Kartpostallarla Kadıköy’ün 150 yıllık geçmişi

Uluslararası Kadıköy Festivali Çizgi ve Sahaf Günleri’nin konuğu Sarkis Karamanik, “Kadıköy Kartpostalları” sergisi ve söyleşisiyle semtin tarihini aralayacak. Karamanik ile sahaflığı, eski İstanbul’u ve Kadıköy’ü konuştuk

06 Ağustos 2019 - 11:37

Uzun yıllardır Fransa’da yaşayan koleksiyoner ve arşivci  Sarkis Karamanik, Uluslararası Kadıköy Festivali Çizgi ve Sahaf Günleri’nin konuğu olacak. Deneyimli koleksiyoner “Kadıköy Kartpostalları” sergisiyle İstanbul’un ve Kadıköy’ün değişimini anlatacak. Sarkis Karamanik bizi kırmadı ve festival öncesi sorularımızı yanıtladı. Kendisiyle sahaflığı, arşivciliği ve eski Kadıköy’ü konuştuk.

Sarkis Karamanik:“Kadıköy Belediyesi’nin bu çağdaş, kültürel etkinliğinin devamını tüm yüreğimle destekliyor ve emeği geçen herkese Fransa’dan sevgiler yolluyorum”.

HER ŞEY KIZ KULESİ İLE BAŞLADI

Bu yılki festivalin konuğu olacak ve sahaflık üzerine konuşacaksınız. Ne düşünüyorsunuz?

Eski Paris şehrini gösteren gravürlerde göze çarpan önemli özelliklerden biri Seine (Sen) nehri kıyısında eski kitap satıcıları yani sahaflık yapanları betimlemesidir. Eski kitapçılık oldukça eski ve emek gerektiren bir iş ve tabii ki kitapları ve kağıdı sevmek gerek. Dünyanın hemen hemen her köşesinde bir sahaf bulmak mümkündür ama günümüzdeki bu ultra teknoloji dünyasında bu meslek de unutulmaya kaybolmaya yüz tutmuş vaziyette ne yazık ki...

Festivalde bir sahaf şenliğinin gerçekleşiyor olması ve sahaflık konuşulması çok sevindirici bir olay tabii ki. Dünyada giderek unutulmaya yüz tutan, zor şartlar altında, özel insanların yaptığı bir iş sahaflık. Bu tip fuarların faaliyetlerinin devamlı olmasını ve yerel yönetimleri bu tür organizasyonları sıkça yapmasını diliyorum. Bir çok insanın gelip gezmesi katılması, faydalanması harika bir olay.

İstanbullu biri olarak bu şehrin fotoğraflarını arşivlediniz ve arşivlemeye devam ediyorsunuz. Bu tutku nasıl başladı?

Bu mesleğe 1994’ten bu yana gönül verenlerdenim. Yaşadığım ülke yaşamımı sürdürme açısından bayağı zordu aslında. Arzum bir atölye bulup resim sanatıyla uğraşmaktı. Fakat hiç de öyle kolay gerçekleştirilebilecek bir şey değilmiş meğer, hayat şartları ve ekonomik durum buna müsaade etmedi. Bu yüzden ben de pek çok eski ressam gibi, o ressamlara ait tablo kartpostallardan esinlenerek çalışıyordum. İlginçtir ki İstanbul’da iken kartpostalın ne olduğunu bile bilmezdim tabii. Çok daha detaylı anlatılacak bir konu bu ama kısaca her şey bir kutunun içinden çıkan Kız Kulesi kartpostalını bulmam ile başladı.

Dijital çağda yaşıyoruz ve biriktirdiğimiz şeyler de artık bu ortamlarda saklanıyor. Siz teknolojideki bu değişimin, sahaflığı da değiştirdiğini düşünüyor musunuz?

Evet, dijital bir çağda yaşamamız artı değerleri olduğu kadar eksileri de olan bir olgu. Doğallığın kaybolması, her şeyin yapay bir hale dönüşümü, olumsuz bir etki kuşkusuz. Düşünün ki insanlar artık yemeğini dahi ekran önünde ısmarlar oldular. Bana göre sahaflık derseniz tamamen bitti. O eski kağıt kokusuna meraklı insanlar kalmadı artık ya da çok azaldı. İstediğiniz kitabı önünüzdeki ekrana, küçük bir ücretle indirip, okuyabiliyorsunuz artık. Dünya küçücük bir ekranın içinde... Yok bunun karşısındayım. Bir şeyleri saklamak ve korumak zorundayız. Tembel bir insanlık üretmekteyiz.

