Sporda olmazları başarmak isteyen, hep daha fazlasını arzulayan ve başarmak için büyük emek harcayan birçok insan var. 2014 yılında İstanbul Maratonu’nu üç top çevirerek bitiren jonglör koşucu Levent Denizci de imkansızın peşinden gidenlerden biri. Denizci, elinde üç topla sadece koşmuyor hem bisiklet sürüyor hem de uzun mesafe yüzüyor. Peyzaj mimarı olan Levent Denizci’yle antrenmanlarını yaptığı Kadıköy’de buluştuk ve tutkularını, başarılarını, hedeflerini konuştuk.
Levent Denizci kimdir? Kendinizden bahseder misiniz?
37 yaşındayım. Peyzaj mimarı ve “joggling” olarak tanımlanan, koşarken üç top çeviren uzun mesafe koşucusuyum. 2011’dan beri düzenli olarak koşuyor ve yarışlara katılıyorum. 2013’den beri koşularımı üç top çevirerek “joggling” disiplini kapsamında gerçekleştiriyorum.
ÇOCUKLUK TUTKUSU
Jonglörlük tutkunuz ne zaman başladı?
Çocukluğumdan beri jonglörlük ile ilgileniyorum. Çocukken yazları sahilde iki taşı tek elimle atıp tutmaya başladım ama ne yaptığımı ya da neden yaptığımı bile bilmiyordum. Amacım olabildiğince uzun süre bunu devam ettirebilmekti. Sağ elimle yaptıktan sonra aynı şeyi sol elimle de yapmaya çalıştım. İlkokulda izlediğim Sermet Erkin'in illüzyon gösterisinin bir bölümünde jonglörlük şovundan çok etkilendiğimi anımsıyorum. Sonrasında üç obje çevirmeye çalıştım ve ilk olarak yemek masasının üzerindeki plastik meyveler ile bunu başardım. Yaptığımın adını bile bilmeden, tenis topları ile uzun süre pratik yaptım.
Üniversite için Antalya’ya gittiğimde, kampüste jonglörlükle ilgilenen insanlarla tanıştım. Kendimi bir anda karnaval alanının ortasında bulmuş gibiydim. Antalya’da gerçekleştirilen Türkiye jonglörlük festivaline katıldıktan sonra Akdeniz Üniversitesi’nde jonglör topluluğunun kuruluşunda yer aldım ve bir sürü gösteri yaptık, birçok kişiye bu alanda eğitim verdik. Üniversite eğitimim boyunca jonglörlüğe ilgi duyan ya da merak eden sayısız kişiye üç top çevirmeyi öğrettim.
İki disiplini birleştirme motivasyonu ne zaman oluştu, buna nasıl karar verdiniz?
Koşmaya sağlıklı olmak adına başladım. Üniversite sonrası İstanbul'a döndüğümde ise gerek iş yoğunluğu gerek başka uğraşlar nedeniyle jonglörlüğe olan ilgim azalmıştı. Ama özellikle Caddebostan ve Yoğurtçu Parkı’nda gerçekleştirilen jonglörlük buluşmalarını kaçırmamaya gayret ediyordum. 2012 yılında Polonya’da gerçekleştirilen 35. Avrupa Jonglörlük Festivali’ne gittim. Dünyanın farklı yerlerinden gelen binlerce jonglörün arasında beni en çok etkileyen kişi top çevirerek koşan bir adam olmuştu. Koşmaya yeni başlayan biri olarak fırsat bulur bulmaz bunu denemeye başladım. Deneme yanılma yoluyla birkaç aylık uğraş sonunda Antalya’da gerçekleştirilen yarışta üç top çevirerek 10 kilometre koştum. Yarış boyunca gördüğüm ilgi sonrasında daha fazla yarışa katıldım ve mesafeleri artırdım.
Bu spor kişiliğinizi, günlük hayatınızı değiştirdi mi?
Düzenli koşu sonrasında rutin ve disiplinli yaşamın beni daha fazla mutlu ettiğini anladım. Belirlediğim hedeflere ulaştıkça yeni ve sıradışı hedefler belirlemeye başladım. Üniversite boyunca ulaşım aracı olarak kullandığım bisiklet, yeni tutkum olan “tek tekere” (unicycle) evrildi. Tabii sonrasında bunu üç top ile birleştirerek, tek teker üzerinde üç top çevirip uzun mesafeler kat etmeye başladım. Sahilde iki taş çevirerek başladığım macera bir anda yaşamımın merkezinde yer alan bir uğraş halini aldı.
42 KİLOMETREYİ 3 TOPLA KOŞTU
Katıldığınız yarışmaları da konuşalım isterseniz.
Yurtiçi ve yurtdışında birçok yarışa katıldım. 2016 yılında Milano’da düzenlenen 10 kilometrelik koşuyu 50 dakikada tamamladım. 2017 yılında ise Berlin’de yarı maraton koştum. Bu yarışı da 2 saat 1 dakikada bitirdim. 2018’de de yine Paris’te yarı maraton koştum ve yarışı yine 2 saat 1 dakikada tamamladım.
Sizin için en unutulmaz yarış hangisiydi?
Bunlardan benim için en unutulmazı, 2014 senesinde 42 kilometrelik mesafeyi üç top çevirerek 4 saat 28 dakikada tamamladığım İstanbul Maratonu’ydu.
“KADIKÖY HUZUR VERİYOR”
İki aktiviteyi birlikte yapmak nasıl hissettiriyor, insanlar nasıl tepkiler gösteriyor?
Harika hissettiriyor. Sıradışı bir disiplin olmasından dolayı bir hayli dikkat çekiyor. Alkışlayanlar, tezahürat yapanlar hatta fotoğraf çekenler sayesinde antrenmanlarım bile keyifli geçiyor diyebilirim.
Kadıköy'de de koşuyorsunuz. Kadıköy'de koşmak sizin için nasıl bir his?
Kadıköy’de koşmak her zaman huzur vermiştir. Bunda sadece geniş sahil yolu değil insanların da etkisi çok fazla. Uzun süre Üsküdar’da yaşadım ve özellikle maraton hazırlığım süresince uzun mesafe antrenmanlarımı Kadıköy- Moda - Caddebostan sahili boyunca gerçekleştirdim. Haftanın bir günü Rundamental Koşu Grubu ile Kadıköy ve çevresinde koşuyorum.
İkinci üniversite kapsamında çocuk gelişimi eğitimine başladım ve İstanbul Oyuncak Müzesinde çocuklara yönelik jonglörlük atölyeleri vermeye devam ediyorum. Ayrıca Furkan isimli arkadaşım ile Koş-Tur ismini verdiğimiz koşu turları ile İstanbul’un farklı noktalarında belirlenen koşu rotaları boyunca tarihi ya da mimari öneme sahip yapılar, sokak lezzetleri veya sanat eserleri hakkında kısa bilgiler vererek koşucuların İstanbul'u keşfederken farklı bir koşu deneyimi yaşamalarını amaçlıyoruz.
Kadıköy de var mı bu rotada?
Evet, koşu rotalarımızdan biri Moda ve civarındaki Tubini Köşkü, Friedrich Evi, Antipa köşkü gibi yapıları kapsayan 8 kilometrelik "Levanten yapıları koşu rotası."