Kentleri çirkin yapılardan kurtaran kahraman: “Antimimar”

Mimar, illustrator Hakan Keleş “Antimimar” karakterleriyle kentleri çirkin yapılardan kurtarıyor

26 Ağustos 2022 - 08:14

Bir dev adam, kadın ya da kedi düşünün elinde gitarla konser yasaklarını parçalıyor, gökdelenleri tekmeliyor, Haydarpaşa’ya sarılmış uyukluyor. Bu devler bazen de hayatımıza değer katmış insanlar oluyor. Örneğin Mustafa Kemal Atatürk, Aşık Veysel, Ahmet Kaya…  Yani devlerin hepsi daha iyi bir kent, daha iyi bir yaşam için çabalayan kahramanlar. Bu kahramanların çizeri de mimar, illustrator Hakan Keleş. Aynı zamanda Osmangazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde araştırma görevlisi olan Hakan Keleş, fotoğrafını çektiği sokaklar ve mekanlar üzerine çizimler yapıyor. Keleş ile çizimlerini ve kent mimarisini konuştuk.

  •  * Öğrendiğim kadarıyla mimarsınız ama okurlarımız için biraz kendinizi anlatır mısınız?

Eskişehir'de yaşıyorum. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Mimarlık Bölümünde öğretim elemanıyım. Evli ve bir kedi babasıyım.

  • * Fotoğraflar üzerine çizim yerleştirme fikri nasıl doğdu? Ne zaman başladınız?

2017 yılında cep telefonuyla çektiğim bir fotoğraf üzerine yine telefonda çizdiğim bir eskizle başladı. Önceleri dev karakterler yoktu, objeart minvalinde işler yapıyordum. Zamanla yapılarla bedenleri etkileştirerek lilliput serisine dönüştürdüm.

  • * Yani fotoğrafları siz çekiyorsunuz, çekerken “buna illüstrasyon yaparım” diye mi düşünüyorsunuz yoksa düşündüğünüz sokağın, yapının mı fotoğrafını çekiyorsunuz?

Kişisel işlerin çoğunda fotoğrafları kendim çekiyorum. Bazen fotoğrafı çekerken ne çizeceğimi bilerek çekiyorum, bazen de içeriğe uygun fotoğraf bulmaya çalışıyorum. Böyle durumlarda lisanssız fotoğraf veri tabanlarını kullandığım da oluyor.

  • * Aynı zamanda videolarınız da var. Bir fotoğraf üzerine uygulama yapmak ne kadar sürüyor? Fikir aşaması nasıl oluşuyor?

Bir illüstrasyon ortalama 3-4 saat sürüyor. Animasyon çok daha uzun tabi. Her kareyi tek tek çizmem gerekiyor. Fikir bazen önden hazır oluyor. Bazı durumlarda da fotoğraf üzerine eskiz çalışması yaparak uygun mizanseni çıkarıyorum.

“KADIKÖY İSTANBUL’UN EN CANLI BÖLGESİ”

  • * Çizdikleriniz arasında Kadıköy’ün mekanları da var. Mesela Haydarpaşa. Mekanları neye göre seçiyorsunuz?

Önceleri çok bilinmeyen, arka sokaklarda kalmış yapılar üzerine daha çok çalışıyordum. Zamanla daha popüler mekanlarla çalışmanın insanların ilgisini daha çok çektiğini fark ettim ve kentin arayüzü niteliği olan yapılarla çalışmaya başladım. Kadıköy İstanbul'un son yıllardaki en canlı bölgesi. Her gittiğimde uzun süre vakit geçirmeyi ve üzerine çalışmayı seviyorum.

  • * Dev cücelere Lilliputlar diyorsunuz. Liliputlar ne anlatmak istiyor?

Gulliver'in Maceraları kitabındaki cücelerin yaşadığı kentin adı Lilliput. Seriyi ilk yapmaya başladığımda bir arkadaşımın yakıştırmasıyla bu ismi aldı. Lilliput serisi temelde yaşadığımız mekanların ölçeğiyle oynayarak oranın farklı niteliklerini ortaya çıkarmaya odaklanıyor.

  • * Kitabınız da çıktı? Nasıl tepkiler alıyorsunuz?

