Kaptan şoför Vildan

Kadıköy’den Bostancı, Ataşehir, Pendik ya da Taksim’e gitmek için sarı dolmuşlara bindiğinizde direksiyonda bir kadın görürseniz sakın şaşırmayın, Kadıköy sarı dolmuşlarının üç aydır bir kadın şoförü var.

05 Eylül 2019 - 14:44

Korna sesi yok, bangır bangır çalan müzik yok, “ücretini ödemeyen kalmasın!” diye bağıran yok ve ani fren yok… Kaptan koltuğunda bir kadın var: Vildan Atam… Kadıköy taksi dolmuş duraklarının üç aydır direksiyon sallayan kadın şoförü o. Kadıköy’den Bostancı, Ataşehir, Pendik ya da Taksim’e gitmek için sarı dolmuşlara bindiğinizde Vildan Atam’a rastlarsanız derin bir oh çekebilirsiniz çünkü öyle güzel araç kullanıyor ki kendinizi evdeki koltuğunuzda gibi hissediyorsunuz.

TERZİLİKTEN ŞOFÖR MAHALİNE

Biz de dolmuş şoförü Vildan Atam ile Bostancı’ya yolculuk yaptık; hem onu tanıdık hem de size tanıtalım istedik ama önce durakta biraz sohbet ettik. Terzilik, perdecilik, direksiyon dersi veren Vildan Atam en sonunda babasından kalan minibüsün şoförlüğünü yapmaya başlamış; “Tabii akşamdan yatıp ben dolmuş şoförlüğü yapayım diye karar vermedim. Tamamen zorunluluktan” diyor. Zorunluluk ne? Vildan Atam plaka sahibi, yani minibüs plakası 50 yıl boyunca şoförlük yapan babasından kalma. Baba yaşlandıktan sonra araç şoföre kiraya verilmiş. “Bizi üzdüler” diye nazikçe anlatıyor Vildan Atam. Davalık olmuş meğer. Başında tatsız binbir dert.

Biz bu dertleri konuşurken araya İsmet Dalcı yani İstanbul Taksi Dolmuş Ulaşım Hizmetleri Derneği başkan vekili girip dolmuş duraklarının çalışma usulünden bahsediyor. Çalışanın sigortası yapılıyor fakat maaş usulü değil günlük usulü çalışıyor. Bu yüzden kıdem ve ihbar haklarının hesaplanması sıkıntılı. Yasal bir düzenleme olmadığı için herhangi bir anlaşmazlık durumunda ya şoför ya da plaka sahibi mağdur oluyor.

“ŞİŞŞŞT! YENGE VAR”

Vildan Atam da böyle bir sıkıntı yaşamış. Ve kendini şoför koltuğunda bulmuş. Kendisi “zorunda kaldım” dese de yolcular “keşke çoğalsa” diyor. Vildan Atam “bir değil birçok kadın görmek istiyorlar” diyor. Şoförler gayet saygılı. Tam küfür edecekken biri ötekini “şişşt yenge var” diye uyarıyor, kaykılıp oturmalar kalkmış, bağırtı çağırtı azalmış. Vildan Atam’la birlikte durağa nezaket gelmiş. ‘Yenge’ denmesinin sebebi Atam’ın eşinin de akşamları minibüsü kullanıyor olması. Minibüsü kendileri kullanmaya karar verince dönüşümlü çalışmaya karar vermişler.

 “Babamın zamanında olduğu gibi değil tabii” diye anlatıyor Vildan Atam, “O zaman saygı vardı sevgi, güven vardı. O kuşak öldükten sonra bunlar azaldı.” 

ÜÇ KİŞİ DENETLİYOR!

Ben de fırsat bulmuşken bir müşteri olarak plaka sahiplerine yapılan eleştirileri soruyorum. “Şoförleri denetlemiyorlar, tanımıyorlar bile anahtarı verip parayı alıyorlar” diyorum. İsmet Dalcı “Bu sektörü bütün olarak ele alacak olursak burada herkesin suçu var diyor. Plaka sahibinin, şoförlerin, müşterinin suçu var. Büyük Şehir Belediyesi’nin hepimizden fazla suçu var. Bizi yönlendiren Büyük Şehir Belediyesi. O bir kural koyduğu zaman biz ona itiraz etmiyoruz. Biz denetlenmek istiyoruz. İBB’nin denetim personeli şu anda üç tane. 17 bin 395 tane taksi- taksi dolmuş var, 6 bin 600 tane minibüs var ve bunları üç kişi denetliyor. Biz kendimizi ifade etmek için çırpınıyoruz. Dün uyuşturucu testi zorunluluğu geldi, bunu biz bir buçuk senedir istiyoruz. Baştan güzel kuralları koy. Bir meslek yasamız olsun. Bu mesleği iyi yapamayan arkadaş bu meslekten uzaklaştırılsın.  Büyük Şehir Belediyesi’nden kaliteyi artırma taleplerimiz var. İnşallah yeni yönetimle bunları hayata geçireceğiz. Denetim olsun biz de işimizi daha iyi yapalım.” diye cevap veriyor.

