“Mahalle ve komşular ev kadar önemlidir”

Senex Yaşlanma Çalışmaları Derneği’nden Doç. Dr. Göksenin İnalhan: “Unutulmamalıdır ki yerleşim alanı yalnızca evle sınırlı değildir. Mahalle, komşular ve yaşlı insanların yaşadıkları deneyimler konutun kendisi kadar önemlidir”

01 Nisan 2020 - 15:15

Fotoğraflar: Emirkan CÖRÜT

Korona virüsü salgınının Çin’den başlamasından beri hastalığın yayıldığı tüm ülkelerde en riskli grup olarak yaşlılar gösterildi. Ölüm oranlarının büyük bir kısmını kronik rahatsızlığı olanlar ve yaşlıların oluşturması bu davranışın temel sebebi oldu. Özellikle İtalya’da yaşlıların ölmesi  Türkiye’deki tartışmaları beraberinde getirdi. İçişleri Bakanlığı önlem almak amacıyla  21 Mart Pazartesi itibariyle, 65 yaş ve üzeri yurttaşların sokağa çıkmalarını, Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda yasakladığını duyurmuştu. Yasağın hemen ertesinde zorunlu sebeplerle sokağa çıkan yaşlı vatandaşlara ayrımcı tutum ve davranışlar gösterildi. Sosyal medyada yayılan görüntüler sonrasında yaşlıların hakkı, kenti kullanımı, sosyal sorunları bir kez daha gündeme geldi. Senex: Yaşlanma Çalışmaları Derneği, “Kuşaklar arasındaki sosyal diyaloğu ve dayanışmayı zedeleyecek her türlü tutum, davranış ve uygulamaya karşı tüm insanları uyanık olmaya, yaşlılara yönelecek her türlü ayrımcılığa karşı sessiz kalmamaya davet ediyoruz.” açıklamasını yaptı. 

“YAŞLILAR HOMOJEN DEĞİL”

Korono virüsü nedeniyle gün yüzüne çıkan yaşlıların sorunlarını, kenti kullanım haklarını ve çözüm yollarını Senex: Yaşlanma Çalışmaları Derneği kurucu üyelerinden mimar Doç. Dr. Göksenin İnalhan ile konuştuk. Sokağa çıkma yasağı sonrasında ortaya çıkabilecek ayrımcılığa ilişkin endişe duyduğunu belirten İnalhan’a göre, yaşlılar homojen bir grup değil.

“Tek beden herkese uyar” yaklaşımının çözüm olamayacağını ifade eden İnalhan, “Her bireyin büyük ölçüde değişen yetenekleri ve engelleri olmasının yanı sıra kendi kültürel, etnik, sınıf ve cinsiyet farklılıkları söz konusu. Bu nedenle de önerilen tedbirlerde getirilecek çözümler geniş yelpazede çok farklı yaklaşımlar ile tüm yaşlıların yaşam kalitesini artırmalı ve fonksiyonel ihtiyaçlarını karşılamalıdır.” dedi.

“YAŞAM ALANI EVLE SINIRLI DEĞİLDİR”

Yaşlıların yaşamını evin içine sınırlamanın doğru olamayacağını belirten İnalhan, “Evde hapsolduğumuz bu dönemde, hepimiz evimizin kıymetini daha iyi anlarken, kimimiz ise ‘tüm yaşamımızı burada sürdürebilir miyiz?’ sorusunu sorarız. Yerinde yaşlanma ikamet değiştirmek zorunda olmadan bireyin kendi evinde ömrünü yaşamasıdır. Ev ve yakın çevresi yaşlı bireyin en çok yaşadığı, anılarının geçtiği yerdir. Peki o yerinde yaşlanılacak yer nasıl bir yerdir? Nasıl olursa sürdürülebilir bir yaşam sağlar? Yer, hem fiziksel hem de sosyal çevreyi içeren çok geniş ve kompleks bir kavramdır. Ancak, unutulmamalıdır ki yerleşim alanı yalnızca evle de sınırlı değildir. Mahalle, komşular ve yaşlı insanların yaşadıkları deneyimler konutun kendisi kadar önemlidir. ” değerlendirmesini yaptı.

