Erzurum Atatürk Üniversitesi Felsefe Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Sinan Kadir Çelik, uzun yıllar Kadıköy’de yaşamış bir felsefeci olması hasebiyle, ilçenin geçmişine köklü izler bırakan düşünce insanlarını anlattığı bir belgesele imza attı. “Kimse felsefeden azade değil” diyen Çelik ile Kadıköy’de, Kadıköy’ün felsefecilerini konuştuk.
* Lisansınızı ODTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü’nde tamamlamışsınız. Ancak akademik hayatınız felsefe yüksek lisansı ve doktorayla sürmüş. Mühendislikten felsefeye geçişiniz nasıl oldu?
Eğitim sisteminin yanlışlığından. Ortaokuldan beri aram sayısal derslerle iyi idi. Sözelden nefret ederim çünkü ezbere dayalı öğrenme sistemi beni tatmin etmiyordu. Kendimi ODTÜ’de mühendislik okurken buldum. Fakat üniversite yıllarımda hep felsefeye ilgi duydum. Sonra bu hobim mesleğime dönüştü.
* Çok temel ve yanıtı derin bir soru olacak ama; sizce felsefe nedir?
Doçentlik jürimde bana bu soruyu sorduklarında verdiğim yanıt kabul görememişti. Onlara göre felsefe varlık, bilgi ve değer konusunda çalışan disiplinmiş. Bence bu bir tanım değil. Olsa olsa felsefeyi tanıtıcı bir cümle denebilir. Felsefeye girişte söylenen, dar ve sıradan bir cümle. Felsefeye giriş diye bir şey de olmaz zaten. Felsefeye düşersiniz. Düşünce de işin içinden çıkmaya çalışırsınız (gülümsüyor). Bence ‘felsefe nedir?’ sorusu başlı başına felsefi bir soru. Yanıtlamaya başladığınız anda felsefeye düşmüşünüz demektir. Özetle tüm felsefecilerin uzlaşabileceği bir tanımlama yapmak söz konusu değil.
* Günümüzde felsefe neye denk düşüyor sizce?
‘Ben kimim, başkaları kimler, nasıl bir evrendeyim’ gibi soruları sormaya başladığınız anda zaten felsefenin içine düşmüş oluyorsunuz. Örneğin bir matematikçi, matematik yaparken ‘matematik nedir?’sorusunu sorunca felsefeye düşmüş oluyor. Diğer disiplinler de bir nevi felsefe yapıyor aslında çünkü (araştırma yöntemleri ve konuları farklı olsa da) bilgi üretiyorlar. Felsefe, diğer disiplinlerin sormayı unuttuğu soruları sormaya aday bir disiplin. Günümüzde felsefenin maydanoz olmadığı bir konu yok! (gülümsüyor) ‘Flörtün felsefesi’ diye bir kitap gördüm mesela. Felsefe, kendi nesnesini seçer, hatta kendini bile nesne kılarak ‘felsefe nedir’ sorusunu sorar.
* Müfredattaki felsefe eğitimini nasıl buluyorsunuz?
Sosyal medyada bir paylaşım görmüştüm; “Türkiye’deki eğitim sisteminin iki eksiği var; biri eğitim, diğeri sistem…” diye. Ben de öyle düşünüyorum. Mesela benim felsefeyle ancak 20’li yaşlarda tanışabilmemin nedeni eğitim sistemi. Keşke üniversite yerine ortaokulda olsaydı. Yurtdışındaki yeni pedogoji yaklaşımlarında, felsefe eğitiminin 10’lu yaşlardan başlaması gerektiğini söyleyen pek çok ekol var ki bu pratikte de bazı ülkelerde başladı. Bizim liselerdeki felsefe eğitimi ise sevdirmeye değil bilakis öğrenciyi felsefeden uzaklaştırmaya yönelik abuk bir ders! Oysaki çocuk yaşta felsefeyle tanışan kişilerin hayata bakışı değişiyor, her alandaki başarıları artıyor. Çünkü çocuk felsefeye bulaşınca sorgulamaya başlıyor. Öğrenmenin keyfine varınca da hem başarısı hem mutluğu artıyor.