 “KEŞKE DAHA ÇOK OLSA”

İstanbul Taksi Dolmuş Ulaşım Hizmetleri Derneği başkan vekili İsmet Dalcı’yı durakta bırakıp Vildan Atam ile birlikte Bostancı yolcularını alıp yola koyuluyoruz. Yolculardan şaşkın olan bir iki kişi var. Diğerleri daha önce Vildan Atam ile yolculuk yapmışlar. İçlerinden birine ilk gördüğünüzde şaşırdınız mı diye soruyorum. Şaşırmaktan çok sevindim diyor ve ekliyor: “Keşke daha çok olsa.”

İnsan yaşadığı yere benzermiş. Nezaket de kabalık da bulaşıcı. Vildan Atam kimseye “ücretini ödemeyen kalmasın” falan demiyor. Ücretler arkadan öne uzatılıyor. “Arada vermeyen oluyor mu” diye soruyorum. “Oluyor, ama ben isteyemiyorum utanıyorum” diyor. Her yolcu inerken iyi günler dileyip iniyor. Ani fren yok, öne doğru sıçrama yok, “Işıklarda inebilir miyim” diyor herkes, yavaşça yaklaşıyor ve indiriyor Vildan Atam. Usul usul devam ediyoruz. Bostancı durağına geldiğimizde “durağımız dolu sizi bekletmeyeyim” diyor. Sorun değil diyorum ama “yok diyor, çıkalım kısmetimizi kovalayalım.”

“KISMETİMİZİ KOVALAYALIM”

Durağa girmeden yola devam etmeye “kısmet kovalamak” deniyormuş. Benim kısmetsizliğimden olacak, Caddebostan’a kadar yolcu binmiyor. Caddebostan’da bir kadın elini kaldırır gibi oluyor Vildan Atam sağ tarafı kollayıp zınk diye duruyor.  Tek kısmetimizle birlikte ilerliyoruz.

Atam aynı zamanda direksiyon hocası ama “dolmuş başka” diyor. “Yaptığınız hangi iş daha zor?” diye sorduğumda ben “dolmuşçuluk” diyeceğini beklerken “direksiyon hocalığı” diyor.  “Burada kendiniz hükmediyorsunuz, başkasına öğretirken geriliyorsunuz” diye anlatıyor.  Her işin bir zorluğu olduğunu söyleyip ekliyor: “Tabii dolmuşçuluk farklı bir şey. Şu anda bir yandan müşteri kovalıyoruz, bir yandan arkadan geleni takip ediyorsun. İnecek olan kişiye dikkat etmen gerekiyor.”

DURAK KADINLARA GÖRE YAPILMAMIŞ

Garipseyen, şaşıran olsa bile “sen kim dolmuşçuluk kim diyen olmamış” Vildan Atam’a. Bir kişi “abla senin ne işin var” diyecek olmuş, o da “ne yapsaydım evde kalıp bulaşık mı yıkasaydım” demiş. Konu kapanmış. Durak arkadaşlarına dair hiç şikayet etmiyor Vildan Atam, ama durağın koşullarının kadınlar düşünülerek organize edilmediği kesin. İlk kadın şoför olmanın zorluklarını yaşıyor. Tuvalet yok, oturacak alan sıkıntılı. Bu yüzden sırasını genellikle arabada bekliyor, tek şekerli çayı arabaya geliyor.

Biz sohbet ederken tek yolcumuz da Haldun Taner Tiyatrosu’na yaklaşırken iniyor ve “Şimdiye kadar şehir içinde yaptığım en keyifli yolculuktu. İşleriniz rast gelsin” deyip iniyor.

Durağa tekrar vardığımızda Vildan Şoför,  “son” kim onu bulmaya çalışıyor. “Son” önündeki aracı takip edip arka sırasına girmek demekmiş. Her araç önündekini takip ederek sırasını bekliyor. Bir aracın arkasına giriyoruz arkamızdan gelen de bizim plakamızı alıyor. “Son”umuzu da verip son çayımızı içmek üzere dolmuştan iniyoruz.

ŞİKÂYET HATTI VAR!

Laf arasında dolmuş duraklarının Whatsapp şikayet hattı olduğunu da öğreniyorum: 0546 444 30 30. Bu hattan müşterilerden gelen olumlu olumsuz şikayetler sonuçlandırılıyor.  Whatsapp şikayet hattına yapılan şikayetlerin başında fazla yolcu geliyormuş ikincisi de kayıp eşya. Araçta bir eşyanızı kaybettiğinizde ya da bir eşya bulduğunuzda minibüs şoförüne teslim edildiğinde kolayca bulunabiliyor.  Bu arada bütün araçlarda da kamera sistemi var. Kadıköy’de 264 tane araç var, 4 noktaya servis yapılıyor. Bostancı, Pendik, Ataşehir ve Taksim. Metro ve Marmaray hattı işlerini epeyce etkilemiş. Belediyenin bu sorunu çözecek bir adım atmasını bekliyorlar.


ARŞİV