“Lilliputlar: Devcücekentler” kitabı 2021 yılında Desen Yayınları’ndan çıktı. Kitap internetteki çalışmaların farklı bir kurguyla arşivlenmesi gibi bir nitelik taşıyor. Kitabı edinen herkes çok beğeniyor fakat maalesef pandemi döneminde yayınlandığı için ilk tanıtımı yeterince yapılamadı ve düşündüğümden daha az geri dönüş aldım diyebilirim.

ANTİMİMAR KENT SUÇLARINA KARŞI

  • *  Bir de “Antimimar” isimli animasyon seriniz var. Antimimar’ın derdi ne? Ne yapıyor?

Antimimar, kent suçu diyebileceğimiz; rant odaklı, kent kültürünü hiçe sayan yapıları hedef alıyor. Her geçen gün sayıları artan bu niteliksiz ürünlere dikkat çekmek amacıyla başladım seriye. Karakterin adı antimimar ama aslında işverenden başlayarak, müteahhit, mimar, mühendis, yerel yönetimler gibi sürecin tüm aktörlerini eleştirmek amacı taşıyor.

  • * Özellikle Antimimar’ın yıktığı binaları yapanlardan nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Henüz bir tepki almadım, aslında almayı bekliyorum zira vereceğim yanıtlar hazır.

  • * Böyle bir tepki alsanız yanıtınız ne olur?

Böyle bir tepki alsam, Antimimar'ın hipotetik bir karakter olduğunu, videoları izleyip sadece “bu binalar gerçekten yıkılsın”ı savunduğumu sananların kendi kavrayışını sorgulaması gerektiğini söylerdim sanırım. Mizah, karikatür, eleştiri, kent ve mimarlık kültürü üzerine de biraz okuma yapması gerektiğini eklerdim.

  • Antimimar’dan da anladığımıza göre kent mimarisi ile ilgili de dertleriniz var. Biraz bundan konuşalım. Kent mimarisinin toplumların ve kentlerin geleceğinde sizce nasıl bir önemi var?

İnsanların büyük çoğunluğu kentlerde yaşıyor ve bu oran her geçen gün artıyor. Kontrolsüz büyüme, niteliksiz yapılaşma, yetersiz altyapı gibi sorunlar maalesef özellikle Türkiye kentlerinde yaşayanların mutsuz insanlar olmasına sebep oluyor. Güzelim coğrafi nitelikler doğru organize olmuş kentlere dönüşemiyor. Ülkemizde imar planı aşamasından başlayarak, yapıların detay seviyesine kadar çok katmanlı bir sorun silsilesi var.

“DİKEY MİMARİ DİYE BİR KAVRAM YOK”

  • * Bu yüksek binaları, göğü delmeye çalışan yapıları, rüzgâr koridorlarını kapatan heyula binaları da mimarlar çiziyor. Dikey mimari bu kadar kötü bir şey mi? Kötüyse neden çiziyorsunuz?

Aslında dikey mimari diye bir kavram yok. Mimarlık, ihtiyaç neyse ona göre biçimlenen bir pratik. Sorun, bu ihtiyaçların yapay bir şekilde yaratılıyor olması. Coğrafi, iklimsel, tarihsel ve sosyolojik verilerin doğru kullanılmaması ve yine söylüyorum, merkezine rantı alan bir sistem işlemesi bu sorunları ortaya çıkarıyor. Yoksa yüksek katlı olup gerçekten doğru çalışan birçok mimari ürün var dünyada.

  • * Bir yandan da örneğin İstanbul üzerinde konuşacak olursak hala ciddi bir göç ve konut sorunu var. Nasıl çözülecek?

Bu konuda hiçbir fikrim yok. Her düşündüğümde ne kadar özlesem de iyi ki zamanında terk etmişim diyorum.

  • * Bütün çizimlerinizde sosyal mesaj var.  “Başcağızımı derde sokmayayım” dediğiniz, otosansür uyguladığınız oluyor mu?

Otosansür ilginç bir süreç. Özellikle sosyal medya üzerinden paylaşım yapmanın idarecilerle ters düşmek dışında insan topluluklarını rahatsız etme gibi riskleri de var. Bu anlamda beni rahatsız eden bir konuda iş yapacaksam, bunu yapmayayım demek yerine, en doğru aralığı nasıl bulur da fikrimi yine ifade ederim, buna çalışıyorum. Bu anlamda bazı çalışmalarımda  soft bir otosansür uyguluyorum denilebilir.

 


ARŞİV