Fransa’da yaşıyorsunuz ama İstanbul’u iyi bilenlerdensiniz. İstanbul’daki değişim de çok hızlı. Bu şehre geldiğinizde nasıl hissediyorsunuz?

Evet, Fransa’da yaşıyorum ama burası da bayağı yaşam şartlarının zorlaştığı bir ülke. Oldukça pahalı, giderleri çok ama geliri az olan bir ülke halini almakta. İstanbul konusuna gelince yıllık iznim olan 5 haftayı yıl içinde beşe bölüyorum ve her sefer İstanbul’uma koşuyorum tabii ki. İstanbul’da büyük çapta değişiklikler oluyor çok büyük bir metropol bu şehir.

“İLK SINAVIMI AKMAR’DA VERDİM”

Eskinin izini süren ve muhtemelen Kadıköy’ün de geçmişini bilen biri olarak, bu semte dair anılarınız ve hisleriniz nedir?

1914’te basılmış bir Fransız turist rehberinde Kadıköy’ün 30 bine yakın sakini olduğu, çevresinde kahvelerin, otellerin ve bahçelerin bulunduğu yazar. Hatta bu bahçelerde  sanat müziği yapıldığı da yazılmış. Hem çocukluk hem de gençlik dönemimde Kadıköy’e gitmek veya Karaköy’den Kadıköy’e giden vapura binmek benim için sanki tatile gidiyormuşum havası verirdi. Özellikle yaz ayları oldukça kaliteli, nezih bir yerdi mesela. Baylan’da bir ekler yemek gerçekten kaçınılmazdı. Aynı şekilde balıkçılar çarşısı her gittiğimde keyifle seyrettiğim bir yerdir. Kadıköy az da olsa eski dokusuna sahip çıkıyor yani Kadıköy çarşısında hala eski binalar duruyor. Gönül ister ki  bu kıymetli değerlerimizi onarıp kullanılabilir hale getirsinler. Akmar Pasajı benim zamanımla şimdi arasında çok çok farklı. İlk koleksiyonerlik sınavımı orda verdim.

İstanbul’daki ve Kadıköy’deki sahafları bilmeyenler için nereleri önerirsiniz?

İstanbul’daki sahafları, dünyada gittiğim her fuarda konuşurum ve anlatırım. Hemen hemen tüm dünya sahaflarında da İstanbul sahaflarında olduğu gibi benzeri sistem göze çarpar zaten. Kendimi yabancı hissetmem, enerjimiz ve davranışlarımız hemen kendini gösterir yani belli eder. Yalnız ben Kadıköy konusuna değinmek istiyorum. Gördüğüm kadarıyla bayağı kültürel faaliyetleri olan bir yer Kadıköy. Gönül ister ki Kadıköy’de veya Kadıköy çevresinde her hafta bir ‘kitapçılar pazarı’ olsun. Nasıl ki Avrupa’da pek çok kentte böyle yerler var. Örneğin benim yaşadığım, bulunduğum şehirde bol miktarda var. Bu konuda çok lüks, masraflı stantlara gerek yok. Yeter ki yağmurdan, rüzgârdan ve çevreden etkilenmemesi için gerekli önlemler alınsın ve yer gösterilsin. Bu, sahaflar için hem yeterli hem de çok verimli bir durum oluşturacaktır.

Ben mütevazı ölçülerimle bu konuda elimden gelen her şeyi yapabilirim. Bu çok gerekli bir şeydir bir bölge için. Antika obje olmaksızın sadece eski kâğıt türü her şeyin sergileneceği kültürel bir köşeden söz ediyorum.

“SAHAFLIK TAMAMEN BİTTİ”

“ Dijital bir çağda yaşamamız artı değerleri olduğu kadar eksileri de olan bir olgu. Doğallığın kaybolması, her şeyin yapay bir hale dönüşümü, olumsuz bir etki kuşkusuz. Düşünün ki insanlar artık yemeğini dahi ekran önünde ısmarlar oldular. Bana göre sahaflık derseniz tamamen bitti. O eski kağıt kokusuna meraklı insanlar kalmadı artık ya da çok azaldı. İstediğiniz kitabı önünüzdeki ekrana, küçük bir ücretle indirip, okuyabiliyorsunuz artık. Dünya küçücük bir ekranın içinde... Yok bunun karşısındayım. Bir şeyleri saklamak ve korumak zorundayız. Tembel bir insanlık üretmekteyiz.”


ARŞİV