İTÜ’de araştırma görevlisi olarak çalışan Aslı Ulubaş Hamurcu, doktora tez danışmanı Prof. Dr. Fatih Terzi ile birlikte Kadıköy’ün yıllar içindeki değişimine dair akademik bir makale yayınladı. Hamurcu’nun doktora tezinin konusu da yine Kadıköy’ün sosyo mekansal değişimi.
2013 yılında ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden mezun olan Hamurcu, daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Kentsel Koruma ve Yenileme alanında yüksek lisansını tamamladı. Yüksek lisans yaparken bir yandan da Kentsel Vizyon Platformu’nda çalışan Hamurcu, ofis olarak Tasarım Atölyesi Kadıköy’ü kullanıyordu. Hamurcu’nun Kadıköy ile olan bağı da burada başladı.
“Her gün evden işe yürüyerek gidiyordum. Bu sayede Kadıköy tarihi kent merkezinin çok kısa bir süre içerisinde geçirdiği değişime tanıklık etme imkânım oldu” diyen Hamurcu, “Kadıköy deneyimim beni kent mekanının değişim dinamiklerini irdelemeye ve araştırmaya yöneltti. Bu nedenle de doktora tezimde bu alanda çalışma yapmaya karar verdim. Bu süreçte tez danışmanım Prof. Dr. Fatih Terzi de bilgi birikimi ve tecrübesi ile çalışmaya katkıda bulundu” diye konuştu.
Hamurcu ile Kadıköy’ün kentsel karakteri, değişim, kültürel çeşitliliğin etkisi, apartman ve sokak yapılarındaki değişim, değişimin sınıfsal yönü de dahil olmak üzere “Sosyo-mekansal değişimi modellemek: İstanbul, Kadıköy örneği” başlıklı makalesi üzerine konuştuk.
“MEKANLAR DA BİZLERİ ETKİLİYOR”
Sosyal yapıdaki değişime bağlı olarak mekânda gözlemlenen değişimler, sosyo-mekansal değişimlerdir. İnsan varlığı mekân oluşumu için birincil faktör. İnsanlar olmasa kentler de olmazdı. Sosyal yapının çeşitliliği, farklı coğrafyalarda farklı kentsel mekanların üretilmesini tetikliyor. Ancak sanılmamalı ki, bu tek yönlü bir etkileşim. Aynı zamanda ürettiğimiz mekanlar da bizleri etkiliyor. Bu nedenle aslında, sosyo-mekansal değişimi araştırmak ve bu değişimin dinamiklerini doğru irdelemek, yarının kentlerini planlamamız ve tasarlamamız için önemli girdiler sunacak. Teknolojinin artan kullanımı, iklim değişikliğine adaptasyon, enerjinin etkin kullanımı ve enerjiye bağımlılık gibi değişkenler sosyo-mekansal değişimde gittikçe daha kritik önem kazanan etkenler arasında sayılabilir. Bu etkenlerin gerek sosyal yapı gerekse de kent mekânı üzerindeki etkilerinin bu ikili etkileşim bağlamında irdelenmesi giderek önem kazanıyor. Devam etmekte olan COVID-19 salgını, bizim kentsel açık alanlara olan ihtiyacımızı bir kere daha gözler önüne serdi. Konut alanlarında kent sakinlerinin yürüyerek ulaşabileceği çalışma alanları, hizmet alanları, eğitim alanları gerekliliği ortada. Sadece kentsel hizmet alanlarının değil konutların da bu süreçte yetersiz olduğu da ortaya çıktı. Olası bir sokağa çıkma kısıtlaması durumunda evlerimizin buna hazır olmadığını gördük. İş-konaklama-eğitim-rekreasyon kullanımlarının hepsi tek bir haneye toplandığında neler olabileceğini gördük. Bir balkonun veya bahçenin ne kadar önemli olduğunu gördük.
Kısaca özetlemem gerekirse sosyal yapıdaki değişimi ölçmek amacıyla, kültürel çeşitlilik, aile tipi, gelir düzeyi ve mülk sahipliği değişkenlerini belirledik. Ancak bu dört bileşenden sadece ilk üçü kent mekanının değişimi ile yakından ilişkili çıkıyor. Kadıköy tarihi kent merkezinin geçirdiği sosyo-mekansal değişim bizlere kültürel çeşitliliğin, Kadıköy’ün bugün sahip olduğu merkezi kimliği kazanmasında etkili olduğunu ortaya koyuyor. Merkezi kimliğinin yanı sıra, ekonomik faaliyetlerin zenginliği, yerleşim dokusunun biçimlenmesi de yine kültürel çeşitlilik ile doğrudan ilişkili. Kent mekanının aile tipi ile olan ilişkisine baktığımızda ise geniş ailelerin merkezi kent alanlarına yakın konut alanlarında yaşamayı tercih ettiğini görüyoruz. Son olarak, yüksek gelir gruplarının da yüksek yaşam kalitesi sunan yeşil ve doğal alanların daha fazla olduğu ayrık nizam konut alanlarını tercih ettikleri sonucuna vardık. Ancak bu noktada göz ardı edilmemesi gereken konu şu ki, bu bulgular genellenebilir bulgular olarak nitelendirilmemeli. Sosyo-mekansal değişim, yerel ölçekte irdelenmesi gereken bir konu. Doğrudan tanımlı bir kent mekanını ele alıyor ve de elbette bu kent mekânında yaşayanları. Bu nedenle çalışma bulgularını Kadıköy tarihi kent merkezi özelinde ele almak gerekir. Kadıköy tarihi kent merkezini ise Haydarpaşa Garı’ndan Moda’ya kadar olan bugün Rasimpaşa, Osmanağa ve Caferağa mahalleleri olarak adlandırılan bölge olarak tanımlıyoruz. Sadece Çarşı bölgesi ile sınırlı değil.
