Gravür sanatçısı Yeşim Yıldız Kalaycıoğlu, eserlerinde işlediği tema nedeniyle sanat camiasında “Kelebeklerin anası” olarak tanınıyor. Doğma büyüme Erenköy’lü ve atölyesi de Kızıtoprak’ta olan sanatçı bu unvanından çok memnun.“Kelebek benim için değişimin, dönüşümün simgesidir. Sürünen bir tırtılın, geçirdiği evrim sonunda havada uçuşan naif bir kelebeğe dönüşmesi beni hep etkilemiştir” diyor.
Yıldız Teknik Üniversitesi Yapı Restorasyonu bölümü mezunu olan Kalaycıoğlu, 17 yıl önce gravür sanatçısı Güngör İblikçi ile tanıştığını söyledi. Kalaycıoğlu, “Hocanın eserlerini çok beğenirdim, Türkiye’de sergiler açtığında hiç kaçırmazdım. Güngör hocanın atölyesine geldim ve bir daha da oradan çıkmadım. Birlikte çalışmaya başladık. O kendi gravür tekniklerini bana anlattı, çok emek verdi. Ben de Güngör hocamın teknikleri ve daha önceki hocalarımdan öğrendiğim çalışmalarla yeni teknikler geliştirdim. O gün bugündür Güngör hoca ile birlikte çalışıyoruz” dedi.
GRAVÜR İLE RESMİN FARKI
Gravürün zor bir sanat olduğunu söyleyen Kalaycıoğlu, “Resim yapmak kolay değil ama gravür, onun biraz daha ötesi. Renkler her zaman istediğiniz gibi çıkmaz. Gravürde yaptığım plan, eserin derinliği, asit oranı, presin sıkışıklığının önemi çok. Her şey birbirine bağlı. Bu sanatı öğrenmek hiç kolay olmadı. Bir eser için onlarca baskı yaptığım oldu. Gravürde bakır veya çinko plaklar kullanılır. Plakların üzeri temizlenir. Gravürün zift gibi bir boyası vardır. O boyayı sürülür. Kuruduktan sonra istediğiniz deseni plak üzerine aktarırsınız. Sonra kazıyarak plakayı asit teknesine koyarsınız. 20 dakika ile bir saat arasında asitte bekletirsiniz. Siyah boyayla boyadığınız yerler çıkıntı olur, açıkta kalan yerler ise çukurlaşır. Asit kısmı oldukça zor ve stresli bir iş. İlk aşamada istediğiniz desen oluşmazsa, yeniden aside koyarsınız. Plak üzerindeki desen istediğiniz şekilde oluştuktan sonra üzerindeki siyah boyayı temizlersiniz. Sonra gravür boyalarıyla tamponlama şeklinde boyama işlemini gerçekleştirilir. Boyama işlemi bittikten sonra sıra preslemeye geliyor. Plakayı pres makinesine koyduktan sonra üzerine özel gravür kağıdını yerleştirirsiniz. Daha sonra kağıdı presten alıp bombe yapmaması için düz ağırlıklar altında bir süre bekletirsiniz. Bir plaktan birçok kez baskı yapabilirsiniz” diye konuştu.
“KELEBEKLER DÖNÜŞÜMÜN SİMGESİDİR”
Kelebekler hayatında önemli bir dönüm noktasını temsil temsil ettiğini söyleyen Kalaycıoğlu, “Kelebek benim için değişim, dönüşümün simgesidir. Sürünen bir tırtılın geçirdiği evrim sonunda havada uçuşan naif bir kelebeğe dönüşmesi beni hep etkilemiştir. Yaklaşık 30- 35 yıl tasavvufla ilgilendiğim için bu benim ilgi alanıma girdi” dedi.
Yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda karma sergiye katıldığını hatırlatan Kalaycıoğlu, şunları söyledi: “İlk kişisel sergim, 2013 yılında Beylerbeyi Sarayı’ndaki kelebekler üzerine çalışmamdı. Serginin adı da Metamorfoz idi. Çok başarılı bir sergi oldu ve sanatseverlerden büyük ilgi gördü. 2016 yılında Fransa’nın Strasbourg kentinde bir arkadaşımla birlikte karma sergi açtım. O da benim için çok önemliydi. Yine kelebeklerle katıldım sergiye. 2018’de Yeditepe bienalindeki Anka Kuşu sergim var. Daha sonra Yunus Emre Enstitüsü desteğiyle İtalya Roma’da Anka Kuşu sergisi açtım. Bu sergim de İtalyan sanatseverler tarafından büyük ilgi gördü, eserlerim çok beğenildi. Bir Türk kadını olarak bunu gerçekleştirebildiğim için çok mutluyum. Son olarak da geçtiğimiz haftada Durusu Park’ta sergi açtım. 2022’nin son günlerindeki bu sergi de sanatseverler tarafından çok beğenildi”