* “Felsefe yapmak/feylezof gibi olmak…” gibi söylemlerle felsefenin –bence- değersizleştirilmesi, felsefeye yönelik önyargılar da bunda etkilidir sanırım. Ne dersiniz?
‘Felsefe yapma’ diyenler de farkında olmadan felsefe yapıyorlar aslında! Bunu demek de bir başka felsefi pozisyon… Ki antik çağda felsefe yapmanın bizzat yaşamakla mümkün olduğuna inanılıyordu. ‘Felsefe insanı inançsızlaştırır’ diye çok yanlış bir önyargı var. Felsefe, inanca karşı bir disiplin değil ki. 19 yıllık meslek hayatımda bin 500’e yakın öğrenci, felsefeci tanıdım. Felsefeyle tanıştıktan sonra inançsızlaşan çok az kişi gördüm.
* Felsefe toplumu daha iyiye taşır mı?
Kişinin kendini fark etmesi, dünyayı algılaması açısından felsefe kaçınılmaz bir araç. Felsefe, farkında olmadan dâhil olduğumuz bir pratik. ‘Ben felsefeden uzak duruyorum’ demek bile sizi felsefeden azade kılmaz. Sadece onunla ne menem bir ilişki kurduğunuzu bilmiyorsunuzdur. Felsefe kelimesinin etimolojik kökenine (bilgelik sevgisi) atıfla söyleyeyim; bilginin peşinde olan herkes felsefecidir…
KÖRLER KENTİNİN AYDINLIK DÜŞÜNÜRLERİ
* Felsefecilerle ilgili belgeselinizi anlatır mısınız? Hangi ihtiyaçla böyle bir belgesel hazırlamak istediniz?
Uzmanlık alanım Antik Çağ Felsefesi. Anadolu’daki felsefe tarihine odaklanmak için kaynak bulamadım çünkü yok. Çok ilginç. Kimse de bugüne dek baştan sona bir derleme yapmamış. Ben de ‘Anadolu’da Bilimin ve Bilgeliğin İzleri’ adlı, 20-25 belgeseli kapsayacak bir seri hazırlamaya başladım. Amacım öncelikle kamuoyunu bu konuya aymak. Antik çağ çalışan akademisyenlerin dikkatini bu konuya çekmek. İki dilli (Türkçe-İngilizce) bir belgesel olduğu için de Türkiye’nin tanıtımına, yeni turistik rotaların oluşturulmasına katkı sunacağını umuyorum.
Tüm Anadolu’ya yayılmış 190 önemli figür keşfettim. İlk olarak da Kadıköy’ü ele aldım. Bazı çekimlerid e burada yaptık zaten. Kadıköy’ün felsefe, bilim, kültür tarihini açığa çıkarmak için ilk bölümü çektik. Khalkedon çok önemli bir yermiş geçmişte zira çok önemli figürler burayı tercih etmiş. Phaleas, Thrasymakhos, Ksenokrates, Herophilos, erken dönem Yunan tarihçisi Melesagoras, diyalektikçi Dionysius, Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un en değer verdiği hocası olan Stoacı Apollonius burada yaşamış hep. MS 2. yüzyılda yaşamış olan heykeltıraş Boethus’un da Kadıköy’de doğmuş. Ayrıca şüpheci, sofist Timon’un ise uzun yıllar Kadıköy’de ders verdiği bilgisine ulaşılmış. Bu 9 kişinin heykelleri günümüz Kadıköy’ünde meydanlarda olsa hem Kadıköylülerin hem turistlerin bu ilçenin geçmişini yakından tanımaları açısından yararlı olur.
* Şu an ne aşamada, ne zaman izleyiciyle buluşabilecek?
Bilimsel araştırma projeleri kapsamında Atatürk Üniversitesi ve ODTÜ destekledi. Kurgu kısmı bitti. Animasyon ve müziklerinin tamamlanması için Tübitak’a yaptığımız fon başvurusunun yanıtını bekliyoruz. En geç bir yıla kadar tamamlarız.
* 1987-Altıyol’daki arkeolojik bir kazı