“KADIKÖY HALA MERKEZ İSE KÜLTÜREL ÇEŞİTLİLİK SAYESİNDE”
Çalışma bulguları, Kadıköy tarihi kent merkezinde, kültürel çeşitliliğin kentsel niteliği yüksek alanların oluşumunu ve kümelenmesini tetiklediğini ortaya koyuyor. Buna ek olarak, kentsel mekânda ticaretin merkezileşmesini destekler bir niteliğe sahip. Kültürel çeşitliliğin artması doğrudan kentsel mekandaki kullanım türlerinin çeşitliliğini ve sayısını da artırmış. Sunulan hizmet türleri de bu nedenle bir o kadar zengin. Kadıköy tarihi kent merkezinin bugün hala merkez niteliğini koruyor olmasının en temel sebeplerinden biri de bu kültürel çeşitliliğin devam ediyor olması.
“FARKLI MİMARİ ÜSLUPLAR, YERİNİ TEK TİP APARTMANLARA BIRAKTI”
Aslında burada kastettiğim Kadıköy’ün kültürel çeşitliliğine dayanan ve kent kimliğini oluşturan farklı mimari üslupların ve örneklerin üretiminin yerini tek tip apartmanlaşmaya bırakması. Elbette ki gelişen teknoloji ve konut sunum biçimleri ile bu durum kaçınılmazdı. Ancak sahip olduğumuz kültürel çeşitliliğin yansıması olan mekânsal çeşitliliği öldürüyoruz. Kent kimliği olarak da adlandırdığımız bu olgu günümüzde özellikle tarihi kent merkezleri için ciddi önem taşıyor. Sonradan bir kimlik atfetmek yerine sahip olduğumuz kimliği benimseyerek onu günümüze adapte edebilmenin, onu devam ettirebilmenin yollarını aramalıyız. Son dönemde, kentsel dönüşüm ile modern mimarlık örneği olan ve kendine has üsluplara sahip apartmanların yerine birbirinin çok benzeri apartman blokları yükselmeye başladı. Halbuki Kadıköy ilçe olarak da bu türden çok nitelikli örneklerin verildiği bir bölgedir. Eskinin yerine konan, eskiyi aşar nitelikte mi ve o zenginliğimizi koruyor mu biraz sorgulamak gerekiyor. Evet, ekonomik ömrünü tamamlamak, depreme dayanıklı olmamak, çok ciddi sebepler yapıların yıkılması için, bu konuda diyeceğim hiçbir şey yok. Ancak benim dikkat çekmek istediğim konu, kentsel mekânın zenginliği olan bu yapıların yerine konan apartmanların kent kimliğine etkileri. Bu apartmanlar gerçekten burada yaşayan insanların yaşama kültürüne uygun mu? Sosyo-mekansal bileşenlerinden veya dinamiklerinden yola çıkılarak mı tasarlanmış? Çoğu yapıda balkon yok, bahçe yok. Halbuki Kadıköy’ün tarihçesi incelendiğinde apartman dahi olsa, bu yapılarda geniş balkonlar ve içinde meyve ağaçlarının olduğu bahçeler olduğunu görüyoruz. Aslında bu çalışma, Kadıköy’ün tarih içerisinde geçirdiği sosyo-mekansal değişimi anlamayı bu nedenle amaçlıyor.
Izgara sokak dokusunu, kısaca birbirini dik kesen sokakların oluşturduğu doku olarak tanımlayabiliriz. Kimi araştırmacılar bu dokuyu satranç tahtası olarak da adlandırmakta. Örnek vermem gerekirse, Kadıköy Çarşı bölgesinde kilise meydanlarının olduğu bölgenin çevresi, Yeldeğirmeni’nde Kemal Atatürk Anadolu Lisesi ve çevresi, son olarak da Moda Burnu çevresi ızgara sokak dokusuna örnek gösterilebilir. Çarşı bölgesi bilindiği üzere 1800’lü yılların ikinci yarısında yangınlara tanıklık ediyor ve sonrasında planlı kentleşme ile ızgara plan olarak yeniden düzenleniyor. Kadıköy tarihi kent merkezi özelinde kültürel çeşitliliğin ızgara sokak dokusunun hayata geçirilmesinde doğrudan etkili olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle Levantenlerin ve Yahudilerin yerleştiği alanlarda, konut alanlarını ızgara sokak dokusuna uygun olarak geliştirdikleri görülmekte. Izgara sokak dokusunun tercih edilme sebebi ise teknik altyapı konusunda sunduğu avantajlar.
Yeşil ve doğal alanların fazla olduğu ayrık nizam konut alanları, yüksek yaşam kalitesine sahip kent mekanları olmaları nedeniyle aslında yüksek gelir grupları tarafından tercih ediliyor. Tabii bunun ekonomik erişilebilirlik boyutu da var. Kadıköy’e baktığımızda yine yüksek gelir grupları tarafından tercih edilen bir mesire alanından bugün kentin en önemli noktalarından birinde kalmış merkezi bir alana dönüşümü görüyoruz. Her ne kadar günümüzde Kadıköy merkezinde çok fazla yeşil alan kalmamış da olsa, yüksek gelir grupları burada yaşamaya devam ediyor. Bunun temelinde ise, Kadıköy’ün sahip olduğu canlı, devingen kent yaşantısı, kent ve kentli kimliği, farklı kentsel donatı alanlarına erişimin kolay olması ve kentsel açık alanların varlığı yatıyor