylüyor. Sadece Kadıköy’den değil, İstanbul’un pek çok eyrinden ve hatta şehirdışından gelen bile varmış. Burada bir de sera var, 9 yıl önce kurulmuş. Çünkü bazı çiçek ve bitkilerin belli bir ısıda durması gerekiyor. Bir aile işletmesi olan Arda Süs Bitkileri, adını Baki beyin 17 yaşındaki torunundan alıyor. Baki bey seranın bitişiğindeki evinde hem eşiyle birlikte yaşıyor, hem de büyük oğluyla birlikte burayı işletiyor.
ÇİÇEK GİBİ OFİS!
Baki Kaygusuz, bilgisayar önü, masa başı bir ofis yerine çiçekler arasında çalışmaktan mutlu. Çiçekleri işaret ederek diyor ki heyecanla; “Şu güzelliğe bakın… Hepsini ayrı ayrı seviyorum. İnsanın yüzüne gülüyorlar. Onların mutsuzluklarını da hastalıklarını da hepsini anlıyorum”
Çiçeklerin etrafa sadece güzellik sunmakla kalmayıp şifa da dağıttığını vurguluyor; “çiçek deyip geçmemek lazım. Hepsinin ayrı güzelliği ve görevi var. Mesela Aloa vera ve kılıç çiçeği. Bunlar karbonmonoksit gazına temizliyor, bol oksijen veriyor. Sabaları dinç kalkmak istiyorsanız yata odanızda mutlaka bulunsun. Mesela sabah dinç ve sağlıklı kalkmamız ise alıyor yatak odasında olsun” diye öneriyor.
Baki bey insanlarda çiçek kültürünün yavaş yavaş yerleştiğini düşünüyor. Özellikle de çocuk ve gençlerin çiçekleri sevdiğini, tanıdığını belirtiyor; “buraya gelip çiçeklere hayranlıkla bakan çocuklara mutlaka bir çiçek hediye ederim. O mutlu olur, ben mutlu olurum. Bir Çin atasözü der ki ‘Güler yüzün yok ise ticaretle uğraşma”
ÇİÇEKLERLE KONUŞAN ÇİÇEKÇİ
Çiçeklerin dünyasını yakınen tanıyan Baki beye çiçek bakımını da soruyorum. “Bunlar benim bebeklerim, tek tek ilgileniyorum. Çiçek bakımına en önemli nokta sevgi. Seveceksin, onlarla konuşacaksın. Sabah ezanından saat 11.00’e kadar algılarının en açık olduğu zaman, sulamayı da o zaman yapmak lazım. Mesela bazı çiçekler bir arada yaşamayı sevmiyor kavga ediyorlar. Bazı aynı türde olanalr da toplu yaşamayı seviyor. Birbirleriyle iletişimleri çok yüksek, bir tehlike anında birbirlerine haber veriyorlar. Bir Japon belgeseli izlemiştim. Bir bahçede bahçıvan biçme makinesini çalıştırıp çim biçmeye başlıyor. Bahçenin öbür ucundaki çimler titremeye başlıyor, sıra kendilerine de gelecek diye…”
Bir milyoncu dükkanlarında ucuza satılan çiçeklerin kalitesizliği konusunda da uyarıda bulunan Baki Kaygusuz, “Çiçeğin ç’sini bilmeyenler çiçek satıyor. Geçen sonbaharda şöyle bir konuşmaya denk gelmiştim. Kasımpatı alan adam çiçekçiye bir daha ne zaman açacağını soruyor. O da 20 sonra diyor. Yahu kasımpatı senede bir kere açar oysa! Ya bilmiyor ya yalan söylüyor. Bu bilinçsiz kişilerin elinde olduğu için artık çiçekçilik zor…” diye hayıflanıyor.