İnalhan, kentsel düzenlemelerin önemli bölümünün yaşlı dostu olmaktan uzak olduğunu,  yerinde yaşlanmanın ön koşulunun ise  yaşanabilir evlere ve mahallelere sahip olmak olduğunu ekledi.

KENTİ NASIL KULLANIYORLAR?

Yasaklamanın sonrasında çok sayıda yaşlıya karşı ayrımcı tutum ve davranışın görünür biçimde arttığını söyleyen İnalhan, yaşlıların kenti kullanım haklarına ilişkin şunları söyledi:  “Oysa, salgın tehdidi altında yaşadığımız bu zor zamanlar, çocuklar, gençler, yetişkinler ve yaşlılar ayırmaksızın hepimizi etkiliyor. Bireylerin daha genç yaşlarda kentle ve kentsel hizmetlerle dinamik biçimde kurdukları ilişki, yeti yitimi ve yaşlılıkla birlikte zayıflamaya başlar. Sorunların büyük bir kısmı,  engelli ve yaşlıların ihtiyaçlarını kapsamayan, adeta tasarımlarda göz ardı edilip geride bırakılmalarıdır. Erişilebilirlik sadece yaşanılan konutların özelliklerini düzenlemek değildir. Mahallelerin, fiziki çevrelerinin düzenlenişi ile de ilişkili bir bütündür. Kentsel mekânların toplumdaki yaşlıların ve diğer tüm kullanıcıları dikkate alarak, evrensel tasarımlara uygun düzenlenmesi, herkesin bu alanları birlikte kullanmasını ve aynı zamanda da kent hakkının eşit dağılmasını sağlar. Kapsayıcı ve katılımcı bir tasarım anlayışına uygun kentler, hamile, yaşlı, çocuk, engelli gruplar tarafından da özel tasarım gerektirmeden kullanılabilir. Yaşlılar açısından sosyal yaşama daha fazla katılımı kolaylaştırırken, yaşam kalitesinin ve yaşam memnuniyetinin artmasına yol açar. Bu kapsayıcı mekânların tasarımı toplumun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunmasına yardımcı olup, sağlıklı bir fiziki çevre, daha sağlıklı bir sosyal çevrenin yaratılmasını da sağlayacaktır.”

DAYANIŞMA RUHU

Bir toplumun dayanışma ruhunun güçlü olması durumunda o toplumun  bağışıklık sisteminin de güçlü olacağını ifade eden İnalhan, toplumun bir kesiminin ise  bağışıklık sistemi düşük olan yaşlıları korumaya çalıştığını da  görmek gerektiğini söyledi.

Salgını atlatabilmek için toplumsal dayanışmanın şart olduğunu ifade eden İnalhan, “Kimseyi geride bırakmadan salgından toplumca çıkmak için genç ve yaşlı ayırt etmeksizin, toplumumuzun tüm kesimlerinin iletişimi, işbirliği ve dayanışması gerekli. Son dönemde engellilik çalışmalarında olduğu gibi yaşlılık çalışmalarında da hak-temelli bakış açısıyla çalışmalar yürüten birçok araştırmacı var. Akademisyenler, sivil toplum örgütleri, belediyeler ve bakanlık düzeyinde hizmet sağlayıcıların bakış açısındaki bu değişimin gerekliliğinin farkındalığının sağlanması ölçüsünde gelecek için umut verici bir tablo oluşacaktır. Herkesin güvenli ve yaşam koşullarına uygun bir çevrede, aktif kent yaşamından kopmadan, sağlıklı bir şekilde yaşlanabilmesi için, disiplinler arası çalışmalar ile yaşlanmanın bütün yönleriyle ortaya konulması gerekiyor. Fiziki, manevi ihtiyaçlar, eksiklikler ve çözümler belirlenmeli. Mimari engellerin fiziksel ve teknolojik olarak minimuma indirilmesi üzerinde çalışılmalı ve farkındalık oluşturulup, yerel yönetimler ile işbirliği içerisinde uygulamaya geçilmelidir. Bu bilinç ile planlanan ve yaşayan kent, geleceğe daha sağlıkla ve güvenle bakmamızı sağlayacaktır. Hepimizin özgürlüklerinin kısıtlandığı bugünlerde unutmayalım ki hep birlikte sorumluluk alabildiğimiz ölçüde özgür olacağız.” diye konuştu.


ARŞİV